Kadın Haberleri 2006

Cevap: Kadın Haberleri 2006

Erata ‘kadına şiddete hayır’ eğitimi verilecek

Töre cinayetlerinin sona erdirilmesi için askerlere ‘kadına şiddete hayır’ eğitimi verilecek. TBMM Töre Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu çalışmalarını sürdürüyor. Komisyona bilgi veren kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Genelkurmay Başkanlığı ile görüşmelerinin sürdüğünü, askerlerin şiddet konusunda eğitileceğini söyledi. Çubukçu, Karadeniz gibi beklenmeyen bölgelerde bile töre cinayeti işlendiğini, bunların töreyle ilişkilendirilmesinin kabul edilemeyeceğini belirtti. Önümüzdeki günlerde Genelkurmay Başkanlığı ile ortak bir çalışma başlatacaklarını açıklayan Bakan Çubukçu, askerlik görevini yapmakta olan er ve erbaşlara, kadına karşı uygulanan şiddet ve çocukların istismarı gibi konularda eğitim vereceklerini söyledi. Fatih Atik, Ankara
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

‘İnsan haklarının beşiği’ Fransa’da her yıl 90, kadın koca dayağından ölüyor

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), insan haklarının beşiği olarak zikredilen Fransa’da koca dayağından dolayı, her dört günde bir kadının hayatını kaybettiğini ortaya çıkardı. Fransa’daki kadın haklarına ilişkin bir rapor yayınlayan örgüt, durumu “insan hakları alanındaki en büyük skandallardan birisi” olarak niteledi. Fransa’da şok etkisi yapan raporda, ülkede her on kadından birinin de aile içi şiddete maruz kaldığı belirtildi. 2003 yılında Fransa’yı mercek altına alan Amnesty International, Fransız yetkililerin ‘aile içi özel bir olay olarak görülen’ şiddete karşı ilgisizliğini eleştirdi. Rapor, aile içi şiddet konusunda ‘adaletin çekimser davrandığını, gerekli önlemlerin alınmadığının yanı sıra doktor, hakim ve polislerin yeterli olmadığını’ ortaya koydu. Kadına yönelik şiddeti önlemenin ‘devletin sorumluluğu’ altında olduğunu bildiren örgüt, “ekonomik, sosyal ve kültürel ayrımcılıkla beslenen” toplumu kınıyor. Raporu hazırlayan Prune de Montvalon, konuya
ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu şiddet, devlet tarafından dikkate alınmadığı ve toplumun tamamı tarafından önemli bir mesele olarak görülmediği müddetçe bitmez. Ancak bu şekilde, insan haklarının anavatanı olduğunu iddia eden Fransa, kadın haklarının da anavatanı olur.” diye konuştu. Örgütün Fransa sorumlusu Geneviève Sevrin ise kadına sadece kadın olduğundan dolayı şiddet uygulandığına dikkat çekerek ülkede kadınlara yönelik ayrımcılığı eleştirdi. Örgüt, şubat ayı başında da uluslararası hukukun, devletleri suçluları cezalandırmak ve şiddeti engellemek için önlemler almak ve kurbanların kendine gelmelerini garanti etmekle yükümlü kıldığını hatırlatarak, Başbakan Dominique de Villepin’in bu konuda “iddialı bir siyaset” gütmelerini istemişti. Aile içi şiddete maruz kalan kadınların dünyasını ‘cehenneme’ benzeten raporda, bu kadınların sessizliklerini bozarak kocalarına karşı gelmeleri durumunda ise ekonomik misillemelerin mağduru oldukları belirtiliyor. “Bir Erkek ve Bir Kadın”
filminin ünlü Fransız aktörü Jean-Louis Trintignant’ın sinema oyuncusu kızı Marie Trintignant, iki yıl önce rock yıldızı sevgilisinden yediği feci dayak sonucu hayatını kaybetmişti. Geçtiğimiz yıl düzenlenen 24. İstanbul Film Festivali’nin açılış konuğu olarak Türkiye’ye davet edilen ünlü Fransız oyuncu Emmanuelle Beart, “Kadın döven ülkeye gitmem.” diyerek festivale katılmayı reddetmişti. 6 Mart Kadınlar Günü nedeniyle İstanbul’da yapılan yürüyüşlerde polisin kadınlara şiddet uygulamasını gerekçe gösteren Fransız yıldız, İstanbul Film Festivali yönetimini arayarak, ‘kadınlara şiddet uygulayan bir ülkenin festivaline konuk olmak istemediğini’ bildirmişti. Festivale, Beart’ın yerine İtalyan yıldız Sophia Loren açılış konuğu olarak katılmıştı. Fuhuş ve hapishane uyarısı Fransa’da kadın hakları konusunda ilk kez rapor hazırlayan örgüt, şiddetin dışında kadınların, hayat kadını ticaretinin kurbanı olmasını da kınıyor. Balkanlar, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika’dan getirilen kadınların
hayat kadını olarak pazarlandığına dikkat çeken Amnesty International, insan ticareti ile mücadele için genel bir strateji ortaya konulmasını talep ederek Fransa’yı Avrupa İnsan Ticareti ile Mücadele Konvansiyonu’nu onaylamaya çağırıyor. Bu şekilde fuhşa zorlanan kadın sayısının 14 bin civarında olduğunu belirten örgüt, bu kadınların özgürlüklerinin tehditle ellerinden alındığına ve şiddete maruz kaldıklarına dikkat çekiyor. Fransa, geçtiğimiz yıl da hapishanelerindeki kötü şartlardan dolayı eleştirilere maruz kalmıştı. Fransız hapishanelerinde incelemelerde bulunarak bir rapor hazırlayan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yüksek Komiseri Alvaro Gil-Robles, “korkunç” tablolarla karşılaştığını bildirerek, “Ben hayatımda daha kötüsünü görmedim.” demişti.

