Yanlış Beslenme Hastalık Genini Aktifleştiriyor

ßeLeN

Paylaşımcı Melek
Üye
Yanlış Beslenme Hastalık Genini Aktifleştiriyor
yanlış beslenme, beslenme hataları yanlış beslenme ve hastalıklar, beslenmedeki hatalarımız, nasıl beslenmeliyiz, beslenme rehberi

Beslenme insan hayatında çok önemli rol oynar..

beslenme-1e8.jpg


İnsan genetik haritası çözüldü!
Yanlış beslenme hastalık genini aktif hale getiriyor!
21. Yüzyılın kurtarıcı anahtarı nutrigenetik tıp
Daha kaliteli bir yaşam için nutrigenomik


Yediğiniz besinlerin, geleceğinizi nasıl etkilediğini ve yaşam standartınızı ne yönde şekillendirdiğini biliyor musunuz? Ya da 25000 bin genimizin bu aldığımız besinlerin içindeki maddelere göre çalıştığını ve yanlış beslenme ile bir hastalığı taşıyan geni aktif etmenin mümkün olduğunu, biliyor muydunuz?
Zayıf kalmak, uzun yaşamak ya da yararlı detoks takviyeleri… Hepsini bir kenara koyun! Genetikçiler ve moleküler biyologların uzun süredir üzerinde çalıştığı ve gelecekte sağlık sektöründe kurtarıcı-anahtar rolünü üstlendirdiği, “nutrigenetik” (beslenme genetiği) ve “nutrigenomik” (genetik beslenme); Türkiye’de henüz bakir bir alan olmasına karşın, uzun zamandır araştırmalarını bu konu üzerinde sürdüren Dr. Nurhayat Gül tarafından yürütülmektedir. Kendi araştırmalarını bir yaşam koçu gibi, insanlarla paylaşan Dr. Gül, bu alan hakkında oldukça farklı verilere sahip…
Genetik, son yıllarda en hızla gelişen ve yeni bilgilerin keşfedildiği bir bilim dalı. Kaydedilen gelişmeler, birçok hastalığın tanı yöntemleri, tedavileri ve mekanizmaları konusundaki bilgilerimizi köklü bir şekilde geliştirmeye devam ediyor. Bunların arasında “Nutrigenetik (beslenme genetiği) ve nutrigenomik (genetik beslenme); nutrisyonel genomik şemsiyesi altında ortaya çıkan, sağlık, diyet ve genom arasındaki etkileşimi irdeleyen yeni bir alan olarak dikkat çekiyor.
Genler ve yiyecekler arasındaki bu ilişki son yılların en ilgi çekici alanlarından biri. Genetikçiler ve moleküler biyologlar bu konuda müthiş buluşlara imza atıyor, uzmanlar “nutrigenomik tıp” isimli bu yeni alanın beslenme bilimine ve dolayısıyla insan sağlığına çok önemli katkılar sağlayacağını söylüyor. Türkiye’de henüz uzmanlar tarafından fark edilemeyen bu bakir alanı, hem akademik, hem de pratik çalışmalarıyla ileriye taşıyan isimse; master’ını Biyomühendislik ve Genetik Bölümü’nde Moleküler Genetik üzerine yapan Dr. Nurhayat Gül… İlgilendiği özel alanı ise beslenme ve genleri bir bilim dalı olarak inceleyen Nutrigenomik.
İnsanların sadece zayıflamak için değil, sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan kendini korumak için iyi beslenmesi gerektiğini savunan Dr. Nurhayat Gül, bugüne kadar bize öğretilen ya da iyi bildiğimizi sandığımız birçok ezberi ters yüz ediyor. Beslenme düzeni ve tüketilen gıdaların önemine dikkat çeken Dr. Gül, günümüzde hızla artan hastalıklar, erken yaşta ölümler, kanser vakaları derken mevcut beslenme düzeninin hastalıklarla doğrudan ilişkisi olduğunun farkedilmesi için bilimsel olarak ispatlanan doğru bilgileri merak eden herkesle paylaşıyor.

DNA ANALİZLERİYLE KİŞİYE ÖZEL BESLENME KÜRÜ
Kişide genetik beslenme haritasını çıkarabilmek için, yine nutrigenomik teknolojilerinden (genomik, proteomik, transkriptomik ve biyoinformatik) yararlanılıyor.
DNA analizleriyle gerekli görüldüğü taktirde kişiye özel beslenme programları yapılarak, genetik analizler elde ediliyor. Bu sonuçlara bakılarak sizin genetik miras olarak taşıdığınız hastalıklarınız ve özel yetenekleriniz hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. Dikkat edilmesi gereken noktalar için beslenme önerilerinde bulunuluyor; kısaca genetik şifreniz çözülerek sizin için hangi yiyeceklerin iyi ya da kötü olabileceğine karar veriliyor.

