TÜrkİye Fan Club

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
TÜrkİye Fan Club
animation1xf9.jpg


wcmszcecevibbjv0.jpg


turquieataturkcvl5.jpg


gtr1by4.jpg


turkiyearkeologije8.jpg


sultan20ahmet20camiier7.jpg


ayasofyabg9.jpg


canakkale3kf4.jpg


istanbulfn8.jpg


216489gr6.jpg


aspendos01rk8.jpg


kkanyon2dd0.jpg


savasms7.jpg


dolmabahceme4.jpg


ankarabw3.jpg

pppqh2.jpg


hasankeyf205cu5.jpg


b4ox2.jpg


sunsetkl1.jpg

tantmtu2lq.gif

bayrak141qd.jpg

bayrak0fx.gif


zalimsultanux6.gif







Kurtuluş Savaşı
19 Mayıs 1919
Mondoros Mütarekesinden sonra, anlaşmayı imzalamış olan ülkeler anlaşmanın öngördüğü koşullara uymanın gerekli olmadığını düşündüler. Çeşitli bahaneler öne süren İtilâf Devletlerinin (Fransa, İngiltere ve İtalya) Donanmaları İstanbul'a gelmiş, Adana Fransızlar tarafından, Urfa ile Maraş ise İngilizler tarafından işgâl edilmişti. Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri vardı. Neredeyse her yerde yabancı subaylar, yetkililer ve ajanlar vardı. Yine İtilâf Devletlerinin rızasıyla Yunan Ordusu 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkmıştı.
Bu zor koşullar altında Mustafa Kemâl Anadolu'ya gitmeye karar verdi. 16 Mayıs 1919'da, "Bandırma" isimli küçük bir tekne ile İstanbul'u terketti. Mustafa Kemâl, Anadolu'ya yapacağı bu yolculuğu esnasında düşmanlarının bu gemiyi batırmayı planladıkları konusunda uyarılmıştı. Ama o bundan korkmuyordu ve 19 Mayıs 1919 Pazartesi tarihinde Samsuna ulaşarak Anadolu toprağına ayak bastı. İşte bu tarih, Türk İstiklâl Savaşının başlangıç tarihini belirlemektedir. Bu tarih ayrıca Mustafa Kemâl'in daha sonra kendi doğum tarihi olarak seçmiş olduğu tarihtir. Böylece, Anadolu'da Bir ulusal direniş dalgası oluştu. Doğuda Erzurum'da bir hareket başlamış bulunmaktaydı ve Mustafa Kemâl hızlı bir biçimde hareket ederek tüm organizasyonun başına geçti. 1919 yılının yazında yapılan Erzurum ve Sivas kongreleri, ulusal bir sözleşme ile ulusal hedefleri ilân etti.
Yabancı orduların İstanbul'u işgal etmesiyle birlikte, Mustafa Kemâl 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisini açtı ve böylece merkezi Ankara olan yeni ve geçici bir hükümet kurdu. Aynı gün Mustafa Kemâl kurulan Büyük Millet Meclisi Başkanlığına getirildi. Yunanlılar, Çerkez Ethem'in ayaklanmasını fırsat bilerek ve onunla işbirliği içerisinde Bursa ve Eskişehir yönünde harekete geçtiler. 10 Ocak 1921 tarihinde, düşman kuvvetleri Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet İnönü ve orduları tarafından çok ağır bir yenilgiye uğratıldı. 10 Temmuz 1921 tarihinde ise Yunanlılar beş tümen ile Sakarya'ya bir cephe saldırısı başlattılar. 23 Ağustos'tan 13 Eylül'e kadar aralıksız olarak süren Büyük Sakarya Savaşı sonrasında, Yunan Ordusu yenilmiş ve çekilmeye zorlanmıştı.
Bu savaş sonrasında, Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemâl'e Gazi ve Mareşal unvanlarını vermişti. Mustafa Kemâl düşmanlarını Ülkesinden dışarıya atmaya karar verdi. 26 Ağustos 1922 tarihinin sabahında, Ordularına saldırıyı başlatma emrini verdi. 30 Ağustos tarihinde, tüm düşman kuvvetleri Dumlupınar'da sarılarak ya öldürülmüş ya da esir edilmişti. Düşman ordularının Kumandanı General Trikupis esir alınmıştı. 9 Eylül 1922 tarihinde ise kaçmakta olan düşman kuvvetleri İzmir yakınlarında denize dökülmüşlerdi. Olağanüstü askerî bir dehaya sahip olan Mustafa Kemâl komutasındaki Türk kuvvetleri yurdu işgal etmiş olan Müttefik Kuvvetlere karşı bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermişler ve sonunda bütün cephelerde zaferler kazanmışlardır.
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Anlaşmasının imzalanması ile birlikte, tüm ülkeler tarafından yeni Türk Devleti tanınmıştı. Mustafa Kemâl, yeni, sağlam ve dinç bir devlet kurmuştu. 29 Ekim 1923 tarihinde, yeni Türk Devletinin idare şeklinin Cumhuriyet olduğunu ilân etti. Mustafa Kemâl, Cumhuriyetin ilân edilmesinden sonra Halifeliği kaldırdı ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

ÇANAKKALE ZAFERİ...


Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.



1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler.


Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan*mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.

18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun*ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.

«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla*mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»

Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı*yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.

Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:

— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.


Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu.

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir.:clapping::second:
 
Son düzenleme:
Ce: TÜrkİye Fan Club

emeğine sağlık canım ya çok güzel olmuş türklüğümden dolayı gururlandım buraya bakınca teşekkürler çitocum.
 
Geri
Üst