Ali İhsan Aydın
Paris

DIŞ HABERLER 10.02.2006 CUMA Zaman
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Hürriyet 04.04.2006


4 Nisan 2006
Şiddet mağduru kadın için 24 saat nöbet

Esra ÖRGEN, (DHA)

Adana Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat
Şefika Ekizoğlu, şiddet gören kadınlar için gece
nöbeti de tutarak 24 saat görev başında olduklarını
söyledi. Evliliğinde mağdur olan kadınlara haklarını
öğretmek ve haklarını aramak için çalışmalar
yaptıklarını belirten Şefika Ekizoğlu, şiddet mağduru
kadının, kendilerine sığınması halinde, güvenliğinin
sağlandığını ve hukuki anlamda hakkını aramak için
harekete geçtiklerini söyledi.

Şiddet sonrası sokağa atılan ve eşinden boşanmak
isteyen kadının, koşullarının uygun olması halinde tüm
masraflarının karşılanarak İstanbul Mor Çatı
Sığınmaevi’ne gönderdiklerini belirten Ekizoğlu, şöyle
dedi:

"Şiddetten kaçan kadınların birçoğu cüzdanını dahi
alamadan, kendini zor kurtarıp evinden kaçıyor. Sonra
gelip bize sığındıklarında nerede kalacakları
konusunda ne yapacağımızı bilemiyoruz. Büyük bir kent
bu konuda yetersiz kalmamalı. Kadın Kuruluşları
Birliği’ne bağlı dernekler var. Bunlar, Adana’daki
birçok kadına ulaşıyor. Özellikle Doğu illerinden
gelen kadınların bulundukları bölgelere giderek,
başlarına bir şey gelmesi halinde başvurabilecekleri
noktaları anlatıyor. Bu kadınlar da mağdur oldukları
zaman gidecekleri yeri öğrenmiş oluyorlar. 24 saat
kadınlarımız için mesai yapıyoruz."
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Milliyet 20.04.2006

Tepkiler sonuç verdi

"Bir tokada dahi soruşturma açılıyor" gerekçesiyle
aile içi şiddette soruşturmayı şikâyete bağlayan
düzenleme yeniden ele alınıyor

