Tarihi
Değişik Ulusların ve kültürlerin merkezi olmuş olan Hatay'ın öyküsü, cilalı taş çağlarından başlar.
Dağları ve Amik Ovasının başlıca zenginlik kaynağı olması nedeniyle, komşularının tutkularını kamçılıyarak zaman zaman, saldırılara uğrayan Hatay'ın, en eski yerlileri "Prototigris"lerdir. Bütün insanlığın ilk uygarlık tohumlarını atan bu ulus, üçüncü binin ilk yarısında Akatlı, Sargon ve torunu Naramsın'ın yönetimi altına girdi. Akatlar’dan sonra, ikinci binden az önce, Subar (Hiri) lar göç ettiler. Bu Devletler din ve budun biriliğiyle birleşmiş siyasal topluluklardır. Bunlardan biride merkezi Halep'te bulunana Yamhat Krallığıdır.
M.Ö. XVII. yy'ın sonuna doğru beliren siyasi olayların en önemlisi: İsos (İskenderun) Körfezi yönüne akın eden Etilerin, Huri olan Halep ve Kargamış krallarını yönetimi altına almalarıdır. Bu ara Mısır’daki Hiksos egemenliği de son buldu. Mısırlılar M.Ö. XVI. yy’da önce Filistin’e sonra Suriye, Asi nehri vadisine, en son Fırat kıyılarına dek yaptıkları akınlarla, Mitanmi (Huri) lerin güçlerini kırdılar.
Oysa Mısır Kralı (Totmosis III.) ün ölümüyle, Halep ve buna bağlı devletler baş kaldırdılar. Mısırlılar bu ayaklanmayı önleyemediklerinden, Suriye’den çekilmek zorunda kaldılar. Mitanmiler bu üstünlüğe dayanarak, Fırat sınırından, Asi Vadisine dek, bütün devletlerle birlikte, İndu-Aryan ailesinden Savşatar’ı başlarına geçirdiler. Ancak, uzun sürmedi, yeniden Etiler ve Mısırlıların egemenliğine girdiler.
M.Ö. 1314’te Halep ve Mukisliler, Etilerle birleşerek Mısırlıları yendiler. Böylece 140 yıl süren eti egemenliği, batıdan gelen denizci ulusun baskınıyla son buldu (M.Ö. 1190’da). Eti İmparatorluğunun düşüşünden sonra, güneyde kurulan Eti Prensliklerinden, Hatay yöresindekiler birleşerek, Hatina adını alıp Kanula’yı (Çatal-Höyük) kendilerine merkez seçtiler. M.Ö. 841’e dek bağımsızlıklarını sürdürdüler. Sonra Asuri egemenliğine girdiler. Asurlardan sonra da, Yeni Babil’in bir il beyliği ve M.Ö. 538’de Pers Kralı Dara, Büyük İskender’le İsos’ta yaptığı savaşta yenilerek Fırat’a dek çekildi. Fırat boylarında ikinci bir savaşta yine yenildi ve İskender’in egemenliği altına girdi.
İskenderi’in ölümünden sonra bölge generallerince yöneltilmeye başladı. Generallerden Antigan ile Babil Satrabı Seleucos arasında, İsos’ta ortaya çıkan savaşta, Seleucos üstün geldi ve bir zafer alayı ile Antakya üzerinden, Samandağı’na (şimdi ki Kapısuyu – Mağaracık) giderek (Seleucos) kentini kurdu. Daha sonra hükümet merkezi olarak seçilecek bölge için, Grek sömürgeleri arasında anlaşmazlık çıktı. Bunlardan bir kısmı Antakya yöresinde olması umulan (Antigonya)’yı bazılarıda bugünkü Antakya’nın bulunduğu yeri istiyorlardı. Sonunda, Silifius (Habib-Nacar) Dağı eteklerinde, kentin kurulması karalaştırıldı. M.Ö. 300’de kent kurularak, Seleucos’un babasının adına mal edilip ANTİOCH adı verildi.
