Benım dünyam

27173_102795009755574_100000752256967_54694_4715245_n.jpg
 
Küçük kız

Seni ilk öpüşüm düşüyor aklıma ne zamandır,
Tane-tane hatırlıyorum o günü.
Kalbimde uçuşan kelebekleri,
Yüzündeki utanqaç pembeliyi
Mevsimlerden ilk aşk,
Aylardan heyecan,
Günlerden ilk buluşma.
Yapma,küçük kız
Bizim sevdamız imkansız demiştim
Ellerimden tutdun, bak gözlerime orda sen varsın,
Tut ellerimi bırakma,imkansız sonsuz olur yanında
Önce direndi yetim kalmış cesaretim
Yaradılışdan yarışçı deyil,uzlaşmacı özüm.
Sonra korkularından soyundu kalbim,
Ellerinden tutdum,gözlerini gözlerime kenetledim
Sana inandım küçük kız.
Gerçeyin pençesinden kurtarıp kalbimi sana verdim.
Uşaklık etmenin altında ezilmiş umudumu senin inancında yaşattım.
Boy verdim,kök saldım hayata.
Şimdi mevsimlerden ayrılık,
Aylardan acı,
Günlerden yol.
Bana ne verdiysen geri aldın,
İmkansız sonsuz gerçeyim oldu.
Şimdi beni sana getiren yollar,seni benden ayırı oldu
Bir otobüsün camına düşüyor yüzüm
Yüzümde gördüyüm sensin
Keşke o küçük kızı hiç sevmeseydim.





Keşke o küçük kızı hiç sevmeseydin...
 
Hoş geldin sefalar getirdin,canım benim. çikolatalar da çok lezzetli görünüyor. yerim onları ben yerim yerim. Ama çikolatalar mı daha tatlı sen mi karar veremedim.
 
Aşk, kayıp mülteci gemisidir; sevgi ,bir yol haritası
Aşk, tükenmez bir kalemin tükenmesidir; sevgi, menzilsiz gidişlerin yıldızı
Aşk, annesiz büyütülmüş balina yavrusudur; sevgi,, yunustur en zoru taşır sahile
Aşk; yüreği deprem kadar sarsar; sevgi,enkazda kurtulan aşkın iyileşmesidir
Aşk; şimşektir yağmasını bilmeyene; sevgi,ıslanıp kurutulmaktır
Aşk; ıssızlığın aynasında usu tanımamaktır; sevgi, her duyguyu tesellidir
Aşk; mektupsuz gönüllere puldur; sevgi, saklanan aşk mektubudur
Aşk; selleri durulayan akıştır; sevgi,, flu sağanağın tahıllara acil inişidir
Aşk; yokluğun yok olmasına tahammüldür, sevgi, var olmaya yansımaktır
Aşk; tek evladı kaybolan yaralı bir annedir; sevgi, arayışa yazılan afiştir
Aşk; kaderin kırkayağında kırk kez kırılmaktır; sevgi,uzanan son ciğerde közlenmektir
Aşk; üç bin alem alemi cihan olmaktır; sevgi, teni benden eden soylu huydur
Aşk; önsezinin dalgadan önce susamasıdır; sevgi,köpükte kaybolan yosundur
Aşk; yüreğin bakışla iç yanış dirilişidir; sevgi, dirilişin hazdan arınmış devam faslıdır.
Aşk; bütün dillerde gönül yazgısıdır; sevgi, ucu bucağı belli iki dünyanın çırpınışıdır
Aşk; susa susa dağları deviren ferhadiliğin haddidir; sevgi,delinen dağda akan ırmağa çarpan şimşektir.
Aşk; hayatla öpüşen ölümsüz kaknustur; sevgi, küllere destan yazan ankadır
Aşk; his ve hüsran altında kalan hayattır; sevgi, düşün düştüğü ölümsüzlük simyasıdır.
Aşk; özlemin özle canhıraş direnişidir; sevgi,ruha devrim yaşatan iç tarihtir.
Aşk; bütünleri göz kırpmadan yitiriştir; sevgi, yitirilenin peşinen ödendiği özlem bankasıdır.
Aşk; ömrü iç çocukla doyurma tokluğudur; sevgi, tokken açı anlama yaşantısıdır.
Aşk; rüya’dir, uyanmaya yakın biter; sevgi,rüyanın hayatta izini sürmesidir
  • Aşk,çıkan en yeni para’dır, harcanınca sevgiye dönüşür,; sevgi,tutkunun ekmeğidir.
  • Aşk; bir baş kaldırıştır, baş başa kalınca biter; sevgi, patlayan bolonda baloncuk yaparak bağlanmaktır.
  • Aşk; bir köleliktir, kavuşunca biter; sevgi, kavuşmayı uzatan köprüdür,bir ömür geçiştir.
  • Aşk; bir arzulanış risalesidir, vuslatın kapağında biter,sevgi, arka kapakta özetlenen bekleyiştir

 

ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…””
…Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
ikiye üç kala…Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma…Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda…?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında…Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ””adıma”” çalardı rengini…Adım ””sen”” oldukça,adını ””ben”” sanardım…
Şarkılar vardı sözlerinde…Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler…Ve dilimize pelesenk olmuş düşler…Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde…Birbirine karışsa tamamlanır(dı)…Karış(tı)…Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize…İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde…Mart”a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu…
””Sen”” beni gözlerimden sıkıca tutmuştun…””Ben””se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum…
”” Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni…”” Derdin.
* …Ve eklerdin : … *
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda…Ve aylardan ””Eylül””dü hatırlattığımda…
””Ortaköy””…
Sarı kokuyordu adeta…Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu…Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler…
””Yaprağın kaderi düşmekmiş””…Belki de bu yüzdendi havadaki melodram…
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine…Gülümsüyordun belli belirsiz…Aniden bir kağıt çıkardın cebinden…Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle…””Teşekkürler””ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine…Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde…Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde…
””Aşk””…
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne…Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala…Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun…
””Sıra sende…”” Dedin.
””Aşk””ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda…Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ””O””na boylu boyunca…
””Kendim(den) daha ”az”,sen(den) daha ”çok” sevmeler biriktirir…””
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına…Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi…Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından…
””Hatırladım…””
…Ve eklerdin : ””Bana sen hatırlattın…””
Unuttuğum çok söz var yaşamda…Yitirdiğim sayısız ecel…İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var…Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar…
””Sen”” ama bir ””sen”” daha ekleyemiyorum kaybedişlerime…Varlığın öylesine ””ben””ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma…
Anlamıyor musun hala…?Sözcükler kadar ””fani”” değil hiçbir ””aşk””…
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ””sen”i…
Geriye siyah”ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki…?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ””aşk”” etmiyor…Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor…
İkiye üç kala…Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha…Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında…Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru…Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından…Bir gölge düşüyor cama…Ruhunu teslim eden firari bir buğu…Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine :
*…Deli kızım uyan,söylenenler yalan…
Deli kızım uyan,bir tek sensin duyan…*
 
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni
gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka
yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu
kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden
ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya… Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın
bir
ateş gibi. Ve maviydin… En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da… Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En
kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.
İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi
ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle…
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.
Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok
edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da… Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni
ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu
zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün
yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölümsüzlüğün ta kendisiydin.
Ne zaman ki beni hayatından çıkardın işte o zaman ben öldüm…
 
Geri
Üst