Beyninizin kopyasını ister misiniz?

Mirmiga

Yeni Üye
Üye
Beyninizin kopyasını ister misiniz?
Bilimcilere göde, zihin beynin nasıl çalıştığını çözecek ve beyin kopyalanarak kullanılabilecek..

Beyin ağ tarayıcısı hazır! Artık, zihninizin kopyasını bir çipe aktararak beyninizi ölümsüz kılabiliyorsunuz. Ama ne yazık ki, tarayıcı beyin dokusuna zarar veriyor. Dolayısıyla eski ve yeni beyniniz arasında seçim yapmak zorundasınız.

Yeni beyniniz tamamen sizin gibi davranıp, sizin gibi tepki verecek belki ama, bu yine "siz" olacak mısınız? Yanıtınız evet ise tarayıcının içine girecek kadar kendinize güveniyor musunuz?

Gelecekte şöyle bir manzarayla karşılaşacağınızı düşleyin. Karlı bir televizyon ekranına bakıyorsunuz. Bilim adamları karlı görüntünün içine, küçük noktaları kullanarak iki farklı desen gizlemişler ve siz, tam hangi deseni gördüğünüzü söylemek üzeresiniz. Ama ağzınızı açmanıza hiç gerek kalmıyor. Çünkü onlar hangi deseni gördüğünüzü zaten önceden biliyor.

Beyninizdeki milyarlarca hücrelerden birinden gelen elektrik sinyallerini izliyorlar. Beyin hücresi "ateşlendiğinde" desenlerden birini; ateşlenme sona erdiğinde ise öbür deseni görüyorsunuz. Farkında olduğunuz şey, tek bir nöron yardımıyla okunabiliyor. Şimdi de beyninizin aynı bölgesine elektrik akımı veriyorlar. Tek bir tuşa basarak, iki desenden hangisini görmenizi istiyorlarsa onu görmenizi sağlıyorlar.

Bu kısmi zihin okuma ve denetleme işlemi kesinlikle hayal ürünü değil. Stanford Üniversitesi'nden sinirbilimci William Newsome tarafından gerçekleştirildi. İnsanlar üzerinde olmasa bile maymunlar üzerinde. Yine de, henüz bazı bilim adamları bu numaranın bizim üzerimizde de işe yarayacağından pek emin değiller.

Newsome'ın deneyi, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde beynin işleyişine ilişkin neler öğrediğimizi gösteren yalnızca bir örnekti (Bu onyıl, ABD Kongresi ve ABD Başkanı tarafından "Beynin On yılı" olarak adlandırıldı). Zihinsel imgelerden, manevi hislerimize; dünyevi anılarımızdan dehânın kaynağına dek zihnin tüm ürünlerinin nöronlara bağlı olduğu ortaya çıktı. Bilim adamları FMRI tekniğini (kan akışını ölçen yeni bir teknik) kullanarak, beynin bir yüzü mü yoksa bir manzarayı mı gördüğünü söyleyebiliyor. Bir geni devre dışı bırakarak farenin öğrenmesini engelleyebiliyorlar ya da ona farklı bir gen aktararak daha çabuk öğrenmesini sağlayabiliyorlar. Bir katilin vicdansızca cinayet işlemesini sağlayan kıvrımları ya da Einstein 'ın Evren'in sırlarına ulaşmasına yardımcı olan olağanüstü gelişmiş kıvrımlarını görebiliyorlar.

Devrim ne zaman sona erecek? Beyni, kalp ya da böbrekler kadar iyi tanıyabilecek miyiz? Çılgın bilim adamları ya da diktatörler düşüncelerimizi denetlemeye çalışacaklar mı? Sinirbilimciler beynimizi son sinapsına kadar taradıktan sonra, bu sinir hücreleri devresini silikon çiplere kopyalayıp zihinlerimizi ölümsüz kılacaklar mı?

Kimse bunlar için kesin bir şey söyleyemez. İnsan beyni, trilyonlarca sinapsla birbirine bağlı nöronlarıyla bilinen evrendeki en karmaşık nesnedir. Karmaşıklık derecesi hiç bir bilimsel problemle karşılaştırılamaz. (İnsan Genomu Projesi bile onun yanında çocuk oyuncağı kalır). Bilişsel sinirbilim alanında yüksek teknolojiden yararlanarak çalışan öylesine zeki bilim adamları var ki, beynin zihni nasıl yarattığını asla öğrenemeyeceğimizi öngörmek budalalık olur. Öte yandan, problem o kadar zor ki, bunu başaracağımızı gönül rahatlığıyla öngörmek de aptalca bir davranış olur.

