konya nın düğünlere özgü bir şeyi yöresel çocuk oyunlarından biri ve kutlanan özel bi

  • Konbuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Forum Okuru
konya nın düğünlere özgü bir şeyi yöresel çocuk oyunlarından biri ve kutlanan özel bi
cevap arıyom bulamadım noolur yardım edin yaa lütfen yapamadım kaç gündür ona uğraşıyom bi yardım allahiçin ya
 
KONYA GELENEKLERİ

EVLENME GELENEK VE GÖRENEKLERİ

Hayatın üç önemli geçiş safhasından biri olan evlenme, pek çok gelenek ve göreneklerle donatılmıştır. Üzerinde en fazla durulacak olan konu düğünlerdir. Çok geniş bir konu olan düğünleri, bölümlere ayırarak incelemek gerekir.



KIZ İSTEME

Oğlunun evlenmesine karar veren baba ve ana dünürcü göndermede gayet gizli hareket eder. Bu da ilk önce kadınlar tarafından yapılır. Önce oğlanan anası ve kız kardeşi, kızkardeşi yoksa akrabalarından en yakını, bir iş bahane ederek kız evine gider. Kızın güzelliğine terbiyesine, vücudunun sağlamlığına alıcı bir gözle bakarlar. Kızı uygun bulmazlarsa,hiç bir şey demeden izin alıp giderler. Kız beğenilirse, bu işlerde hünerli olan bir kadını öncü olarak, kızın önce anasının ağzını arar. Bu arada oğlanın durumu hakkında bilgi verir. Uygun görülürse kızlarına dünürcü geleceklerini anlatır. Kadın dünürcü, kız tarafının verimkar olduklarını öğrenince kız tarafına gönderilir. Bu dünürcülere, kızın anası kesin cevap vermeyeniyetli olsa bile bir kere babasına ben söyliyeyim der. Kadın dünürcülere fazla hürmet yapılırsa, kızın verileceğine bir işaret sayılır. Hatta şöyle bir durumla da sonuç anlaşılır. Ayakkabıları çevrilmişse bu işin olacağına, çevrilmeyip dışarı konulmuşsa olmayacağı anlaşılır. Bu şekilde bir başlangıçtan sonra, erkek dünürcü kız evine gider. "Allah'ın emri, Peygamber'in kavli ile kızınımızı oğlumuza zevceliğe istemeye geldik" diyerek dünürlük edilir. Buna karşılık kızın babası hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi, bir süre düşünür, eğer vermeye gönlü varsa; "Sizin ve mahdumumuz için bir şey diyemem, Allah yazdıysa bir şey diyemem. Bana bir kaç gün müsade edin, ben bir düşüneyim" der. Vermeye niyeti yoksa, "Kızım küçüktür, evlenme vakti değildir" yada "kızımız sözlü, sözlü olmazsa sizden iyisine mi verecektik" deyip savuşturur.

Gönüllerin inancına varılırsa, bu konuşdan sonra iki veya üç gün ara verilir. İkinci kez gidişte, kızın babası "Biz razıyız, fakat hısım- akrabaya bir danışalım" diye cevap verir. "Kız evi naz evi" derler . Üçüncü gidişde "Ne yapalım, Allah nasip etmişse bizim elimizde ne var, alın yazısına bir şey diyemeyiz" denir. Oğlan tarafı da "Allah razı olsun sizden, hayırlısı Allah'tan, Biz verdik diledik, kapınıza geldik, sizde bizi sevip diledinizse nişanımızı (bellimizi) koyacağız" denir.



NİŞAN

Kararlaştırılan günde nişan koyma merasimi yapılır. Yüzük takılarak ve şerbet içilerek yapılan nişan koyma merasimi daha ziyade kadınlar arasında yapılan bir toplantıdır. Kızın evi müsait ise evde, yoksa bir akbara evinde yapılır. İki tarafında akrabaları toplanır. Bu toplantılar da ailer fazla mutasıpsa, hocaların ilahi ve dua okuduğu görülür. Değilse çalgıcılar getilir, oyunlar oynanır.

