Çocuklara Hergün Tereyağı yedirin

  • Konbuyu başlatan يeKe®îм
  • Başlangıç tarihi
ي

يeKe®îм

Forum Okuru
Çocuklara Hergün Tereyağı yedirin
Çocuklara her gün tereyağı yedirin
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan, "Anneler bebeğe ne kadar uzun süre süt verebiliyorsa, bebek için o kadar sağlıklı. Anne sütü alan çocuklar ilaç almadan iyileşebiliyor, ileri yaşlarda da kalp krizi riski azalıyor" diyor.
Kuşkusuz çocukların özenle bakılıp korunması gerekiyor. Prof. Dr. Hilal Mocan çocuk hastalıklarından anne sütünün önemine, tüm bilinmesi gerekenleri anlattı.
Dünyaya getirmek bir yana, asıl iş çocukları büyütmekte... Ne yedirmeli, ne içirmeli, gazını nasıl çıkarmalı? Soğuktan, güneşten ve hastalıklardan nasıl korumalı gibi soruların ardı arkası kesilmiyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan annelere çocuklarını emzirmeyi, hastalandıklarında ise paniğe kapılmamayı öğütlüyor.



* Bir bebek doğduğunda enen önmeli şey karnını doyurabilmektir. Bebekler ne ile beslenmeli?
altı aya kadar su dahi içmeden, sadece anne sütüyle beslenmesi yeterli. Sonra yavaş yavaş besinler çatalla ezerek pürtüklü olarak yedirmeli. Çocuk yutamıyorsa püre halinde verilebilir ama en yakın zamanda püreden vazgeçilmeli. 6 aydan sonra çocuğun alacağı ek gıdalar çok önemli. Bunlar çocuğun sindirim ve vücut sisteminin fonksiyonlarını gerçekleştirmesine yardımcı olmalı.

* Örneğin...?
Eskiden "2 yaşına kadar tereyağı verilmeli mi, verilmemeli mi" tartışması yapılıyordu. Şimdi verilsin deniyor çünkü çocuk, kolesterolü metabolize etmeyi o yaşlarda öğreniyor. Eğer verilmezse, ilerki yaşlarda kolesterol problemiyle karşılaşabilir. Çünkü vücut onunla nasıl başa çıkacağını öğrenmemiştir.

* Kaç yaşına kadar tereyağı tavsiye ediliyor?
İki yaşına kadar her gün fındık büyüklüğünde verilebilir ama 2 yaşından sonra zeytinyağı ağırlıklı beslenmeli. Doymuş yağları, fast-food tarzı hamburger, patates kızartması, cola türü şeyler asla yedirilmemeli. Hatta bir yaşına kadar, şeker ve tuz bile kullanılmamalı çocukların yemeklerinde. Çorbasını içerken sebzenin doğal tadını alsın, ona alışsın ve başka şeye ihtiyaç duymasın diye.

* Eğer annenin sütü yoksa ne yapacak?
O zaman mecburen mama kullanılacak ama anne sütü kadar mükemmel bir besin yok çocuklar için. Araştırmalar arttıkça, anne sütünün ne kadar olağanüstü bir besin kaynağı olduğu görülüyor. O yüzden mamalar anne sütüne sadece bir alternatif.

* Çok uzun süre anne sütü emen çocuklar var, bunun sakıncası var mı?
Hayır tam tersi. Anne 2 yaşına kadar süt verebiliyorsa bu çok sağlıklı. Çünkü 1 yaşından sonra da anne sütü alan çocukların, organlarının ömrü uzuyor. Örneğin, ilerde bir kalp rahatsızlığına yakalanması çok daha düşük bir ihtimal. Yani anne sütü organları sağlamlaştırıyor ve koruyor. Dünyada yapılan bütün araştırmalar anne sütü emen çocuğun hastalıkları çok kolay atlattığını doğruluyor.

* Hastalandığında ne gibi bir fark oluyor iki çocuk arasında?
Diyelim, aynı yaşta ateşli iki çocuk geldi. Anne sütü emen çocuğa hemen antibiyotik vermiyorsunuz çünkü kendi kendini toparlayabiliyor. Ama diğeri ilaçsız iyileşemiyor. Emen çocuk orta kulak iltihabı, ihsal, idrar yolu iltihabı gibi rahatsızlıklar da geçirmiyor.

* Diyelim çocuk aksırıp, hapşırmaya başladı... Evde yapmamız gereken ilk şey nedir?
Eğer hapşırıyorsa muhtemelen nezle olmuştur. Bunun durumda ilk olarak burnuna serum fizyolojik damlatmak gerekir. Çünkü havayolunu açarsanız, mikrobun çoğalmasını önlemiş olursunuz. Eğer hafif ateşi varsa, parasetomol grubundan bir ilaç verilebilir. Ve bir de taze sıkılmış meyve suyu içirilmeli.

* Kendi kendimize ilaç kullanmamız doğru mu?
Antibiyotikler kesinlikle doktor kontrolü dışında kullanılmamalı. Antibiyotiği hemen ateş düşürücü olarak veriyorlar. Ancak yanlış kullanılan antibiyotik bir süre sonra cevap vermiyor.