BÜLENT SARIOĞLU Ankara


Aile içi şiddetin takibini, "bir tokada dahi
soruşturma açılıyor" gerekçesiyle şikâyete bağlayan
düzenlemenin hâkim ve savcıların talebi doğrultusunda
yapıldığını savunan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Dayak
atan da ben değilim, yiyen de. Benim bir ısrarım yok"
dedi.
Kadın örgütleriyle kadın milletvekillerinin tepkisine
yol açan tasarı, üzerinde daha ayrıntılı çalışılması
amacıyla dün TBMM Adalet Komisyonu'ndan alt komisyona
havale edildi. Çiçek, Milliyet'e şu değerlendirmelerde
bulundu:
"Bir düzenleme tasarı olarak geldiyse, orada ısrar
yoktur. Burada bir kez daha tartışılacak. Bu bizim
bakanlığımızın talebi de değil. Biz bu dönem hiçbir
zaman olmadığı kadar hâkimlerle, savcılarla temas
halinde çalışıyoruz. Bazen burada yaptığımız şey
araziye uymuyor. Bu işin tatbikatçılarından, belirli
bölgelerde sıkıntılar olduğu, çok tirajik olaylarla
karşılaşıldığı gibi şikâyetler gelince tasarıya bu
hüküm eklendi. Komisyonda yeniden değerlendirilir."
Adalet Komisyonu'nda kadın üyenin bulunmaması da
dikkat çekti.

Nazi kampı gibi

Tasarıyla ilgili bazı görüşler şöyle:

Gaye Erbatur (CHP Adana): Engellemek için her türlü
direnişimizi yapacağız. Komisyonumuz 4.5 ay çalıştı ve
şunu tespit ettik: Aile içinde şiddet gören kadınların
davranışı, Nazi kamplarında sistematik işkence gören
Yahudilerin davranışlarıyla aynı. Bakanla
görüştüğümde, "Aile içi şiddeti ortadan kaldırmak
gerekiyorsa cezaları artıralım" demişti. Şimdi bu
nasıl mantıktır anlamak mümkün değil.
Zeynep Karahan Uslu (AKP İstanbul): Sadece mağdurlara
bıraktığınız zaman, istense dahi şikâyet
gerçekleşmeyebilir. Bu durumun önüne geçmek adına
mevcut düzenleme yerindeydi. Şiddetin küçüğü büyüğü,
orta şiddetlisi az şiddetlisi olmaz. Şiddeti
kategorize etmeyelim.
Semiha Öyüş (AKP Aydın): Takibin şikâyete bağlanması
uygulamacının kolayına gelir. Şiddete uğrayan
insanların haklarını korumak adına önemli bir aşama
kat ettik. Bundan geriye gidilmesi elbette arzu
edilmez. Bunun takipçisi olacağım.
Melda Bayer (Eski Devlet Bakanı): "Tasarı, kadına
tokat atılmasını doğal sayan bir kafanın ürünü."
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

İspanya’da dayakçı kocayı ihbar edene anında 500 Euro

Ali Kemal KURTUBA / MADRİD

Türkiye, AKP Konya Milletvekili Halil Ürün’ün eşi Esma Ürün’e attığı dayağı konuşurken, İspanya’da devletin aile içi şiddetin önlenebilmesi için başlattığı kampanya çerçevesinde alınan kararlar, birbiri ardından yürürlüğe giriyor. Son olarak Madrid bölgesi otonom hükümeti, kocasından dayak yiyen kadınların ilgili makamlara başvurarak şikayette bulunmaları durumunda derhal 300-500 Euro’luk ödemede bulunulmasını kararlaştırdı.

Bu konudaki kararnamenin önümüzdeki günlerde yayınlanarak yürürlüğe gireceğini belirten Madrid Otonom Hükümeti Kadın Müşavirliği, söz konusu ödemenin yapılabilmesi için yıl sonuna kadar bütçeden 950 bin Euro ödenek ayrıldığını açıkladı.

ÖZEL GÜVENLİK GÜCÜ

Eşlerinden dayak yiyen kadınların aile içi şiddetle mücadele için özel olarak kurulan emniyet ve yargı organlarına başvuruda bulunmalarını teşvik için yapılacak 300-500 Euro’luk ödeme hakkında açıklamalarda bulunan Kadın Enstitüsü sözcüleri "Kadınları bu yolla resmi makamlara başvurarak şikayette bulunmaya özendiriyoruz. Eş şiddetine maruz kalan kadınlar, çoğunlukla korkudan bu müracaatı yapamıyorlar. Ayrıca sokakta kalma endişesi var. Devletin açtığı sığınma evleri onların hizmetinde. Kendilerine verilecek 500 Euro ile de ilk ihtiyaçlarını da karşılayabilecekler" dediler.

