Yalan Söyleyen Çocuklar - Yalanın Anatomisi

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Yalan Söyleyen Çocuklar - Yalanın Anatomisi
Öncelikle yanıma gelen bir kaç ilköğretim öğrencisiyle yaptığım görüşme sonrası aldığım notları size aktarıyorum:


Yalanın bir kaç faydası !!!
  • İnsanı vicdan azabından çabuk öldürür.
  • Sizi tedirgin yapar, beyninizi sürekli meşgul eder, bilgisayar gibi sık sık "reset"lemek zorunda kalırsınız.
* Başınız belaya girer.
* Çekirge bir sıçrar, 2 sıçrar.
* İnsanların size olan güvenini kaybedersiniz. Devamlı popüler kalırsınız. Yakışıklı bir rütbeniz olur. "Yalancı" damgası ile adınız çıkar 9 a inmez 8 e.
* Ayrıca sağlığa zararlıdır, çabucak öbür taraftaki "tahtalı köye" muhtar olursunuz.
Çocuklar Neden Yalan söylüyorlar ?

* Anne-babaları-akrabaları yalan söylüyor. "Yalan" söylemek moda olmuş.
  • Çocuklar korkutulursa yalan söyler. İlgisiz kalırsa "katmerli" yalan söyler. Dikkat çekmek ister.
  • Verilen sözler tutulmayınca yalan söyler.
Şimdi gelelim sadede:


Bazen zararını gördüğümüz, bazen de kısa süreli bize faydası dokunan ama hepimizin karşılaştığı acı bir gerçek var: Yalan. Yalan, insanlığın varoluşuyla başlayan ve devam eden bir gerçektir.


“Dünyada ölümden başkası yalan” diyor Candan Erçetin, ve “yalan”ın da hayatımızda yer edindiği de kaçınılmaz “gerçek”! Yalan söylemek, artık hayatımızda yediğimiz yemek, içtiğimiz su, cinsel ihtiyaçlarımız kadar doğal ve hatta bu ihtiyaçlarımızla iç içe geçmiş durumdadır. Küçüğümüz büyüğümüz, yaşlımız, gencimiz hepimiz bir şekilde yalan söylüyoruz. Aslında hepimiz yalan söylememiz gerektiğini çok iyi biliyoruz. Yalanın zayıf karakterli insanların silahı olduğunun da farkındayız. Peki bunları bile bile bizler neden yalan söylemeye devam ediyoruz? Neden herkes yalan söylüyor, yalan söyleme hastalığı bizde nasıl yerleşiyor?


İki ana nedenden dolayı yalan söylüyoruz:
a) Cezadan kaç(ın)mak. Babasının dayağından korkan çocuk yalan söyler çünkü doğru söylerse ceza ile karşılaşacaktır. Ödevini yapmayan öğrenci yalan söyler çünkü, öğretmenin kendisine düşük not vermesini istememektedir.
b) Mükafat (ödül) elde etmek. Küçük çocuk ilgiyi üzerine çekmek için yalan söyler, göreceği ilgi onun mükafatıdır. Tüccar kalitesiz malı kaliteli diye anlatır, alacağı ücret onun ödülüdür.



Cezadan kurtulmak ya da ödüle ulaşmak amacıyla yalan söyleyen bizler acaba yalanı nereden öğreniyoruz?



a) Ailemizden: Küçüklüğümüzden beri anne babalarımız bize yalan söylüyor. “Oğlum sesiz ol sana çikolata alacağım. “ “Akşam baban gelince sana oyuncak getirecek”. Sakın demeyin, bebek ne anlar yalandan. Ancak zihni, bu yalanlarını otomatik olarak kaydeder. Çocuk biraz büyür ve sonra başka yalanlara şahit olur. Eve gelen telefona baba “evde yok de oğlum” der. Annesi 9 yaşındaki oğluyla minibüse biner ama üç beş kuruş kar yapabilmek için “o henüz 5 yaşında, okula gitmiyor” diyerek yalan söyler. Evde çekiştirdiği komşusunu, mahallede görse güleryüz gösterip över. Böyle bir ailede büyüyen çocuk yalanın gayet doğal bir şey olduğunu düşünerek kendisi de yalan söylemeye başlar.
b) Basılı ve görsel yayınlardan: Bir gün televizyonunuzu sadece izlediğini programlardaki yalanları bulmak için izleyin. Aşk dizilerinde, aksiyon filmlerinde, magazin programlarında, sabah programlarında, reklamlarda, haberlerde sizce ne kadar yalana rastlarsınız? Maalesef yalan söylemeyi biz daha küçüklüğümüzde televizyonlardan öğreniyoruz. En masum çizgi filmlerde, romanlarda bile yalana maruz kalan bizlerin bilinçaltına yalan o kadar normal bir şey olarak kazınıyor ki, sonrasında onu içimizden söküp atmak çok güçleşiyor.
c) Çevremizden: Ailemiz yalan söylemese, televizyon izlemesek de çevremizde yalan söyleyen o kadar kimse var ki. Kısacası arkadaşlarımız, komşularımız, amcalarımız, teyzelerimiz gözümüzün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. Bazen şaka olsun yalan söylüyorlar ama sonuçta netice değişmiyor ve biz yine yalana muhatap oluyoruz.



