Yaşın etkisi

M

Misafir

Forum Okuru
Yaşın etkisi
25 yaşında olan 100 kadın ile, eşleri de “uygun yaşlarda” olan 100 erkekten oluşan ve tesadüfen seçilmiş 100 çifti ele alalım. İstatistiksel verilere göre bu çift korunmasız olarak düzenli ilişkide bulunduğunda kadınların %50’si 5.5 ayda gebe kalır. Yine istatistiklere göre kadının yaşındaki her 5 yıllık artışa karşın gebe kalma süresi iki katına çıkar. Erkeğin yaşı ise bu rakamları ancak hafifçe etkiler. Bu rakamlara göre 30-34 yaş grubunda olan her 7 kadından biri, 35-39 yaş grubunda her 5 kadından biri, 40 ve ileri yaşlarda bulunan her 4 kadından biri bir yıllık bir deneme sonunda gebe kalamama problemiyle karşılaşacaktır. Demek ki kadının yaşı gebelik oluşması açısından önemli bir etkendir.
Cinsel ilişki sıklığı
İstatistikler haftada bir kez ya da daha az ilişkide bulunanlarda, haftada en az iki kez düzenli olarak ilişkide bulunanlara göre gebeliğin daha uzun bir zamanda oluştuğunu göstermektedir. Haftada üç ya da daha fazla düzenli olarak cinsel ilişkide bulunan sağlıklı bir çiftte gebelik oluşma olasılığı en üst seviyeye çıkmaktadır. Bu sıklıkta ilişkide bulunan bir çiftin, kadının periovulatuar dönemini (yumurtlama olmadan önceki birkaç gün ve yumurtlama gününden oluşan en “verimli” dönem) atlamasına imkan yoktur.
İnfertilite nedenlerini aşağıdaki büyük başlıklar halinde toplamak mümkündür:
1-Sperm üretimi ve spermin iletilmesiyle ilgili sorunlar
Erkek faktörüne bağlı gebe kalamama durumunda en önemli neden sperm üretimi ve/veya üretilen spermin iletimi ile ilgili sorunlardır. Oligospermi (sperm sayısının düşük olması) ve azospermi (hiç sperm olmaması) doğumsal hastalıklara bağlı görülebileceği gibi, varikosel gibi hastalıklarda, vazektomi (erkekte aile planlaması amacıyla vaz deferens adlı kanalın bağlanması) sonrasında, karın ameliyatlarında (örnek fıtık ameliyatları) vaz deferensin istenmeden kesilmesi sonrasında da ortaya çıkabilir. Erkeğin aşırı sigara ve alkol kullanması diğer önemli nedenlerdir.
Sperm üretimi ve iletimi normal olmasına karşın spermin dışarı boşalmasını engelleyen impotans (ereksiyon yani “peniste sertleşme” olmaması), erken boşalma gibi durumlar da erkeğe bağlı nedenler arasında yeralır.
2-Oosit (yumurta hücresi) üretimi ile ilgili sorunlar
Kadından kaynaklanan kusurlarda en sık görülen neden kadında döllenebilecek yumurta üretimi, yani ovulasyon (yumurtlama) olmamasıdır. Bu durum polikistik over sendromu gibi kronik bir nedene bağlı olabileceği gibi, kadının oosit hücreleri menopoz ya da prematüre ovaryan yetmezlik (”erken menopoz”-burada erken menopozdan kastedilen 30 yaş öncesinde oluşan menopozdur) nedeniyle tükenmiş de olabilir.
Nadir görülen bir neden de kadında overlerin hiç olmamasıdır, ki bu durum kendini zaten hiç adet görmemiş olma şeklinde gösterir.
Menopoz, kadında overlerde yumurtlama için kullanılabilecek oosit (yumurta) hücrelerinin tükenmesinden kaynaklanır. Erkekte ömürboyu sperm üretimi devam etmesine karşın, kadın dünyaya geldiği anda belli sayıda oosit ile doğar. Yaklaşık 400 olan bu sayı tükendiğinde menopoz oluşur. Menopoz Türk kadınında ortalama olarak 51 yaşında ortaya çıkar ve kalıtsal özelliklerden etkilenir (annenizin menopoza girdiği yaş önemlidir). Halk arasında “erken menopoz” olarak bilinen durum menopozun daha erken (35-40 yaşlarında) ortaya çıkmasıdır. Bu durum normalin bir varyantıdır, çeşitli nedenleri olabilmesine karşın en sık görülen neden kalıtsal olarak belirlenen menopoz yaşının düşük olmasıdır. İleri inceleme gerektirmez.
30-35 yaşından önce menopoza giren kadınlarda ise bunun nedenini ortaya çıkarmak için incelemeler yapmak gerekebilir. POF (premature ovarian failure- prematüre ovaryan yetmezlik) adı verilen bu durumda oositler hızlı bir şekilde tükenmektedir.
3-Oosit ve spermin karşılaşması ve birleşmesiyle ilgili sorunlar
Sperm üretimi ve iletilmesinin normal olması, kadında ovulasyon (yumurtlama) yoluyla döllenebilir oosit (yumurta hücresi) sağlanması gebelik oluşumu için yeterli değildir.
Overden (yumurtalıktan) karın boşluğuna atılan oosit Fallop tüpünün fimbriyaları (”saçakları”) tarafından yakalanılarak tüpün içine gönderilmeli, burada oosit spermlerle karşılaşmalı, döllenme gerçekleştikten sonra döllenen zigot tüpteki yolculuğuna devam etmeli ve endometriumda (uterusun iç tabakası) kendine uygun bir yer bularak implante olmalıdır. Bunun için de dış ortamdan vajinaya, vajinadan servikse, serviksten endometriuma, endometriumdan da Fallop tüplerine, Fallop tüplerinden karın boşluğuna uzanan yol tümüyle açık olmalıdır.
Bu yolda engeller oluşturabilecek çok sayıda durum vardır:
Yolun en başı dış ortamdan vajinaya geçiştir, en son kısmı da fimbriyalarla karın boşluğu bağlantısıdır. En nadir görülen tıkanıklıklar yolun en başında yeralanlar, en sık görülen tıkanıklıklar da yolun en sonunda görülenlerdir. Daha net olmak gerekirse bir kadında vajina girişinde yeralan kızlık zarı doğuştan tümüyle tıkalı olabilir, vajina, serviks veya uterus yine doğuştan hiç olmayabilir. Ancak bu doğumsal kusurlara çok ender rastlanır ve kendilerini hiç adet görmemiş olma şeklinde gösterirler..
-tüplerin tıkanması: tüplerin iki taraflı olarak tıkanmasının en sık görülen nedeni daha önceden geçirilen pelvik enfeksiyonlardır (PID). Bunun dışında endometriozis, basıya neden olan miyomlar, pelvisteki yapışıklıklar tüplere dıştan bası yaparak, ya da overden atılan oositin fimbriyalar tarafından yakalanmasını engelleyerek infertilite oluşumuna neden olabilir.
-Asherman sendromu: daha önceden geçirilen “problemli” kürtajlar endometrium tabakasının belli kısımlarında yapışıklığa neden olduklarında blastosist endometriumda implantasyon (yerleşmek) için uygun bir alan bulamayabilir.
-doğumsal genital anatomik bozukluklar: Uterusun içinde yeralan septumlar (”perde”), uterusun şekil bozuklukları (bikorn (çift odacıklı) uterus, unikorn (tam gelişmemiş) uterus, çift uterus) gibi durumlar daha çok düşük ya da erken doğum nedeni olsalar da infertilite oluşumuna önemli katkılarda bulunabilirler
 
Geri
Üst