Türkiye'deki Okuma Alışkanlığı

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Türkiye'deki Okuma Alışkanlığı
okuma saati raporu türkiyede kitap okuma oranının düşüklüğünün nedenleri dünyadaki ve ülkemizdeki alışkanlığı türkiye de kitap oranının düşüklüğünün nedenleri dünyamızdaki ve ülkemizdeki alışkanlığı
TÜRKİYE'DEKİ OKUMA ALIŞKANLIĞI Türkiye'de kitap okuma oranı yalnızca yüzde 4.5. Japonya'da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye'de bu sayı yalnızca 23 milyon 386. Yani, Türkiye'de bir yılda basılan kitap, Japonya'da neredeyse bir günde basılıyor. Kitap okuma alışkanlığının ise çok küçük yaşlarda başladığı bir gerçek. Çocuğunuzun "kitap kurdu" olmasını istiyorsanız, işe, ona oyuncakla birlikte kitaplar alarak, kitaplık oluşturarak, birlikte kitap okuyarak başlayabilirsiniz. Türkiye'de toplumsal yaşamda kitabın yerinin olmadığı, Türkiye'de üniversite bitirenlerin sayısı son yıllarda 14 kat arttığı halde, kitap okuyanların sayısı 1965 yılındaki oranın onda birine geriledi. ÖĞRETMENLER DE OKUMUYOR Araştırmalardan çıkan sonuçlar okullar, okuma alışkanlığı kazandırma konusunda son derece başarısız. Türkçe programı, ısrarla okuma alışkanlığının kazandırılması gereğini vurguluyor ama, programı uygulaması gereken öğretmenlerin sorumluluğu burada ortaya çıkıyor. Eğitim-Sen'in bir araştırmasına göre, öğretmenlerin yüzde 8'i hiç kitap okumuyor. Yüzde 39'u ise bu konuda bilgi vermek istemiyor. Yüzde 28'i ayda bir kitap alıyor. OKUMA ZEVKİ NASIL GELİŞİR? "Okuma zevki kişinin kendi düzeyine ve kendi eğilimine uygun romanların özenli yazılmış olanlarını okumasıyla gelişir. Diyelim ki okulda albenisiz kitaplardan nefret etmiş 25 yaşlarında genç bir adam, dünyayı daha iyi algılayabilmek için yavaş yavaş bir şeyler öğrenme gereği duyuyor. Bu genci, okulda nefret ettiği kitaplara benzer kitaplarla okuma zevkinin içine çekemeyiz. Bu gencin önce iyi yazılmış polisiye romanlar denemesi yerinde olur. Bir kez klasiklere yönelmeden, iyi yazılmış polisiye romanlarla kötü yazılmış olanları ayıracak düzeye gelmelidir. Polisiye roman tutkusundan çok kolay geçilir Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı ve Budala'sına. Ondan sonra da Tolstoy'un Kreutzer Sonatı'na. Ayda bir iki iyi yazılmış polisiye roman okuma koşuluyla bir kez Dostoyevski'ye geçildi mi, edebiyat zevkiyle tutkusu kıpırdanmaya başlar. Ondan sonra Balzac, Zola, Flaubert ve Stendhal daha kolay okunur." HER YAŞIN KİTABI AYRI Evde anne-babasını kitap-gazete okurken gören çocukta, "yaşamda kitap da varmış" imajının uyandığı, evin bir köşesinde kitaplığın olması, çocuğun da isterse kendi kitaplarını bu kitaplığa koyması, hatta kendi kitaplığının olması, çocukta kitap okuma alışkanlığını sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Yaşlara göre kitapların özellikleri ise şöyle sıralanıyor: 1-2-3 yaş: Yarı oyuncak, yarı kitaptır. Konu içermeyen eşya, insan, hayvan kitaplarıdır. 4-5 yaş: Gerçekçi öykülerden oluşmaya başlar. Mekan gerçektir. Puntolar iri olmalı, resimler konuyu anlatmalı. Bu yaş çocukları, kendilerine resimli öyküler okunmasından hoşlanır. 