...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

İsyanlı Sükut

Yeni Üye
Üye
...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...
içimdeki sen..ah bi atabilsem içimdeki seni! bi unutabilsem.biliyorum unutmak yoktur..

unuttum demek bir nevi hatırlamaktır zaten..hiç birşey üzmemişti beni bu kadar.

hayatta yaşadığım hiç bir kötü an bu kadar yakmamıştı içimi.
aşk sen neler ettin bana böyle..içimdesin ve benimlesin her anımda yanımdasın.

uzak olsanda fark etmiyor sen içimdesin..söküpte atamıyorum kal öylese içimde yaşa!

inat etmek çok zor geliyor artık bana..herşey bitiyor..
aşk,tutkular,özleyişler herşey bitiyor...ama içimdeki sen yaşıyorsun ve içimdesin bir türlü çıkmıyorsun..

sözlerin artık anlamsız sözler artık birşeyi ifade etmiyor..
suskun yüreğim ve ben vede içimdeki sen yaşıyoruz..
belkide kabullendim bunu belkide kabullenmek zorunda kaldım..hep böylesi daha iyi derken kaybettim.

kaybedişlerimle yaşadım ben suskun yüreğimle...sevdim benn sevdim karşıdakinin sadakatsizliğine
aldırmadan sadece sevdim suskun yüreğimle...

kapıdan çıktın aklımdan çıktın ne hain çıktın sen
kalbimdende çık..oynamayı sevdin ağlatmayı sevdin her kimi sevdiysen git onu sev...



...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...


 
Cevap: ...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

Sustu Yüreğim

Oysa yalnızlıkmış sevdanın bir adıda
Beklenendin, hasrettin, özlemdin
Yıllardırca yüreğimde birikendin
İlk gözlerine baktığım gündü ilk nefesim
Ben yalnızlığı sende sevdim
Suskun yüreğim

Kasım rüzgarlarıyla üşürken bedenim
Sonbahar yağmurlarıyla buz tutmuşken içim
Bir masum tebessümdü içimi ısıtan
Öncesinde başlayan sonrasında içimi alev alev yakan
Ben yalnızlığı sende sevdim suskun
Yüreğim

Gecelerdi yoldaşım
Sigaramdı sırdaşım
İçtiğim her kadehte
Dinlediğim şarkılardı feryadım
İçten bir merhabaydı ilk duyduğum
Ve
Her şeyi unuttuğum
Ben yalnızlığı sende sevdim
Suskun yüreğim

Yoktu bu beden
Yoktu yürek
Anlamsızdı nefes almalar
Anlamsızdı bakışlar
Duyulmazdı hiçbir zaman haykırışlar
Sıcacık bir buseydi ilk hissettiğim ve
O an ruhumu teslim ettiğim
Ben yalnızlığı sende sevdim
Suskun yüreğim

Donuktu bakışlar soğuktu gözlerden akan yaşlar
Ruhsuzdu beden taştı bu yürek
Şefkatli bir eldi ilk dokunan
Taa yüreğime uzanan ruhumu sızlatan
Ben yalnızlığı sende sevdim
Suskun yüreğim

Şimdi yoksun
Gelişin gibiydi gidişin
Yalnızlıkmış dokunmak bir yüreğe
Yalnızlıkmış ilk bakış ilk tebessüm
Yalnızlıkmış ilk merhaba ve o masum büse
Oysa yalnızlıkmış sevdanın bir adıda
Ben yalnızlığı sende sevdim suskun yüreğim
 
Cevap: ...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

Daha nerede durup nerede terkedeceğimize karar veremezken... Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmezken...
Hayatı yaşamaya değer kılan duyguların yokluğu hissedilir oldu yüreklerde...
Gönül duymazken dinlemezken, göz görmezken... Ama gönül görürken... Hayat daha mı anlamlıydı?