Tarihte önemli bir yer tutan Antakya kenti, ilk kralı Seleucos 1. Nicator (M.Ö. 281) dan başlayarak, Roma İmparatorluğuna katılma tarihi olan M.Ö. 64 yılına dek, komşu devletlerden İran, Mısır ve Romalıların kötü propagandaları yüzünden, iç savaşta kurtulamadı. Büyük Antioch III. Zamanında yurt huzura kavuştu. Ancak, Romalılarla yapılan savaştaki yenilgisi üzerine, yurt parçalandı, iki oğlu arasında taht için acıklı durumlar ortaya çıktı. Bu olay sürüp giderken, M.Ö. 148’de bir yer sarsıntısıyla Antakya yıkıldı. Babasının yerine, Antioch IV. Epiphane, kenti yeniden kurdu. M.Ö. 148 ve 138’de ikinci kez kral olan Demetrius II. Nicator, rakipleri ile durmadan uğraştı. Sonunda Part’ların araya girmeleriyle yönetimi son buldu. Yerine Leğit’lerin yardımıyla, Antiochus VII. Evegete geçti. Antioch VII ile evlenen Cleopatra Thea Hanedan arasındaki olaylara katıldı. Bu taht kavgası sonunda Demetrius II. Nicator yeniden tahta geçerek, karısıyla Antiochus’u yurttan uzaklaştırdı. Bir yönden de Ptoleme Evergete’den yardım istedi. O da Zebina’yı gönderdi. Sonunda Demetrius öldü Zebina’da yenilgiye uğratıldı. Bunun üzerine Cleopatra Thea’nın oğlu ve Tryphon’un kocası olan Antiochus VIII. Grypus M.Ö. 125’te tahta geçirildi.
Seleucides Hanedanlığın zamanında Trypon Defnede Diana heykelinin ayakları ucunda Cleopatra Thea’yu boğarak öldürttü. Bu çirkin karışıklıklar sonunda, Antakya kapıları M.Ö. 83’te Ermeni Kralı Tigrane’a açıldı. O da karıklığı önleyemedi, Romalılar Seleucides Hanedanının son kralı olan Antiochus XIII. Asiaticus (M.Ö. 69) tahta geçirildi. En sonunda M.Ö. 64’te bütün yurdu Pompei, Roma’nın bir eyaleti olarak imparatorluğa kattı.
Roma Zamanı
Pompei, imparatorluğunun korumasında, bir kral adayı niteliğiyle, bölgesini tek başına yönetiyordu. Topluma iyi görünmek için bazı ayrıcalıklar da veriyordu. Sonunda M.Ö. 48’de diktatörlüğünü duyurdu. Ancak gün geçtikçe etkinliği azalmaya başladı. Bu sıralarda halk tarafından çağrılan Sezar önce verilen ayrıcalıkları tanıdı. Ancak iç kaledeki duvarların yapılması, Acrabol Anphtheatre, mehkeme, kaplıcalar ve su yolları yapılması gibi önermelerde bulundu. M.Ö. 42’de zorbalar arasında çarpışmalar boy gösterdi ve M.Ö. 39’da bastırıldı. M.Ö. 38’de Antakya’ya gelen Mare-Antoinemermer döşemeli galeriler yaptırdı. Antoine toplumun ideali idol’u idi. Ancak Octav doğuda elde ettiği zaferin ardından, Antakya’yı ziyaretinde toplum için yeni bir yol açıldı.Octav’ın onuruna gösterişli bir karşılama yapıldı.
Octav’dan sonra Tiberius, kentin dört yanını surlarla kuşattıve çeşitli som mermerden sütunlar üzerine, tunçtan heykeller diktirdi. Ortaya çıkan bir yangın sonunda bir çok eser yıkıldı.M.S. 28 ve 29. yıllarda Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında kavgalar başladı. Hıristiyanlığın doğuşu Yahudi taassubunun en koyu zamanına rastlar. Kudüs Kilisesi gün geçtikçe önemini yitirirken Antakya’da Hıristiyanlık olanca çabukluğu ile gelişiyor ve Hıristiyanlar arasında beliren, öbeklerin taassubu iyice arttığından, ortaya çıkan çatışmaların önüne güçlükle geçiliyordu.
İmparator Neron’un ölümü üzerine halk ve Leginolar, Vespasien’i imparator seçtiler. M.S. 71’de çıkan yangın, afet durumunu almış bazelikalar ve birçok evler yanmıştır. Bu yangına yol açanların Yahudiler olduğu kanısıyla katliam başlamış, bu yüzden çıkan kanlı çatışmalar Yahudilerin başarılarıyla sonuçlanmıştır.