DAYAKÇI KOCAYA PRANGA

Madrid Otonom Hükümeti Kadın Müşavirliğinden yapılan açıklamada ise, sözkonusu yardım miktarının çocuk durumuna göre değişeceği, çocuksuz kadınlara 300, çocuklu kadınlara 500 Euro verileceği belirtildi. Ayrıca oturma ve çalışma izni bulunan göçmen kadınlarında bu para yardımından yararlandırılacakları bildirildi. İspanya’da dayakçı kocalara, öncelikle eşlerinden uzak durmaları kararı veriliyor, ayaklarına takılan elektronik prangayla eşlerine yaklaşmaları engelleniyor. Prangalı erkek, karısına yasaklı mesafeden daha fazla yaklaştığında karakolda alarm ışığı yanıyor.


14 Mayıs 2006 /Hürriyet
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Kadınlar "Ölüm" Riski Olmadan Şikayet Etmiyor

Aile içi şiddete uğrayan kadınlar üç nedenle şiddete boyun eğiyor: Ataerkil ilişkiler, ekonomik güçsüzlük ve eğitimsizlik. Av. Dayı "Kadını şiddetten korumak sosyal devlet olmanın gereği" diyor. Ölçer, "devlete", Özler ise "medyaya" sorumluluk yüklüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
13/06/2006 Ayşe DURUKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - Ankara Barosu Kadın Hakları Kurulu Başkanı Avukat Munise Dayı, kadının uğradığı şiddeti şikayet edememesini üç nedene bağlıyor. Ataerkil sistem, ekonomik güçsüzlük, eğitimsizlik.

4320 sayılı Aile Yasası kadını şiddetten korusa da, kadınlar aile içi şiddete uğradıklarında şikayetten kaçınıyor.

Kadınlar bize gelmezse, biz kadınlara gideriz

Mersin Bağımsız Kadın Derneği Abide Necla Ölçer ve Ege Kadın Dayanışma Vakfı'ndan (EKDAV) Tülin Özler de Dayı'yla aynı görüşte. "Kadınlar da ancak ölümle burun buruna geldiklerinde şikayet edecek gücü bulabiliyorlar" diyorlar.

Ölçer, Mersin'in çok göç alan bir şehir olduğuna değinerek, "Kadınlar şiddet karşısında haklarını aramak bir yana evlerinden bile çıkamıyorlar" diyor.

"Bunun için bize gelemeyen kadınlara biz gitmeye karar verdik. Kadın Girişimciler Derneği'ne (KAGİDER) bir proje verdik. Eğer kabul edilirse avukatlarla birlikte, 15 kişilik gruplar halinde hem 4320 sayılı Aile yasası, hem de kadınların yasal haklarıyla ilgili şiddete karşı eğitim vereceğiz" diyor.

Özler'se, eğitimin önemli olduğunu ancak medyaya da büyük görevler düştüğü kanısında. Özler "Televizyonlardaki dizi ve filmler ve çeşitli programlarla kadınlara hakları anlatılabilir. Sanatla kadına ulaşılabilir" diyor.

Dayı: Ekonomik bağımsızlık çok önemli

4320 sayılı yasanın kadını şiddetten koruduğunu söyleyen Dayı,"Şikayet edecek kadının ekonomik bağımsızlığı olmalı. Ben, aç kalacağını düşündüğü için dayağa katlanan çok kadın biliyorum. Kadın eğer şiddete uğradığında, korunabileceğini düşünürse şikayet edebilir" diyor.

Kadınların çocuklarının elinden alınacağı korkusuyla da şiddeti şikayet etmediklerini söyleyen Dayı, Almanya'daki sistemi anlatıyor.

