Umudum Olur musun?

FiRaRi_MeLeK

Daimi Üye
Üye
Umudum Olur musun?
Umudum Olur musun?Ben, sen gibiyim. Ya sen, ben olur musun?Ben, durulmak istemeyen bir nehir.Sen, üzerimdeki virane sal olur musun?Açsam diyorum, yüregiminTüm kapılarını sana.Sen, içeri süzülen sevdam olur musun?Darbe üstüne bir büyügü daha!Ama ben uslanmadım.Ben, sen gibi karanlıkta günü yasadım.Bir dilenci misali soruyorum: Günümdekikaranlıgı yırtan umudum olur musun?ÇİMENLERİN ÜZERİNDEKİ KADINMevsimlerden ilkbahardı. Tatlı bir rüzgar ılık ılık eserken,o, çimenlerin üzerine uzanmış besbelli bu anın tadına varmaya çalışıyordu. Yorgun ve ifadesiz yüzü, yalnız ve kimsesiz olduğunu kanıtlar gibi sere serpe, bir başına kırlarda uzanıyordu. Kim bilir ne sevdalar geçmişti başından. Yüzündeki kırışıklıklar tam olarak yaşını söylemese de, hayatından bir şeylerin eksilmiş olduğunu sezebiliyordu insan. Yoksa kim tatlı bir ilk bahar sabahı, bir başına,İstanbul'da o küçücük bulabildiği yeşilliğe uzanır ki? Gelen geçen arabaları seyrediyor, etrafında koşturan çocukları, o ifadesiz gözlerinin ardından süzerken, ona atılan o deli bakışların ardından bile yine de hiç kıpırdamadan aynı yerde uzanmaya devam ediyordu. Bir başına ve yalnızlığından da şikayet eder gibi de gözükmüyordu. Aniden bir kuş geldi yanına. Sanki daha önce bunu defalarca yaşamış gibi, bez çantasından bir avuç yem alıp yerlere serpti. Kuşlar yiyor o seyrediyordu. Gördüklerinden keyif alır gibi ama yine de ifadesiz ve vakur bir duruşu vardı Asla anlayamıyordu insan, yoksa bunca zaman kuşları mı beklemiş, onların mı yolunu gözlemiş? Bir ara dağılır gibi oldu o sis bulutu gözlerini kaplayan ve uyuduğunu zannettim. Ne kadar da huzurlu görünüyordu, sanki senelerdir bu anı bekler gibi, sanki günlerdir böylesine tatlı bir uykuya dalmamış gibi kapattı gözlerini. Kuşlar onun yanından ayrılmadan az önce belli belirsiz o üzgün yüzü sanki bir parça huzur bulmuş gibi öyle derinden ve rahatlamıştı sanki. Ne kadar süre öyle kaldı bilmiyorum. Zaman durmuştu sanki. Bir ara etrafında toplanan hayli büyük kalabalığın gürültüsüne uyanmış olacak ki şöyle bir gerinip kalktı uzandığı yerden. Şimdi ellerinde sıkıca tuttuğu bir avuç çimen ve saçlarında ilkbahar kokusu uzaklaşıyordu oradan. Güneş batmaya hazırlanırken o, yürüyordu. Hiçbir talaşı, yetişecek hiçbir yeri yokmuş gibi sadece yürüyordu. Yüzünde sanki bir parça mutluluk sezinlenebiliyordu. Sadece ayakkabılarının sesi duyuluyordu o dar taş yollardan yürürken. Hiç acele etmeden arşınladı o yokuşları. Ne çevresinde biri vardı. Ne de ona selam vermek isteyen mahalleliler. Bir kaç adım sonra,kapısı küçücük, yeşil boyalı ahşap bir eve vardı. Ne anahtarı vardı yanında ne de kapıyı ona açmak için bekleyen başka birisi. Elinin küçük bir hareketiyle itti pek de sağlam olmayan kapıyı ve artık evindeydi. Ama yine de çimenlere uzandığında göründüğü gibi yüzünde ne herhangi bir ifade,ne de başka bir şey vardı. Sanki içinde koskoca bir boşluk vardı. Yalnızdı ve içi adeta boşaltılmıştı. Ne hissediyor ne istiyor bilemiyordu insan. Belli ki bir şeylere kızgındı. Öfkeliydi ve isyan ediyordu. Ağzını bıçak açmıyor,derdine çare aramıyor sadece nefes alıyor gibi hissediyordu insan ona karşıdan bakınca.... Yaşıyordu ama burada değil. Hayal kuruyordu galiba ama bu güne dair değil. Uzaklara dikmiş gözlerini, öyle küskün ve çaresiz bir başına ve kimsesiz. Tıpkı bir çok insanın olduğu gibi. Bu koca şehirde yapayalnız. Umutsuz ve yarını olmayan günler, her gün aynı gibi, ondan çalınan ve geri verilmeyen saatlerin, günlerin ve ayların hesabını yapmaktan yorulmuş , nasırlaşmış yüreği kapılarını kapatmış herkese, her şeye. .. Neden, nasıl, ne zaman oldu bilmiyorum ayrılmışım evinin önünden. Oysa bir merhaba demeyi ona sarılıp, o çökmüş ve kırışmış yanaklarından öpmeyi ne çok isterdim. Sadece anlatılacak bir hayat hikayesi olduğundan değil, öyle kimsesiz durduğu için ona acıdığımdan değil, sadece merak ettim. Bu koca şehirde o küçücük yeşilliğin üzerine uzanırken, etrafından gelip geçenleri seyrederken nasıl oluyor da hiç kimseyi görmüyor gözü? Hiçbir kornayı, ıslığı duymazken nasıl sadece kalbinden gelen sese açıveriyor yüreğinin kapılarını? Bir ilkbahar sabahı o,yeşil çimenlerin üzerine uzanırken, ben aklımda bin bir soru, ona bakıyorum. O ise sadece bu anın tadını doya doya çıkarıyor. Ve yeşil çimenlerin üzerinde öyle rahat, öyle çekincesiz uzanıyor ki, onu kıskanıyorum...
 
Umudum Olur musun?


Ben, sen gibiyim. Ya sen, ben olur musun?


Ben, durulmak istemeyen bir nehir.


Sen, üzerimdeki virane sal olur musun?


Açsam diyorum, yüregimin


Tüm kapılarını sana.


Sen, içeri süzülen sevdam olur musun?

ellerine sağlıkk canımmmm :kiss:
 
Geri
Üst