Gelin, eltisi veya görümcesi tarafından yoksa oğlanın genç bir yakını tarafından salona getirilir. Yüzüğü oğlanın annesi takar. Gelin, orada bulunanların ellerini öper, akrabalar takı takarlar. Oğlan tarafının kız tarafına getirdiği hediyeler gösterilir. Yapılan ikram yine oğlan tarafına aittir. Nişan genellikle Perşembe günleri olur. Nişanın bazen yemekli olduğu da görülür. Nişandan sonra kararlaştırılan günde elbise görme işi başlar. Elbise görme işi düğüne yakın birzamanda olur. Beraberlerinde gelin kız da olduğu halde köyde oturuyorlarsa şehre gelinir, şehirde ise çarşıya çıkılır. Daha önce "mehir kesiminde" kararlaştırılan ve alınması gereken eşyanın alınmasına başlanır. Kız tarafı da güveyin giyeceği eşyayı alır. Elbiseyi dikecek terzi oğlan evine bildirilir.

Nişandan sonra, kız evine yollanacak dürüye sıra gelir. Dürü bohça içinde kız evine gönderilir. Her iki tarafın hısım akraba ve konu komşusuna gönderilir.



DÜĞÜN

Düğün genellikle Konya'da haftanın Pazar ve Perşembe günleri yapılır.Düğünden bir kaç önce yemek hazırlıkları yapılır, gelinin oğlan evine getirileceği günün sabahı, oğlan evinde pilav verilir. Oğlan tarafının eşi dostu yada umanları çoksa okuntu (davetiye) dağıtılır. Köylerde de,komşu köylere okuntu gönderilir. Pilav dökme işi devam ederken, gelin hamama ve berbere gider, Geline yakın arkadaşları da eşlik eder.

Güveyi de pilav gününden bir gün önce geceleyin "zamah" düzenler. Zamah'a içki içilir, her türlü çalgı çalınır. Güvey fakirse zamah fakir geçer. Çünkü zamah ayrı bir masraf açar. Zamah gecesi kız evinde de eğlence düzenlenir, buna "kına gecesi" denir. Kına gecesine oğlan evinde bir grup kadın da o eğlenceye katılır. Kına gecesinde gelin kıza bir türküyle kınası yakılır. Kına gecesi türkülerinden örnekler :

"Altıntas içinde kınan ezilsin,
Sabah olsun güzel yüzün yazılsın,
Görümceler etrafına dizilsin
Gelinim kınan kutlu olsun.
Burda dirliğin tatlı olsun.
Esvap yıkadığım ak taşlar,
O gölgelendiğim ağaçlar,
Tuz ekmek yediğim kardaşlar,
Gelin kınan kutlu olsun
Orta dirliğin tatlı olsun

Hani bu kızın anası
Önünde mumlar yanası
Gel gelinin kaynanası
Gelinim kınan kutlu olsun
Orta dirliğin tatlı olsun

Yine gelin okşanırken şu mani söylenir :

"Atladım çıktım eşiği
Sofrada kaldığı kaşığı
Kız evinin yakışığı
Git kızım sağlıklarla
Sil gözünü yağlıklarla

Babamın öküzübeştir
Anadan ayrılmak güçtür
Kızların emeği boştur
Git kızım sağlıklarla
Sil gözünü yağlıklarla
Analar besler hurma ile
El oğlu döver yarma ile
El oğluna oldum yalvarma ile
Git kızım sağlıklarla
Sil gözünü yağlıklarla

Gelinin yükü tutuldu
Oğlan evine yıkıldı
Ananın beli büküldü
Git kızım sağlıklarla
Sil gözünü yağlıklarla

Ertesi günü oğlan evinde pilav yenir, buna düğün yemeği de denir. Yemeğin bitiminden sonra, gelin alma zamanı gelir.

