3 Yaş - Birinci Bunalım Dönemi

ARWEN

Yeni Üye
Üye
3 Yaş - Birinci Bunalım Dönemi
3 Yaş - Birinci Bunalım Dönemi
1095-22149429.jpg
Bu döneme, "Özgürlüğe karşı birinci atılım", "Birinci kaprisler çağı", "Egosantrik dönem", "3 yaş bunalım dönemi" gibi isimlerde verilmektedir. Çocuk, ego'sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşif iyi olamaz, başarılı atlatılamazsa, halkın egoist dediği, bencil bir tipin ortaya çıkması çok doğaldır. Ortaya çıkan daha sonra giderilebilmesi ancak uzman yardımlarıyla o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalışılarak mümkün olabilmektedir.

Böyle bir sonucun daha sonra giderilmeye çalışılması şöyle bir örnekle ele alınabilir: Bir pencere camını kırmak veya kırmamak. Biraz dikkat edilir ve cam kırılmazsa mesele yoktur. Eğer cam kırılmışsa o taktirde o kırık camlar toplanıp fabrikasına gönderilir, kırık parçalar tekrar cam haline getirilebilir ve bir usta tarafından yerine yeniden takılabilir. Birinci yol çok basittir. Küçük bir dikkat, ikinci zahmetli yoldan insanı korur.

3 yaş bunalım döneminin başarılı veya başarısız geçmesi ve sonradan telafiye çalışılması aşağı yukarı bu örnekte verildiği tarzdadır. En iyisi bu dönemi anne ve babanın iyi tanıyarak, buna uygun davranışları benimseyebilmeleridir. 3 yaşına kadar çocuk çevresindeki mekanı yavaş yavaş keşfetmiş ve inşa etmiştir. Evde zararlı işler, örneğin tabakları kırmak, merdivenden düşmek vs. gibi yapabilir (dikkat). Tedbirli olunmalıdır. Tedbir alınmalıdır. Merdiven başlarına parmaklıklı kapı yapılması gibi tedbirlere gitmek lazımdır.

Bu dönemde anne-baba çocuğuna sık sık "Koşma düşeceksin, dokunma kirleteceksin, dikkat et bir yerini acıtacaksın" der dururlar. Hastalıktan yeni kalkmış bir kişiye yavaş yavaş odada dolaşmaya başladığı zaman bundan sevinç duymamız gerekir. Oysa böyle yapmayıp da onun bu hareketine kızgınlık gösterilirse, hastanın iyi olma azmi kırılabilir. Ayağa kalkmaya hasret kalmış hasta kendine bu gücü bulabiliyorsa hatta doktor kendisine engel olmak istese bile ayağa kalkma işini yinelemek isteyecektir. Çocuk için de durum böyledir. O özlemle yürümeyi, gelişmeyi, bilgisini artırmak için etrafı karıştırmayı arzulamaktadır. 3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye çalışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çizmeye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlanması evde çocuk için faydalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bırakmalıyız.

Çocuk bu çağda (2.5-4 yaş) çevreden ve aileden adeta çözülerek hürriyet yolunda ilk merhaleyi aşar. Amaç ileride tek başına hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir.
1095-22838730.jpg
Bir kuşun uçabilmek için ilk palazlanmaya başlaması bunun güzel bir örneğidir. Böyle böyle kuş uçmayı öğrenecektir. O da kendi başına yuva kuracaktır, onun da yavruları olacaktır ve böylece tabiat devam edip gidecektir. Bu döne min bir diğer adı da "ilk karşı koyma bunalım dönemi" dir. Bu nedenle çocuk kendisine vasilik edenlere karşı koymadan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur: O kendi kuvvetini tanıyacaktır. Kendi öz kuvvetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ileriki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç toplayacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şimdiden kendisine cemiyette bir yer temin etme sancılarını halledebilmek için zeminler hazırlamakla meşguldür.

