Gecikmiş Bir Gül Yazısı

fuzuli

Yeni Üye
Üye
Gecikmiş Bir Gül Yazısı
gül yazısı
Bir gül yazısı için mevsim geç gibi görünebilir, mayıs gerilerde kaldı, haziranlı günlerdeyiz. Ancak yine de bir gül yazısı yazmak için vakit hiçbir zaman geç değildir.

Hayat ile yazı, sanat ile gerçek, gül ile kelam arasında kaldığımızda, hiç kimse gülün varlığından, dahası gülün anlamlarına ilişkin kelimelerin de var olduğunan habersiz değildir çünkü. Çünkü kalbe konuşur gül ve herkesin kalbi vardır. Öyleyse gül herkes iledir ve herkes içindir.

Bilen biliyor gören görüyor, “Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz”, deyip bir tarafa çekilmek mümkün iken ve aramızdaki bunca eski hikayeye rağmen gülle küsü önleyen yine gülün kendisidir. Gülle küsülmez, gül reddedilmez. Yalnızlık kuşatması altında acı verirken bunca, suya dökülen tek sap gül, yine de bütün acıların son bulabileceği yegâne yerdir.

Gül sonuç değil sebeptir. Tezahür değil kaynaktır. Gurbet değil sıladır. Dağınık değil mutlaktır. Suret değil asıldır. Geçmişe ve geleceğe ertelenemez gül, hakikat-i sabitedir, o kadar ki adı kendinde saklıdır. Her defasında yenidir gül, yeni gibi değildir. Gül tükenmez ışığı ödünç değildir. Işığı tükenirse gül gül değildir.

Gecikmiş bir gül yazısı oluyor bu. Lâkin her mevsimi yağmura vakfedilmiş kendin sokaklarında güle en uygun düşen zaman da her zamandır az kuşkuyla. Yaşadığım kente yağmur yağıyor. Yağmur, gül yapraklarını yıkamaya başlayınca, yazıcı ne yapar? Söylemiştim, bir gül yazısı yazmak için vakit hiçbir zaman geç değildir.


Nazan Bekiroğlu
 
Geri
Üst