Oğlan tarafı, araba, otobüs, taksi ile kız evine gider. Köylerde at arabası, traktör veya eğerli at ile kızın evine gidilir. Kayınpeder yanında iki kişi olduğu halde, gelinin bulunduğu odaya varır. Gelin odası arkasından kapanır. Kız tarafı kayınbabadan çeşitli bahşişler almadan gelini vermezler. Gelinin kolundan önce kaynana tutar, birkoluna da diğer akrabası girer. Gelin dış kapıya çıkarılır, bineceği vasıtaya yerleştirilir.

Topluca "Allahaısmarladık" denildikten sonra gelin alayı yola düzülür. Köylerde bahşiş alabilmek için yollar engellenir. Gelin, oğlan evine gelinceye kadar bir hayli müşkille karşılaşılır. Oğlan evinde, gelin arabadan inerken gireceği kapının iki tarafı kilimlerle kapatılır. Bazı yerlerde gelinin önüne içi dolu bir testi bırakılır. Güvey tarafından gelinin başına para ve çerez saçılır. Çocuklar tarafından paralar kapışılır, bu arada gelin damadın koluna girerek odasına kadar götürür. Sonra sadıçla beraber evden ayrılır. Evine dönen damat gelinin yüzünü açar, yüz görümlüğü olan parayı verir. Gelin ev halkı ile tanıştırılır. Güveyi, kapıda bekleyen sadıçı ile akşam yemeğine kadar kaybolur. Akşam yemeğinden sonra, yatsı namazı kılınır. Dini nikah, imam efendi tarafından gelinden söz alınarak kıyılır. İmam efendi, gelin odasından kapısı önünde bir dua eder ve güveyi gelin odasından kapısını açarak, gerdeğe sokar. Güvey kapıdan içeri girerken en yakın arkadaşları tarafından sırtına kuvvetlice bir yumruk indirilir.

Ertesi günü, gelin yüzü düğünü yapılır. Bu düğün kadınlar arasında yapılır. Gelin oyuna kalktığı zaman göğsüne kağıt para takılır. Güveyde aynı günün öğleni, sağdıç "yiğitbaşılarla" bir yemek yer. Yemekten sonra yiğitbaşıların düğün süresince emeği olan "yiğitbaşı parası" dağıtılır. Gelinin getirdiği pişmiş tavuk ve helva beraberce yenilir. Düğün böylece sona erer. Birkaç gün sonra damat ve gelin hısım akrabalara el öpmeye çıkarlar. El öpmede geline gizlice para verilir. El öpmeye haberli gidilir. Gidecekleri yerde damat- gelin gelecek diye yemek hazırlanır. Önceden o akrabalara alınan dürü (hediyelik eşya) el öpmeden sonra bırakılır. Eli öpülenler "Allah başa kadar sürdürsün" diye dua ederler.

EVLENME VE DÜĞÜNE AİT ATA SÖZLERİ VE DEYİMLER :

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
Beslemeden kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz.
Cins, cinsine çeker.
Düğün el ile, harman yel ile.
Er kalkan yol alır, Er evlenen döl alır.
Gelin iskemle getirir, üstüne kendi oturur.
Kızı kardeşli yerden, tarlayı taşlı yerden almalı.
Kız kocayınca gayret dayıya düşer.
Lafın özü, çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
Ne kızı verir, ne dünürü küstürür.
Oyun bilmeyen gelin yerim dar, eteğin asık dermiş.
Öksüz evlenmek isterse, herkes anası babası olur.
Pekmez küpte, kadın dipte.
Şaşan karısına teyze der.
Vardığın yer kör ise gözünü kırp, topal ise sek.
Yiğite ver kızı, mevladan iste rızkı.


