Kız kulesii hikayesii..

*şiker*

Yeni Üye
Üye
Kız kulesii hikayesii..

Öksürerek uyandığında koltukta sızmış olduğunu fark etti. Elinde bir kâğıt parçası, önünde boş şişe ve dolu kül tablası. Kül tablası ve şişe rahatsızlık vermiyordu. Alkol ve sigaradan ölmeyeceği, hiç değilse o saatten sonra onların kendine daha fazla zarar veremeyeceğini biliyordu. Kendisine yediremediği tek şey mağlup olduğunu hissetmesiydi. Eli kolu bağlı olup bunla savaşamayacağını bilmesiydi.

O çekyatta çok şişe bitti tabi yanında paket paket sigara. Düşünecek çok vakti olmuştu, kendine kalan vakitten daha çok. Bu maçı almanın yolu yoktu bulamamıştı. Ama berabere bitirmek için bir şansı vardı. “Kaybedecek hiçbir şeyin yoksa zaten kaybetmesin.” Diyordu. Kaybettiği bariz belliydi. Düşünmese bile bunu çok iyi biliyordu. Artık ev dar gelmeye başlamıştı. Karar verdiği şeyi yapmak için kalktı. Kendine çeki düzen verdikten sonra dışarı çıktı… Üsküdar her zamankinden daha soğuk geliyordu ona sanki esen rüzgâr ciğerlerini hatta hücrelerini titretip içinden geçiyordu. Ama Kızkulesi’nin bu güzelliği içini ıstıyordu.

Orda o beyaz kâğıdın arkasına yapması gerekenleri yazdı.
1- Kimseyi seviyormuş gibi görünme, sevdiklerini hayatından bir an önce çıkar (ailen dâhil)
2- Çok mutlu görün, çok para harca, çok gez, yalnızken ağla.
3- Tek gecelik aşklara yönel, ya da herkes seni öyle yapıyormuş sansın.
4- KİMSEYE en ufak güzel söz söyleme.
5- Seni seven kimseyi bırakma.

Bunlar yapması çok kolay şeylerdi. Rahatça yapabilirdi, yaptı… Çok zamana ihtiyaç duymadı. Bir hafta sonra artık yalnızdı. Bunu sandığından da kolay olduğunu düşünmeye başlamışken. Yalnızken ağlamalar artı, telefonda . küfrettiği annesinin senini duymak için canını o dakika verirdi. Babasının kalp krizi geçirdiğinden çok sonraları haberi oldu. Sevgilisine ayrılmak istediğini söylediğinde kelimelere yüreğinin de parçalarını kusuyordu sanki. Kardeşi mesaj atmıştı; senden nefret dahi etmiyorum, sadece bize yaşattıkların için ölmeni istiyorum. Arkadaşları çok değillerdi, onlarda “ kendi pisliğinde boğul ama sakın artık bize sıçratma.” Demişlerdi.

Kimseye kızmıyordu istediği şey buydu. Sadece ağlamayı başarabiliyordu. Aynaya son baktığından buyana bir daha cesaret edip bakamamıştı. Gözleri mor ve şişmişti, toprak rengi teninin altından kemikleri gözle çok rahat görünüyordu, sırt ve bacaklarında da yaralar çıkmıştı. Saçlarının döküldüğünü anlamsı için aynaya ihtiyacı . yoktu artık elini her saçına attığında tutuğu yer eliyle beraber geliyordu…

Yine bir gece televizyon başında sızmıştı. Birden zil sesiyle uyandı. Umursamadı ama kapıdaki ısrarlıydı çok zorlandı, ayağa kalktı ve kapıyı açtı o an ciğerlerine sanki ilk defa temiz hava giriyormuş gibi hissetti. Karşısında annesi o şirin gülümsemesiyle duruyordu dayanamadı sarıldı. Ardından babası, kardeşi onları öpmeye koklamaya doyamıyordu. Zil tekrar çaldı bu sefer gelen kız arkadaşıydı. Utanmak umurunda değildi. Anne ve babasının önünde onu ilk öptüğü gün sarıldığı gibi sarılıyordu. Ağlamaktan ve hıçkırmaktan konuşamıyordu neden böyle olduğunu anlatamıyordu. O sırada arkadaşları teker teker kapıdan girmeye başlamışlardı. Artık sevinçten heyecandan kalbinin atmadığını hissediyordu. Nefesini tutuyordu döndü ve annesine öyle sıkı sarıldı ki onu sanki ancak ölüm ayırırdı…

Tuttuğu nefes son nefesiydi. Rüyasında sarıldığı annesinden onu ölüm ayırmıştı. Birkaç hafta sonra bulundu cesedi. Ağzında kurumuş kan, önünde boş şişeler dolu kül tablası ve o beyaz kâğıt…
O beyaz kağıt ne miydi? Kendi ölüm fermanı hem de altında bir profesör imzalı ferman:
Akciğerin %50’sini saran kanserin, kendine biçilen ömrün, Allahtan umut kesilmez diyerek yapması gerekenler ve tedavi yöntemi yazıyordu.

Allahtan umudunu kesip şeytanla anlaşmıştı ve şeytan ona beraberlik için sadece 5 madde koşmuştu. Kızkulesi’nin güzelliği bu sefer şeytanın işine yaramıştı. Ve bu Kızkulesi’nin ilk hikayesi de değildi ilk cinayeti de…


 
Geri
Üst