Bu zafer üzerine Yahudilerce bayram yapılmış ve Antakya’nın batı kapısı üzerine kanatlı melekler ve köprü kapısı üzerine de dört boğa ile çekilen Ay’ı simgeleyen bir grup dikilmiştir. M.S. 79’da bir yer sarsıntısı ve vebanın ortaya çıkışıyla, putperestlerin yalancı Apollon’u bu gibi yıkımların önüne geçmek için birtakım gülünç törenlerle oyalanmıştır.
M.S. 81’den 96’ya dek imparator Trajan Antakya’da kalmış ve Hıristiyanları sıkıştırmış baskıya almıştır..
Bunun yanında, sık sık süre gelen yer sarsıntılarından, 94 yılındaki kırk gün sürmüş ve 115 deli ise binlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bunun üzerine Trajan yeniden evler, hamamlar, su kemerleri ve defnede Diana Tapınağı yaptırılmıştır. Naides Tapınağına bağlanmıştır. 133’te ortaya çıkan yangın yüzünden kent yıkılmıştır. İmparator Antonius Pius (138-161) kenti yeniden yaptırdı. Bundan sonra imparator olan Marc-Aurel yurt içinde ortaya çıkan karışıklığı bastırmış ve 115’te yıkıntılaşan hamamları yeniden yaptırmıştır.
Marc-Aurel’den sonra yerine oğlu Commode geçti M.S. 192’de ortaya çıkan bir ayaklanma yüzünden Commode yerinden alınarak Pertinax geçtiyse de ancak üç aya dek imparatorluk yapabilmiştir. Ayaklananlardan birinin öldürülmesi üzerine, Passenius Tigere yerine geçmiş ve 194’te Trjan’dan sonra imparator olan Hadlien (129-131) Tiberius zamanında bşlanan defne su yolu Hadrien zamanında bitmiştir. Yine bu imparator Naiades adına bir su deposu yapılmaya başlanmış ve imparator Antonius Pius zamanında bitmiştir. Böylece kademeli su yolları beş girişe açılan lağım döşemi ile Septime Severe yönetimi eline almıştır.
Bu tarihten sonra eyalet ikiye ayrılara, Cool’e Syria (Deniz-Antakya-Fırat) diğerine Phonicia Syria (Lazkiye-Apama-Pamir) denmiştir. İmparatorun ölümünden sonra Caracalla yönetimi eline alarak idare merkezini Antakya’ya taşımıştır. 220 yılında bir yer sarsıntısı 40 gün sürmüş ve önemli zarara yol açmıştır.
Elegabal’dan sonra idare Alexandre Sever’e (222-235) geçmiştir. Zamanında defne halk hamamları yapılmıştır. Bir yandan Legionlar arasındaki anlaşmazlığı çözmek için uğraşmıştır. 235-238 yılları arasında Julie Mamea yurdu yönetmiştir. Bundan sonra Gordien Pius (238-243) yönetimi zamanında Part korkusu baş göstermişse de aniden önlenmiştir.
Gordien’den sonra Philippe Pere (244-251) imparator olmuş. Bunun bağlı olduğu dine Metropolet Babilas karşıydı. 251’de ölümü üzerine, oğulları Philippe Jeun, Otocile, Trajan Dece yönetimi ellerine almışlardır. Bu üç kardeşten sonra Hereniu, Hostilien (249-251) ve daha sonra Trebonien Galle (251-254) en son da Volusien (253-263) imparator oldu. 258’de Partlar Antakya’yı yağmaladılar, yaktılar. Artarda gelen yıkımlardan halk kendini yitirmiş durumdaydı. İmparator Voluseien kentin yıkılan yerlerini onarmıştır. 260 yılında yeniden Part tehlikesi atlatılmışsa da Palmir Kraliçesi Zennibie (Zeynep)yurdu ele geçirmiş ve yönetimi dinsel komutaya bırakmıştır.270’te imparator olan Auri’den gasıp Zennubie’nin güneş tapınağını dağıttı.ve papazlarını Antakya’dan kovdu. Kendisini de yakalayarak bir hecin devesine bindirip, halka teşhir etme suretiyle küçülttü. 275-285 yıllarında imparatorlar süresiz karışıklıklar, veba, kıtlık, para bunalımı, yer sarsıntıları ve savaş kaçakları ile uğraştılar. Sonunda Deioceleteien (285-305) yurdun güvenliğini yeniden sağladı. Seleucide’lere ait adadaki Hallien’ce onarımına başlanan saraylar tamamlandı ve önüne bir Tetrapile (Dörtayak) dikildi. Bu Tetrapil’in üzerinde 4 fil ile çekilen bir savaş arabasıyla bir tanrı bulunuyordu.