KONYA AİLELERİNDE ESKİ EV ADET VE GELENEKLERİ

Eskiden Konya'lı bir ailenin dört mevsimine göre ayrılmış bir takım adet ve gelenekleri vardı. Bunlar halen bazı yerli ailelerde kısmen görülmektedir. İlkbaharda, Nisan ayının ortalarından sonra ev işleri artardı. Evvela sobalar sökülür, temizlenir, rutubetsiz bir yerde saklanır. Sıra halıların temizlenmesine gelirdiki, ev halkı ile beraber komşuların yardımı da istenirdi. Halılar ve kilimler bahçede veya sokakta çırpılırdı. Halının üzerindeki tozlar süpürülerek naftalin saçılıp katlanır, serin bir yerde muhafaza edilirdi. Bu olaya göç denirdi. Bu arada yataklar ve minderlerin yünleri dökülür, değneklerle döğülür, temizlendikten sonra eski kılıflarına doldurulurdu. Bu eşyanın bazıları göçe konurdu. Odalardan kışlık serecekler kaldırıldıktan sonra bu defe sedir üzerine divan yastıkları üzerine kar gibi beyaz etekleri dantelli işlemeli yaygı ve örtüler serilirdi. Geniş odaların ortasına kilim yayılırdı. Bu işler yapılmadan önce duvarlar kireç ise badana toprak sıva ise "ak toprak" cilası yapılır. Oda taban tahtaları, dolap kapakları, pencere çerçeveleri fırça ile sürtülerek yıkanıp temizlenir, camlar silinirdi. Ev eşyasından sonra, kışlık giyecekler yıkanır, kurutulur, naftalinlenerek temiz bohçalar içerisine konup, göçün üzerine bohça istifi yapılırdı.

Bahar temizliği bittikten sonra sıra sebzelerin kurutulmasına gelir. Taze nane ve maydonoz alınır, bol suda temizce yıkanıp, sapları ayıklandıktan sonar gölgede kurutulurdu. Kurutma işleminden sonra, temiz keselere konarak izbe duvarlarındaki çivilere takılırdı. Meram ve çevresinden bağ evlerine göçülür ve yaz boyunca oralarda oturulurdu.

Eskiden Konya'nın yerlileri, yağ, peynir, yoğurt ve süt ihtiyaçlarını çarşıdan karşılamazlar evlerinde besledikleri inek veya mandıralardan temin ederlerdi. Ayrıca güz ayında etlik yapmak için ve yine kışın kesmek maksadıyla 8-10 kadar koyun ve keçi alınır, ahırın bir tarafına bağlanıp, gündüzleri bahçede veya civar meralarda otlatılırdı. Güz aylarında bahar aylarına kadar ahır kapısı yanında toplanmış olan hayvanların gübreleri, ev halkının veya bu iş için tutulan işçi kadınların yardımıyla yapma veya mayız (tezek) denilen bir eşit kış yakacağı hazırlanır. Bunlar kışın tandıra ekmek yapmak için yakıldığı gibi odun yerine sobada da yakılır. Kuruyan yapmalar tandır civarında yakacak örtmesi veya yakacak damı denilen yerlerde intizamlı olarak kayılırdı.

Yaz Hazırlığı : Meyveler bu mevsimde olur, kışın ev ihtiyacını karşılayacak miktarda vişne, kayısı, erik bahçede varsa ağaçlardan toplanır, yoksa çarşıdan satın alınırdı. Vişne reçelinden başka vişne şurubuda kış için kaynatılırdı. Diğer taraftan kayısı, erik, üzeri karanfille süslenmiş armut ve elma reçelleri hazırlanırdı. İçleri yeşilsırlı çömleklere reçeller doldurulur, ağızları okunup üflenerek ve ağız tadı ile yenmesi temennisiyle ağızları temiz bez örtülerle örtülür ve bağlanır, izbenin serin olan duvar diblerine konulur. Reçellerdensonra sıra kurutmalara gelirdi. Sabah serinliğinde bahçedeki ağaçladan toplanan kayısı, küfelere toplanarak ikindi serinliğinde damın temiz bir yerine örtü vey hasır serilerek kayısılar üzerine ayrılıp kurutulmaya bırakılırdı.
Erik ve diğer meyvalarda aynı tarzda kurutulurdu. Kayısı ve erik meyvası fazla olgunlaşmış durumda olursa süzgeçten geçirilerek, içleri yağlanmış bakır tepsilere pestil yapılmak üzere dökülürdü.

