Efendimiz’in hakkaniyeti

gülgüzeli

Yeni Üye
Üye
Efendimiz’in hakkaniyeti
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed salallahualeyhivesellem’de en mükemmel şekilde mevcuttu.
Peygamberimiz dünya işlerinden elini çekmiş, hayattan uzak duran bir insan değildi. O, gençlik yıllarında Mekke'de bulunan kabilelerle birlikte yaşıyor, peygamber olduktan sonra da çeşitli kabile ve milletlerle iç içe bulunuyordu.

Canım kurban olsun Sana
KEREM ve cömertlik Peygamberimiz'in tabii özelliğiydi. Bilhassa Ramazan aylarında O'nun kerem ve cömertliğine sınır olmazdı.

Rasûl-i Ekrem (S.a.v.)'in Hanımı Ümmü Seleme (r.a.) validemiz anlatıyor:
Rasûlüllah'ın yüzünde bir değişiklik hissettim. Sebebini sorunca:
“Dün aldığım yedi dinarı veremedim yanımda kaldı.”, buyurdu.

Senin ahlakını istiyorum!
Rasulüllah'ın hayatında hiçbir zaman nefsi için intikam almadığını görüyoruz. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır.
“ Ben sizi, kusurlarınızı yüzünüze vurmadan, susarak terbiye ediyorum.”

Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, hiçbir sahabînin yaptığı hatâlı bir işi yüzlerine karşı söylemezlerdi:
“Bana ne oluyor ki, ben sizleri böyle görüyorum!” diyerek kendilerine galat- ru'yet(yanlış görme) izafe ederlerdi. Muhatabının nasihat ederken bile üzülmemesi ve darılmaması için adeta titreyen o şan-ı yüce Peygamber, merhamet abidesiydi.

Sırtındaki gömleği de isterdim

Peygamber ahlâkından biri de, isteyeni reddetmemek, hiçbir imkân yok ise güler yüzle onun gönlünü almaya çalışmaktır. Allah Rasülü (S.A.V)’den şu misal ne güzeldir:

“Küçük bir çocuk Rasûlüllah'ın huzuruna geldi. Annesinin bir gömlek istediğini arz etti. O sırada Rasûlüllah'ın sırtındakinden başka bir gömleği yoktu. Çocuğa başka zaman gelmesini söyledi.

Çocuk gitti. Tekrar gelip, annesinin Hazreti peygamber (S.A.V.)'in sırtındaki gömleği istediğini söyledi.
Hazret-i Peygamber (S.A.V)’de Hücre-i Saadet'e girip sırtındaki gömleği çıkarıp çocuğa uzattı.
O sırada Bilâl (R.A.) ezân okuyordu. Fakat Resülüllah (s.A.V.) sırtına bir şey bulamadığı için cemaate çıkamadı. Ashabın bir kısmı merâk edip Hücre-i Saadet'e girdiler: Rasulüllah'ı gömleksiz olarak buldular.”(Tefsir-i Hazin, Hazret-i Cabir'den)

Taraf tuttular helak oldular
MAHZUMÎLERDEN bir kadın hırsızlık etmişti. Kureyşliler şerefli bir kabileden olan bu kadının cezalandırılmasını istemiyorlardı. Üsâme bin Zeyd'i Peygamberimiz çok seviyordu. Onu kırmayacağını biliyorlardı. Üsame'yi araya koyarak, Peygamberimizin bu kadına ceza vermemesini ricacı için gönderdiler. Peygamberimiz, Hz. Üsame'ye şöyle buyurdu: “İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli ceza verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi.”

Din farkı gözetmezdi
Peygamberimiz, adaleti uygularken din farkı gözetmezdi. Hak sahibi bir Yahudi de olsa, Müslümandan hakkını alır, ona verirdi. Sahabîlerden Ebû Hadrad, bir Yahudiden bir miktar borç almıştı. Vade dolmuş, Yahudi de ısrarla parasını istiyordu. Fakat Ebû Hadrad'ın sırtındaki elbisesinden başka bir malı yoktu. O sırada Peygamberimiz Hayber Savaşı için hazırlıkta bulunuyordu. Bu sefer Yahudilerin üzerineydi. Mesele Peygamberimize iletildi. Ebû Hadrad, Yahudiden biraz süre istediyse de, Yahudi buna razı olmamıştı. Sahabîyi kolundan tutup Peygamberimizin huzuruna getirdi. Alacağını tahsil etmesini istedi. Ebû Hadrad, verecek bir şeyinin olmadığını, Hayber'in fethinden sonra eline ganimet olarak bir şey geçerse vereceğini söyledi, ancak Yahudi diretiyordu. Sonunda Peygamberimiz fakir Sahabîsine sırtındaki elbisenin bir kısmını satarak borcunu ödemesini söyledi. Ebû Hadrad da öyle yaptı.

