Bebeklerin Ruhsal Gereksinimleri Nelerdir?

T

TİTAN

Forum Okuru
Bebeklerin Ruhsal Gereksinimleri Nelerdir?
bebek psikolojisi
bebeğin ruhsal gelişimi
bebeğin ruhsal özellikleri



Bebektir, çocuktur deyip geçmemek lazım melekler :) Onlar herşeyi anlıyor, hafızalarına teyp gibi kaydediyorlar. Onların ilerde sağlıklı bişrer birey olabilmeleri için hem fiziksel hem de ruhsal gereksinimlerini karşılamamız gerekir. Ona sevgimi veriyorum diyebilirsiniz, elbette bu en büyük ihtiyaçları. Ancak konuyu biraz daha açalım ve bilmediklerimizi öğrenelim istedik. Buyrun makalemize.. :tik:


bebek-361.jpg


Bu dönemde çocuğun ruhsal gereiksinimini tek bir sözde özetleyebiliriz:: Sevgi... Bu sözün içine, annenin gösterdiği ilgi, sevecenlik" ve sıcaklık girer. Anne, sevgisinin çoğunu bebeğin bakımı sırasında, tutuşuyla, okşamasıyla, konuşmasıyla ve gülümseyişiyle gösterir. Annenin gülen yüzü, okşayan sesi çoçukta mutluluk ve şevinç yaratır. Bebeğin yüzü aydınlanır ve .anneye anlaşılmaz seslerle karşılık verir.

Anne ile bebek arasındaki, dışardan saçma gibi görünen kuş diliyle anlaşma, gerçekte, bebeğin en önemli ruhsal besinidir. Sağlıklı gelişmesi, zihin yeteneklerinin uyarılması için gerekli özbesidir (vitamin). Bu bakımdan, ilk yaşlarda ve genellikle süt çocukluğu çağında sevginin önemini ne denli vurgulasak azdır.

Süt çocuğunun sevgi gereksinimi, öyle doğal olarak karşılanır ki önemi gözden kaçar. Sevgi yokluğu içinde büyüyen çocukların incelenmesi, sevginin ne denli yaşamsal olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak bebeğin sevgi görmesi yetmez. Bu sevginin sürekli olması ve en çok bir iki kişiden gelmesi önemlidir. Sevgi veren 'kişilerin durmadan değişmesi, sevgi yeterli olsa bile, yavru için güven verici olmaz.

Annelik yeteneği, sanıldığının tersine, tümüyle içgüdüsel bir yetenek değildir. Yapılan bilimsel gözlemler, ister memeli hayvanlarda olsun, ister insanlarda olsun, annelik duygusunun ve davranışının büyük ölçüde sonradan kazanıldığını kanıtlamaktadır. Başka bir deyişle, kendisi yeterli sevgi almamıs bir anne yavrusuna yeterli sevgi vermekte güçlük çekmektedir. Sevgiyle büyümüş bir genç kadın ise anne oIunca, yavrusuna yeterli sevgiyi doğal olarak vermektedir. Ancak, anne olacak genç kadının belli bir ruhsal olgunluğa erişmiş olması da gereklidir. Bu bakımdan erken evlenen genc kızlar kendi annelerinden destek görmezlerse, yavrularının bakımında bocalayabilirler.

Ayrıca, annenin yavrusuna özenle bakabilmesi, yeterli ilgi ve sıcaklığı göstermesi, kendisinin sağlıklı ve mutlu olmasına bağlıdır. Annenin elinde olmayan pek çok neden, anne - bebek ilişkisini bozabilir: Geçirilen sıkıntılı bir gebelik veya zor bir doğumdan sonra sağlığı bozulan anne, bebeğin aradığı sevgi ve bakımı yeterli ölçüde karşılamayabilir. Aile üyelerinden birinin hastalığı, kocanın işsizliği ya da parasal sorunları, karı koca geçimsizliği, kısacası aile dirliğini bozan, aile üyelerini tedirgin eden sürekli sorunlar anneliği büyük ölçüde etkiler. Bunlar yanında anneyi tedirgin eden nedenlerin en önemlisi yavrunun sakat ya da ağır sağlık sorunları ile doğmasıdır. Örneğin, erken doğan çocukların balkımı en mutlu kadınlar için bile çetin bir annelik sınavıdır.

Görüldüğü gibi bebeğin gereksinimleri, sade ve karşılanmaları kolaydır. Ancak yukarda sayılan ve sayılmayan daha pek çok neden, sağlıklı bir ana-bebek ilişkisinin kurulması ve yürümesini engelleyebilir. Sonunda bakım ve sevgi yetersiz kalır ya da verilen bakım ve sevgi nitelik bakımından yavruya uygun düşmez. Bunu, iki değişik anne tutumuyla açıklayalım:

Kimi anneye bebek bakımı ağır bir yük gibi gelir. Bebeğin her ağlayışında meme vererek ya da ağzına bir emzik tutuşturarak susturma yolunu seçer. Bebekle konuşmak, gülüşmek, oynaşmak, ona saçma ve gereksiz görünür. Kendisine ayıracak zamanı kalmadığından yakınır. Çocuğun kakasından, yediğini çıkarmasından iğrenir, öfkesi ve bıkkınlığı, bebeği tutuşundan, sesinin tonundan belli olur. Beslemesi ve bakımı sıcaklıktan yoksundur, hareketleri kurguludur (Mekaniktir). Memeyi bebeğin ağzına verişi bile sinirlidir. Emzirmiyorsa biberonu bir yastığa dayayıp, bebeği kendi başına beslenmeğe bırakır.
Ağlamasına dayanamayıp bebeği odasında kararıncaya dek ağlatan anneler vardır. Ağlama sesini duymamak için kulaklarına pamuk tıkayan annelere de rastlanır. Bir başka annenin uyguladığı yöntem şu idi: Bebek her ağladıkça, anne ya acı bir çığlık atıyor, ya da korkutucu bir gürültü çıkarıyor, yavrunun da sesi soluğu kesiliyordu.
Bu tür annelerdeki gerginlik bebeğe kolay bulaşır. Soğuk ve gergin tutuma bebek, hırçınlaşarak tepiki gösterir. Anne de büsbütün gergin ve itici olur. Sürekli gerginlik ise anne ile bebeği kısır bir döngüye sokar; ilişki tümden bozulur. Bu tür anne, sesi çıkmadığı sürece bebeği odasında tutmayı yeğler. Onun uyarılma gereksimini karşılayamaz. özet olarak, verici olmayan anne, bebeğine yeterli sevgi ve güveni sağlayamaz.

Başka bir aşırı örnek de, hem çok kaygılı, hem çok ilgili anne örneğidir: Bu anne vericidir ve bebeğine çak düşkündür. Ancak kendine güveni azdır. Bebeğine yeterince bakamadığını, gereksinimlerini iyi karşılayamadığını sanır. Çocuğun her ağlayışında eli ayağı dolaşır. Altı ıslandığı için ağlayan bebeği, doymadı sanarak yeniden beslemeğe kalkar. Aksırmasını, hapşırmasını hastalık başlangıcı sanıp, gece yarısı hekimleri yardıma çağırır. Her an bebeğin soluğunu dinler, ilk anne örneğinin tersine, bu anne, bebeği kucağından indirmez; uzun uzun sallar, olur olmaz besler. Bebek annenin bu tedirginliğini kolayca sezer ve tepki gösterir.

Pek çok annenin tutumu da bu iki aşırı örnek arasında yer alır. Kısacası her annenin sevgisi bir olmadığı gibi, bunu yavrusuna aktarışı da değişiktir. Ancak, yavrunun ruhsal gelişmesinin, annenin geçici bunalım ve sıkıntılarından hemen etkilenmediğini belirtmek yerinde olur. Söz konusu ettiğimiz tutumlar, sürekli olan tutumlardır. Yoksa en uygun ortamda bile annelerin ara sıra tedirgin ve sabırsız davranmaları doğaldır.

Bu tartışmanın ışığında, yeterli anneliğin bir ölçüsü var mıdır ? sorusunu yanıtlamağa çalışalım: Eğer anne, bebek bakımının olağan güçlüklerine ve sıkıntılarına karşın, yavrusunun tadını çıkarabiliyor ve onun kendi mutluluğunu arttırdığı duygusunu duyabiliyorsa, korkmasına hiç gerekyoktur. Yavrusuna yeterli sevgiyi ve bakımı verecek yetenektedir. Tersine, yavrusunu, kendi mutsuzluğunun nedeni olarak gören bir anne ve çocuğu için kaygılanmak yerinde olur.
Emzirme konusunda sık sorulan bir soru vardır: Annenin yavrusunu emzirmesi, biberonla beslemeye göre, ruhsal gelişme açısından bir üstünlük taşır mı ? Bu sorunun yanıtı anne ile bebek arasındaki ilişkide yatar. Anne ile yavrusu sıcak bir ilişki içindeyseler beslenmenin biçimi önemsizdir. Çalışmayan bir anneye, kolaylığı ve beden değinimi sağladığı için, meme vermesi öğütlenebilir. Ancak çalıştığı için yavrusunu emziremeyen ya da sütü kesilen anneler de kaygılanmasınlar. Anne sütünün büyülü bir etkisi yoktur. Bebeğin ruh sağlığını güvence altına alan şey annenin sevecenliği, ilgisi, duyarlığı, özenli bakımı, kısacası annelik yeteneğidir.

Emzirme ve beslenmenin ne sıklıkta yapılacağı bir çok anne için sorun olur. Kimi anne çocuk bakım 'kitaplarına uyarak, dört saatte bir meme verir; onun dışında, bebek ağlasa da emzirmeye yanaşmaz. Bugün emzirmenin, sıkı bir düzene uyularak yapılmasının gerekmediği görüşü yerleşmiştir. Her ağlayışta bebeğin ağzına meme tutuşturmak yanlıştır. Ancak, doymamış bir bebeği de saati gelmedi diye uzun uzun ağlatmak gerekmez. Anne, zamanla, çocuğuna uygun düşecek beslenme düzenini bulabilir. Çünkü, beslenme düzenine girmede her bebek biraz değişik uyum gösterir.
Bebeklerin, yataklarında kendi başlarına bırakılıp, uzun uzun ağlatılması 'da sakıncalıdır "Bırak ağlasın, ağlar ağlar susar!" diyerek, karnı tok olsa da bebeği saatlerce kendi başına bırakmak, yanlışlığı kanıtlanmış bir yöntemdir Bebek bu durumda önce hırçınlaşır, ağlar, sonra da yorulup susar ve içine döner. Oysa bebeğin, annesiyle alışverişe, ilişki kurmaya, insan sesine gereksinimi büyüktür. Ancak kısa süreli ağlamalar, çocuğun ruhsal gelişmesini etkilemez.
Çocuğa ninni söylemek, pışpışlamak, bir süre sallamak da bütün annelerce denenmiş yararlı yollardır. Bebek uykuya dalarken, buna benzer düzenlü (ritmik) uyarılmaya veya emziğe gerek duyar. Bu yolla gevşer, uykuya geçişi kolaylaşır .
 
Geri
Üst