Kışın hoşaflık için vişne, elma kurutulur, bazıları kabukları soyulur dilimlere ayrılarak kurutulmaya hazırlanırdı. Ayrıca yaz mevsiminde evin ihtiyacını karşılayacak nisbette domates salçası çıkarılır, kabak,patlıcan ve biberleri içleri oyularak kurutulurdu. Bazı sebzelerde ince dilimler halinde dam üzerinde kurutulmaya bırakılırdı. Yaz aylarının sonlarına doğru sıra bulgur yapmaya ve nişasta çıkarmaya gelirdi. Bir kış mevsimi tarladan ve buğday pazarından yumuşak buğday alınır. Komşularla yardımlaşılarak bulgur kaynatılırdı. Dama serilmiş olan örtülerin üzerine yayılarak kurutulur, iki günde kuruyan buğday çuvala konarak değirmende öğütülürdü. Bundan sonra sıra kışlık ekmek buğdayına gelirdi. Bir kış yetecekmiktarda bir kaç ton buğday alınır, temizlenip yıkanır, kurutulduktan sonra değirmene götürülerek öğütülür ve izbedeki un ambarına dökülür ve çuvallara konurak muhafaza edilirdi.

Sonbahar mevsimin de kış hazırlıkları başlardı. Bu hazırlıklarınbaşında hiç şüphesiz üzüm bağı olanlar için pekmez, kaynatma gelirdi. Bağdan araba veya merkep üzerine yüklenmiş küfelerle üzüm eve getirilir, yakacakdamı yakınında bulunan çaraşhaneye dökülür, salkımlardan iri ve sert olarak seçilerek sicimlerle birbirine bağlanır. İşte bu hazırlanmış Hevenk'ler tavan arası veya izbenin direklerine çakılmış çivilere asılırdı. Çaraşa doldurulun üzümler ayakla ezilmek suretiyle suyu çıkarılır, ak topraktan geçirilen bu şıra üzerinde kaynatılır, leğenden kazana alınarak soğutulmaya bırakılırdı. Pekmez kaynarken bir kısmının içerisine kuru kayısı dilimlenmiş yahut ufak bütün kabak, patlıcan atılarak pekmezli reçel elde edilirdi. Pekmez hazırlığı bittikten sonra sıra turşu kurmaya gelirdi. Sırçalı küpçüklerle sebzesine göre ve evde en çok sevilen sebzelerin turşusu kurulurdu. Turşu sirkeleri çarşıdan ziyade evlerde hazırlanırdı. Bu sirke ekseriye pekmez için sıkılan üzümün posasından yapılırdı. Buna çıbra denirdi. Turşu hazırlığı bittiktensonra da sıra pastırma ve sucuk yapılmasına gelirdi. Çarşıdan alınan veya evde beslenen kısır inek veya düve kesilerek bir kısmından pastırma, bir kısmından sucuk yapılırdı. Sığır eti sucuğunun sert olmaması için bir veya iki keçi- koyun kesilerek, etleri karıştırılırdı. Pastırmalar denge konulduktan sonra sucuklar doldurulup kurutulur. Ayrıca kışın hazır olması ve çarşıdan et alınmaması için (etlik yapma) denilen kavurma hazırlanırdı. Pazardan alınan 5-6 koyun veya keçi, yada ufak bir sığır, eve getirilen kasap tarafından kesilerek etleri komşuların yardımıyla doğranır, bir kısmı de kemikli olmak üzere kıyma denilen kavurma hazırlanırdı. Kavurma piştikten sonra yardımda bulunmuş olan komşuların evlerine birer sahanın içerisi ekmekli kavurma gönderilirdi ki buna (ekmek salması) denir.

