zeugma

SadmiN

♥ Evli Mutlu Çocuklu ♥
Yönetici
zeugma
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Belkıs/Zeugma Antik Kenti , Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.
Büyük İskender’in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adında bir kent kurar. Daha sonraları M.Ö.1.yy.’da kent Roma hakimiyetine girer .Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle “ Zeugma” adını alır. Roma İmparatorluğu’nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu’nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma’da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma’yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir. Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır’daki İskenderiye’den ( Aleksandreia) ‘dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) ‘dan ise birkaç kat büyüklükteydi.
Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma’dan bahsetmektedir. Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma’da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke’nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.



[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ZEUGMA’NIN KRONOLOJİK TARİHÇESİ


[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]M.Ö. 300.yy. Büyük İskender’in Generallerinden 1.Selevkos Nikator Belkıs/Zeugma’nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar
M.Ö. 1.yy. Kentin Selevkeya Euphrates adı korunarak Kommagene Krallığı'’ın 4 büyük kentinden biri olur.
M.S. 1.yy. M.Ö.1.yy.’ın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılır ve ismi de “köprü “ , “geçit” anlamına gelen “ ZEUGMA” olarak değiştirilir.
M.S. 252 Sasani Kralı 1.Şapur Belkıs/Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkar
M.S. 4.yy. Belkıs/Zeugma geç Roma hakimiyetine girer.
M.S. 5-6.yy. Belkıs/Zeugma Erken Roma hakimiyetine girer.
M.S. 7.yy. İslam Akınları sonucu Belkıs/Zeugma terk edilir.
M.S. 10-12.yy. Küçük bir İslami yerleşimi oluşur.
M.S. 16.yy. Bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulur.
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]GAZİANTEP (A.A) - 06.07.2007[/FONT] - Zeugma Antik Kenti'nde bu yıl gerçekleştirilecek bilimsel kazı ve çalışmalara önümüzdeki hafta içinde başlanacağı bildirildi.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Kutalmış Görkay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antik kentte bu yıl yapmayı planladıkları bilimsel çalışmaları 25 kişilik bir ekiple yapacaklarını söyledi.

Zeugma'yı arkeopark yaparak bölge ve ülke turizmine önemli katkı sağlayan bir turizm merkezi haline getirmeyi amaçladıklarını belirten Görkay, ''Ancak, her zaman belirttiğimiz gibi önceliğimiz Zeugma'nın en iyi biçimde korunmasını sağlamak olacak'' dedi.

Antik kentte bu yıl yürütecekleri çalışmaya İsviçre'deki Mavors Enstitüsü'nden 2 bilim adamının da katılacağını ifade eden Görkay, şunları anlattı:
''Arkeopark yapmayı amaçladığımız Zeugma Antik Kentinde, bu yıl 25 kişilik ekiple ekim ayına kadar çalışacağız. Antik kentte 4 ayrı bilimsel çalışma gerçekleştireceğiz.

Gün ışığına çıkan villaların korunması amacıyla üzerlerinin çatıyla örtülmesi için yürüttüğümüz çalışmayı devam ettireceğiz. Önceki yıllarda yaptığımız kazılarda ulaştığımız bazı kamu yapılarını bütünüyle ortaya çıkarmak için kazı yapacağız. Kazılarda gün ışığına çıkan eserlerin konservasyonu ve restorasyonuna ilişkin çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ayrıca, Zeugma'nın yerleşim alanında jeofizik ve yüzey araştırmaları da yapacağız.''

Görkay, Zeugma'daki kazı ve bilimsel çalışmalara Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde 2005 yılında başladıklarını anımsattı.
Gaziantep'in Nizip ilçesinde Birecik barajı gölü kıyısında bulunan Zeugma'nın hala büyük bölümünün yerin altında olduğunu vurgulayan Görkay, antik kentin bir bütün olarak gün ışığına çıkarılması, koruma kaygısı ön planda düşünülerek arkeopark haline getirilmesinin uzun yıllar alacak bir çalışma olduğuna dikkati çekti.

ZEUGMA ANTİK KENTİ
Zeugma Antik Kenti MÖ 300'de Büyük İskender tarafından ''Selevkia Euphrates'' adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a verdi.
Kommagene Krallığı'nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlandı ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını aldı.

Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakıldı ve yıkıldı. Zeugma, daha sonra depremden büyük zarar gördü.
Zeugma'da ilk kazı, bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987'de yapıldı. Kazıda oda biçimli aile kaya mezarı, mezarın sahiplerine ait heykeller bulundu.

Antik kentte ikinci kazı 1992'de yine bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç tarafından yaptırıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve ilk villa gün ışığına çıkartıldı.
Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nın göl suları altında kalacak olması nedeniyle 1993'ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşan çok sayıda ekip Zeugma Antik Kenti'nde kurtarma kazıları yürüttü.

Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan eserlerin en önemlileri olan mozaikler, Mark heykeli, duvar resimleri ve kil mühür baskı koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.

Bakanlar Kurulu'nun 2005 yılında aldığı kararla, antik kentte yürütülecek çalışmalara başkanlık etme görevi Doç. Dr. Kutalmış Görkay'a verildi.


shim.gif
shim.gif
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]AVRUPA'DA YILIN MÜZESİ[/FONT][/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]GAZİANTEP (A.A) - 29.05.2007[/FONT] - Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, Avrupa Yılın Müzesi (EMYA) Yarışmasında, Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin başarılı müzeler arasında değerlendirilmesinin sevindirici olduğunu söyledi.

Vali Süleyman Kamçı, düzenlediği basın toplantısında, Avrupa Müze Formu'nun düzenlediği Avrupa'da Yılın Müzesi Yarışmasına 49 müzenin katıldığını ve 34 müzenin yarışmada ön elemeyi geçtiğini belirtti.

5 Mayısta açıklanan yarışma sonuçlarına göre Yılın Müzesi ödülünü Alman Göçmen Merkezi'nin aldığını, ön elemeyi geçen Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin ise başarılı müzeler arasında değerlendirildiğini ifade eden Kamçı, şöyle konuştu:

''Avrupa'da Yılın Müzesi Yarışmasında Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin başarılı müzeler arasında değerlendirilmesi bizim için sevindirici. Bu başarı doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Zaman içinde müzedeki sergi mekanlarının daha büyümesi, depolardaki eserlerin sergilenmesi gerekiyor.''

Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdür Vekili Mehmet Önal ise kendileri için yarışmaya katılmanın önemli olduğunu söyledi.

Yarışmaya katılmak için müzenin teşhirinin iyi olması gerektiğini ifade eden Önal, Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin ziyaretçi sayısıyla da başarılı ve iyi bir müze olduğunu kanıtladığını bildirdi.

Önal, Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ni günde yaklaşık 1000-1500 kişinin ziyaret ettiğini kaydetti.

Gaziantep Kültür ve Turizm Müdürü Salih Efiloğlu'nun da katıldığı toplantıda, Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin aldığı başarı ödülü Vali Süleyman Kamçı'ya takdim edildi.




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]GAZİANTEP (A.A) - 19.04.2007 - Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdür Vekili Mehmet Önal, Zeugma Antik Kentinin üç boyutlu dijital sanal görüntülerini Müzeler Haftasının başladığı 18 Mayıstan itibaren ziyaretçilere izleteceklerini söyledi. Önal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zeugma Kazı Başkanı Doç. Dr. Kutalmış Görkay ve ekibinin yürüttüğü Zeugma Antik Kenti'nin üç boyutlu dijital sanal görüntülerinin hazırlanması çalışmasının tamamlandığını belirtti. Mehmet Önal, 2006 yılının Eylül ayında başlayan çalışmanın geçen ay bitirildiğini ve hazırlanan üç boyutlu dijital sanal görüntülerin Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildiğini ifade ederek,

'' Üç boyutlu dijital sanal görüntüler de Zeugma Antik Kenti'nin güzelliklerini bir başka biçimde gözler önüne seriyor '' dedi.

Önal, sözlerinin şöyle sürdürdü: '' Bu güzel görüntüleri müzemize gelen yerli ve yabancı konuklarımızla paylaşacağız. Hazırlıklarımızı tamamladık, sanal görüntüleri Turizm Haftasının başladığı 18 Mayıstan itibaren ziyaretçilere izleteceğiz. Müzemizi ziyaret eden konuklarımız, Zeugma Antik Kentinden çıkarılarak müzemizde sergilenen değerleri eserleri görme yanında bu eserlerin çıkarıldığı kentin sanal görüntülerini de izleyebilecek. ''

Önal, Zeugma Antik Kentinin üç boyutlu dijital sanal görüntülerinin, antik kentteki kalıntıların restorasyonu yanında Gaziantep Arkeoloji Müzesinin tanıtımı için de kullanılacağını bildirdi.

-İSPANYA'DA TANITIM FIRSATI-

Önal, Kültür ve Turizm Bakanlığının, Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ni Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülü'ne (EMYA) aday gösterdiğini, bu teklifle birlikte müzelerini İspanya'da tanıtma fırsatı bulduklarını ifade etti.
Avrupa Müze Forumu tarafından düzenlenen yarışmamın finalinin 5 Mayıs 2007'de İspanya'da yapılacağını vurgulayan Önal, şunları söyledi:
'' Finalde, aralarında İngiltere, Fransa, Almanya, Yunanistan ve İspanya'nın da olduğu 20 ülkeden 33 müze yarışacak. Yarışmada Türkiye'yi biz temsil edeceğiz. Yarışmaya katılan müzemize, Gaziantep Ticaret Odası (GTO) ve İl Özel İdaresi de destek veriyor. Yarışma öncesinde müzemiz ile ilgili olarak hazırlanmış, görüntü, broşür ve kitapları İspanya'ya gönderdik. Ben de yarışma için 1 Mayısta İspanya'ya gideceğim. Yarışmanın yapılacağı 5 Mayısta diğer müzelerin yetkilileriyle birlikte Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ni tanıtmak için 30 dakikalık bir sunum yapacağım. EMYA ödülünü alarak müzemizi uluslararası alanda daha iyi tanıtmak istiyoruz. ''


[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Gaziantep AA (04.04.2006) Gaziantep Müze Müdür Vekili Arkeolog Mehmet Önal, Gaziantep Müzesi'nin, Avrupa Müze Formu'nun düzenlediği Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülü'ne (EMYA) aday olduğunu söyledi. Önal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca rafından, Gaziantep Müzesi'nin adaylığı için gerekli başvurunun, EMYA'nın İngiltere'nin Bristol kentindeki merkezine yapıldığını belirtti. Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan muhteşem eserlerin teşhir edildiği Gaziantep Müzesi'nin, 2005 yılının Haziran ayında açıldığını anımsatan Önal, müzenin dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olduğunu, Zeugma kurtarma kazılarında bulunan villalara ait mekanların yeniden kurulduğu özgün teşhiriyle ise dünyanın 'ünik' müzesi haline geldiğini bildirdi. Yeni müze binasında Zeugma eserleri teşhir edilirken, eski binanın ise kronolojik teşhirlerle düzenlendiğini kaydeden Önal, ''Müzemiz, yenilenen etkileyici teşhiriyle, geniş sorumluluk alanındaki faaliyetleri ve gelecekte yapmayı planladığı projeleriyle EMYA'ya katılmak için uygun durumdadır. Bu ödülü kazanmamız halinde uluslararası düzeyde ve daha geniş bir alanda tanınması sağlanacak ve ziyaretçi sayısı artacaktır'' dedi. Önal, dünyanın dört bir yanından çok sayıda müzenin katıldığı yarışmaya, önce ön elemelerin geçilerek ödüle layık müzeler listesine girilmesi gerektiğini, 2007 yılının Mayıs ayında yapılacak son elemede ise birincilik ödülü için müzelerin yarışacağını ifade etti. Avrupa Formu'nun bir başkan ve Avrupa ülkelerinden seçilmiş 15 üyeden oluştuğunu anlatan Önal, şöyle konuştu: ''Yarışmaya katılmak isteyen ülkeler, bir yıl öncesinin Mart ayında başvuru yapıyorlar. Yıl içinde konsey üyeleri bizzat gelerek tek tek müzeleri yerinde inceliyor, yıl sonunda ise Strazburg'da toplanarak, aday müzeler arasında ön eleme yapıp, ödüle layık görülen müzeleri seçiyorlar. Yarışmalara her yıl, 25-30 ülke katılıyor. Ayrıca, her ülke birden fazla müze ile yarışmaya katılabiliyor.'' -EMYA- Önal, Avrupa Müze Formu'nun İngiltere'de gönüllü bir kuruluş olarak kayıtlı bulunan ''Avrupa Yılın Müzesi Ödülü Vakfı'na bağlı faaliyet gösteren bir kurum olduğunu, Avrupa Müzeler Birliği'nin, Avrupa genelinde müzeciliğin geliştirilmesi amacıyla 1977 yılından bu yana ödüller dağıttığını bildirdi. Her yıl üç ödül dağıtan Avrupa Müzeler Birliği'nin 1977 yılında Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulduğunu vurgulayan Önal, 1997 yılında isminin Avrupa Müze Formu olarak değiştirildiğini anımsattı. -ÖDÜL ALAN MÜZELER- Bugüne kadar Türkiye'den de yarışmaya katılarak ödül alan müzeler olduğuna dikkati çeken Önal, İstanbul Türk-İslam eserleri Müzesi, Antalya Müzesi ve Bodrum Müzesi'nin mansiyon ödülünü aldığını, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin 1993 yılında Avrupa Konseyi ödülünü alırken, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin de 1997 yılında Avrupa'da Yılın Müzesi ödülünü aldığını sözlerine ekledi.



alıntıdır
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
 
Ce: zeugma


mozailerin öyküleri

zeugmanın simgesi olan çingene kız

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA)[/FONT]


gaia.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir.Gaia , Hesiodos'un Theogonia'sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir.Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos) ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos'u doğurdu.Gök'ün doğuşundan sonra , Gaia O'nunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos'tur. Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar.Adları:Arges, Steropes ve Brontes di.Ve nihayet Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu.[/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]TRITON MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

tritonbuyuk.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kaçakçılar tarafından bulunarak Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılan bu mozaikte Amphytrite, Posseidon'dan olan çocuğu Triton'un üzerinde resmedilmiştir. Amphitrite dünyayı çepeçevre saran Deniz�in kraliçesi. Nereidler adı verilen Nereus ve Doris kızları grubuna girer.Kızkardeşlerinin korosunu o yönetiyordu. Amphitrite , bir gün Naksos adası yakınlarında kardeşleriyle dans ederken , Poseidon onu gördü ve kaçırdı.Poseidon�un onu uzun zamandır sevdiği ama genç kızın iffetine düşkünlüğünden onu reddettiği Okeanus�un derinliklerine, Hercules sütunlarının (Cebelitarık Boğazı) ötesinde gizlendiği anlatılır. Yunus balıkları tarafından bulunan Amhitrite, büyük bir kortejle Poseidon�a getirildi ve Poseidon Amphitrite ile evlendi. Amphitrite�nin Deniz tanrısının yanındaki rolü, Zeus�un yanında Hera�nın ya da Ölüler tanrısının yanında Persephone�nin rolüne eşittir. Amphitrite genellikle kalabalık bir deniz tanrıçaları kortejiyle çevrili olarak gösterilir. Poseidon ile Amphitrite�nin denizin altındaki muhteşem düğünlerinden sonra bir çocukları dünyaya geldi.Bu çocuğun yüzü hem tanrılara hem de insanlara benziyordu.Fakat deniz yosunları ile örtülü bulunan belinden aşağısı bir balık kuyruğu gibi uzanıyordu. Triton adı verilen bu çocuk doğar doğmaz annesine (Amphitrite) ve babasına (Poseidon) hizmet etmeye, onların buyruklarını iletmeye başladı.Büyük helezoni bir sedef kabuğu onun borusu idi.Kuvvetli nefesi ile üfürdüğü zaman, kudurmuş dalgaların sesine benzer sesler çıkarırdı. Poseidon ile Amphitrite�nin biricik oğulları olan Triton , vakit geçirmeden deniz kızları ile birleşerek bir çok çocuğun dünyaya gelmesine sebep oldu. O�nun çocuklarının da babası gibi yüzleri insanlara, vücutları balıklara benziyordu. Bütün nehirlerin ve denizlerin tanrısı olan Poseidon, yanında güzel karısı Amphitrite olduğu halde denizlerin derinliklerindeki muhteşem saraylarından çıkıp dolaşmaya başladıkları zaman bütün tritonlar, trampetlerini çalarak, borularını üfleyerek, dalgaların hiddetini yatıştırır, tanrının arabasının arkasından ve yanından yüzerek koşarlardı. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]DIONYSOS VE NIKE [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

nikemozigi.gif

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Anadolu kökenli şarap ve doğa tanrısı Dionysos , ve zafer tanrıçası Nike'nin bir arada görüldüğü bu mozaikte ; Dionysos , Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen bir arabanın içinde görülmektedir. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha görülmektedir. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısıdır. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkıyor. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, bayanlara da Bakkha denirdi.[/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ANTOPE ve SATYROS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

antsatmoz.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Antiope çok güzel bir kadındır. Antiope'nin dillere destan güzelliğini gören tanrıların tanrısı Zeus O'na aşık olur. Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek ayin eden erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiope'ye yaklaşır. Antiope'nin gönlünü çalan Zeus 'un güzel kadından iki çocuğu olur. Ancak Zeus'un terketmesiyle güzel Antiope ortada kalır. Babasından korkup evden kaçan Antiopes daha sonra Sikyon Kralı Epopeus'la evlenir.[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]POSSEIDON, OCEANUS ve TETHYS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

potmoz.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Havuz zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte denizlerin en önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön tarafı at, arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon'un elinde üç dişli dirgen bulunuyor. Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı Oceanos ve , denizlerde dişiliği sembolize eden Tethys resmedilmiştir. Mozaiğin diğer alanları çeşitli deniz yaratıkları ile süslenmiştir.[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]DIONYSOS 'UN DÜĞÜNÜ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

dugun.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tasvir panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad – sağa doğru yürüyen ve kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu bölümde tahrip olması nedeniyle) anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı hareli bir erkek figürü hahtın hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru yürüyen giyimli iki kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş , sağdaki daha sağlam ve elinde içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır. ) en sağda ise iki elinde de bir tür flüt tutan bir kadın ile , arkasında vücudunun üst bölümü çıplak, dağınık saçlı ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır. Merkezdeki grubu oluşturan çifttin yanında bir “ Çocuk Eros”un bulunması bunlara yönelik bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın ile, kollarının hareketinde Ariadne’nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi uzattığını veya baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini, başka bir deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos’un Ariadne’yi Naxos adasında bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri, Dionysos konulu kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden , buradaki sahneyi de Thiasos’ dan çok Dionysos ile Ariadne’nin düğünü olarak yorumlamak daha uygun olsa gerektir. Sol baştaki Menad , bu evlilikten hoşnut olmayan , Dionysos’u yitirmek üzere olmanın huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir sevgili durumundadır.[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]APHRODITHE'İN DOĞUŞU [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

dogus.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Roma� da eski İtalya�nın tanrıçası Venüs�le özdeşleştirilen aşk tanrıçası. Doğuşu konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus� la Dione� nin kızı sayılır, bazen de Ouranos� un kızı olarak kabul edilir. Buna göre, Ouranos� un, Kronos tarafından kesilen cinsel organları denize düşmüş ve bu tanrıçayı (dalgalardan doğan kadın veya �Tanrının tohumlarından doğan kadın�) halk etmiştir. Aphrodite, denizden çıkar çıkmaz, Zephyroslar tarafından önce Kythira� ya, sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldü. Orada Mevsimler tarafından karşılandı, giydirildi,süslendi ve ölümsüzler alemine götürüldü. Lukianos� un anlattığı efsanede ise, Aphrodite� nin önce Nereus tarafından büyütüldüğü söylenir. Daha sonra Platon iki ayrı değişik Aphrodite tasavvur etti:Ouranos� dan doğan saf aşk tanrıçası Aphrodite Oirania; ve Dione�nin kızı, sıradan aşk tanrıçası Aphrodite Pandemos. Ama bu, geç döneme ait felsefi bir yorum olup, tanrıçaya ilişkin çok eski mitoslara yabancıdır. Aphrodite� nin çevresinde, tutarlı bir anlatı oluşturmayan, ama tanrıçanın arada devreye girdiği çeşitli epizotları inceleyen değişik efsaneler meydana gelmiştir. Aphrodite , Lemnoslu topal tanrı Hephaistos� la evlendirildi. Ama o, savaş tanrısı Ares� i seviyordu. Homeros, bir sabat Güneş tarafından nasıl yakalandıklarını ve maceranın nasıl Hephaistos� a bildirildiğini anlatır. Hephaistos; gizlice bir tuzak hazırlar: bu, yalnızca kendisinin çalıştıra bildiği sihirli bir ağdır. İki aşığın Aphrodite� nin yatağında bir araya geldikleri bir gece, Hephaistos, ağı onların üzerine atar ve Olympos� un bütün tanrılarını çağırır. Bu manzara onları çok büyük bir neşeye garkeder. Poseidon� un ricası üzerine, Hephaistos ağı kaldırmaya razı olur, ama utanç içinde ki tanrıça Kıbrıs� a, Ares� de Trakya� ya kaçarlar. Aphrodite� nin aşklarından Eros ve Anteros, Deimos ve Phobos (Dehşet ve Korku), Harmonia (daha sonraları Thebai� de Kadmos� un karısı olmuştur) doğmuşlardır. Bazen, bu listeye bahçelerin koruyucusu Lampsakoslu tanrı Priapos� da eklenir. Aphrodite bahçe tanrıçası olarak gösterilir; ama, bu daha çok Aphrodite� nin İtalyan versiyonu olarak gösterilir. Aphrodite� nin, aşkları Ares� le sınırlı olarak kalmadı. Ağaca dönüşen Myra, Adonis� i dünyaya getirdiği zaman, Aphrodite olağanüstü güzellikteki bu çocuğu aldıve onu Persophane� ye emanet etti. Ama, Persophane çocuğu geri vermek istemedi. Olay Zeus� un hakemliğine sunuldu, Zeus, delikanlının üçte birini Persophane� yle, yılın üçte birini Aphrodite� le, geri kalan üçte birini de istediğiyle geçirmesine karar verdi. Ne var ki Adonis yılın üçte birini Persophane� yle, yılın üçte ikisini Aphrodite� le geçiriyordu. Çok geçmeden bir yaban domuzu tarafından yaralanan Adonis belki de Ares� in kıskançlığının kurbanı olarak öldü. Tanrıça, İda� da Agkhises� e gönül verdi ve ondan iki oğlu oldu: Aineias ve bazı tradisyonlara göre, Lyrnos. Aphrodite� in, öfkeleri ve lanetleri ünlüydü. Ares� in aşkını kabul ettiği için Eos� u cezalandırmak amacıyla, onda Orinos� a karşı dayanılmaz bir aşk uyandırdı. Yine, kendisini onurlandırmadıkları için, bütün Lemnos� lu kadınlara, kocalarını Trakyalı tutsak kadınların yanına kaçırtacak kadar tahammül bir arız ederek, onları cezalandırdı. Lenmnos� lu kadınlar, adadaki bütün erkekleri öldürdüler ve bir kadınlar topluluğu kurdular: Argonautlar gelip onları bir çocuk sahibi yapana kadar sürdü bu. Aphrodite, Paphos� ta Kinyras� ın kızlarını da, onları yabancılara fuhuş yapmaya zorlayarak, cezalandırdı. Aphrodite� in lütfu da daha az tehlikeli değildi. Bir gün, Nifak tanrıçası ,Hera, Athena ve Aphrodite arasında en güzele karar vermek üzere ortaya bir elma koydu. Zeus, daha sonraları Paris adıyla tanınacak olan Aleksandros� un üç tanrıçaya hakemlik etmesi için,Hermes� e, onları Traos� daki İda dağına çıkarmasını emretti. Üç tanrıça Aleksandros� un önünde tartışmaya başladılar.;güzellikleriyle övünüyor ona armağan vaat ediyorlardı. Hera, ona evrenin krallığını,Athena savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise Heleneyle evlenmeyi vaat ediyordu. Sonunda Aleksandros Aphrodite � i seçti. Böylece, Aphrodite,Troya savaşının başlamasına neden oldu. Bütün savaş boyunca, Troyalılar� dan özellikle de tüm savaş boyunca Paris� ten himayesini eksik etmedi:paris Menelaos� la teke tek dövüştüğü ve neredeyse yenik düşeceği sırada, Paris� i tehlikeden kurtardı ve böylece savaşın yeniden genellik kazanmasına yol açtı. Daha sonra, Diomedes tarafından az daha öldürülecek olan Aineias� ı aynı şekilde korudu. Hata Diomedes, tanrıçayı yaraladı. Ne var ki Aphrodite� nin koruması, Troya� nın düşmesini ve Paris� in ölmesini önleyemedi. Bununla birlikte Aphrodite, Troyalılar soyunu devam muhafaza edebildi. Onun sayesindedir ki Aineias, babası Agkhises ve oğlu İulius ile birlikte ve Troya Penatlarını da taşıyarak, alevler içindeki şehirden kaçabildi ve yeni bir yurt kurabileceği bir toprak arayıp bulabildi. Aphrodite-Venüs� ün, Roma şehrinin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmesi bu yüzdendir. Venüs, ayrıca İulii ailesinin atası olarak kabul ediliyordu. Çünkü, İulii, İulius� un ahfadındandı ve dolayısıyla tanrıçanın altsoyunu oluşturuyordu. Bu nedenledir ki, Sezar,ona Venüs Ana,Venüs Genitrix adıyla bir tapınak inşa ettirmiştir. Tanrıçanın en sevdiği hayvanlar güvercinlerdi. Arabasına güvercinler konulmuştu. Sevdiği bitkiler de gül ve nergisti. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]AKHILLEUS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

akh.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Akhilleus'un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O'nu Skyros adasına , Kral Lykomedes'in sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek sarayda yaşayan Lykomedes'in diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus'un Troya seferine katılmaması halinde Troya'nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus O'nu aramaya başlar. Akhilleus'un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus Kral Lykomedes'in sarayına akıllıca bir plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes'in haremine girer. Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken , kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır ve kullanmaya başlar. Odysseus'un planı tutmuştur ve Akhilleus'un gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Zeugma'dan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir edilmektedir.[/FONT]








[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

octe.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Antik çağlarda Akdeniz haricindeki dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos , denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana geldiğine inanılır. Zeugma'dan çıkarılan ve villalardan birinin havuz tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte de Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla çevrelenmiş olarak betimlenmiştir. Mozaikte ayrıca yunuslara binen veya balık tutan Eroslara da rastlanmaktadır.[/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]DAIDALOS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

daidalos.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Daidalos’un yaptığı işlerin resimlendiği taban mozaiği Belkıs’Zeugma kentinde, ikinci yerleşim terasında Gaziantep Müzesi başkanlığında Nantes Üniversitesiyle yapılan katılımlı 1999 yılı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Bu mozaik Roma villasına ait yemek odasının taban mozaiğidir. Anılan mozaikte altı figür mevcuttur. Soldan sağa: oturan Pasiphae, ayakta duran kızı Ariadne, Daidalos’la sohbet eden Tropos, ahşap yontan İkaros resimlenmiştir. Sağ alt köşede Minos boğasının kesik başına ok tutan Eros, sağ üst köşede ise Labyrinthos sarayı yer alır.
Bu mozaikte dört mitolojik öykü anlatılmıştır.
I. Minos boğasının öyküsü: Pasiphae Girit kralı Minos’un karısı, tanrı Helios’la Perseis’in kızıdır. Poseidon’un kurban edilsin diye Minos’a gönderdiği ak boğaya Pasiphae aşık olur ve bu boğayla birleşebilmek için Daidalos’a tahtadan bir inek heykeli yaptırır. Sanki canlıymış gibi duran bu heykelin içine girer ve gebe kalarak Minos boğasını doğurur. Minos boğası insan bedenli, boğa başlı bir canavarmış. Kral Minos bu korkunç yaratığı öldürmek ister, ana yüregi buna dayanamaz sonunda çözüm olarak bunun gün işiğina çıkamayacağı bir yere hapsedilmesinde birleşilir. Bunu saklamak için mimar Daidalos’a Labyrinthos sarayı yaptırılır. Minos boğasına da her yıl yedi delikanlı ve yedi genç kız kurban olarak verilirmiş (Erhat A. 1989, Mitoloji Sözlüğü, s.225-6., 260) Theseus Girit’e Minos boğasını öldürmeye geldiğinde Pasiphae’nin kızı Ariadne yiğidi görmüş ve görür görmez ona aşık olmuş. Minos boğasının bulunduğu bin bir dehlizli Labyrintos'da kaybolmaması için Daidalos'un fikriyle Ariadne Theseus'un eline bir yumak iplik vermiş. Theseus’da karışık ve karanlık dehlizlerde ilerledikce yumağı açıp ipliği yere bırakıyormuş. Canavarı öldürdükten sonra çıkış yolunu ona bu iplik göstermiş. Sonra da Ariadne’yi kaçırıp Naksos adasına varmışlar (Erhat A. 1989, s.59,312). Ariadne bu mozaikte annesinin baş ucunda ayakta durmaktadır.
II. İlk uçan kişilerin öyküsü: Theseus’un Labyrinthosa girip çıkması için Ariadne’ye bir yumak iplik kullanması fikrini veren Daidalos’un Theseus’un başarısında parmağı olduğunu öğrenince kral Minos buna çok kızmış ve Daidalos'u oğlu İkaros’la birlikte kendi inşa ettikleri Labirantos’a kapatmış. Ama Daidalos oradan çıkma çaresini de bulmuş: kuşların pencerelere bıraktıkları tüyleri ve arı peteklerindeki balı kullanıp İkaros’la kendisine birer çift kanat yapmış, ikisi de böylece uçup gitmişler.İkaros dünyada ilk uçan adam olarak ün bırakmıştır. Daidalos uçmadan önce oğluna ne çok alçaktan uçmasını, nede fazla yükselip güneşin ışıklarına yakın gelmesini salık vermiş. Ne varki havalandıktan sonra İkaros babasının bu sözünü unutmuş, başarısından dolayı gurura kapılmış, ya da hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikce yükselmiş, güneşin ışınlarına aldırmamış, giderek doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak sevinciyle Helios’u hor görme suçunu da işlemiş. Güneş tanrı onun kanatlarını tutan balmumunu eritmiş, İkaros’da tepetaklak denize düşmüş ve boğulmuş. Ege’de Sisam adasının çevresindeki denize İkaros denizi denmiştir.(Erhat A. 1989, s.86, 166).
III. Testerenin icad edilme öyküsü: Daidalos hem mimar, hem heykeltraş, hem de her türlü mekanik araçlar yapan ve Platon’un Menon adlı diologunda sözü geçen canlı heykelleri bile meydana getiren çok yönlü bir yaratıcıdır. Atinadaki işliğinde yegeni Talos ile birlikte çalışırmış. Ne varki günün birinde Talos ölü bir yilanın dişinden esinlenerek testereyi icad etmiş, bunu fena kıskanan Daidalos çırağını Akrapol’den aşağı atarak öldürmüş. Davaya bakan Areopagas mahkemesi de Daidalos’u sürgüne mahkum etmiş ( Erhat A. 1989, s.86,304). Bu mozaikte Daidalos'un elinde bir testere görmekteyiz.
IV. Hırsız mimarın yakalanış öyküsü : Trophonios, heykeltraş ve mimardır. Boiotia kralı hazinesini saklamak için diger mimar olan Agamedes ile Trophonios’a sağlam bir yapı ısmarlamış. Para hırsına kapılan iki mimar da hazine odasını, bir taşını yerinden oynatıp kolayca çıkarabilecekleri biçimde yapmışlar. Geceleri buraya girer hazineden birşeyler araklarlarmış.Varlığının gün geçtikce eksildiğini gören Kral Girit’ten ünlü mimar Daidolos’u çağırmış. Bir tuzak kurmuşlar ve iki hırsızı tam yakalayacakken, Trophonios Agamedes’in kafasını keserek kaçmış(Erhat A. 1989,s. 13). Bu mozaikde de Boiotia şehrine gelmiş olan Daidalosun meslektaşı Trophonios ile sohbeti resimlenmiştir. Daidalos Trophonios’un hazineleri çalan kişi olduğunu henüz bilmemekte oğlu İkaros ile birlikte hırsızı yakalamak için tuzak hazırlamaktadır.
Derleyen:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)
[/FONT]







[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]GALATEIA MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

galateia.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Etimolojik bakımdan süt beyazlığını çağrıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede. Birincisi, Nereus kızlarından biri ve bazı Sicilya halk efsanelerinde rol oynayan bir deniz kızı tanrıçasıdır. Sakin denizde yaşayan beyaz tenli genç kız Galateia� ya canavar vücutlu Sicilyalı Kyklops Polyphemos vurgundu. Ama, genç kız bu aşka karşılık vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan� ın olan Akis� teydi. Bir gün Galateia sevgilisinin göğsünde dinlenirken, Polyphemos onları gördü. Akis, kaçmaya çalıştıysa da Kyklops kocaman bir kaya parçasını fırlatarak onu ezdi. Galateia, Akis� e annesi Nynmpha� nın kimliğini vererek, onu suları berrak bir ırmak yaptı. Bazen Polyphemos� la Galateia� nın aşklarından üç kahraman doğduğu söylenir.: sırasıyla Galatlar� a Keltler� e ve İllyrialılar� a adını veren Galas, Keltos ve İllyrius. Bu durumda, Galateia Efsanenin bir versiyonunda, Nereus kızıyla Polyphemos� un aşklarının karşılıklı olduğu anlatılmış olabilir. Ama , bize bu konuda hiçbir tanıklık ulaşmamıştır. Öteki Galateia bir Giritli olup, Eurytios adlı birinin kızıdır. Bu Galateia, Phaistos şehrinde yaşayan ve iyi bir aileden gelmekle birlikte çok yoksul olan Lampros� la evliydi. Galateia� nın hamile kaldığını öğrenen Lampros, ona yalnızca erkek çocuk istediğini söyledi. Eğer kız çocuğu doğurursa, Galateia çocuğu terk etmek zorunda kalacaktı. Lampros, dağra sürüsünü güderken, Galateia bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ama, onu terk etmeye gönlü razı olmadı. Kahinlerin öğüdü üzerine, Galateia, çocuğuna erkek giysileri giydirdi ve ona Leukippos adını taktı; olup bitenleri de Lampros� dan sakladı. Ama, zaman geçtikçe Leukippos güzelleşti ve yalanı gizlemek imkansızlaştı. Galateia korkuya kapıldı ve Leto� nun tapınağına giderek, tanrıçadan kızının cinsiyetini değiştirmesini istedi. Leto, Galateia� nın yalvarmalarına dayanamayarak onun dilediğini kabul etti ve genç kız erkek oldu.[/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]SİLENOS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

silenosmozaik.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Silenos yaşlanmış Satyros'lara (Dionysos'un maiyetinin ayrılmaz parçası olan doğa daimonları ) verilen genel addır.Fakat aynı zamanda , Dionysos'u yetiştirmiş olan bir efsane kahramanına da mitolojide bu adın verildiği biliniyor. Silenos'un seceresine ilişkin çok değişik bilgiler mevcuttur.Silenos bazen Pan'ın ya da Hermes'in bin Nympha'dan olma oğlu olarak kabul edilir ; bazen de O'nun Ouranos'un Kronos tarafından kesilen erkekliğinden damlayan kanlardan doğduğu ileri sürülüyor.Bu silenos son derece bilge bir kişiydi, ama bilgeliğini insanlara ancak zor altında gösterirdi.Örneğin; bir keresinde Kral Midas tarafından derdest edilmiş ve ona bilgece sözler söylemişti.Vergilius da VI. Ecloga'sında aynı şekilde, çobanların Silenos'u şarkı söylemeye zorladıklarını tahayyül eder. Silenos'un Kentauros Pholos'un babası olduğu ve onu bir dişbudak ağacı Nymphasından dünyaya getirdiği ileri sürülüyordu.Başka bazı efsaneler O'nu Apollon Nomius'un (Arkhadia'lı Apollon) babası olarak da görürler. Silenos son derece çirkindi.Yassı burunlu, kalın dudaklı , boğa bakışlıydı.Çok kocaman bir karnı vardı.Genellikle bir eşeğin üzerinde ve çok sarhoş olduğundan, dengesini güçlükle koruyabilir bir halde tasvir ediliyordu.[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"KAHVALTI SOFRASINDAKİLER" [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

tiyatro.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bu mozaik Fransız Arkeolog Catherine Abadie-Reynal yönetimindeki Fransız ekip tarafından 6 numaralı açmadaki villada ortaya çıkarıldı.Mozaik zengin bir biçimde dekore edilmiş bir evin muhtemelen triclinium yani yemek odasında bulundu. Çok yüksek kalitede olan bu parça mükemmele yakın bir derecede korunmuş vaziyette. Mozaik üç ana öğeden oluşuyor. Ana panoyu üç taraftan saran geometrik bordür yemek yiyenlerin oturdukları kanepelerin orijinal yerlerini gösteriyor. Çerçevede (aslan, panter vb.) vahşi hayvanlarla savaşan Eros’lar ayrıntılı ve canlı bir şekilde resmedilmiş; öte yandan çelenkli erkek ve kadın başları köşelerden ve eksenden gözlerini dikmiş onlara bakıyor. Son olarak, (1,75m x 1,50m) ebadındaki ortadaki çarpıcı pano güzel dokunmuş bir şeritle çerçevelenmiş ve batı tarafındaki kanepelere oturup yemek yiyenlerin karşısına gelecek şekilde yerleştirilmiş. Mozaiğin teması yemeğe gelen misafirler için bir ‘sohbet konusu’ görevi görmüş olmalı.
Resimde mimari bir arka plan önünde 3 kadın ve 2 genç kız görülüyor. Kadınlardan ikisi mavi-yeşil kumaşlı bir kanepeye oturmuş; sohbet eder gibi birbirlerine dönmüşler. Önlerinde üzerinde metal bir kase olan yuvarlak, üç ayaklı bir masa var. Onlardan az ötede, masanın sağ tarafında yer alan üçüncü kadın, solium >adı verilen ve arkası içbükey, yüksekçe bir koltukta oturuyor. Bir tülle örtülmüş beyaz saçları oturan diğer iki kadından daha yaşlı olduğunu gösteriyor. Genç kızlardan biri ona bir kase uzatırken diğeri resmin sol tarafındaki kanepenin arkasında duruyor.
Resmin üstündeki yazı
Kadınların üzerinde tek bir sözcük olarak okunması gereken bir yazı görülüyor; Synaristosai, (ΣΥΝΑΡΙΣTΩΣΑΣ) yani ‘Kahvaltı Sofrasındakiler’.
Bu sözcük M.Ö. 4. yüzyılda Menander tarafından yazılan bir Yunan komedyasının adına göndermede bulunuyor. Mozaikler arasında muhtemel iki fark hemen göze çarpıyor. Birincisi Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde saklanan, çok zarif teseraları olan ufak bir pano olup Pompeii’de Cicero’ya ait olduğu varsayılan bir villada ortaya çıkarılmış. ‘Büyücüler’ adıyla biliniyor.
Daha sonra ve daha kaba bir tarzla yapılan ikincisi ise Yunanistan’a bağlı Lesbos Adasında, Menander’in evi olarak bilinen evde bulunan bir grup mozaiğe ait. Lesbos’taki evde bulunan panolar üstündeki yazılar Napoli’deki mozaik ile ilgili ilk yorumun değiştirilmesine yol açtı. Komedyanın başlığından ayrı olarak (ki bu iyelik eki almış bir sözcük olmasına karşın Zeugma’da bulunan ismin –i halindeydi) Lesbos mozaiğinde üç kadın karakterin isimleri yer almaktadır: ΦІΛΑΙΝΙΣ (Philainis), ΠΛΑΓΜΑΓΩΝ (Plagnaigon) ve ΠΥΕΙΑΣ (Pyeias).
Karşılaştırma – Lesbos ve Pompeii
Bu üç mozaiğin ana sahneleri birbirine çok benziyor. Hepsinde de üç kadın yuvarlak bir masa önünde oturmuş. Kaseler yemek temasını akla getiriyor. Hatta yaşlı kadının karakteriyle bağlantılı olan solium’un ayrıntıları, Menander mozaiğinin ortaya çıkarıldığı evde mevcut. Buna karşın belirtilmesi gereken bir fark var; Zeugma’da bulunan panoda iki genç uşak yer alırken diğerlerinde gene uşak olması muhtemel bir çocuk yer alıyor. Ya mozaik tasarımcıları komedyanın farklı versiyonlarından yararlandılar ya da daha küçük olan panolarda yer darlığı sorunu vardı. Menander’in evindeki ve Pompeii’deki evde olduğu gibi, üç kadın tiyatro maskesi takmış. Buna karşın, bu maskeler yüz şeklini kabalaştırmıyor; tam tersine, yüzdeki ayrıntılar son derece abartılı olup mozaik tasarımcısı, her kadının maskesi ve tuniği için aynı renk yelpazesini kullanmış. Bütün bu öğeler resme, Menander’in evinde ve Pompeii’deki evdeki panolarda yer alan kadınların çarpıtılmış yüz ifadelerinde olmayan bir doğallık ve asalet hissi veriyor. 2 genç kız maske takmıyorsa bunun sebebi hiç şüphesiz dilsizlerin Yunan komedyalarında maske kullanmamalarıdır. Menander’ın komedyaları Anadolu’daki klasik ikonografinin çok popüler bir teması olup Fırat’ta bir freske ilham kaynağı olmuştur.
‘Yapan Zosimos’
Ana panelin altında yer alan ikinci bir yazıdan mozaiğin yaratıcısının ismini öğreniyoruz: ΖΩΣΙΜΟΣ ΕΠΟΙΕΙ yani ‘Yapan Zosimos’. Aynı sanatçı, Zeugma’daki başka bir evde bulunan Afrodit mozaiğinin üstüne de ismini yazmıştı. Daha kapsamlı araştırmalar sonunda resim tarzlarını karşılaştırma ve daha ayrıntılı yorum yapma imkanımız olacak.Kaynak:Aurélia Masson (Arkeolog-PHI)
[/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]YUNUSLU EROS MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

yunus.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Packard Humanities Instuties'in sponsorluğunda gerçekleşen kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros figürleri tasvir edilmekte.[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]YAŞAYAN ZEUGMA İLLÜSTRASYONU [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

lefigarobuyuk.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]M.S. 2. yüzyılda en görkemli günlerini yaşayan Zeugma, Roma İmparatorluğu'nun en büyük 4 kentinden biriydi. 4.Lejyon bölgesi karargahının bulunması nedeniyle yüksek rütbeli subayların ikamet ettiği, stratejik avantajları nedeniyle zengin tüccarların yaşadığı Zeugma gerçekten de görkemli bir kentti.Ne var ki daha sonraları savaşlar ve doğal afetlerle (yangın, heyelan vs.) bu görkemli kent yok oldu ve kalıntıları da toprak altında kaldı.

Zeugma Antik Kenti'nde kazılar başlayıncaya kadar bu gizemli kent gün ışığı görmedi.Kazılarla ortaya çıkan muhteşem eserler grafik sanatçılarına da ilham kaynağı oldu. Fransız Le Figaro Dergisi'nin grafikerleri de A Bölgesi kazıları sırasında çektikleri fotoğrafa mozaikleri foto montaj metoduyla ekleyerek bizleri 1800 yıl öncesine götürmeyi başarmış. Ortaya çıkan muhteşem illüstrasyon Zeugma'nın 1800 yıl önceki ihtişamlı günlerini en güzel şekilde anlatıyor.

Şu anda Birecik Barajı'nın suları altında kalan A Bölgesi, çıkarılan buluntular açısından en zengin kazı bölgesiydi.Bu bölgeden çıkarılan mozaikler şu anda Gaziantep Müzesi'nde sergilenmektedir.
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]FIRAT NEHRİ’NİN KRALI AKHELOOS [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

akheloos.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Fırat’ın bolluk ve bereketi diğer bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur. Fırat Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına çiçekler takılmış. Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış. Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir. Akheleoos Helen teogonisinde yer alan en eski çiftlerden olan Okeanos ile Tethys’in her biri ırmak tanrısı olan 3 bin oğlunun en büyüğüydü.Akheloos ise ilgili değişik efsaneler mevcuttur. Bu efsanelerden birine göre ; Aitolia’da Kalydon Kralı Oineus’un komşusu olan Akheloos , kralın kızı Deianeria’ya evlenme teklifi eder. Ancak ırmak tanrısı olarak Akheloos’un metamorfoz yeteneği vardı; istediği şekle girebilmekteydi.Kimi zaman boğa, kimi zaman ejderha vs. olabiliyordu. Bu yetenek, böylesine rahatsız edici bir kocayla evlenmeyi düşünmeyen Deianeria’yı korkuttu. Herakles, Oineus’un sarayına kendini takdim edip kızı Deineria’ya evlenme teklif edince güzel kız da bu teklifi hemen kabul etti. Bununla birlikte Herakles, yerinin alınmasına kolay kolay razı olmayan Akheloos yüzünden kızı elde etmek için zorluk çekti. İki talip arasında kıyasıya bir çatışma oldu. Akheloos bütün yeteneklerini, Herakles de bütün gücünü kullandı.Mücadele sırasında Akheloos boğaya dönüştü.Herakles O’nun boynuzlarından birini kopardı.Bunun üzerine Akheloos kendini yenik sayarak teslim oldu.Deineria’yla evlenme hakkını Herakles’e bıraktı ama kırılan boynuzunu geri istedi. Herakles bu boynuza karşılıtk, Zeus’un sütannesi keçi Amaltheia’nın bol çiçekler ve meyvalar saçan, bir boynuzunu ona hediye etti. Bazı yazarlar bu harika boynuzun Akheloos’un kendi boynuçu olduğunu da ileri sürerler. Günümüzde Akheloos Irmağı Astropotamo adını taşımaktadır ve Patras Körfezi’nin girişinde Yunan Denizi’ne dökülür.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]BEREKET TANRISI DEMETER [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

demeter.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır. Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini kurmuştur. Ayrıca, Demeter büstü sırasıyla sekizgen kuşak, sekizgen dalga kuşağı, doksan derece döndürülerek iç içe geçirilen iki eşkenar dörtgen ve bu dörtgenlerin sekiz köşesi aralarında sekiz balta betimi bulunan bezeklerin merkezindedir. Sekiz sayısının geometrik bezeklerle verildiği bu kompozisyon köşeleri ışkın süren bitkisel bezekli kare içine yerleştirilen dairevi bir kuşakla çevrilir. Bu panodaki sekiz sayısı Demeter’in kızı Persophone ile ilişkili olmalıdır. Çünkü Zeus Persophone’nin yılın üçte ikisini (sekiz ay) yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in geri kalan üçte birini yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesi kararlaştırmıştır. Demeter tapımında da (efsanesinde) Persephone’den ayrılmaz. Bu anne kıza “ilk tanrıça” da denir. Bu sebeplerle anne kız Belkıs/ Zeugma mozaiklerinde de birbirinden ayrılmamış olup, burada Persophone sekiz sayısı kuralına göre yerleştirilen geometrik bezeklerle temsil edilmiştir.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]FIRAT'IN GENÇ NEHİR TANRISI [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

gencnehir.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Gövdesinin üstü çıplak genç nehir tanrısı dirseğini bir podyuma dayamış halde çimlerin üstünde hafif yan yatmaktadır. Sol üst köşede üçgen alınlıklı ve iki yanı avlu duvarlı bir bina resmi mevcuttur. Bu genç nehir tanrısı Fırat Nehrine su sağlayan bir çayı (Merzimen) simgeliyor olmalıdır. Bu mozaik havuzlu koridorun taban mozaiğidir. [/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]SU PERİSİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

superisi.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Fırat'ın tanrısı Euphrates’in sağında bir su perisi çimlerin üstüne sol dirseğini dayamış hafif yan yatmış vaziyette tasvir edlimiştir. Su perisinin dirseğinin altından pınar akmaktadır. Bu da Fırat’ı besleyen çaylara su sağlayan pınarları simgeliyor olmalıdır.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog)
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]FIRAT NEHRİ TANRISI EUPHRATES [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

euphrates.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Fırat Nehrinin tanrısı Euphrates Zeugma’da sekizgen sığ bir havuzun taban mozaiğine işlenmiştir. Bu mozaikte Euphrates bir divan üzerine hafi yatar vaziyettedir. Dirseğinin altındaki testiden fırat akmakta ve suyla buluşan topraktan yeşillikler fışkırmaktadır. Sol elinde bir dal tutar. Gövdesinin üstü çıplak . Ayak ucunda bir ağaç mevcuttur. Bu mozaik Belkıs/ Zeugma Mezarlıküstü mevkiinde 2000 yılında kurtarma kazısında Roma villasının havuzlu koridorunda Fırat Nehri tanrılarıyla birlikte gün ışığına çıkarılmıştır. Bu koridorda iki sığ havuz yer alır. Efsaneye göre Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’in Aksurtas adında bir oğlu vardı.Bu delikanlı bir gün annesinin yanında uyuyordu.Euphrates bir gün karısının yanında uyuyan öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürür.Euphrates sonra bu acı hatasını farkeder ve kendisini Medos ırmağına atarak ölür.O günden beri Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak söylenir.[/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PARTHENOPE [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

partenope.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sirenlerden biridir. Mezarı Napoli’de gösteriliyordu. Kız kardeşleriyle birlikte kendini denize attı; dalgalar cesedini Napoli sahillerine sürükledi. Napoli sahillerinde O’nun için bir anıt dikildi. Efsanenin başka bir versiyonuna göre , Parthenope aslınen Phrygia’lı bir genç kızdı.Metokhos’a aşık oldu, ama evvelce etmiş olduğu beraket yeminini O’nun uğruna bozmayı da içine sindiremiyordu.Parthenope tutkusundan dolayı kendini cezalandırdı. Saçlarını kesti gönüllü olarak Campania’ya sürgüne gitti,. Campania’da kendini Dionysos’a adadı buna çok kızan Aphroditha O’Nu kuş vücutlu kadın baaşlı deniz ifriti olan Siren’e dönüştürdü.[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]METİOKHOS [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

metiox.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Aslen Phrygia'lı bir delikanlı.Metiokhos kendisi gibi Phrygia'lı olan Parthenope ile olan ölümsüz aşkları ile ünlüdür.Metiokhos, bakire kalmaya yemin etmiş Parthenope adındaki genç bir kıza aşıktı. Parthenope de onu seviyordu, ama ettiği büyük yemini de bozmak istemiyordu. Saçlarını kesti ve kendini sürgün etti. Campania’ya gitti ve orada kendini Şarap Tanrısı Dionysos’a adadı.( İtalya’nın Napoli kenti grekçe Parthenope adını bu efsaneden almıştır.).Ancak cismani aşka yüz çevirenleri Aphrodithe asla affetmezdi.Bu yüzden onu kuş vücutlu kadın başlı deniz ifriti olarak tanımlanan Siren’e çevirdi.[/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ÖLÜMSÜZ AŞIKLAR GAZİANTEP MÜZESİNDE BİRLEŞTİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

metparthebulustu.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Fırat Nehri kıyısında bulunan ve bir bölümü, GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı gölü altında kalacak olan Belkıs Zeugma antik kentinden 36 yıl önce kaçırılan mozaiğin, ABD`den getirilen 2 figürü, müzedeki parçasına monte edildi. Mozaiğin, kaçırıldığı ABD`den 19 Haziran`da getirilen 2 figürü, Kültür Bakanlığı uzmanlarınca yapılan çalışmalarla 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde bulunan ve getirildiği Gaziantep Arkeoloji Müzesi`nde boş kalan ve büyük bir soru işareti konularak muhafaza edilen yerlerine monte edilerek, sergiye hazır hale getirildi. Kültür Bakanlığı`nın uzun zaman alan ve ısrarlı girişimler sonucu getirilen aşk kahramanları Partenope ve Metiox`un mozaiğinin, Kültür Bakanı İstemihan Talay`ın da katılımı ile önümüzdeki günlerde düzenlenecek törenle ziyarete açılması planlanıyor.
MOZAİĞİN GETİRİLİŞ ÖYKÜSÜ Gaziantep Arkeoloji Müzesi ve Avustralya Üniversitesi`nden Prof. Dr. David Kennedy tarafından 1993 yılında Belkıs Zeugma antik kentinde yapılan kurtarma kazısı sırasında, Kelekağzı mevkiinin doğusundaki tepede ulaşılan ilk Roma villasının taban mozaik döşemesinin bir bölümünün kaçakçılar tarafından kaçırıldığı belirlendi. Mozaiğin, sökülen kısmına (?) işareti konularak sergilenen bölümündeki harflerden yola çıkılarak yapılan inceleme sonrası, yurtdışına götürülen resimlerin, ölümsüz 2 aşık Partenope ile Metiox`a ait olduğu anlaşıldı. Yöre sakinlerinin ifadelerine göre, mozaik tabanının bordür içindeki 2 figüre ait torso kısımların, 1964 yılında çalındığı ortaya çıkarıldı.
KANADALI ARKEOLOGUN DUYARLILIĞI Mozaiğin kaçırılan bölümünün nerede olduğu araştırılırken, hiç beklenmedik bir yerden gelen bilgi, dikkatleri ABD`nin Houston kentindeki Rice Üniversitesi Menil Collection`a çekti. Menil Collection`da sergilenen 2 mozaik parçasının Türkiye menşeli olabileceğini düşünen Kanadalı mozaik uzmanı Sheila Campbell, fotoğrafını çekerek Kültür Bakanlığı`na gönderdi ve Partenope ve Metiox`un yıllar süren ayrılığını sona erdirecek süreci başlattı. Campbell`in gönderdiği fotoğrafları inceleyen Gaziantep Müzesi uzmanları, Menil Collection`da sergilenen mozaiklerin, Belkıs Zeugma`dan kaçırılan mozaikler olduğunu saptadı ve durumu Bakanlığa bildirdi. Bu konuda hazırlanan ve bilimsel verilerden oluşan dosyayı, zamanın Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Engin Özgen tarafından götürüldüğü ABD`de, Menil Collection Bilim Direktörü Bernard Davezac inceledi. 1997`de Gaziantep`e gelen ve müzedeki parça ile getirdiği fotoğrafları karşılaştıran Davezac, kendilerindeki mozaiğin, Belkıs Zeugma mozaiğinin parçası olduğunu kabul etti. Menil Collection Müdürü Paul Wınker ve Davezac`ın, mozaiğin verilmesi için, sizdeki parçayı bize verin, birleştirip restore edelim, bir süre sergiledikten sonra bütünüyle iade edelim önerisi Türkiye tarafından kabul edilmedi ve dönüş süreci başladı.
DÖNÜŞ Belkıs Zeugma`dan kaçırılan mozaik, Houston`a giden Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü arkeologlarından Esra Akça tarafından teslim alınarak, 19 Haziran`da Türkiye`ye getirildi. Gaziantep`e 2 sandık içerisinde getirilen mozaikler, toprağına, müzede bulunan parçasına kavuştu. Bir aşk hikayesinin 2 kahramanı olan Partenope ve Metiox, uzun yıllar sonra da olsa, hayat alanlarına döndüler. Arkeoloji çevreleri, Kanadalı mozaik uzmanı Sheila Campbell ve Menil Collection yöneticilerinin tutumunu, akademik dürüstlük, disiplin ve meslek etiği açısından, örnek gösterilecek ve takdir edilecek bir hareket olarak değerlendiriyorlar. Bu arada, ABD`den getirilen mozaiklerin canlı renkleri ve temizliği, restorasyonun kalitesi ve tekniği açısından Türkiye`de kalan bölümünden belirgin farklılık göstermesi, dikkatleri çekiyor.
[/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]AŞK (EROS) VE RUH (PSYKHE) [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

erosphysice.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eros annesi Aphrodite gibi dünyaya güzellik ve neşe getirir, insanların gönüllerini aşk ateşi ile yakar, insanların mutluluklarını yada sonlarını hazırlardı. Sırtında bir çift kanadı vardı. Bu kanatlarla uçarak dünyayı dolaşır geçtiği yerlere çiçek kokuları saçardı. Eros'un elinde her zaman okları olurdu. Bu oklarla insanları kalplerinden vurur onları birbirlerine aşık ederdi. Ve bir gün kendiside bir güzele aşık oldu. Psykhe (Ruh) bir kralın üç kızının en güzeli idi. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki görenler onu Aphrodite sanıyorlar ona tapınıyorlardı. Aphrodite bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı. Bu yüzden bir gün oğlu Eros'u yanına çağırdı ve onu dünyanın en çirkin erkeğine aşık ederek cezalandırmasını istedi. Eros annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola koyuldu. Psykhe'yi bulduğunda, çok gururlu olan ve kimseye aşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine aşık etmeye niyetliydi ancak kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken Psykhe'nin güzelliği aklını başından aldı. Onu başkasına aşık etmek isterken kendisi aşık olmuştu. Psykhe'yi alıp sihirli bir saraya götürdü. Bu saray uyuyan bir ormanın ortasında kurulmuş, muhteşem fakat ıssız bir saraydı. Kanatlı güzel delikanlı gece karanlık düştükten sonra kendini göstermeden saraya giriyor ve sevdiği ile buluşuyordu. Sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey vardı. Fakat Psykhe'nin tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş yada mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe ne kadar yalvrsa da fayda etmedi."Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın" dedi Eros "Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme, bilmeden tanımadan beni körü körüne sev..senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma fırsatnı elinden kaçırma."Ve Psykhe de bunu kabul etmiş..Eros'u görmeden kim olduğunu bilmeden körü körüne sevmişti. Birlikte çok mutluydular ancak Psykhe'nin kızkardeşleri onların bu mutluluğunu kıskandılar...Bir gün kardeşlerini ziyarete geldiklerinde ona sevdiği delikanlının dünyanın en çirkin en iğrenç en vahşi görünüşlü adamı olduğunu söylediler. Eğer güzel bir delikenlı olsaydı, sevdiğinden yüzünü gizlemezdi, seni böyle ıssız bir sarayda tutmzdı dediler. Ve ona gece sevdiği gelmeden önce yanan bir lambanın üzerine vazoyu ters çevirip koymasını söylediler. Böylece Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp aydınlıkta onun yüzünü görebilecekti.Psykhe merakına engel olamayarak kardeşlerinin dediklerini yaptı. Yanan lambayı bir vazonun altına gizleyerek sevdiğini beklemeye başladı. Eros her şeyden habersiz saraya dönmüş , kendini sevdiği kadının kollarının arasına bırakmıştı. Kısa sürede uykuya daldı. Psykhe , Eros uyuyunca gürültü yapmadan yavaşça yataktan kalktı ve ters çevirdiği vazoyu alarak lambayı eline aldı, yatağa yaklaştığında gördükleri karşısında hayrete düştü. Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi beklerken genç ve çok yakışıklı bir erkekle karşılaşmıştı. Eros'un yakışıklılığı dünyada ki başka hiç bir erkekle kıyaslanamadı. Yüzü tarif edilemeyecek kadar güzel bu delikalıyı görünce Psykhe'nin ona duyduğu aşk daha da arttı..Sevdiğini alnından öpmek için eğildiğinde, elindeki tabağı düz tutamadığından içinde fitil bulunan lambanın kızgın yağından bir damla Eros'un çıplak omuzuna damladı. Eros duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı. Sevgilisinin kendisini dinlemeyip yüzünü görmek için ona oyun oynadığını anlayınca hemen kanatlarını açıp uçarak oradan uzaklaştı. Eros'un gitmesiyle Psykhe için yaptığı büyülü sarayda bozuldu. Psykhe üzüntüden ne yapacağını bilmez olmuştu. Hatası yüzünden dünyada her şeyden çok sevdiği kişiyi kaybetmenin acısıyla yollara düştü.Sevdiğini tekrar bulma ümidiyle tüm dünyayı dolaştı, sayısız yerler gezdi am bir türlü Eros'un izine rastlayamadı. Nihayet dolaşmaktan bitkin bir halde Aphrodite'in sarayının kapısını çaldı. Onun kendisine acıyıp oğlunun yerini söyleyebileceğini düşünmüştü, ancak Aphrodite ona yardım etmek bir yana onu bir köle olarak çalıştırmaya başladı. Zavallı Psykhe sevdiğine ulaşabilmek için buna da razı oldu ve tek kelime dahi etmeden kendisine emredilen her şeyi yaptı. Eros için her türlü acıya katlanmaya razı oldu. Nihayet bir gün Eros'un yanan omzu iyileşti ve kendisine bu kadar yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için Olympos'a gitti. Zeus'un ayaklarına kapanıp Psykhe'nin kurtarılması ve kendisine eş olarak verilmesi için yalvardı. Zeus onun tüm isteklerini kabul ederek Hermes'e Psykhe'nin Olympos'a getirilmesini emretti.Psykhe, tanrılar katına getirildi ve orada hayatta her şeyden daha çok sevdiği erkekle evlenerek çok mutlu bir hayat sürdü. [/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]AKRATOS [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

akratos.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Gaziantep Müzesinin 1998 yılında Belkıs/Zeugma Kelekağzı mevkiinde yaptığı kurtarma kazısında gün ışığına çıkarılmıştır. Akratos ve Euphrosyne klineye oturmuş, Akratos geyik başlı içki kabından (Riton) Euphrosyne'nin kadehini doldurmaktadır. Solda iri içki kabı krater yer alır. Euphrosyne sevinç neşe anlamına gelir, göze hoş olanı simgeleyen, parlaklık, ısıltı, güzellik anlamına gelen üç güzellerden biridir. Zeus ile Eurynome'nin kızıdır. Akratos ise kadınlar karşısında aciz erkeği betimleyen bir tanrıdır.
Kaynak:Mehmet ÖNAL (Gaziantep Müzesi Arkeoloğu)
[/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]EUROPA [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