Başımıza neler gelecek daha. Neleri sığdıracağız şu kısacık hayata... Bir anda olacak her şey... Mutluluğu bir yana, başa gelince cefası çekilen dostu özlüyor yürek... Sevgiyi özlüyor. Yalanı aslına tercih edemiyor ya, hep onu arıyor. Sımsıkı sarıldığı yalnızlığının himayesinde yetişiyor; kendisini hayata yalnızlığıyla hazırlıyor. Hayatın akıp gittiğini farketse, yıkılacak... Yok o istemiyor bunu bilmeyi. Yaşamaya başlamak için özleminin bitmesini bekliyor. Ne yaşayacaksa o dostla olsun, hayatının anlamı o olsun...

Daha neler neler istiyor yürek... bir zaman sonra her şey bitecek, hiçbir şey başlamadan bitecek her şey... Oysa o kadar çok şey yaşanmış olacak ki... O da farkedecek sonunda ya çok geç olacak... Yaşadığı hayal kırıklığını isimlendirmek için kelime bulamadığında, bildiklerinin kaderiyle uyuşmadığını anlayacak. Hak verecek tüm gönüllere... Ama bulana dek arayacak, az şey bulmayacak. Bulduklarını birbirine eklediğinde hep bir şeylerin eksik kaldığını görünce anlayacak her şeyi tam anlamıyla elde edemeyeceğini. Yaşadıkça öğrenecek...

Kaybedeceği korkusu değil ondaki, kazanamayacağı düşüncesi. Kaybetme şansı olsa kendini iyi hissedebilecek belki bir parça. Ama hiç kazanamadı ki ne kaybedecek!.. Mahkumdu o belki de kaybetmeye, her zaman olmasa da çoğu zaman... Hayat ne kadar yaşamaya değerse de daha azına layık gördüğü için mi kendine bunca eziyeti?..

Suskun yüreğim benim... Kimse arkasına dönüp bakmazken, kimse senin neler yaşadığını anlayamazken... Ve tüm yaşananları senden başka kimsenin aynıyla yaşayacağından emin olamazken... Var mı içine kapanıp ağlamak?.. Susma yüreğim. Bak akıp gidiyor hayat. Yaşamak sevmekse sen yaşa yaşanabileceklerin en iyisini, özlemekse yaşamak sen en çok özleyen ol...

Hayatın anlamını yalnızlığa vurulan darbede bir dost arayarak bulmaya çalışmaksa kader... Kader bizim yapabildiklerimizse...

Kalk yüreğim, sen elinden geleni yap. Gerisi senden sorulmaz, merak etme...
Değil mi ki O her şeyin asıl sahibi... Ve tüm sevgilerin... Dayan yüreğim, bu da geçecek...


 
Cevap: ...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

Suskunluğundan tanırım O'nu... Yüzünde her daim nöbete duran ve içindeki depremi maskeleyen gülücüğü bilirim.
O depremin yüreğinde açtığı derin yarıklardan en küçük bir iz yansımasa da yüzüne, aşinayım ketumiyetine...

Bilirim ki, kabil olsa da, ters çıkarılmış bir kazağı düzeltir gibi içten kavrayıp dışa çevirseniz ruhunu, sanki yıllar yılı söylenmeyip saklanmış, dilin ucuna kadar gelip tutulmuş, tam haykırılacakken içe atılmış yüzlerce sözcük, hafızaya kelepçelenmiş binlerce söz, dile getirilmemiş on binlerce itiraz, akıtılmamış onca gözyaşı ilmek ilmek çözülüp saçılıverecektir ortalığa...


Ama o konuşmaz.

Sabırla dinler, sitemsiz kabullenir ve ruhunun derinliklerine gizlediği çekmecelerde özenle saklar içine attıklarını...