Sıra en son kışlık yakacağı gelir. Ekseriye kışlık yakacak bahardan alınıp kırılarak yapılır, halılar ve kilimler göçlerden çıkartılarak serilir, sobalar kurulur, kışlık giyecek eşyaları bohçalardan çıkarılarak giyime hazırlanır, bundan sonra günlük ev işleri başlardı.
 
Konya'da Pilav Dökme Geleneği

Konuk sever Konyalılar, önemli etkinliklerde konuklarını yemek şölenleriyle ağırlarlar Konya geleneğinde bu tür ağırlamalara "PİLAV DÖKME" adı verilmektedir

Pilav dökmek genel bir deyimdir Şölene verilen isimdir Konuklara sade pilav verilmez Pilavın yanında diğer bazı Konya yemekleri sunulur

Pilav dökme geleneği konukların sayısıyla oranlıdır Eğer davet edilecek konuk sayısı az ise davetliler evde kotarılan yemeklerle ağırlanır Bu tür davetlere "Aşçı Takımı"nın pişirdiği yemekler sunulur

Pilav dökme geleneği salt düğün pilavlarıyla sınırlı değildir Başka konularda da pilav dökmek söz konusu olabilir Asıl konumuza girmeden önce yüzeysel olarak bu şölenlerin bazısına değinelim Ve birkaç örnek gösterelim

"Hacı Pilavı", Hacdan dönen kimsenin yakınları, hac dönüşünü izleyen günlerde bu kutsal olayı kutsamak için hacının tanıdık ve yakınlarına pilav dökerler

"Sünnet Pilavı", sünnet olan çocukların onuruna büyükleri tarafından verilen şölenin adıdır Bu pilavlar genellikle aşçı takımları tarafından dökülür

"Küşat (açma) pilavları", bir fabrikanın veya bir kurumun açılışında, hayırlı olsun dileğinde bulunacak konuklara sunulacak pilavın adıdır

"Anma günlerinde dökülen pilav", Belirli günlerle anmak için dökülen pilavın adıdır Örneğin büyük bir fabrikanın kuruluş yıldönümünde dökülen pilav gibi

Asıl konumuz olan düğün pilavlarına gelince;

Önce dökmek fiilinin anlamını açıklayalım: Eski Türk Dili'nde Tökmek Saçı anlamına gelir ki, bundan maksat bir nesnenin inanç uğruna başkalarına sunulmasıdır

Düğün pilavını kadın veya erkek aşçılar pişirir Düğün sahibi düğün gününden 3-5 gün önce aşçıya kaç sofralık düğün pilavı dökeceğini bildirir Aşçı, konuk sayısına göre çarşıdan alınacak et ve diğer malzemenin miktarını belirleyerek düğün sahibini uyarır

Düğün pilavı döküleceği günden bir gün önce hazırlıklara başlanılır Gece etler pişirilir, sabaha yakın bir zaman da diğer yemekler hazırlanır Eskiden düğün pilavlarında et koyun eti olarak tüm et olarak pişirilirdi Bu etin kırıntı ve döküntüleri ayrı bir leğende toplanarak, düğünden bir gün önce gece soğanla ve sumakla işleme tabi tutularak Tirit yapılırdı Bu tirit düğün sahibinin yakınlarına ve damadın arkadaşlarına özel olarak ikram edilirdi

Düğün sabahı namazdan sonra yemek örnekleri bir tepsiye konularak pilav kazanının üzerine yerleştirilirdi Kazan dua ile açılırdı düğün sahibi aşçı ve yamaklarına bahşiş verilirdi

Düğün pilavları, genellikle sabah 8'de başlar saat 11'e kadar devam ederdi Düğün yemeğine okuntu ile çağrılanların yanında gariban, yoldan geçenler, akıldan özürlüler de hiçbir kısıtlama olmadan sofraya oturabilirdi