"Almanya'da bir kadın şiddete uğradığında devletin korumasına giriyor. Devlet ona çocuklarıyla birlikte yaşayacağı ev buluyor. Kirasını, elektriğini, suyunu ödüyor. Sonra ona eğitimine ve yeteneğine göre üç tane iş buluyor. Kadın bu işlerden birini seçtiğinde, maaşından çok düşük kesintilerle devlete olan borcunu ödüyor. Adeta uzun vadeli, faizsiz kredi gibi. Kadın bu üç işten birini kabul etmezse borcunu hemen ödemesi isteniyor."

"Şiddet gören kadının özgüveni yok"

Dayı, devletin sosyal devlet olmanın gereği mekanizmalarını devreye sokması ve çalışır hale getirmesi halinde, aile içi şiddete uğrayan kadının korkmadan şiddeti şikayet edebileceği düşüncesinde.

Dayı, "Şiddet gören kadınların özgüveni yok. Bu nedenle de haklarını kullanamıyor. Kadınlara yaşamlarını yeniden kurması için ekonomik imkanlar tanınırsa, çocuklarıyla birlikte yaşaması sağlanırsa kadın neden şiddete katlansın?" diye soruyor.

Ölçer: Kadın örgütleri yel değirmenine karşı savaşıyor

Mersin'de 4320 sayılı yasayla ilgili kampanya yaptıklarını söyleyen Ölçer ise kadınların kendi haklarını bildikleri takdirde şiddete karşı duracağı düşüncesinde.

Ölçer, kadınları eğitmekte kadın örgütleri kadar devlete de büyük görevler düştüğünü söylüyor. Ekonomik çaresizlik içindeki kadın örgütlerini yine de tebrik etmek gerektiğini söylüyor. "Kadın örgütleri yel değirmenine karşı savaşıyorlar."

Özler: Bıçak kemiğe dayandığında kadın şikayet ediyor

Ölçer, "Aile İçi Şiddet"e karşı Hürriyet gazetesinin kampanyasına destek vereceklerini söylüyor. İzmir ve çevresindeki tüm mahallelere gezici otobüslerle giderek şiddet konusunda ve kadınların yasal hakları konusunda eğitim vereceklerini açıklayan Özler, "Bu kampanyayla beş bin kadına ulaşmayı hedefliyoruz" dedi.

Özler'e göre aile içi şiddetle ilgili iyi örnekler çoğalırsa kadınların cesareti artacak. "Eğer kadın şiddete uğrayan bir kadının korunduğunu, kollandığını görürse şikayet eder. Şimdi bıçak kemiğe dayandığında şikayet ediyor."

"Geleneksel yapının değişmesi uzun sürer"

Bu durumun geleneksel yapıyla ilgili olduğunu söyleyen Özler, ilkokullardan başlayarak ayrımcılık ve pozitif ayrımcılıkla ilgili bilgilerin müfredata girmesi gerektiği görüşünde

"Geleneksel yapının değişmesinin uzun bir süreç. Değiştirdim demekle, değişim ve dönüşümün sağlanamıyor. 70 milyonluk Türkiye'nin yarısının kadın olduğunu düşünürsek, 35 milyon kadına ulaşmak çok zor. Burada medyanın çok ciddi çalışması gerekiyor. Tabii sendikaların ve sağlıkçıların da." (AD/EZÖ/TK)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Mehmetçik ’Aile İçi Şiddete Son’ kampanyasına katılıyor

Nuray BABACAN / ANKARA hurriyet.com.tr
4 Ağustos 2006

Devlet Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın aylardan beri üzerinde çalıştığı ’şiddete ve töreye karşı mücadele’ çalışması tamamlandı. Töre, şiddet ve kızların okula gönderilmesiyle ilgili olarak hazırlanan dört afiş, 30 Ağustos’tan sonra tüm kışlalara asılacak. Askerlere bu konuda özel eğitimler verilecek.


AİLE ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Hürriyet’e verdiği bilgiye göre, hazırlanan afişler, özellikle taşradan gelen er ve erbaşların önyargılarını yıkmayı amaçlıyor. Çubukçu, medyanın bu konuda çok desteğini gördüklerini belirterek, "Töre ve namus cinayetindeki algılar değişmeye başladı. Ama daha çok yolumuz var" dedi. Çubukçu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün de bu çalışma sırasında kendilerini desteklediğini söyledi.


