Güzele Bakmak Sevap Mı?????

smiley

Daimi Üye
Üye
Güzele Bakmak Sevap Mı?????
dini konular,
dini bilgiler,


Erkeklerin en cok söyledikleri sözlerden biri "Güzele Bakmak Sevaptir" ... Gercekten peki Güzele Bakmak Sevap Mı?????

Gelin hep birlikte ögrenelim :D:D


999-2e8.jpg



Güzele bakmak sevap mı?

Günlük hayatımızda gözler yoluyla birtakım haramlara girmemek neredeyse imkansız hale geldi. Oysa gözün yansıttıkları kirli görüntüler gönül dünyasında ciddi hasarlara neden oluyor. Bu nedenle bir bakmada batmamak için göz nimetini onu verenin rızası istikametinde kullanmak gerek.
Fahr-i Kainat’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dizinin dibinde hizmet eden sahabelerden biridir Hz. Sa’lebe (ra). Bir gün Medine sokaklarında dolaşırken gözü harama ilişir. Kendisini alamaz ve birkaç defa daha bakar. Birden vücudunu titreme alır. Utanır Kainatın Rabb’inden, Âlemlerin Efendisi’nden. İçini derin bir pişmanlık duygusu kaplar. Utancından Medine’yi terk ederek bir mağaraya kapanır. Kırk gün kırk gece inim inim inleyip tövbe eder. Peygamber Efendimiz’in emriyle geri döner ama utancından Allah Resûlü’nün yüzüne bakamaz. Efendimiz, ona “Rabb’imiz bize dünyada da, ahirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi ateşin azabından koru.” (Bakara 2-201) diye dua etmesini tavsiye eder. Hz. Sa’lebe, bu dua ile kıvranıp durur. Derken hastalanıp yatağa düşer. Şefkat Peygamberi onu evinde ziyaret eder. O sırada Cibril gelir. Sahabenin pişmanlığı Arş-ı Alâ’nın takdirini toplamıştır ki Cibril, Nebiler Serveri’ne, “Ey Muhammed! Şüphesiz ki Rabb’inin sana selamı var. Diyor ki: Eğer kulum yeryüzü dolusu günahla da bana gelmiş olsaydı, onu yeryüzü dolusu mağfiretle karşılardım.” buyurur. Cibril’in getirdiği mesajı Efendimiz’den işitir işitmez büyük bir nara atan Sa’lebe, oracıkta son nefesini verir.
Asr-ı Saadet’te kulluğun zirvelerinde dolaşan sahabe efendilerimizin asırlara örnek olan tablolarından sadece birisi Hz. Sa’lebe’nin yaşadıkları. Onun gözüne ilişen ve günlerce pişmanlık duyduğu ‘harama nazar’ günahına bugün çoğumuzun günlük hayatta maruz kaldığı bir gerçek. Zira gözümüz, çarşı, sokak, işyerinde hatta televizyon ve internet aracılığıyla evlerimizde bile kirlenebiliyor. Gözdeki kir maalesef Allah’ın günde kırk defa nazar ettiği gönülleri de kirletiyor. Ve ‘gözünün gördükleri’nden dolayı meydana gelen manevî zararı, ‘gözüyle göremeyen’ insan, hatasını tekrarlamaya devam edebiliyor.
Halbuki Cenâb-ı Hakk’ın insanoğluna lûtfettiği en önemli nimetlerden birisidir göz. Şükrü eda edilmesi gereken bu nimetin, bir emanet olduğu şuuruyla Allahu Teâlâ’nın koyduğu ölçüler içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü, “Kulak, göz, kalp bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra, 36) ayeti, insanın her türlü amelinden hesap vereceğini ve kendi uzuvlarını kullanma mevzuunda mutlak hürriyete sahip olmadığını gösteriyor. Kur’an-ı Kerim ölçüyü, “Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah, yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar...” (Nur Sûresi, 30-31) ifadeleriyle çiziyor. Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Ali’ye söylediği bir sözde bakmanın ölçüsünü belirtiyor: “Ya Ali, birinci bakış lehinedir, fakat ikincisi aleyhinedir!” Allah Resûlü, ilk bakışın herhangi bir kast söz konusu olmadığından mesuliyet getirmeyeceğini ancak ikinci defa dönüp bakmanın iradî olması sebebiyle günah hanesine yazılacağını vurguluyor.
Harama bakmak, en büyük zararı gönül dünyasına veriyor. Çünkü günaha her bakış insanın kalbine kara bir leke olarak işleniyor. Böylece dupduru bir gönülle Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etme imkânını bulmak güçleşiyor. Dahası, birer leke olarak kalbe tesir eden o günahlar tövbeyle temizlenmez ve artarak devam ederse, kara bir perde olarak gönül dünyasını tehdit eder hale geliyor. Neticede Allah’tan gelen tecellilerin önü kesiliyor ve artık himayesiz kalan kalpler şeytandan gelecek küfür oklarının hedefi oluyor. Böyle bir musibete karşı Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ümmetini “Nazar (bakış) şeytanın zehirli oklarından bir oktur!” sözleriyle ikaz ediyor. Ve Yaradan’ın şu iltifatkâr beyanını naklediyor: “Kim benim korkumdan dolayı harama bakmayı terk ederse, kalbine öyle bir iman neşvesi ve halaveti atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar!” Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de bir lokma, bir kelime ya da bir danenin kişiyi batırabileceğini ifade ederek, ciddi bir tembihte bulunuyor:
“Hem senin mahiyetine öyle manevî cihazlar ve latîfeler vermiş ki, bazıları dünyayı yutsa doymaz; bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir tek saçı kaldıramaz. Bazı latîfeler de bir saç kadar ağırlığa, yani gaflet ve dalaletten gelen küçük bir hâlete dayanamaz. Hatta bazen söner ve ölür. Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük latîfelerini onda batırma!”
Üstad, harama nazarın yanlışlığını vurgularken yaşantısıyla de bizlere örnek oluyor: “Târih-i hayatımı bilenlere malumdur. Elli beş sene evvel ben, yirmi yaşlarında iken, Bitlis’te merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyla ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı; üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hatta bir âlim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes ve ben de bu hâle hayret ederdik. Bana sordular: ‘Neden bakmıyorsun?’ Dedim: ‘İlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktırmıyor.’
KADIN-ERKEK ARASINDA SORUMLULUK FARKI YOK
Dinimize göre bakılması helâl olmayan erkek ve kadınlar ile fitneye düşürmesinden korkulan her şeye karşı gözü kapamak vacip. Hem Kur’an hem de hadisler yoluyla yasaklanan harama bakmanın küçük görülmesi ise büyük bir tehlike. Oysa bu günahın en büyük sıkıntılarından biri zinaya götüren ilk adım olması. İslâm fıkhında fenalık ve günahlara götüren yolları tıkama, harama sebep olabilecek fiillerden kaçınma anlamına gelen ‘Sedd-i zerâî’ kavramı bulunuyor. Yani zina büyük bir günah olduğu gibi harama bakmak da bu günaha götüren bir sebep olduğu için o da dinen yasak. Bunun içindir ki, Yüce Beyan, “Zina etmeyin”, emrini ifade ederken “Zinaya yaklaşmayın” şeklinde seslenerek, günaha götürebilecek atmosfere karşı müminleri uyarıyor.
‘Gözümü Haramdan Nasıl Korurum?’ kitabının yazarı ilahiyatçı yazar Yusuf Güven, harama bakma mevzuunu bir tiryakilik olarak görüyor. Zira, ilk olarak masum görülen bakmalardaki yüz kızarıklıkları bir perdenin yırtılmasına, ardından normal hale gelmesine yol açabiliyor. Bu günahı işlemeyi alışkanlık haline getiren kişi, bağımlı hale de gelebiliyor. Günümüzde kendisini bu halden alamayan, uygunsuz görüntüler izlemesi sebebiyle yuvaları dağılan insanlar bu duruma bir örnek. Güven, bu konuda en çok gençleri uyarıyor: “İçim temiz fetvasıyla başlayan, ‘arkadaşız’ masalıyla devam eden, ‘bu zamanda böyle’ cümlesiyle normalleşen kaygan zemine hiç girilmemeli. Kadının namusunu koruması bir yükümlülük olduğu gibi hiç şüphesiz erkeğin iffetini muhafazası da bir vecibedir. Ve aralarında sorumluluk farkı yoktur.”
Gözlerin haramlara takıldığı yerlerin başında sokaklar geliyor. Fethullah Gülen Hocaefendi ‘İnancın Gölgesinde’ eserinde sokağa çıkarken dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralıyor: Çarşı ve pazara gereksiz yere çıkmamak, günahlara karşı müteyakkız ve mücehhez olmak, dışarıya çıkmadan önce manevî hazırlık yapmak, iyi arkadaşlarla birlikte sokaklara çıkmak, eğer gayrete rağmen gözünüze kir bulaşmışsa hemen istiğfarla temizlemek.
Televizyon, internet, gazete ve dergiler aracılığıyla evlerimizde de uygunsuz görüntülerle karşılaşabiliyoruz. Bu sebeple hanelerimiz göz zinası açısından sokaktan daha tehlikeli bir hal alabiliyor. Bunu önlemek için özellikle televizyon ve internet kullanımına dikkat etmek gerekiyor. Özellikle çocukların sakıncalı ve zararlı içeriklerden korunması için ebeveynlerin büyük hassasiyet göstermesi şart. Zira onların küçük yaşlarda izleyecekleri uygunsuz görüntüler, ruh dünyalarında ciddi hasarlara yol açabilir. Ayrıca eşlerin bu konuda birbirlerine hayırhahlık yapması ve izlenecek programların özenle seçilmesi de büyük önem taşıyor.
Bütün günahlar önce hayalde belirir, daha sonra niyete dönüşür, ardından karara taşınır, en son ise pratiğe geçirilir. Öyleyse samimi bir kul olarak hayali bulandıracak her düşünceyi bir yılan, zihinde günah sahneleri oluşturacak her sureti bir akrep bilip bu sinsi düşmanların ağına düşmemeye gayret göstermek gerekiyor.

Alinti Yeni Bahar dergisi
 
Geri
Üst