Son bilimsel imalat: Tasarım bebekler

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Son bilimsel imalat: Tasarım bebekler
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif][FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]25 Temmuz 1978 doğumlu 'ilk tüp bebek', doğal yoldan hamile kaldı. Ama neredeyse bu doğalllık 'anormal' artık. Genetik hataları ayıklanmış, laboratuvar ürünü, 'babasız' doğan çocuklar yolda[/FONT][/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif][FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]

Dünyanın laboratuvarda döllenerek anne karnına yerleştirilen ilk çocuğu doğduğunda, yıl 1978'di. Çocuk sahibi olamayan Brown çifti, İngiltere'de yeni doğan çocukları Louise'i ellerinde tutarken, teknolojinin bu kadar ilerleyebileceğinden ve o bebeğin dünyada milyonlarca aileye umut vereceğinden habersizdi. Louise Brown 'ilk tüp bebek' olarak yıllarca yakın gözlem altında tutuldu. Ancak sağlık açısından normal yollarla doğan herhangi bir çocuktan farkı olmadığı ortaya çıktı. Hatta 28 yaşındaki Louise ve kocası bu yıl ilk bebeklerini bekliyorlar. Doğal yollarla hamile kalan Brown, ocak ayında doğuracak.
28 yıl önce 'İnsanoğlu yaratıcının verdiği karara karışabilir mi?' diye etik tartışmalar yapanlar bu meseleyi çoktan aştı artık. Çünkü insanlık 'tanrının işine karışmak' konusunda sınırları zorluyor. 25 Temmuz 1978'den bu yana birçok aile tüp bebek yöntemini kullandı. Özellikle 90'lı yıllarda iki katına çıkan talebi, doktorlar sosyal bir trend olarak yorumluyor. Geçen ay Prag'da yapılan kısırlık konferansında dünyada 3 milyon tüp bebek olduğu açıklandı.
[/FONT][FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Hastalık geni taşımayan bebekler
Döllenmenin anne rahmi dışında gerçekleşmesinin bazı dezavantajları var; laboratuvarda çıkan karışıklık yüzünden beyaz bir annenin siyah ikizler doğurması gibi. Bazı şüpheciler 'Çok uzun vadede çocukların sağlığından henüz emin olamayız' diyor.
Eleştiriler ne olursa olsun; bir çocuk, hatta ikiz ya da üçüz sahibi olmayı düşleyen aileleri gerekirse başka ülkelere gitmekten alıkoyamıyor. Anne babaların umutları doğal olarak üremeyi kârlı bir sektör haline getirdi.
İmplantasyon öncesi genetik tanı (PGD) yöntemi, şu son dönemde akılları en çok karıştıran konu. Bu yönteme göre laboratuvar ortamında döllenen yumurta sonucunda ortaya çıkan embriyolar taranıyor ve hangisinde genetik hastalık yoksa o seçilip rahme yerleştiriliyor. Doktorlar bu yöntem sayesinde otizmden Alzheimer'e, kan, kas ve kemik hastalıklarına kadar birçok genetik hatanın miras olarak çocuğa geçmesini önleyebiliyor.
Ailenizde astım ya da kuşaklardır otizm vakası varsa bu yöntemle şimdilik 4 bin 100 sterlin karşılığında bir ön tarama yaptırıp riski engelleyebiliyorsunuz. Örneğin otizmin en çok erkek çocuklarda görüldüğü biliniyor. Bu yöntemle erkek embriyolar eleniyor. Sağlıklı kız embriyo seçilip rahime yerleştiriliyor.
Kadınların sadece taşıyıcı olduğu, erkekleri etkileyen özel bir kas hastalığı olan Linda Ball bu yeni yöntem sayesinde umutlu. Çünkü en azından ileride kızı kendisi gibi bir erkek evlat doğurup onun çektiği acıyı görmek zorunda değil.
[/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Kim daha sağlıklı çocuk istemez ki!
Hasta bir çocuk doğurmama ihtimaliniz varsa neden kullanmayasınız? Neden çocuğunuzun otistik olacağını bile bile onu doğurmayı seçesiniz? Doğal seleksiyona müdahale etmek, kendi sınırlarınızı zorlamak ve kendinizi tasarlamak varken neden yapmayasınız? Alzheimer, kanser, obezite ya da alkolizmi kim genlerinde ister? Onları ortadan kaldırmak varken neden seyirci kalalım? Kendi çocuğunuza en iyi şartları vermek istemez misiniz? Eğitime çuval dolusu para yatırırken çocuğunuzun genetik açıdan da avantajlı olması fena mı? Genetik miras kişiye aitse onunla ne yapacağına kim karışabilir? Hazır teknoloji varken çocuğunuz daha güzel daha sağlıklı daha akıllı olsa ne olur?
İşte orada durun! Sadece mükemmelliğe değer verilen ve parası olanların buna kavuşabileceği bir dünyada, insan çeşitliliğinin azaldığı ve sırf farklı olduğu için yaşama şansı bulunmayan çocukların olduğu bir 'Gattaca' hayatı yaşamak ister misiniz?