Zorluklardan bir tanesi, beynin duygularımızı ve düşüncelerimizi nasıl temsil ettiğine ilişkin hâlâ en küçük bir ipucumuzun bile bulunmayışıdır. Beyinde kıskançlık duygusunun (görsel imgelerin ya da sözcüklerin) kaynaklandığı yeri öğrenmiş olabiliriz. Ama "nerede" sorusuna yanıt vermek "nasıl'ı" yanıtlamaz. Beynin düşünceler arasında mantıksal bağlantıları nasıl kurduğunu bilmiyoruz. Beyin, kontakt lensini düzeltmek için gözünü kırpan bir insanın görüntüsüyle, karşı cinse ilgisini göstermek için gözünü kırpan bir insanın görüntüsünü nasıl ayırt ediyor. Bu ayrımların nasıl yapıldığı, beyin görüntüleme teknikleriyle elde edilen imgelerde "renkli lekeler" olarak gözükmüyor. İnsan beyninde, sinir hücreleri devrelerinin etkinliği sayesinde bu ayrımlar yapılabiliyor. Ama çoğu insan ölene dek beyinlerini bilime bağışlamak istemiyor (Woody Allen'ın çok güzel dile getirdiği gibi: "İkinci favori organım beynimdir"). Düşüncelerimizin içeriğini, daha uzun bir süre, beynin "donanımıyla" uğraşan nörobiyologlar yerine onun "yazılımını" araştıran psikologlar incelemeyi sürdürecek gibi görünüyor.

Önemli bir problem daha var. İyonlar ve nörokimyasal maddeler, birinci şahsın benlik bilincini oluşturan renk, ses ve dokunmayla ilgili öznel deneyimleri (isterseniz buna ruh da diyebilirsiniz) nasıl yaratıyor? Deneyimi, beynin fizyolojik etkinliğinin oluşturduğuna hiç kuşku yok. Düşünceler ve duygular, elektrikle ya da kimyasal maddelerle başlatılabiliyor, durdurulabiliyor veya değişime uğratılabiliyor. Ayrıca, bilinç sorununun, beyinde deneyimle ilgili bir merkezin etkinliğine bağlanarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Örneğin, topa vurmayı düşünen acemi bir golf oyuncusu ile bunu düşünmeden yapan profesyonel bir oyuncunun beyin etkinliklerini karşılaştırmak sorunu çözecek.

Ama bazı beyin etkinlikleri, deneyimlerinizin yalnızca size özgü olmasını (başka deyişle, sizin "siz" olmanızı) nasıl sağlıyor? Bilim adamları bu soruya nasıl yanıt verecekleri konusunda bir türlü anlaşamıyor. Bazıları kişiye özgü (öznel) deneyimin açıklanamayacağını ve bunun bilimin konusu olmadığını düşünüyor. Bazıları, bilinçli beyin süreçlerini bilinçsiz olanlardan ayırt ettiğimizde ve bunların arasındaki etkileşimin davranışı nasıl oluşturduğunu gösterdiğimizde, her şeyin açıklığa kavuşmuş olacağını düşünüyor. Bazıları ise sezginin hâlâ bir giz olarak kalacağını düşünüyor ama, gelecekte doğacak bir dahinin bunu bize açıklayacağını ümit ediyor. Hâlâ bazıları -"Big Bang'ten" önce neler olduğunu ya da 4 boyutlu eğri bir evreni tasarlayabilmesine karşın- beynin bu soruyu yanıtlamak üzere evrimleşmediğini düşünüyor.

Eğer yanıtın bulunabileceğine inanıyorsanız, yarının beyin biliminin ulaşmak istediği en büyük başarıyı duymaya hazırsınız demektir. Sinaps tarayıcısı kusursuz hale getirildi. Artık, zihninizin kopyasını bir çipe aktararak beyninizi ölümsüz kılabiliyorsunuz. Ama ne yazık ki, tarayıcı taradığı beyin dokusuna zarar veriyor. Dolayısıyla eski ve yeni beyniniz arasında bir seçim yapmak zorundasınız. Yeni beyniniz tamamen sizin gibi davranıp, sizin gibi tepki verecek belki ama, bu yine "siz" olacak mısınız? Yanıtınız evet ise tarayıcının içine girecek kadar kendinize güveniyor musunuz?

Steve Pinker
(M.I.T'de beyin ve bilişsel (kognitif) sinirbilim profesörü)
Kaynak: Time, 10/4/2000
 
Geri
Üst