Askerlere verilecek eğitim programı, bakanlığın hazırladığı dört CD’lik bir paketten oluşuyor. Kampanya sloganları ve afişler ise bakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’nın ortak çalışmasıyla hazırlandı. Eğitim programı, kız çocuklarının eğitimi, kadınların istihdama ve karar mekanizmalarına katılmaları, şiddet ve ’töre cinayetleri’ne verilen cezalar, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuları kapsıyor. Ayrıca askeri garnizonlarda gösterilecek kadına karşı şiddet ve töre cinayetleri gibi konuları kapsayan kısa süreli filmler de hazırlandı.


30 Ağustos’tan itibaren tüm kışlalarda başlayacak kampanya çerçevesinde, hepsinde hüzünlü bakan kız çocuklarının ve şiddet uygulanmış kadın fotoğraflarının olduğu dört afiş hazırlandı. Afişlerde, "Töre cinayeti suçtur. Cinayet töre olamaz," "Yaşama hakkına saygı duy," "Kadına yönelik şiddet erkeğin acizliğidir. Aciz olma," "Kızları da okutmalı, onların yeri okul," "Eğitimli kadın, sağlıklı nesiller yetiştirir, ülke ekonomisine katkı sağlar" sloganları kullanıldı. Afişlerde ayrıca, bu konuda yapılan yasal düzenlemelere atıf yapılarak, cezalar anımsatıldı.

Çubukçu, "Sadece Genelkurmay Başkanlığı değil, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile de bu konuda çalışmalar başlattık. Bu kurumlar aracılığıyla büyük kitlelere ulaşma imkánımız var" dedi. Çubukçu şöyle devam etti: "Geçmişe kıyasla, meselenin tanımlanması açısından önemli farklılık var. İlk kez bir Başbakan töre cinayeti konusunda genelge yayınladı. Ama toplumsal dinamikler bugünden yarına değişmiyor."
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Kadın hakları, TSK'nın ders kitabında
tsk_brove.jpg


Er ve erbaşlar, kadın-erkek eşitliği,töre cinayetleri ile kadın erkek eşitliği konusunda erkeklerin üzerine düşenleri ''Yurttaşlık Sevgisi Kitabı''ndan öğrenecekler.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği, töre cinayetleri ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve erkeklere düşen görevler konularında, askerlere TSK tarafından dağıtılan kitap için bir bölüm hazırladı.

Toplumsal cinsiyet konusuna yer verilen kitapta, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği oluşturan nedenler ele alınıyor. İstatistikler ve araştırma sonuçları ile kadının Türkiye'deki toplumsal statüsü ortaya konuluyor.

''Erkekler güçlü, kadınlar narindir'', ''aslında kadınlar zayıf görünür ama erkeklere istediklerini yaptırırlar'', ''erkekler çocuktur'', ''kadınlar anlaşılmazdır'', ''erkek bilgeliği, aklı, sağduyuyu, bilgiyi ve erdemi temsil eder'', ''kadın yumuşaklığı, akıl dışılığı, bilgi ve kural dışılığı, anneliği, duygusallığı temsil eder'' gibi her zaman, her toplum ve her kültür için geçerli olmayan ancak, üzerinde düşünülmeden doğru kabul edilen kalıp yargıların değişimi engellediğine dikkat çekiliyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, verimsizliğe neden olduğu ve kalkınma politikalarının başarılmasını güçleştirdiği ifade edilen bölümde, kadına yatırım yapmayan ülkeler ve bölgelerin, yıllık büyümelerinin yüzde birini kaybettikleri belirtiliyor.

Kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında erkeklere de önemli görevler düştüğü kaydedilen kitapta, resmi nikah yapılmasının, kız çocuklara doğar doğmaz nüfus kağıdı çıkarılmasının, töre ve gelenek gibi gerekçelerle okula gönderilmeyen kızların okula gitmesinin sağlanmasının önemine yer veriliyor.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2006

Baskılara dayanamadı, avukatlık mesleğini bıraktı[FONT=arial,helvetica,sans-serif]
06.09.2006, 00:05
[/FONT]


280106SmallPicture.jpg
Almanya’da göçmen kadınların haklarını korumakla ünlenen Avukat Seyran Ateş, maruz kaldığı baskılar nedeniyle avukatlık mesleğini bıraktığını açıkladı.
Ateş’in bu kararı kadın hakları savunucularının olduğu gibi politikacıların da tepkisine yol açtı...