europe.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Europa Suriyeli çok güzel bir kızdı. Öyleki parlak teni göz alıcı bakışı ile dillere destan olmuştu. Eğlenceyi ve gezmeyi çok severdi. Sabahtan akşama kadar tüm vaktini kırlarda deniz kıyısında arkadaşları ile birlikte gezerek geçirirdi. Gene böyle bir gün, deniz kenarındaki bahçelerden birinde arkadaşları ile çiçek toplarken Zeus Europa'yı gördü. Onun güzelliği baş tanrının aklını başından almıştı.
Karısı Hera'nın haberi olmadan güzel Suriyeliye yaklaşabilmek için altın rengi bir boğa şekline girdi ve kızların çiçek topladıkları bahçenin etrafında gezinmeye başladı. Kızlar boğadan korkmak bir yana onu çok sevimli bulmuşlardı, ona yaklaşarak sevmeye başladılar. Güzel Europa ona yaklaştığı anda boğa yere yatarak kızın ayaklarına kapandı. Europa boğanın sırtını okşayarak yavaşça üzerine oturdu.Tam arkadaşlarıda ona katılacakken boğa birden ayaklandı ve ve sırtında Europa ile denize doğru koşmaya başladı. Deniz kenarına vardığında azgın dalgaların hepsi sakinleşmiş durulmuştu. Boğa dalgaları yararak, denizde kumlu bir ovada koşuyormuş gibi hızla oradan uzaklaştı.
Bir süre sonra kıyıya vardıklarında Zeus genç kızı bir çınarın gölgesine bıraktı ve boğa şeklinden sıyrılarak tekrar tanrı şekline döndü ve ona kendisini tanıttı. Horalar aceleyle Zeus ve Europa için bir yatak hazırladılar. Bu birleşmenin yapıldığı yere gölge saldığı için o günden beri çınar ağacı yapraklarını hiç dökmez. Kirid kralı Minos bu birlikteliğin sonucunda doğmuştur.
[/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]PERSEUS VE ANDROMEDE [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

andromed.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dedesi Akrisios’un zulmünden Zeus’un yardımıyla kaçmayı başaran Perseus ve annesi Danae , Seriphos Kralı Polydektes’in yanına sığındı. Genc ve kudreti dillere destan Perseus kısa zamanda Kralın öz oğlu gibi olurken, annesi Danae de Polydektes’in aklını başından almıştı ve Kral O’nunla evlenmek istiyordu.
Ancak Polydektes , Perseus’un gençliğinin verdiği tez kanlılıkla bir aksilik yapacağını düşünüyor ve oğlu Perseus’u ortadan kaldırmak istiyordu.
Aradan epey bir zaman geçti. Kral memleketinin en tanınmış ve güzel kızlarından Hippodameia ile evleneceği haberini etrafa yaydı. Ve adete göre şenlikler sırasında herkes Krala hediye vermek durumundaydı. Perseus , Kral’ın hediye olarak ne istediğini sordu. Kral atlardan hoşlandığını söyledi. Perseus daha şerefli bir hediye sunmak istediğini ve O’na Medusa’nın başını getirebileceğini söyledi. Kral ilk anda bu teklifi yanıtsız bırakınca Perseus da her kes gibi hediye olarak bir at getirdi. Ancak Kral bu hediyeyi kabul etmedi.
-Madem bana söz verdin, Medusa’nın başını getirmelisin, dedi.
Amacı bu imkansız görevi vererek Perseus’u başından savmak ve gönlünü kaptırdığı genç annesi Danae’yi metres yapmaktı. Medusa gerçekten de yenilmez ve çok korkunç bir yaratıktı. Kocaman ve iğrenç suratında yassı bir burun ve iki geniş kulak, ağzında yaban domuzlarını andıran uzun dişler, yanık tenli alnının üzerinde saç yerine kıvrım kıvrım zehir saçan yılanlar vardı. Tunç kollarla mücehhez bu acuze kadının sesi vahşi hayvanları andırır , dehşet saçan gözlerine bakanlar hemen taş kesilirdi.
Perseus verdiği bu büyük sözü tutmak zorunda olduğunu anlayınca düşünceye daldı. Yanına gelen Hermes, Zeka tanrıçası Athena’nın yardımıyla bu işi başarabileceğini söyledi. Athena’dan aldığı cin fikirlerle ihtiyar Grai’lardan bir çift kanatlı sandal, bir heybe bir de başına takanı görünmez yapan eğreti saç almayı başardı.
Kanatlı sandalları iki ayağına bağlayan, kendisini görünmez yapan takma saçı başına takan ve heybeyi sırtına alan Perseus, Medusa’nın bulunduğu yere doğru yola çıktı. Üç iğrenç kız kardeşleri yani Gorgon’ları uyur halde buldu. Fani olan Medusa’ya yaklaştı. Kendisine bakıp taşlaştırmasın diye arkasını dönüp kılıcını Medusa’nın başına savurdu. Kopan kafasını heybesine koydu. Medusa’nın yere dökülen kanlarından kanatlı at Pegasus doğdu.
Perseus uçarak oradan uzaklaştı. Yolda heybeden damlayan Medusa’nın kanlarından , bugün dünyanın her tarafında görülen zehirli yılanlar doğdu.
Perseus akşamüzeri şark ülkesine doğru yaklaştığında yeni bir macera ile karşılaştı.
O’nun ulaştığı Memlekette Kepheus adında bir Kral hüküm sürüyordu. Kepheus’un karısı Kassiepeia gururuna kapılarak kendisinin Nereid’lerden daha güzel olduğunu düşündü. Kızlarının küçümsenmesine hiddetlenen Tanrı Posseidon Kepheus’un yurduna karşı konulmaz bir deniz canavarını musallat etti.
Tanrılara danışan Kral Kepheus , bu afetten kurtulmasının tek yolunun güzel kızı Andromede’yi bu deniz canavarına kurban etmek olduğunu öğrendi.
Perseus , Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu. Olayın içyüzünü öğrendikten sonra bu dünyalar güzeli kıza aşık oldu. Tam o sırada korkun deniz canavarı ortaya çıktı. Kocaman ağzını kayalara bağlı olan Andromede’yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve ucu demirli mızrağını canavarın göğsüne sapladı. Perseus Andromede’nin bağlarını çözdü. Babası Kral Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi. Beladan kurtulan Kral da bu teklifi kabul etti. Muhteşem bir düğünle evlenen çift daha sonra Medusa’nın kesik başını da alarak Seriphos adasına doğru yola koyuldular.
Fakat Seriphos Kralı Polydektes ,Perseus’un yokluğundan faydalanarak annesi Danae’ye sahip olmak istemiş, buna karşı koyan Danae de bir mabede sığınmak zorunda kalmıştı.
İşte tam bu sırada ve olanlardan habersiz Kral Polydektes’in huzuruna çıkan Perseus, Medusa’nın başını getirdiğini söyledi. Fakat kalbi kinle dolu olan Kral Polydektes, Perseus’a yalan söylediğini ve zaferinden şüphe ettiğini söyledi.
Kralın bu tavrına sinirlenen Perseus Medusa’nın başını heybeden çıkararak Kralâ uzattı. Polydektes Medusa’nın kesik başını görür görmez tahtının üzerinde taş kesildi.
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]DANEA MOZAİĞİ [/FONT]​
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
kutu.gif
[/FONT]

danea2.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Argos Kralı Akrisios’un Danea adında bir kızı vardı. Bir oğlu olmasını isteyen Agros Kralı Danea tapınağına başvurduğunda Danea’nın bir erkek çocuğu doğuracağını ama torununun kendisini öldüreceği bildirilir. Telaşa kapılan Argos Kralı kızının herhangi bir erkekle ilişki kurmasını önlemek için çepeçevre tunç örülü bir odaya kapatır. Ama Danea’ya gönül veren Zeus altın yağmuru halinde çatıdan aralığından akarak Danea’yı hamile bırakır. Danea bu ilişkiden oğlu Perseus’u doğurur. Olup bitene akıl sır erdiremeyen Akrisios kızıyla torununu bir sandığa kapatarak denize atar. Danea ve oğlu Perseus Seriphos adasında karaya çıkarlar. Zeugma’dan çıkan mozaikte işte bu karaya çıkış anı tasvir edilmektedir. Taban mozaiği, iki balıkçının açtığı sandığın içinden Danea ile oğlu Perseus’un çıkışını anlatıyor. Tam karşılarında bulunan kral Polydektes ise iki elini bebek Perseus’a doğru uzatarak yardım etmek istiyor.[/FONT]​
alıntıdır
 
Ce: zeugma

stel restarasyon

steltemiz.jpg




mezar steli
stel3.jpg





savaş tanrısı ares(mars) heykeli

ares.jpg




kazialanigenel1.jpg




genelgorunum.jpg




kazialanigenel2.jpg




kazicalismalari2.jpg



kazicalismalari3.jpg



kazicalismalari1.jpg




alıntıdır







 
Son düzenleme:
Ce: zeugma

emeğine sağlık canım çok güzel olmuş henüz yazıları okuyamadım ama resimlere bakmaktan kendimi alı koyamadım tarihi eserleri severim paylaşımın için saol canım
 
Ce: zeugma

sağol mislicim bende severim böyle kazıları bu bizim burda olan bi kazı sizlerle paylaşmak istedim

 
Geri
Üst