TEK PROBLEMİMİZ; YEMEMEMİZ GEREKENLERİ YEMEMİZ!
Nutrigenomik ile amaç, hiç şüphesiz bireylerlerin sağlığını geliştirmek ve yaşam kalitesini artırmak olduğunun altını çizen Dr. Gül; “Ekonomik olarak refah seviyemizin artması bize ölümüne yemek olarak yansıdı. Fastfood, hazır ve işlenmiş gıdalar bol et, kızarmış yiyecekler, şeker veya tatlandırıcı dolu içecekler, cipsler; artan obesite, kanser, diabet ve otoimmün hastalıkların altında yatan en önemli sebeptir. Tek problem sadece bu yiyecekleri yememiz değil, aslında yememiz gerekenleri de yeterince yemememizdir. Yani biz vücudumuza ihtiyacı olan besinleri vermiyoruz. Günümüz modern beslenme şeklini düşünürsek, tükettiğimiz kalorilerin çoğunun rafine gıdalar ve hayvansal kaynaklı gıdalardan kaynaklandığını görürsünüz. Bizim protein, karbonhidrat ve yağ olarak ayırdığımız makro besinlerin yanısıra, fitokimyasal, antioksidan, vitamin gibi binlerce mikro besine ihtiyacımız vardır. İşte asıl beslenme vücuda bu mikro besinleri yeteri kadar verebildiğimiz zaman gerçekleşebilir. Bunu da besin yönünden zengin yiyecekleri tüketmekle mümkün olabilir. Öncelikle mikro besin yönünden en zengin olan yeşil sebzeleri hayatımıza daha çok katmayı öğrenmemiz gerekiyor. Sonrasında da gün içinde yediğimiz yemek miktarı ya da kalori hesabına değil, yediğimiz yemeklerde ne kadar besin değeri olduğu verisine bakmalıyız. Vücuttaki eksiklikleri tamamlamadıkça ve yeterli besinleri ona sunmadıkça kansere, kalp hastalığına, diyabete, otoimmün hastalıklara ve diğer dejeneratif hastalıklarla savaşı asla kazanamayız. Ayrıca bu mikrobesinlerden fakir beslenme tarzı yiyecek bağımlılığına neden olmakta. Ve hayat tarzınız, yaşam sürenizi genetik mirasınızdan daha çok belirleyici bir role sahip… ” olduğunu belirtiyor.
Günümüzde hastalık yükünün yüzde 85’ini oluşturan kronik-kompleks hastalıkların sağlık sistemi üzerinde yarattığı maliyet yükü gittikçe artıyor. Moleküler mekanizma iyi anlaşılırsa, diyetle ilgili kronik hastalıklar da daha iyi sonuçlar elde edilmesi ve tedavi giderlerinin azalması da olası hale gelebilir. Ayrıca bu alanda yapılan çalışmalar besin ve içecek sanayinin de gelişmesine katkıda bulunacaktır. Çünkü nüfus yaşlanıyor ve uzun yıllar diyabet, kalp hastalığı, kanserler gibi kronik-kompleks hastalıklarla yaşıyor. 21. yüzyıl içinde beklenen yaşam süresi uzadıkça, bu yük daha da artacak, sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin bir süre sonra baş edilemez bir noktaya gelmesi bekleniyor. Önümüzdeki süreçte sağlık sistemi üzerindeki bu yükü nutrigenetik uygulamaların azaltması bekleniyor.


NOT: Nutri-Genetik Biliminin Kavramsal Temelleri Beş İlkede Toplanmaktadır:

* Beslenme belirli şartlar altında bazı bireylerde hastalıklar açısından ciddi bir risk faktörü olabilir.
* Çok tüketilen besin maddeleri insan genomunu doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyerek genlerin yapısını ve etkilerini değiştirebilir.
* Bir besin maddesinin bireyin sağlığını ne kadar etkileyeceği o kişinin genetik yapısına bağlıdır.
* Beslenme ile ilgili bazı genler ve bu genlerde görülen varyasyonların bireylerde kronik hastalıkların görülme sıklığı, hastalığın başlaması, ilerlemesi ve şiddeti üzerinde etkisi olabilir.
* Kişilerin beslenmelerinde o kişinin gıda ihtiyacı, beslenme durumu ve genetik yapısı ile ilgili bilgilere dayanarak yapılacak düzenlemeler, kronik hastalıklara karşı koruyucu, hastalığın şiddetini azaltıcı ve hatta tedavi edici olabilir.
 
Geri
Üst