318’de Antakya Kiliselerini Metropolit Vitalies onartmıştır. 323 de İmparatot büyük Constantine Antakya Kilisesinin tini lideri olmuştur. 338 de Constance, Legion’ları düzene sokmuş ve yurt içinde onarım işlerine başlamıştır. Kısaca Samandağ ilçesinde Mağaracık’ta denize bakan kapıyı genişletmiş ve tüm Suriye için antroplar yaptırmıştır.
340 ve 341’de ortaya çıkan yer sarsıntısından yıkılan yerler yeniden yapılmıştır. 353’te Legion’ların çıkan kıtlık yüzünden mağazaları talan etmeye başlamaları üzerine Constance Galle sertçe davranarakkargaşanın önüne geçmiştir. Roma’ya giderkende yolda öldürülmüştür. 362’de Paganizm taraftarı olan Jullien’nin öğretisini yaymak ve genelleştirmek için Antakya’yı seçmesi, Hıristiyan Kiliselerine etkili olmaya başlaması üzerine, karışıklıklar çıkmasına etken olmuştur. 364’te Jullien’nin ölümü Hıristiyan çevresinde sevinçle karşılanmıştır. 380’de İmparator Theodose I. Katolik patrik önüne geçmiştir. 394 ve 396’daki yersarsıntıları kenti yeniden yıkıntıya uğratmıştır. 397’de Antakya Tinsel lideri St.Jean Cryastom İstanbul Patrikliğine seçilmiştir.
Yurt 379’dan 397’ye dek sürmekte olan kıtlık ve vergilerin aşırılığı yüzünden ekonomik bunalım geçirmiştir. Sonunda dört yüzyıl süren Roma yönetimi yerini Bizans İmparatorluğuna bıraktı.
Bizans Zamanı
Yeniden kurulan Doğu Roma İmparatorluğu’nun çözüm yolları, yönetimleri açıkça Asiatik karakterde ve mutlak bir yönetim çizgisinde gelişmekte, tinsel inançları da Roma’dan tümüyle ayrı idi. 408’de İmparator Theodose II, çökmüş olan tinsel kurumları onararak yeniden bir bazilik yaptırdı.458’de ortaya çıkan yer sarsıntısından çöken yerler yeniden onarılmıştır. Böylece, doğal afetler için tapınaklarda dualara başlanmıştır. Büyük Leon (457-474) St. Simeon kilisesini yaptırdı.
469’da Leon’un damadı Zenon Doğu Varisi olarak Antakya’da bulunuyordu. Leon’un ölümünden sonra tahta geçti. Suriyeli Leonis yetmiş kişilik bir ordu ile Zenon’un üzerine yürüyerek yendi ve başını kesti. 484’deki yer sarsıntında da kale ve duvarlar yıkıldı. 468’de Doğulular arasında çıkan çatışmalar Yahudilerin kırımıyla son buldu. 494’de yeniden etkili olan bir yer sarsıntısı olmuştur. Bütün bu felaketlerde birlikte yurt durgunluğa kavuşmuş, yönetim yolunu değiştirmiş, tinsel anlaşmazlıklar son bulmuştur.
Ancak, 525’de ortaya çıkan yer sarsıntısı ve bundan doğan yangınlar, Antakya’yı yer yer yıkıntıya uğratmış ve 526-528 yıllarındaki yer sarsıntısı da bir yıkım olmuştur. Binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Bunun üzerine Justinen tümden çöken Antakya’yı yeniden onarmıştır. Öbür yönden de Part2ların gözdağısı da durmuyordu.
