Dua Ederken Araya Aracı Konur mu?

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Dua Ederken Araya Aracı Konur mu?
adak duası nasıl yapılır duada aracı koymak
Mümin bunaldığında, dara düştüğünde, kendisini çaresiz hissettiğinde Sonsuz Kudret Sahibi Allah'a sığınarak ondan yardım diler.

Fatiha suresinde bulunan ve devamlı okuduğumuz "Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" mealindeki âyet, manevi bir kaynaktan yardım dilenecekse bunun ancak Allah olabileceğini açıkça ifade etmektedir.

Aslında maddi bir kaynaktan mesela güçlü, kudretli, zengin... kimselerden gerekip de yardım dilediğimizde de onlardan gelen yardımın Allah'tan olduğunu bilmemiz, bu şuur içinde olmamız gerekir; çünkü onlara bu güç ve imkanı veren de Allah'tır, onların bize yardım etmelerine izin ve imkan veren de Allah'tır.

Bu konuda tartışılan mesele, "tevessül" kelimesiyle ifade edilen "Allah'ın yardımını dilerken araya vasıta koymaktır". Burada dikkat edilmesi gereken husus "Yardımın yalnızca Allah'tan geleceğidir"; eğer böyle değil de Allah'tan başka bir varlığın da, O'ndan bağımsız olarak kullara yardım edebileceğine inanırsak şirke düşmüş oluruz.

"Yardım, himmet, feyiz..." yalnızca Allah'tan gelir. Pekiyi bu yardımı dilerken "Ya Rabbi, filan kulunun (peygamberin, şeyhin, velînin...) hatırı, nezdindeki yeri... için bana şunu ver, lütfet, şu dileğimi kabul buyur..." dersek bu şirk olur mu? Şirk olmazsa meşru mudur, faydası var mıdır?


Yardım Allah'tan dilendiğine; Onun, verecekse araya vasıta koymadan da verebileceğine inandıktan sonra "dilekleri kabul etmesi için faydalıdır" inancı ile araya, O'nun sevdiğine inanılan birinin konması; yani "onun hatırı için" denmesi elbette ki şirk olmaz. "Meşru mudur ve faydası var mıdır?" sorusunu ise İslam alimleri farklı şekillerde cevaplandırmışlardır.

Bir guruba göre ölmüş bir kimseyi araya koymanın faydası yoktur, böyle bir uygulamanın sahih delili de bulunmadığı için meşru değildir.

Diğer guruba göre Hz. Peygamber, onun amcası Abbas vasıta kılınarak Allah'a dua edilmiş, ondan yağmur istenmiştir. Diriler için caiz olan ölüler için de caiz olur; çünkü Allah'ın sevdiği kullar fani dünyadan ayrıldılar diye Allah katındaki itibar ve değerlerini yitirmezler.
Şeyhten himmet (yardım) istemek yukarda açıklanan tevessül şeklinde olmuş ise bunun hükmünü açıklamış olduk. Böyle değil de doğrudan şeyhten bir şey istenmiş, mesela "bana şifa ver, derdime çare bul, beni şu sıkıntıdan kurtar..." denilmiş ise büyük hataya düşülmüş demektir, tövbe etmek ve bir daha yapmamak gerekir.
 
Cevap: Dua Ederken Araya Aracı Konur mu?

[FONT=Verdana,Tahoma,Arial]Tevessül:
Tevessül, aracı (vesile) kılmak mânasında olup, aracı kılınanın amel veya şahıs olması bakımından ikiye ayrılır:

a) Amel ile tevessül:
Bir kimse, iyi bir amelini ortaya koyarak, bunu aracı kılarak Allah Teâlâ'dan dilekte bulunabilir.
«Ey imân edenler! Allah'tan sakının, O'na ulaşmaya yol (vesile) arayın, yolunda cihad edin ki kurtulasınız...» (el-Mâide: 5/35) âyetinin şahıs ile tevessül mânasında ihtilâf edilmiş olmakla beraber, amel ile tevessül mâna ve hükmünde ittifak edilmiştir.

Bu nevi tevessülün Sünnet'de de delil ve örnekleri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in anlattığına göre üç kişinin sığındığı bir mağaranın ağzını büyük bir kaya kapatmıştı. Her biri en iyi amelini vesile kılarak Allah'a dua etmeye karar verdiler. Birincisi ana ve babasına itaati, ikincisi Allah korkusu ve iffeti, üçüncüsü kul hakkına riâyeti ile alâkalı en seçkin amellerini vesile kılarak yalvardılar ve Allah tarafından kayanın, mağara ağzından çekilmesi ile kurtuldular (Buhâri, K. el-Enbiyâ. 53; Müslim, K. ez-Zikr, 100.).

b) Şahısla tevessül:
Araya, Allah'ın sevdiği bilinen veya sanılan bir kulu konularak taleb üç nevidir.