Bütün bunlar normaldir. Yaşamanın, gelişmenin, evrelerin bir neticesidir. Bunlar bilinmezse çocukta bu karşı koymalar çok şiddetli hâl alır ve daha büyük kaprisler şeklinde belirir. Çocuğun bu özelliği anne-baba tarafından hatırlanmazsa çok ciddi karı-koca sorunları ortaya çıkabilir. Zira eşler mutlu olmak için evlenmişlerdir. Oysa çocuk türlü kaprisleriyle onlara adeta hayatı çekilmez hale getirmektedir. Nitekim halk arasında bir söz vardır, evliliğin tekli yıllarında karı-koca sorunları, kavgalar çok olur denilir, yani 3, 5, 7 nci yıllarında, 3 yaş ve 7 yaş buhran dönemleri bilinseydi, bu sun'î karı-koca sorunları doğmazdı. Esasen evlilik psikolojisine göre eşler herhangi bir şekilde zaafa uğradıkları taktirde, birbirlerini suçlamak yoluyla konuyu saptırma eğilimi vardır. Örneğin ekonomik sorunlar karı-kocanın ciddi kavgalarının doğmasına neden olabilir. Oysa karı-koca masumdur. Sorun ekonomiktir, bunun gibi. Sonuç, tabiat kanunları tanınmalı, ona uygun davranışlar benimsenmelidir.
Anne ve babanın çocuğun eğitiminde aynı paralelde olmaları ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygulamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şekillerde biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselenecektir.
Çocuğun psiko-sosyal özellikleri ve başarılı bir uyumun esasları konusunda enne ve babanın fikir birliği içerisinde olmaları, aile ve çocuk mutluluğu açısından aşılması gereken ilk aşamadır.
Çocuk bedensel ve psiko-sosyal gelişimi açısından etrafta zarar verebileceği eşyaların bulunmadığı bir odada veya en iyisi bir bahçede oynayabilmelidir. Havanın güzel olduğu durumlarda çocuğun doğa içerisinde olması çok faydalıdır. Gerek odada ve gerekse bahçede çocuk takip ve kontrolden asla uzak tutulmamalıdır. Ancak bu müdahale anlamında olmayıp, onun canına ve çevreye zarar verebilmesini önlemek yönünden önemlidir. Bu yaşta çocuğun pahalı oyuncaklar yerine tahta küpler, ip, çakıl taşları, eski fakat temiz çantalar, üst üste.koyarak şekil yapabileceği seramikler, oyuncak el terazisi, sepet, bozuk ve kullanılamaz duruma gelmiş olan telefon apareyi, belki bir yazı makinası (daktilo) vb. daha yararlıdır. Kaslarını ve duyularını çalıştırabilmek yönünden de bu tür aletler gereklidir.
Örneğin bir baba kendi imkânlarıyla 1x1x5 cm. büyüklüklerinde küçük küçük tahta parçalarını marangoza hazırlatabilir. Kendisi bir pazar günü çocuğuyla birlikte bunu önce zımparalayabilir. Sonra da onları renk renk yağlı boya ile boyayabilir. Bunlardan bir sepet dolusu, tahminen 150-200 adet olması, hatta aralarında farklı ölçülerde tahta parçalarının da boyalı olarak bulunabilmesi bu kriz dönemini yaşayan çocukların pek işine yarar ve bunları üstüste koymak suretiyle türlü şekiller yapmak ister. Çok ucuz ve kullanışlı araçlar olurlar. Üstelik kırılması, yarılması, yutulması gi bi tehlikeler de bulunmamaktadır.
Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir gereksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan daha çok endişe uyandırmalıdır. Rehberlik her şeyden önce sevgi, tolerans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği psiko-sosyal hakları sevgi vd. verildiği zaman, ondan da bazı şeyler istemek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaati gibi. Nitekim gerçek sevgi ve tolerans görmüş çocuklar anne ve babalarının otoritelerini daha rahatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmıyorsa, söz tutmuyorsa, bu istediklerimden vazgeçmek, çocuğun işlerini ağlıyarak yaptırabileceğine dair onda bir kanı oluşmasına sebep olur. Bu nedenle çocuktan birşeyler isterken bunların istenebilecek şeyler olup olmadığı konusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır. Örneğin bu dönem bunalımı içerisinde olan çocuğun televizyon seyredip seyretmemesi konusunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birgün öyle, birgün böyle birbirini çelişkiye düşüren davranışlar çocuğu da, aileyi de mutsuzluğa götürür. Çocuğu eğitenlerin bir süre sonra çocuk karşısında etkisiz hale gelmeleri bundandır.


1095-22582723.jpg
Yetişkinler, çocuğun akrabaları ve diğer sosyal çevre bireyleri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeterince etkili olabilmek için ne kadar araya girerlerse, çocuğun karşıkoyma tepkileri de o nisbette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri anne-babanın otoritesini çocuk üzerinde sarsacak davranışlardan şiddetle sakınmalıdırlar. Oysa iyilik yapıyoruz diye nice aile yakınları çocuğun yanında anne ve babayı eleştirirler veya onların koydukları kurallara ters düşecek tavırlarda bulunurlar. Böylece çocuğun sosyal gelişimi yeni krizler ortaya çıkarır. Öyle ise, sadece anne babanın değil, tüm bireylerin bu alanlarda asgarî bilgiyi bilmeleri vatandaşlık görevi olarak mühimdir.

Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi hareket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına izin vermek, öte yandan da kaprislerini görmemezlikten gelmektir. Suçları karşısında veya yapması lazım gelen işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sakinlikle onu eğitmek gerekir. Bundan çıkan anlam şöyle de olabilir: Çocuğu hoşuna gideni kırmakta, kapıları karalamakta, duvarları çizmekte serbest mi bırakmak lâzımdır. Verilecek cevap, evettir. Çocuğun kaslarını ve duyularını geliştirebilmek için buna ihtiyacı vardır. Çocuğun ilaca ihtiyacı olsa bu alınmayacak inidir?

Prof.Dr. Kemal Çakmaklı
 
Geri
Üst