Müslümanlar Zamanı
638’de yurt Arapların eline geçmiştir. Emevi ve Abbasi halifelerince yönetilirken Şato Türklerinden Ahmet Tolon 878’de yurdun yönetimini eline aldı. 904’te Toloniler düşkünlük göstermeye başladığından yönetim Abbasi Halifelerinin eline geçmiştir ve 965’te yeniden Bizans imparatorluğu Nicephorus II Phocas yönetime geçti. 968’de Nicepholus Phocas yerine Antakya Dükü olarak Michel Burtres’i bırakarak İstanbul’a gitti. 1085 tarihine dek Antakya değişik düklerle yönetilmiştir. 1085’te İmparator Alexius I. Comneus Konya Selçukilerinden Melik Şah’ın yakınlarından Süleyman Bin Kutulmuş’la yaptığı savaşta yenilmiş olduğundan Anadolu ile ilgisi kesilmiştir. Antakya Valisi olan Filaret bağımsızlığını bildirmiştir. Sonunda Filaret’in oğlu Antakya’yı Süleyman’a bıraktı.
Halep ve Musul’u elde eden Şeref’ül Devle’ye verilen vergileri Süleyman tanımadığından, iki taraf arasında meydana çıkan savaşta Süleyman yenilerek kendini öldürdü. Bunun üzerine Anadolu’da karışıklıklar ortaya çıktı. Bu karışıklıklardan yararlanan Alexius Comneus, İznik’e yürüyerek orasını aldı.
Melik Şah’ın ölümünden sonra, İsfahan’da tutuklu bulunan Süleyman’ın oğullarına özgürlük verdi.Bunlarda büyük şehzade olan Kılıç Arslan sultanlığını bildirdi. 1097’de Haçlılarla yaptığı savaşta tutuklanarak İstanbul’a getirildi. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra babasının adını alan oğlu yönetime geçti ve haçlılarla savaşı sürdürdü.
Halep Selçukilerinden Alparslan’ın ölümü üzerine, Suriye’deki Emirler bağımsızlıklarını bildirdiler. Bunların arasında Antakya Emiri Yağ-ı Siyan da vardı. 1097’de Kudüs’ü ele geçirmek üzere, İznik’ten çıkan Haçlılar, Artah (Eski Reyhanlı) önlerine dek geldiler. Müstahkem olan bu yerin halkından Ermeniler kapıları açarak elde edilmesine yardım ettiler. Böylece Haçlılar Demirköprü yönünde ilerleyerek, adı geçen köprüyü de aldıktan sonra, Antakya yakınlarında orduyu yerleştirdiler. Böylece Haçlılar Antakya’ya aralıklı saldırılarda bulundularsa da alamadılar. Sonra Prens Bocmond Yağ-ı Siyan’ın komutanlıklarından biri ile gizlice ilgi kurdu. Ancak ileri sürülen koşullarda, Prens kararsızlık geçirmekte iken, komutanlardan Karboğa’nın 200.000 kişilik ordusu ile Antakya’nın yardımına geldiğini Bocmond duyar duymaz çabucak kabul etti. Böylece hain komutanın kaleden verdiği parola ile, haçlılar kaleye yaklaşarak aralarında kararlaştırılan burç kapılarında içeriye girdiler ve bir ermeni komutan tarafından başı kesilerek Haçlı komutanına götürüldü. Antakya kuşatması böylece 9 ay sürmüştür. Bundan sonra aralıklı olarak Antakya’yı almaya gelen müslüman ordularının yaptıkları savaşlar başarısızlıkla sonuçlandı. Bu arada Karboğa Suriye Atabeylerinden İmarettin-i Zengi ve oğullarından Nurettin, oğlu Salih İsmail gelenler arasındadır. Sonunda yurt Türk Memluklerinin eline geçmiş, böylece biraz Memluklerin biraz da Frankların elinde uzun süre kalmıştır. 1260’ta Moğol Hükümdarı Hülagu’nun oğlu, Başmut Halep üzerine yürüyerek Selahaddin’in oğlu Turan Şah’ı yenerek yönetimi eline almıştır. 1264’te Moğolların çekilmesiyle yönetim Müslümanlara geçti. Yalnız kıyılar Frankların elindeydi.
1267’de Moğollarla birleşen Franklar, Baybars (Melik-ül Zahir) ile yaptıkları savaşta yenilmeleri üzerine Antakya ve yöresindeki şatolar tümüyle Türk Memlüklerinin eline geçti Baybars Antakya’da bir kilise yerine bir cami yaptırdı (Habib Nacar).
Türk Memlüklerinin eline geçmiş ve 14.yy’da Timurlenk yönetiminde de bir süre kaldıktan sonra Timurlenk’in Semerkand’a gitmesiyle yönetim yeniden Çerkez Memlüklerinin eline, en son 1516’da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir