Hadi rekor kıralım

[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]SEVİYORUM SENİ [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Seviyorum seni [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]ekmeği tuza banıp yer gibi [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Geceleyin ateşler içinde uyanarak [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Ağır posta paketini [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]neyin nesi belirsiz [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Seviyorum seni [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]denizi ilk defa uçakla geçer gibi [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]içimde kımıldayan birşeyler gibi [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Seviyorum seni [/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Yaşıyoruz çok şükür der gibi.[/FONT]



In_Love_by_wildfotoguy.jpg
 
Bir zamanlar, iki ayrı ülke amansız bir rekabete tutuşur !..İki ülkeden birinin halkı, karşı tarafa kendi ülkelerinin zenginliğini, kesin bir şekilde göstermek ister..! Kolay, ama etkileyici bir şey yapılmalı düşüncesiyle, şehrin ortasına içi süt dolu büyük bir havuz yapılmasına karar verilir. Gece, herkesin bir kova... süt getirip, havuza dökülmesi düşünülür, herkese bu fikir cazip gelir..Kararlaştırılan gece, ahali götürdüklerini havuza boşaltırlar. Ne var ki, sabah olduğunda, ortada içi süt ile değil, dupduru su ile dolmuş bir havuzla karşılaşırlar !..Çünkü herkesin, aynı şekilde düşünmüş olması ortaya çıkar ; Bu kadar insan içinde yalnız ben, süt yerine bir kova su döksem ne fark eder ki, kim fark edebilir bunu..! Bilge bu olayı kitabına aldığı sayfaya kendi notunu da düşer ; Hayatın içinde fark etmez, fark edilmez denilen hiçbir şey yoktur !..Fark oluşturanlardan olmanız dileğiyle...*
 
' Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu' nun zamanında geçer ; Lao Tzu bu öyküyü çok sever ve sık sık anlatırmış...'
* Köyün birinde bir yaşlı adam varmış, çok fakir ama kral bile onu kıskanırmış !..Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki ; Kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satma...ya yanaşmamış. Bu at, bir at değil benim için, bir dost..İnsan dostunu satarmı dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok..! Köylü ihtiyarın başına toplanmış ; Seni ihtiyar bunak !..Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi..! Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın demişler..İhtiyar, karar vermek için acele etmeyin demiş, sadece at kayıp deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar, atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz, çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez..Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler ama aradan onbeş gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş ; Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki oniki vahşi atı peşine takıp getirmiş..Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler. Babalık demişler sen haklı çıktın, atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için ; Şimdi bir at sürün var..Karar vermek için gene acele ediyorsunuz demiş ihtiyar, sadece atın geri döndüğünü söyleyin, bilinen gerçek sadece bu ; Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz ?..Bu daha başlangıç, birinci cümlenin, birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz..? Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama içlerinden ; Bu herif sahiden gerzek diye geçirmişler !..Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış..! Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış !..Haberi alan köylüler gene gelmişler ihtiyara. Bir kez daha haklı çıktın demişler ; Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak !..Oysa sana bakacak başkası da yok..! Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın demişler !..İhtiyar, siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz diye cevap vermiş ; O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu ; Ötesi sizin verdiğiniz karar ama acaba ne kadar doğru..Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez..! Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çagırmış ; Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar, köyü matem sarmış çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş !..Köylüler, gene ihtiyara gelmişler, gene haklı olduğun kanıtlandı demişler ; Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında, oysa bizimkiler belki bir daha köye dönemeyecekler..! Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..Siz erken karar vermeye devam edin demiş, ihtiyar ; Oysa ne olacağını kimseler bilemez, bilinen bir tek gerçek var benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor !..Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında ; Acele karar vermeyin o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz..! Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının !..Karar aklın durması halidir, akıl insanı daima karara zorlar ve gezi asla sona ermez..! Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır..Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz...*
 
Çocuk değilim artık; büyüdüm. Biraz yorgun, biraz kırgınım yine de. Yeter artık! Giden yolunu, kalan yerini bilsin sadece.
 
Geri
Üst