6-7 yaş: Kitabın ana fikri, konunun mesajı olmalı, metin uzun olmamalı. Bu yaş çocukları, doğa, hayvan ve diğer çocukların da içinde yer aldığı bol resimli kısa öykülerden zevk duyarlar. Bu dönem, bir çocuğun okumaya olan ilgisini kamçılamak için en uygun dönemdir. 8 yaş: Konular doğa, insan yaşamı olabilir. Gezi, serüven, coğrafya, ilk çağlara ait öyküler, okuma konusundaki en belirgin ilgi alanlarını oluşturur. 9-10 yaş: Cinsiyet farklılaşması belirginleşmeye başlar. Bu nedenle öykülerde yeni sözcükler yer almaya başlamalı. Giriş, gelişme, sonuç bölümlerine önem verilmeli. 11-12 yaş: Erkekler bilim ve buluşlara, kızlar okul ve aile yaşamını içeren konuların yanında aşk öykülerine ilgi duymaya başlarlar. Türkiye Okumada 86. Sırada Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu, Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin de bulunduğu 173 ülke arasından 86. sıraya düştüğünü belirtiyor. Batıda okuma oranını araştırmanın yeni bir bilim dalı kabul edilirken "Türkiye'de bir yılda yayımlanan kitap sayısıyla ilgili rakamları doğru yorumlayabilmek için, sadece bir önceki yılın rakamlarıyla karşılaştırmak yetmez. Bir de diğer ülkelerin rakamlarıyla karşılaştırmak gerekir aslında.'' Araştırmalara göre, kişi başına bir yılda basılan kitap sayısı Japonya'da 25, Fransa'da ise 7, oysa Türkiye'de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Araştırmalarda, Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişim Raporu'nda 173 ülke arasında Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin arasında 86. sıraya düşmesinin nedeni olarak, öncelikle kişi başına bir yılda basılan kitap sayısının düşmesi gösteriliyor. Araştırmalar Türkiye'de okur-yazar nüfusun yüzde 86 olmasına karşın, kitap okuyan nüfusun hızla azaldığını belirtti. Neden Okumuyorlar ? Araştırmalarda yer alan bir anketin sonuçlarına göre, kitap okumayı en çok televizyon engelliyor. Daha sonra okumama alışkanlığının nedeni olarak "okul eğitiminde okuma alışkanlığı verilmemesi" gösteriliyor. Üniversite ve dengi okul mezunlarının "Niçin okumuyorsunuz?" sorusuna verdikleri yanıtlar şöyle: o Kitaplar pahalı (yüzde 10.3) o Okul eğitiminde okuma alışkanlığı verilmiyor (yüzde 19.7) o Televizyon, insanları kitap okumaktan uzaklaştırıyor (yüzde 30.3) o Kitaba karşı yasakçı tutum (yüzde 4.3) o Öğrenci ödevlerinin fazlalığı (yüzde 5.3) o Geçim koşullarının ağır olması (yüzde 15.6) o Okuyan insanlara değer verilmemesi (yüzde 4) o Diğer nedenler (yüzde 11.1) Özgür Okuma Saatleri Bir Anadolu lisesinde 75 öğrenciye iki yıl boyunca "özgür okuma saatleri" uygulandı. Öğrencinin dilediği bir kitabı sınıfta kendisi sessizce okuması biçimindeki bu uygulama sonucunda, öğrencilerin "Bir önceki yıl kaç kitap okudunuz" sorusuna verdiği yanıtlar şöyle: 29 kişi : 1-5 kitap arası 41 kişi : 6-20 kitap arası 5 kişi : 20'den fazla kitap Aynı öğrencilerin, "Okuma saatleri hakkında ne düşünüyorsunuz" sorusuna verdiği yanıtlar da şöyle: Yararlı : 35 öğrenci Çok yararlı : 30 öğrenci Hiç yararı yok : 10 öğrenci Araştırmalar, ilköğretim okullarında Türkçe derslerinde, lisede edebiyat derslerinde haftada bir saati, "Özgür okuma saati" olarak ayırmanın yararının tartışılmaz olduğunu vurgulamakta.
Kaynak: DonusumSokagi
 
Geri
Üst