Seyran Ateş Almanya’da tanınmış bir kişilik. Genç bir kadınken ailesinin baskılarına karşı çıkan, daha sonra da yaşadıklarını anlattığı kitabı ile ünlenen Seyran Ateş, avukat olarak da özellikle göçmen kadınların haklarını korumaya başlamıştı. Ancak sorunları çekinmeden dile getirmesi ve cesareti, Seyran Ateş’e pahalıya mal oldu.

1984 yılında aşırı sağcı bir Türk göçmenin saldırısından kıl payı kurtulan Seyran Ateş, geçen hafta da mahkeme kapısında bir müvekkilinin eşinin saldırısına maruz kaldı. Üzerindeki baskılar ve bu son saldırının etkisiyle Seyran Ateş, aynı zamanda manevi baskıları kaldıramadığını söyleyerek mesleğini bırakmaya karar verdi.

“Beratımı geri verdim”

Avukatlık beratını geri verdiğini açıklayan Ateş, “Son iki yılda hemen hemen sadece aile hukuku konusunda çalıştım ve şiddete uğramış göçmen kadınları savundum. Son davalardan birinde, ben ve müvekkilim şiddet uygulayan eşin saldırısına maruz kaldık, canımızı zor kurtardık. Hiç kimse bize yardım etmedi, bu tür olayları sık sık yaşıyorum” diyerek kararının gerekçesini anlattı.

Ayrıca sözlü saldırılara da uğradığını dile getiren Ateş, “Telefondaki tehditler soruşturma için yeterli olmuyor, delil olarak kullanamıyorsunuz. Sonunda düşündüm mesleğimi bırakmaya karar verdim, ama bu kadınların haklarını savunmaktan vazgeçtiğim anlamına gelmiyor” diye sözlerini sürdürüyor.

Berlinli Avukat Seyran Ateş, aldığı tehditlerden dolayı polisten koruma istemiş, ancak yanıt alamamıştı. Şimdi Ateş’in aktif avukatlık görevinden çekildiğini açıklamasından sonra eski Parlamento Başkanı Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili politikacı Rita Süssmuth da Ateş’e koruma verilmesini talep etti.

“Kampanya başlatacağız”

DW’yi dün ziyaret eden Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Göç ve Uyum Bakanı Armin Laschet ise Ateş’in verdiği karardan üzüntü duyduğunu dile getirdi. Laschet, “Seyran Ateş’e ve çalışmalarına çok değer veriyorum, her zaman sorunlu konulara ayrıntılı yaklaşımları olmuştur. Ne yazık ki geçmişte özellikle göçmen ailelerde kadın hakları tabu idi. Kadınlara yönelik şiddet hasıraltı edildi” dedi.

Laschet’in sözlerini sürdürdü: “Yıllardır yaşanmasına rağmen, ancak şimdi namus cinayetlerini konuşabiliyoruz. Bunu dile getirenlerden biri Seyran Ateş oldu. Bunun İslam’la ilgisi yok, tamamen ataerkil yapıya bağlı bir sorun. Umarım Seyran Ateş, kadın hakları konusundaki çalışmalarını devam ettirir. Biz de bakanlık olarak önümüzdeki yıl kadın hakları konusunda bir kampanya başlatacağız” dedi.

Kadınlar tehditlere maruz kalıyor

Sosyal Demokrat Parti’den Türk kökenli milletvekili Lale Akgün ise şiddete karşı mücadele eden herkesin tehditlere maruz kaldığını hatırlattı. Akgün, “Seyran Ateş’in mesleğini bırakmasına üzüldüm, ama kadın haklarının savunulduğu her yerde şiddet mevcut. Sosyal alanda kadın sığınma evlerinde çalışan kadın ve erkekler, hemen herkes bu tür tehditlere maruz kalıyor. Özellikle erkekler bunu kabul edemiyorlar” dedi.
 
Geri
Üst