Güvercinlerde Sever

kördügüm

Tatlı ve Çalışkan Melek
Üye
Güvercinlerde Sever
Birgün terasta güvercinlerimi besliyordum. Nerden bilebilirdim ki o günü bir daha hiç unutamayacağımı.
Küçük 5 , 6 yaşlarında , babam tarafından güvercin sevgisi kazandırılan ve onlara bakmakla şereflendirilen bir çocuktum. Kocaman plastik sandalyemde oturmuş , henüz yere ermeyen ayaklarımla birer ikişer mısır taneciklerini güvercilere sallıyor , kapmaya çalışan güvercinleri gördükçe seviniyordum. Ne kadar güzel yaratmıştı yaradan diye geçiriyordum içimden , sarısı mavisi , kırmızısıyla adeta özenle yaratılmışlardı.
Hele en çok sevdiğim bir çift vardıki onları saatlerce izlemeye doyamıyordum. Ailem arkadaşlarımla oynamam gerektiğini , giderek içime kapandığımı düşünsede saatlerce o çifti izlemekten sıkılmıyordum. İkiside sapsarı , sadece boyunlarının altı ve kafaları beyazdı. Gün boyu beraber dolaşırlar , birbirlerinden bir an olsun ayrılmazlardı. Onlara öylesine bağlanmıştım ki , yaptıkları her harekete gülüyor sevinçle el çırpmak istiyor fakat el çırpmamın çıkaracağı sesin onları ürküteceğini düşünerek kendimi bastırıyordum. Bir çalı süpürgesinin dikişlerini sökerek , çöplerini etrafa saçıyor , sonra güvercinlerin , o çöpleri yuvalarına götürüp özenle yerleştirdiğini izliyordum. Hatta mimarisi iyi işlenmemiş , hoşuma gitmeyen yuvalara , minicik ellerimle , süpürge çöpleri taşıyor , kendi hayalimi inşa ediveriyordum.



Bahar aylarında yumurtlama mevsimleriydi, sürekli takip ettiğim çiftin yuvalarına , süpürge çöplerini götürmesi beni heyecanlandırıyordu.Doğacak yavruları gözümde canlandırıyor , elimde ilk tutuşumu hayal ediyordum. ßir bahar rüzgarı esiyordu o gün. Rüzgardan uçan herhangi bir nesne zaten tetikte olan kuşları ürkütmeye yeterde artardı bile. Dediğimde çok geçmeden oldu zaten , siyah naylon bir poşet rüzgarla birlikte havalanmış hışımla geçmişti güvercinlerin önünden. ßabam rüzgarlı havada güvercilerin kafeslerinden dışarı salınmaması gerektiği söylerdi , havada rüzgarla boğuşan güvercinlerimi yere indirmeye çalışırken bu sözleri kulağımda duyar gibi oluyordum. Minicik kalbim , ya bişey olurda birisi kaçarsa , yada etçil kuşların saldırısına uğrarsa diye korkudan küt küt atıyordu. Kutudan avuç avuç alıp yere saçtığım yemlerin etkisi olmuyor , rüzgar daha bir şiddetli esiyordu. Dakilar süren uğraşlarım sonucunda , rüzgarın şiddetinin azaldığını ve kuşların yere indiğini gördüm. Hepsine bir göz gezdirdim , içlerinden bir tane eksik çıkarsa babama ne derdim, nasıl hesap verebilirdim , saymayı beceremiyor olsamda , tüm kuşlar hafızamda kayıtlıydı. Yine korktuğum olmuş , üstelik en sevdiğim çift olan sarı güvercinlerin erkeği kaçmıştı , rüzgara yenik düşmüş bir yırtıcı kuş tarafından yakalanmış yada başka bir güvercin besleyicisi tarafından alıkoyulmuştu. O an yalnız kalan eşinin görüntüsünü halen az önce görmüş gibi hatırlarım. ßir yuvaya , bir yanıma uçuyor , şaşkın bir halde eşini , erkeğini arıyordu. Yeni hazırlanmış , bi kaç gün içinde yumurtaların süsleyeceği yuvada sessizlik hakimdi artık. O gün terasta uzun süre kaldım , ta ki hava iyice kararana , tüm kuşlar yuvasına çekilip

akşam ezanı okununcaya kadar. Sarı dişi kuş umutsuzca bi tünekte sabahı bekliyordu.
Üzüntümü belli etmeyerek eve girdim , birkaç yudum yemek yiyip , anneme başım ağrıyor deyip , yatağa girdim. Sabah ilk işim terasa çıkıp , erkek güvercinin yuvaya dönüp dönmediği kontrol etmek oldu , orda karşılaştığım manzaralarla bir kez daha yıkıldım. Erkek kuştan eser yoktu , dişisi ise onu aramaktan deliye dönmüş , kafasını başının arkasına çevirmiş , sürekli yerde daireler çiziyordu.Kanatlarını uzun süre yere çarpmaktan kan bürümüştü .Yanına gidip elime aldım , çünkü benden kaçmaya ne gücü kalmıştı , nede yaşamak için bir sebebi vardı artık. Elime aldığım o anı üstünden yaklaşık 12 yıl geçmiş olmasına rağmen dün gibi hatırlarım. Birkaç gün sonra , yemeden içmeden kesilen , kan revan içinde kalan dişi güvercin , hayatını kaybetti. Artık ikiside yoktu , oysa bir hafta öncesine kadar ne kadarda sevinçle kanat çırpıyorlardı. Kurduğum hayallerin hiçbiri gerçekleşmeyecek , yuvaları hiç dolmayacaktı.



İşte aşk dedikleri bu olmalıydı , şimdi daha iyi anlıyordum. O gece içim parçalanırcasına hıçkırarak ağladım. Aşk ı çok acı bir şekilde öğrenmiştim. Hayat tecrübelerle doluydu. ßu olay benim en acı tecrübem olmuştu.

alıntı..
 
Geri
Üst