Sewgiliye Mektuplar!

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?


Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.


Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.


Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.


Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.


Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.


"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.


Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın.



Öyleyse mektup sende.
 
Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın.




Öyleyse mektup sende.




özellikle burasına bayıldım... aşkk bu olmalı...

 
Hayatla röportaj yaptığımı gördüm rüyamda.


"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat.

"Zamanın var mı?" diye sordum.

Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi.

Ne sorular var yüreğinde?İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum.

Hayat basladı anlatmaya:

"Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili edişelenmaekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."

Hayat elimi tuttu sıkı sıkı.. Bir süre sessiz kaldık,birşey konuşmadık.Sonra derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum.

Hayat yanıtladı:

"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklı şeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim."

"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim.Hayata pozitif bakmanın yaşama sevincini bir kat daha artırdığını öğrenmelerini isterdim..’’
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü.

"Söylediklerimi yüreğine kaydet.’’dedi.söylediği cümleyi yüreğime kaydetmiştim..

"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren".

Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. son olarak bir soru daha sordum’’Hayat benden ne istiyorsun?’’dedim usulca..

Bütün odayı beyaz bir ışık kaplamıştı ve Hayat yanıtladı.

"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."


Hayat elimi sakın bırakma seni sewiyorum ve seninle olmak istiyorum...
 
ASKER EŞOMA :18:

Sevgilim bugün yine hergünki gibi
karanlik ve sessiz. Sensizligin 301. günü
geçen günler geçtide beni korkutan
gelecek geçmemesinden korktugum
senden ayri günler.. Bir $iir okudum
$iirde: "Daha eL Sallarken özLedim Seni" diyordu..
Ben seni yanindayken özlüyordum bitanem
el sallarken hasrtein yakmi$ti beni..
Yaninda gözlerine bakarken içimi
isitan o sicakligi yaz günü bile vermiyor,
sensizken ü$üdügüm gibi ki$in en soguk
günü bile ü$ütmüyor..
Baktigim her yerde sen varsin a$kim canımm eşommmm
aynada göz bebeklerimde baktigim bulutlarda..
$u siralar yeni bir oyun buldum kendimce
onu oynuyorum, bulutlarda bazen senin
ba$ harfini bazende kendi ismimin ba$ harfini
bulmaya çali$iyorum kendi isimim de bile
seni hatirliyorum tipki aldigim her nefesteki gibi,
bazende ikimize özel tarihler, bazende bulutlara
resmimizi çiziyorum bütün gökyüzünü kapliyoruz..
Sonra çizdigim o resimde sana uzanmaya çali$iyorum
ula$amiyorum, üzülüyorum, kiriliyorum.. Ve yine Yoksun..
Gelecegin günün umudu olmasa,
bu sensizligi ya$ayamam askerim..
Umudumsun hiç Tükenmeyen..
Nefesimsin Hayatta kalmami saglayan..
En önemlisi Benimsin bende senin Biricik AskerimM Eşrefimmm herşeyim :18:
 
sen1jr.jpg
EBirtanem;
Bugün de her zaman olduğu gibi
seni düşünüyorum yine
ve seni yaşıyorum dakika dakika
yokluğun akıyor damarlarımdan
kalbime sızıyor damla damla
hissediyorum hayalini avuçlarımda
nefes nefes soluyorum seni içime
buruklaşıyor kalbim....
buz kesen ellerim kadehlere uzanıyor
gözlerim seni arıyor yine,heryerde...
soruyorum geceme seni
kimbilir şimdi nerdesin ve ne yapıyorsun?
aklına bile gelmiyorum belkide...
sensizlik öyle acı veriyor ki bana canım
anlatamam bunu sana.
oysa özlemini hissetmekten çok,
yanında olmak,sesini duymak
konuşmaktan çok,sana sarılmak isterdim.
tıpkı , tıpkı soğuklardan sonra gelen sıcaklar gibi
sıkılmadan,bıkmadan,usanmadan
sonsuzca sarılmak;
ve öpmek seni
doyasıya öpmek...
aslında seninle gçrüştüğümüz zamanlarda
sana söylemek istediğim öyle çok şey var ki
ama bilirsin
düşündüğüm gibi konuşamam ben
kalbimdeki yerini kelimelere dönüştürüp
şu kağıda bile dökemiyorum,düşün...
sen bana öyle bir sevgi verdin ki birtanem;
daha önce hiç tatmadığım bir sevgi bu!
tek başına da olsa
yaşanmaya değer bir sevgi....