Sadece kendisiyle baş başayken açar onları...Kimi zaman gizli bir günlüktür çıkan çekmeceden... Yazar; ...kimi zaman da sırdaş bir silahtır... Sıkar.
Niye bazıları ağzına geleni söyleyip rahat uyku uyurken, "içine atan", sessizliğe gömülüp kendi dehlizlerinin karanlığında yapayalnız kâbuslar görmeyi seçmiştir?
Anlatmazlar ki bilesiniz...


Kimi nasıl diyeceğini bilmediğinden, kimi bildiğini de diyemediğinden, kimi dediği halde kıymeti bilinmediğinden, kimi bir kez deyip yanlış bildiğinden, suskunluğun o huzurlu kuytusuna sığınmıştır.

Sesini en çok yükseltenlerin en haklı sayıldığı bir dünyada, sürüye uyup gürültüye katılmaktansa sessizliğe gömülüp haksız sayılmayı tercih ederek tevekkülle içine kapanmıştır. İç kanamaları zaman zaman ağzından kaçırıverse de, dudağının kenarından sızanın "kızılcık şerbeti" olduğuna inandırır herkesi...

Oysa ne kadar gizlemeye çalışsa da, içindeki fırtınanın birilerine fark edileceği umudunu hep korur. Suskunluğunun her şeyi anlattığını sanır. Sanki onca gürültü içinde birileri gözbebeklerini okuyacak ve konuşmayı bilmeyen bir çocuğun derdini anlar gibi, iç dünyasında çağlayan nehrin sesini duyacaktır. Başını sessizce öne eğişinden, sitemkâr imalarından, dargın yalnızlığından derdini anlayacak, şifresini çözüp sessizliğini sese çevirecek birini bekler umarsızca...

Oysa gürültünün çağında, kimselerin vakti yoktur, anlatmayanın derdini anlamaya...
Kimse kimsenin gözbebeğine bakıp konuşmaz; yüreğini dinlemeye yanaşmaz.


Öyle olunca da hepten içine kapanır "içine atan"... Maddi varlığını dibe çeken bu manevi yükün ağırlığıyla yaşamayı öğrenir. Yükünü sırtlayıp, kendi iç sesiyle sohbet ederek yürümeye koyulur. Kendine yazılmış mektuplar, meçhule karalanmış satırlar, sadece yastığının bildiği sırlarla örer kozasını...

Sabah oldu mu, sahte gülümsemesini yüzüne yapıştırıp hayata karışır.

Anlaşılmadıkça artar ketumiyeti... Rahat hesaplaşanlara özenerek erteler hesaplaşmalarını... Geciktirilmiş her sohbet, vazgeçilmiş her itiraf, gösterilmemiş her tepki birbirine yapışıp koca bir ura dönüşür içinde... Sonra kanser gibi sarar bünyesini...

İçindeki yara, yüzünde gülümseyen maskeyi aşağı çekmeye başlar zamanla... Artık ya içindekileri kusacak, ya da hepten susacaktır.

İşte o zaman, "iç" denilen o dipsiz derinlik, o ne atsan dolmaz sanılan kuyu taşar aniden... Yük, taşınmaz olur. Yıllar yılı sabırla bastırılan volkan, ya umulmadık bir tepki, ya katılırcasına bir ağlama nöbeti veya gizlenmiş bir silah olur, gürültüyle patlar.

"İçine atan"ları bilmeyenler, kestiremezler bu ani tepkinin nedenini... Yanlış yerde ve son günlerde ararlar ipucunu... Oysa onca yılın suskunluğuyla kaynaya kaynaya dolmuştur yanardağ... Ve gün gelmiş patlamıştır.

İntiharı, doğumudur "içine atan"ın... İlk kez yüksek sesle konuşmuştur ve çoğu kez, son olur bu...

Artık geride bıraktığı efsane konuşacaktır, kendisi yerine...
Tanırım O'nu...
Sessizliğin erdem sayıldığı bu özel dünyanın suskunları bilirler birbirlerini...
Çareyi de bilirler.
Gözbebeklerine bakıp ruhunda kaynayan volkanı sezecek ve şefkatle "içeri" sızıp O'nu yukarı çekecek bir dost elini umutla beklerler.
Beynine ancak o dost eli uzanabilir.
O yoksa yedeği bir kurşundur.