* Kusma ciddi bir rahatsızlık işareti midir?
Kusma idrar yolu iltihabı ve reflünün en önemli belirtileridir. Özellikle ilk altı ayda çocuklarda reflü oluşur. Bu iki hastalığın da bir an önce ekarte edilmesi gerekir. Ama diyelim çocuk üşüttü ve bir kere kustu. Çocuğun bir kere kusması önemli değil. Arkasından ateş, ihsal gibi şeyler geliyorsa o zaman doktorla temasa geçilmeli. Kusmayı önleyici ilaçları kesinlikle doktoru vermelidir. Çünkü kusma şekli önemli bir belirtidir, biz kusmayı hemen kestirmeyiz.

* Ya ateşi yükseldiğinde... Eskiden ateş düşürmek için ayaklara sirkeli bez gibi şeyler sarılırdı...
Sirkeli olmasına gerek yok ama ıslak bez sarılmalı. Ama ilk yapılacak şey, çocuğu soymak. Çocuk soyulacak, ılık suda duş yaptırılacak, ondan sonra ateş düşürücü verilecek. Ateşin yükselme hızı fazlaysa, ateş düşürücü fitil verilmeli ve sık sık ılık duşa sokulmalı. Ayrıca koltuk altından itibaren göğüs ve bel çevresini ıslak bezle sarmak gerekir. Koltuk altı, diz kapaklarının arkası ve kasıklara ıslak bezle kompres yapılabilir.

* Bu esnada çocuk hep çıplak mı kalmalı?
Ancak ateşi düşerse, ince bir body giydirilebilir ya da üzerine ince bir pike örtülebilir. Ateşi yüksekse kucağa bile alınmamalı. Yatağa yatırılıp, öylece bırakılmalı.

* Peki gaz sancısı yüzünden sürekli ağlayan çocukların ilacı nedir?
Bağırsak hormonları ilk dört ayda gelişir. Bu dönemde gazlı olması doğaldır. Bunun geçici bir süreç olduğunu söylemekte yarar var. Karın masajı yapmak, klasik olarak yemekten sonra sırtını "tıp tıplamak" yeterli. Eğer geçmiyorsa, bitkilerden hazırlanan doğal gaz giderici damlalar verilebilir.
İlknur K. Akman – Sabah Gazetesi
------------------------------------------------------------------------------------

alıntı 2:


TEREYAĞI yıllardır tıp çevrelerince hep suçlandı. Kolesterolü yükselttiği; dolayısıyla hipertansiyon, enfarktüs, felç gibi hastalıklara zemin hazırladığı iddia ediliyordu.

Halbuki atalarımızın yaygın kullandığı yağ, tereyağıydı. Özellikle kırsal bölgelerde bol tüketilmesine rağmen insanlarımızın sağlıklı olduğu biliniyordu. Bu yüzden tereyağının zararlı olduğu görüşü tıbbi mantığıma hiç uymuyor, soranlara “hakiki tereyağı ve sızma zeytinyağından vazgeçmeyin” diye ısrarla söylüyordum.

Tabi bunun esas gerekçesi, kâinatın yüz akı Efendimizin, “Sığırın sütünde deva, yağında şifa vardır” hadisiydi.

Ayrıca tereyağının oldukça besleyici muhtevası vardı: A vitamininin en iyi kaynağıydı. Lesitin’den zengindi. Yüksek oranda antioksidan (dinçleştirici) maddeler ihtiva ediyordu. İyi bir iyot kaynağıydı. Konjuge linoleik asiti bol bulundurduğu için iltihap kurutucuydu, alerji ve kansere karşı koruyucuydu. Diş çürükleri ve osteoporoz riskini düşürüyor, hafıza ve öğrenme kapasitesini artırıyordu. Yeterli miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve çeşitli vitaminler (A1, B1,,B2, nikotinik asit, C gibi) içeriyordu.

Yine tereyağının sindirimi kolaydı, mideyi yormuyordu. Kokusu güzel, tadı ise oldukça lezzetliydi. Çiğ olarak da yenebiliyor, yemek ve unlu mamullere katılabiliyordu. Tereyağıyla pişmiş yemeğin, böreğin veya baklavanın kokusu ve tadı ulaşılmaz haz veriyordu.

Çabuk eridiği için margarinlerin yaptığı gibi kan pıhtılaşmasını kolaylaştırarak çeşitli hastalıklara da yol açmıyordu.

Tıp ve bilim adamlarının da kafası karışık olmalı ki yeni araştırmalara gerek gördüler. Kanadalı bilim adamları, tereyağının kalp krizi riskini ve kolesterolü yükseltmek bir yana aksine düşürdüğünü, ayrıca şeker hastalığı ve obezitenin tedavisine yardımcı olduğunu gösterdiler.

Alberta Üniversitesi’nden Prof. Dr. Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang çalışmalarının sonucunu şöyle açıkladılar:

“Araştırmanın bizi en çok sevindiren sonuçlarından biri, bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağların, aslında sağlığımız için son derece faydalı olduğunu görmemizdi. Tereyağının kalp krizi riskini düşürdüğü, şeker hastalığı ve şişmanlık tedavisine yardımcı olduğu, kolesterole iyi geldiği artık tespit edilmiş bir gerçek.”

Evet, tıp önemli bir yanlışından daha vazgeçti ve 14 asır öncesinden gelen şu tavsiyeye uydu: “Tereyağı şifadır.”

Doc. Dr. Sefa Saygılı
------------------------------------------------------------------------------------------------------


alıntı
 
Geri
Üst