Birincisi: Şefaat mânasında tevessüldür; yâni araya konan şahıs, isteyen nâmına dua eder, talepte bulunur. Hz. Ömer (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v)'in amcası Abbas ile tevessül ederek: «Ya Rabbi, kuraklık içinde kalınca Peygamberimiz ile sana tevessül ederdik, bize yağmur verirdin; şimdi de O'nun amcası ile tevessül ediyoruz, bizi suya kavuştur» derdi ve yağmur yağardı (Buhari, K. el-İstıska, 3; K. Fedâili's-ahâbe, 11) Burada tevessül Hz. Abbas'ın onlar için dua etmesi, onların da bu duaya katılmaları şeklinde olmaktadır.

Bu sağlam rivayetler sebebiyle mezkûr tevessül, ulamanın ekseriyetince benimsenmiştir.

İkincisi: Vesile kılınan şahsın, Allah nezdindeki değerine dayanarak tevessüldür. Eğer bu şahıs Habib-i Hûda (s.a.v.) ise ekseriyet bunu da caiz görmüştür.
Birisi peygamberimiz (s.a.v.)'e gelerek «Ya Rasûlullah! Gözlerim kapandı, benim için Allah'a dua buyur» dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdu: Abdest al, iki rek'at namaz kıl, sonra da şöyle de: «Allah'ım, Peygamberin Muhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum; Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefaatçi olmanı istiyorum; Allah'ım onun, hakkımdaki şefaatini kabul buyur.» ve ekledi: «Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısını yap.»
Bunun üzerine adamın gözü açıldı. (Tirmizi, K. ed-Da'avât. 118; İbn Mâce, K. el-İkâmeh, 189; Ahmed, Müsned, 4/138.)

Vesile kılınan Peygamberimiz'den başka birisi ise bâzı âlimler bunu da caiz görmüş, bâzıları görmemişlerdir.

Üçüncüsü: Vefat etmiş bir kimse ile ikinci mânada tevessüldür. Bu tevessül çeşidi de tasavvuf erbabı ile birçok ulemâ tarafından caiz görülmüştür. İbn-i Teymiyye ve taraftarları ise dua manalı şefaat dışında kalan tevessül nevilerini caiz görmemişlerdir. (A. Mahfuz, ag. esr, s. 199-204. Tevessül hakkında İbn Teymiyye taraftarlarının görüşü için bk. İbn el-Âlûsi, Cilâu'l-Ayneyn, Kahire, 1961, s. 432-505; M. Ebu Zehra, İbn Teymiyye, Kahire, 1958, s. 320 vd.; karşı görüş için bak. es-Sübki, Şifâu'ssekâm, Kahire 1318, s. 133-149; M. Zâhid el-Kevserî, Muhikku't-Tekavvül, Kahire 1369.)

Başı oldukça kavgalı olan tevessül meselesinde titizlik gösterilen nokta tevhid inancının korunmasıdır. Bilindiği gibi dua bir ibâdettir ve ibâdet ancak Allah'a yapılır; yardım da —vasıtalı ve vasıtasız— yalnız Allah'tan gelir: «Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz» (Fatiha). Tevessülü caiz görenler ise tevessül edenin şirk koşmadığını, bunun tevhid inancına aykırı olmadığını söylemişlerdir.
Uygulamada her tevessül edenin şirk koştuğu iddia edilemez. Her üç nevi tevessülü, usulünce kullanan, istediğini Allah'tan isteyen, yardımı O'ndan bekleyen; ancak kendi aczini, kusurunu, günâhını bildiği için bir Allah sevgilisini araya koyan, onun hatırı için isteyen kimseye «sen şirk koştun, haram işledin» denemez.

Ancak türbelerin etrafında toplanan, dede ve tekkelere kurbanlar kesen, adaklar adayan, ellerini kaldırarak, ölülerden medet, imdat, şifâ... bekleyen kimselerin hatalı hareket ettikleri, imanlarını tehlikeye düşürdükleri bir gerçektir; onlara yolun doğrusunu göstermek mürşidlerin görevidir.[/FONT]

kaynak:delikanforum
 
Geri
Üst