Can DÜNDAR
 
Cevap: ...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

bruecke117zb.gif

Gidiyorum diyorsun....
Ben sana coktan veda ettim bilmiyor musun?????

Düşler sokaginin kaldırım taslarından biri eksik
senin yüzünden hala anlayamadın mi?
yanımda bu yüzden yürüyemiyorsun.


Ben senin ayrılığına sevdalandim artık sevgili.!!!
Ayrılıgında bir baska guzel oluyorsun..

aşkını esmeyen rüzgarlar savuruyor sen esen rüzgarlarda kayboluyorsun.
Bir veda yazisi istedin benden, yazmak ne kadar zor
görmüyor musun?
benden bir parcayi taşımaya
ihtiyacin mi var
neden beni buna zorluyorsun
Biliyorum bu yazımıda okuyacaksın sesiz sesiz???
bir parçada kendini bulacaksın ama
o parçayı taşıyamayacaksın....


Ben seni dokunamadigim ellerin kadar yazamadigim satirlarimda sevdim,
sen satir baslarinda doğup satir sonuna ölüyorsun, benden seni öldürmemi mi istiyorsun???

Yazdim sevgili, sana veda sozlerimi yazdim, hic anlayamacağını okusanda benim yüreğimin sesini duymayacağını bildigim icin yazdim belkide
anlamanı ne kadar cok isterdim olmadı...
uzun bir gece
boyunca bu son olacak satırlarım
belkide dedim sevgili belkide diye diye yazdım...
gece deliydi ben daha deli,
gece öfkeliydi ben daha öfkeli
gece sen vardin yanimda sevgili.

Ben sana coktan veda ettim sevgili,
sessizligim doğacak sensiz günlerime
karsi öfkemden neden anlamiyorsun?

Fonda yıldız tilbe ayrılığın yükü ağır
son dinleyişim olsun bu...
Dilerim mutlulugun baska diyarlarda olsun varsin,
bu bendeki sevginin farki..
asla anlamayacağını bildigim satirlarda
gozyaslarim var sevgili,
bu sehir seninle ama sensiz bir baska cekilmez olacak, orda oldugunu bildigim bir yerde olamayacaksin artik, geceleri hayali cicekler koyamayacagim artik odama, pencerendeki her ışıkda o odada diyemeyecegim, geceleri bir baska yabanci olucak yoklugun..
yokluguna sevdali bu cocuk varligini kıskanacak be sevgili!!!.

Cebimde veda yazin vardi sevgili, yok dedim, yazarim bigün dedim cebim ates , ates aşkım ve sen..

Kahverengi gozlerim yazarim bir gun Sevgili, neden okuyamadigini o satirlari neden okusanda anlayamayacağını yazarim.
gülümsersin sevgili
gözlerinde yaslar gülümsersin ve ben gözlerindeki yaşa tutsak...

Ben seni bir sigara mesafesi sevdim.
Sen sigara dumanını benden ötelerine savururken benide surukleyiverdin be sevgili.!

Yazabilicegim öykulerin en guzeli senin icin olabilirdi, oysa sen yazilmis öykülerimi sevdin. yazilmiş öykulerde acı var öfke var sevgili ve
yoklugunda en az onun kadar,
ben yokluguna sevdalı
sen yoksun sevgili ben sana tutsak,
hayallerin bittigi yerde orda bulusacagız
birgun

o zamana kadar ,

''elveda..''

Hoşçakal
 
Cevap: ...Yalnız Ben ve Suskun Yüreğim...

canım hepside çok duygusal ve güzel paylaşımlar emepine sağlık canım...keşke ayrı ayrı açsaydın konuları tek tek yani bitanem
 
Geri
Üst