sevişirken insan ne hisseder?
kendini elbette...
kendini yakaladığı anlardan biridir.
belki de o an...
sevdiğinin,sevginin kolları arasında
nasıl zevk aldığını anlar
işte;
seninle beraberken
seninle konuşurken ve seni dinlerken
ben bunların çok üstünü hissediyorum.
ve insanlar anlamıyorlar beni
seni,
seni niye sevdiğimi anlamıyorlar
anlamalarını da beklemiyorum zaten.
çünkü ben seni onlar için sevmiyorum ki birtanem!
seni düşündükçe,her seferinde
ellerim telefona gidiyor
seni aramak istiyorum
her saat başı seni aramak
dakikalarca konuşmak
fakat tek tek numaralara dokunurken
bir korku sarıyor içimi
seni sıkmaktan korkuyorum
ve ellerim usukl usul çekiliyor geriye
çaresiz bir şekilde...
ne olur bir kere de
ben istemeden sen arasan?
aslına bakarsan
öyle çok istiyorum ki
aramızdaki telefonların kalkmasını
belki,belki ıo zaman
seni daha ç.ok görebilirim...
böylesi daha iyi olur değil mi ?
birtanem;
her geceyi sensiz geçirmek
öylesine zor ki...
belki çok bencilce ama
benim olmanı istiyorum
aramızdaki engelleri bilsemde...
benim olmanı istiyorum
hayal olduğunu bilsemde
sevgilim;
ben senin yanımda olmanı isterken
senin yerine
sigaram,bir yudum şarabım ve
şiirlerimle yaşıyorum.
düşlerimse sessiz bir orman misali
günlerim öylesine geçiyor
sessiz sessiz
ve sensiz.....
en acısı da bu zaten
yanında olmasını istediğin biri varken
onun olmayışı,
yokluğunun alev alev yakışı...
geçici ayrılıklar bunlar biliyorum
ama artık dayanamıyorum
sevgin her geçen gün kördüğüm oluyor kalbimde....
ve bir gün bu büyük sevgime rağmen
beni bırakıp uzaklara gitsen bile birtanem
ben hep seni yaşayacağım çiçeklerde
dağlarda açan kardelenlerde
onlar hep seni anlatacak
her kış onların açmasını bekleyeceğim
senin yerine....
ve bembeyaz karları delip,
çiçek açtıklarında dağ kenarlarında
onlar anlatacak sana olan sevgimi tüm dünyaya
ve o gün geldiğinde birtanem
seni yaşayacağım yine
KARDELEN ÇİÇEKLERİNDE
eşsiz ve nadir tüm güzelliklerde

lime son kez aldim kagit kalemi, Bu sana son mektubum. Postaci son bir kez haber getirecek...Benden sana. Canim bilirim aldirmazsin hiçbirseye, Ne sevgiye ne de hislere. Simdi elimde bir sigara var, Bugün çok içtim. Bilirim kizacaksin, "Içme demistim" diyeceksin,
Ama ben yine ayni cevabi verecegim: Dertliyim. Son kez bu kalp derdinle dolu. Bu mektubumda Seni ne kadar sevdigimi Özledigimi yazmayacagim. Artik degistim ben. Seninm umursamaz tavirlarindan biktim SERSERIM. Takmiyorum artik ben de seni. Hani bende bir resmin varya, Arkadasima verdim SERSERIM. Çok begenmis seni, "Al senin olsun" dedim Ama dikkat etmesini de söyledim, Olur ya çikarsaniz "Boynuzlamasin seni" dedim. Yüzünün seklini görmeni isterdim SERSERIM. Bu mektup digerine benzemiyr degil mi? Dün gece yiktin, öldürdün beni SERSERIM. Dilindeki hece bir kursun gibi saplandi yüregime. Tüm gece kanadi durmadan, Gözlerim doldu aglayamadim. Yataklara düstüm ne zamandir. Ama iyi oldu aslinda Seni umursamiyorum artik, Sen ne demistin SERSERIM. "Üzülme!" Üzülmüyorum zaten gülüyorum, Bu acilarin getirdigi mutsuzlugu seviyorum. Lanet olsun sana SERSERIM.
Bu kadar degersiz miydi sevgim? Biliyorsun ben seni çok sevdim. Bu sana son mektubum SERSERIM. Yak istersen,istersen baskalarina okut. Ya da evet Içip içip agla, Ama sunu bil ki bu sana son mektubum. Bundan sonra hain yazar mezar tasinda Bir ölüsün artik sen hatiralarimda...




Elime son kez aldim kagit kalemi, Bu sana son mektubum. Postaci son bir kez haber getirecek...Benden sana. Canim bilirim aldirmazsin hiçbirseye, Ne sevgiye ne de hislere. Simdi elimde bir sigara var, Bugün çok içtim. Bilirim kizacaksin, "Içme demistim" diyeceksin,
Ama ben yine ayni cevabi verecegim: Dertliyim. Son kez bu kalp derdinle dolu. Bu mektubumda Seni ne kadar sevdigimi Özledigimi yazmayacagim. Artik degistim ben. Seninm umursamaz tavirlarindan biktim SERSERIM. Takmiyorum artik ben de seni. Hani bende bir resmin varya, Arkadasima verdim SERSERIM. Çok begenmis seni, "Al senin olsun" dedim Ama dikkat etmesini de söyledim, Olur ya çikarsaniz "Boynuzlamasin seni" dedim. Yüzünün seklini görmeni isterdim SERSERIM. Bu mektup digerine benzemiyr degil mi? Dün gece yiktin, öldürdün beni SERSERIM. Dilindeki hece bir kursun gibi saplandi yüregime. Tüm gece kanadi durmadan, Gözlerim doldu aglayamadim. Yataklara düstüm ne zamandir. Ama iyi oldu aslinda Seni umursamiyorum artik, Sen ne demistin SERSERIM. "Üzülme!" Üzülmüyorum zaten gülüyorum, Bu acilarin getirdigi mutsuzlugu seviyorum. Lanet olsun sana SERSERIM.
Bu kadar degersiz miydi sevgim? Biliyorsun ben seni çok sevdim. Bu sana son mektubum SERSERIM. Yak istersen,istersen baskalarina okut. Ya da evet Içip içip agla, Ama sunu bil ki bu sana son mektubum. Bundan sonra hain yazar mezar tasinda Bir ölüsün artik sen hatiralarimda...
 
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir... Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin
bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp sürekli bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa karşılamaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken;
ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken...
Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında...
O şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak,
doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde...
Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli...
Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..." Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek
ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hala beynimdeyken...
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna,
birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yan yana titreştiğimiz onca kışı,
paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına,
arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş
buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
Yokluğunu beklemek, ne zor... Bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda
bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum.
Bütün engelleri aşıp, terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları,
yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak,
kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak
ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde,
terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da
yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak,
yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek
ve "Dön bebeğim" demek istiyorum: "Geri dön...
Kulüben seni bekliyor..."


 
Geri
Üst