Kendisini ayrı tutmazdı
Peygamberimiz hak, hukuk ve adalet konusunda kendisini ayrı tutmaz, kendisine farklı bir muamele yapılmasını da kabul etmezdi. Ebû Said el-Hudri'nin anlattığına göre, Peygamberimiz bir seferinde savaşta ele geçen malları Sahabîleri arasında paylaştırıyordu. Müthiş bir izdiham vardı. Çok kalabalıktılar. Öyle ki, Sahabîlerden birisi Peygamberimizin sırtına çıkarcasına üzerine abanmıştı. Peygamberimiz, elinde bulunan ince hurma çubuğuyla o kişiye işaret ederek bir tarafa çekilmesini istedi. Çubuğun uç kısmı adamın yüzüne gelerek birazcık çizdi. Bunun farkında olan Peygamberimiz elindeki sopayı o kişiye verdi ve, “İşte yüzüm, gel, sen de benden hakkını al” dedi. Fakat Resulullahı canından fazla seven Sahabî, “Ya Resulallah, ben hakkımı helâl ediyorum, sizi bağışlıyorum” dedi ve vazgeçti.

Son nefeste bile adalet
Ömrünün son günlerini yaşıyordu. Dünyaya veda etme vakti gelip çatmıştı. Sahabîleri ile vedalaşmak, helâlleşmek istedi. Öbür âleme üzerinde bir hak olarak gidemezdi. Sahabileri topladı ve onlara şöyle konuştu: “Şayet birinize karşı bir hatada bulunmuşsam, maddî veya manevî olarak kimi incittiysem, malınıza, canınıza veya şerefinize, herhangi bir biçimde zararım dokunmuşsa gelsin, benden hakkını alsın, tazminatını vereyim.” Son anında, ağır hastalığında dahi adaletin yerini bulmasını istiyordu. Üzerinde, kimsenin bir hakkının kalmasını istemiyordu.

Secde, kanser riskini azaltıyor
MISIR’IN başkenti Kahire’de bulunan Ulusal Işın Teknolojisi Merkezi’nde yapılan bir bilimsel araştırma, secde etmenin insanı kanserden koruduğunu ortaya çıkardı. Araştırmayla ayrıca secdenin hamile kadınlar için de oldukça yararlı olduğunu ve ceninin şekil bozukluğuna uğramasını engellediğini, bunun yanında yine birçok bedensel ve psikolojik hastalıklara iyi geldiği tespit edildi.

Strese karşı da etkili
Işın Teknolojisi Merkezi Bölümü Başkanı Biyoloji profesörü Muhammed Ziyaeddin Hamid, bu çağda insanların her yönden elektromanyetik dalgalara maruz kaldığını ve bu nedenle daha fazla ışın aldığını belirterek, vücutta biriken bu yükün mutlaka dışarı atılması gerektiğini bildirdi.

Araştırma sonucu vücutta biriken elektromanyetik yükün Allah’a secde ile dışarı boşaltıldığının belirlendiğini dile getiren Mısırlı bilim adamı, bilimsel araştırmaların insan boyunun küçüldükçe elektromanyetik dalgalara uğrama oranının daha da azaldığını gösterdiğini söyledi. İnsanın secde halindeyken elektromanyetik dalgalara daha az maruz kaldığını ve alnın yere değmesiyle vücuttaki elektromanyetik yükün dışarıya boşaltıldığını tespit ettiğini kaydeden Prof. Ziyaeddin, secde halinde olan bir insanın yedi organının yerle temas etmesinin boşaltımı hızlandırdığını ve bunun yorgunluk ve bazı hastalıklara iyi geldiğini ifade etti. Elektrik yükünün vücuttan sağlıklı bir şekilde atılması için secde anında kıbleye dönmek gerektiğini gösterdiğini bildiren Prof. Ziyaeddin, Kâbe’nin yeryüzünün merkezi olduğunu ve yeryüzünün merkezine yönelmenin vücuttaki elektrik yükünü dışarı atmak için en uygun pozisyon olduğunu söyledi
 
Geri
Üst