Yemekler sırasıyla; Yoğurtlu düğün çorbası (Toyga Çorbası) pide veya pilav üzerine konulmuş Tüm et Bu eti herkes ortadan almak üzere eliyle yerdi Sonra sofraya irmik helvası, bamya çorbası, zerde, pilav, hoşaf, veya mevsime göre divlek ve üzüm sunulurdu

Bugün aşçı takımı yemeklerde tüm et yerine leğende kavrulmuş dana kuşbaşı, hoşaf yerine konsantre portakal veya vişne suyu ikram etmektedirler Ayrıca günümüz düğün pilavlarında Takviye adı altında birkaç defa dana kuşbaşılı pilav bazen de çok özel olarak bazı misafirlerin dikkatlerini çekmedin torpilli olarak, tahtelbahir (denizaltı) adı altında pilavın içine et gömülerek sunulmaktadır

Eskiden düğün yemekleri tahta, baga, demirhindi, boynuzdan yapılmış kaşıklarla yenilir içilirdi Çok eskiden düğün pilavına okunanlar (davet edilenler) kendi kaşıklarını kuşaklarına sokarak gelirlermiş

Kaşıklar sofraya hiçbir zaman ağzı açık şekilde konulmaz Dağıtılan su aynı bardaktan sıra ile içilir: çok eskiden sofralar divan sinileri üzerine kurulurmuş, sininin altına sofra bezi ve etrafına kıvratma peşkirler geçirilirmiş Yemek yenilip hoşaf içildikten sonra, sofrada bulunanlardan birisi tarafından sofra duası okunarak son bir lokma sünnet olarak yenildikten sonra sofradan kalkılırdı

Davetlilerin arkası alındıktan sonra arta kalan yemekler hısım akrabaya, yoksullara, çocuk yuvasına hapishane ve benzeri yerlere, düğüne gelmeyen hısım akraba ve dostlara gönderilirdi

Güzel bir Konya geleneği olan pilav dökmek son yıllarda yozlaştırılarak eski güzelliğini yavaş, yavaş yitirmektedir

Aşçı takımları da düne göre bugün çok farklı bir şekil almıştır İş daha pratik ve kolaylaştırılarak düğün sahiplerini bazı külfetlerden kurtarmıştır Aşçılar yemek takımlarını, pişirme araç ve gereçlerini, sofra takımlarını kendileri sağlamakta, düğün sahibine sadece yemek malzemesini satın almak işi kalmaktadır

Konya'da düğün pilavı dökmek, görgü ve mürüvvet görme sevincinden kaynaklanmaktadır Gönül, yüz yılların oluşturduğu bu geleneğin bozulup unutulmasını istemez

YAPRAK SARMASI

MALZEMELER

Yarım kilo taze yaprak

1 kahve fincanı su

1/2 çay bardağı düğü

2 baş soğan

(ince bulgur)

1 tatlı kaşığı tuz

1 kg orta yağlı kıyma

1 tatlı kaşığı kara biber

1 çay bardağı pirinç

1 tatlı kaşığı kırmızı biber

1 yemek kaşığı domates salçası

1 limon suyu veya 2 domates (ince doğranmış)
2 bardak et suyu

YAPILIŞI

Tencereye 8 su bardağı su koyulur, kaynayınca yaprakları ilave edilir 2-3 dakika kaynatılır, yapraklar süzgece koyulup süzülür Diğer tarafa kıyma, ince doğranmış soğan, pirinç, düğü, tuz, baharat, salça ve su ile iyice yoğrulur Dolma içi ile yapraklar küçük, küçük sarılır Tencereye 3-4 boş yaprak döşenir, et suyu ve limon suyu ilave edilir Yaprakların açılması için üzerine bir tabak kapatılır Tencerenin kapağı kapatılır 35-40 dakika pişirilir Servis tabağına alınır yoğurtla servis yapılır
 
Geri
Üst