Böyle bir dünyada ne Ray Charles'a, ne de Mozart'a yer olurdu. Bir genetik hatayı ortadan kaldırmak sizce tedavi midir yoksa 'süperleştirme mi?' İnsan ırkının üstünler ve normaller olarak ikiye ayrıldığı bir toplum, o kadar da bilimkurgu olmayabilir.
[/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Fabrikasyon çocuklara doğru
Geçenlerde yayımlanan bir araştırma, kök hücreden yapay sperm üretilebileceğini gösteriyor. Erkekten kaynaklanan kısırlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan anne babaların bu yöntem sayesinde artık umudu var. Araştırmada yapay spermle döllenen farenin yedi yavru dünyaya getirdiği, birinin öldüğü, diğerlerininse bazı sağlık ve genetik sorunlarına rağmen yaşadığı belirtiliyor. Yapay sperm erkeklere umut olurken, bir yandan da evrim içinde onların rolünü önemsizleştirmiş oluyor. Çünkü bu, üremek için artık erkeğe ihtiyaç kalmadığını, yapay babaların bu işi görebileceğini kanıtlıyor.
'Çocuğun babası kim olacak?' tartışmalarını bir kenara bırakırsak, hızla ilerleyen teknoloji bir gün yapay rahmi de yaratabilecek gibi görünüyor. Aynı 'Matrix'teki ya da Aldous Huxley'in 'Cesur Yeni Dünya'sındaki gibi istenilen zekâda, güçte ve çeşitte çocukların, anne babaya ihtiyaç duyulmadan rahatça fabrikalarda üretilebileceği bir gelecek çok mu uzak sizce?..
[/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]'Yedek parça' kardeş hayat kurtarıyor
Çocuğunuz onu genç yaşta öldürecek ya da sakat bırakacak bir hastalıkla dünyaya geldi. Hastalığın tek tedavisi, aynı genetik yapıya sahip bir kardeşten kemik iliği nakli yapmak. Son dönemde başvurulan yollardan biri, tüp bebek yöntemiyle genetik açıdan en benzer embriyoyu bulup ona hamile kalmak. Bu yeni doğan kardeş, diğerinin hayatını kurtarıyor ama bu da akla şu soruları getiriyor: İkinci çocuk, bazılarının tabiriyle 'yedek parça bebek', gerçekten hayatı boyunca diğeri gibi sevilecek mi?
Ona iyi bakılacak mı? Ayrıca ilik nakli gibi yapılan cerrahi müdahalelerin bilinen bir zararı olmasa da, uzun vadede etkisinden emin olunamıyor. Sadece 'hayat kurtaran kardeş' yaratmak için Amerika'da bir klinik açan Dr. Muhammed Taranissi diğer kardeşin de sevildiğini, yedek parça taşıyan bir vücut olarak görülmediğini söylüyor. Bu noktada önemli olan, anne baba haklarıyla çocuk hakları arasındaki denge.
[/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Özellikle sağır bebek isteyen lezbiyen çift
New York'ta bir lezbiyen çift, dünyanın ilk sakat tasarım bebeğini dünyaya getirdi. Kendileri de sağır olan çift, bunun bir özür değil, bir kültür olduğunu düşünüyor. İstedikleri gibi bir bebek dünyaya getirmek için sağır bir erkek arkadaşlarının spermini kullanarak tüp bebek yöntemiyle hamile kalıyorlar. İlk duyma testinde tamamen sağır olduğu ortaya çıkan Jehanne, annelerini mutluluğa boğuyor. Şimdi beş yaşında olan kızın bir de üç yaşında, aynı şekilde sağır bir erkek kardeşi var. Bencillikle suçlanan kadınlarla ilgili yorum, tasarım bebek fikrini sakat tasarım bebek gibi çok daha kokunç bir boyuta taşımış olmaları şeklinde. Ancak anneleri, "Biz çocuklarımıza sakatlık vermedik, sakat olarak doğma şansı verdik. Sağır olmak mı, hiç olmamak mı istersin? Asıl bencil olanlar, mükemmel çocuklar isteyen o aptallar" diyorlar.
[/FONT]
[FONT=Arial,Verdana,MS Sans Serif]Bir gen ekle, çocuğun daha mistik olsun!
PGD ile genetik hataların yeni çocuğa geçmesini engelleyerek onu sağlıklı yapabilmenin yanı sıra doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyebilir, deri ya da göz rengine müdahale edebilir, çeşitli genleri azaltıp artırarak onu daha zeki ya da daha güçlü hale getirebiliriz. Hatta son çalışmalar bizi mistik inançlara iten bir gen olduğunu gösteriyor. Buna göre anne baba isterse, bu genle oynayarak çocuklarının ruhsal inancının daha güçlü olmasını sağlayabilir. Elbette gen mühendisliği karmaşık bir konu. Tek bir işle uğraşan gen yok. Her müdahale uzun ve kısa vadede diğerlerini etkiliyor. Mesela yapılan deneyler, belli bir geni artırılan bir farenin, diğerlerine göre daha zeki ancak acıya daha duyarlı olduğunu gösteriyor.
[/FONT]
[/FONT]
 
Geri
Üst