Bazı araştırmacılar, yalanı, söyleyenin patolojisini, yalanın hedefini ve içeriğini göz önünde bulundurarak, şöyle sınıflandırmışlardı:


Faydalı yalanlar: İlişkilerimizin iyiliği için
Histerik yalanlar: İlgi toplamak için
Savunma için söylenen yalanlar: Kendimizi zor durumdan kurtarmak için
Telafi etmek için söylenen yalanlar: Başkalarını etkilemek için
Kötülük için söylenen yalanlar: Kişisel çıkarlar elde etmek için
Dedikodu için söylenen yalanlar: Abartarak laf yaymak için
İmalı yalanlar: Yarı doğru ile yanlış yönlendirme yapmak için
Aşka gelip söylenen yalanlar: Başkalarının çıkarlarını gözetmek için
Patolojik yalanlar: Kendimizi ve başkalarını hırpalamak için



Yalancılık günümüzde bir meslek ve hatta daha da ileri, bir sanat olmuş. Teknolojik ilerlemelerin bu kadar hızlı ve yoğun yaşanması da engelleyemiyor yalanı ve yalan söylemeyi. Hatta yalan ve yalancılık çağa ayak uydurup hızla büyüyüp ve gün be gün gelişim gösteriyor. Tıpkı bir bukalemun gibi ortama, çağa, mesleğe, sanata, kısacası her şeye uyum sağlıyor.



Yalan söylemek, ille ağzımızdan çıkan kelimeler değildir. Hile yapmak, dolandırmak, kalpazanlık yapmak ve daha bir çok şeyi yapmak yalanın diğer branşları olmaktadır. Politikacılar, sanatçılar, bilim adamları kısacası tüm meslek dallarında rastlayabiliriz yalan ve yalancılara. Örneğin; kuduz aşısını Pasteur’ün bulmadığını, Toussaint adında rakibi olan bir başka veterinerin deneyleri sonucunda elde ettiği aşıyı, kendi bulmuş gibi gösterdiğini ve bunun sonucu olarak ta Toussaint’in birkaç ay sonra, sinir krizi geçirerek öldüğünü biliyor muydunuz?



Yalan, dünyanın yapılabilecek en kolay mesleği, icra edilebilecek en kolay sanatı, keşfedilebilecek en zor şeyleri kolayca keşfedebilmenin en kolay yoludur. Karşımızdaki insanın, yalan söylediğini anlasak bile, bir çoğumuz bunun doğruluğunu araştırma ihtiyacını duymuyoruz. Karşımızdakilerin duymak istediklerini onlara söylemek, onların mutluluğunu görüp karşılığında ödüllendirilmek, hepsi küçücük bir yalanın büyük eserleridir. Eğer doğruyu söylemiş olsanız başınıza gelebilecekleri asla tahmin edemezsiniz. Ama söylediğiniz yalan kariyerinizi arttırabilir, ödül almanızı sağlayabilir, maaşınızın artmasına neden olabilir.



Artık günümüzde, inkar etmenin bu kadar rahat olması, suça teşviki körüklemekte, insanların duymaktan hoşlanacakları şeylerin söylenmesi, yalanın cazibesini ve boyutunu, bir gökdelenin daima yükselen katları durumuna sokmaktadır. Git gide manevi değerlerin yozlaşması, kapitale dayalı sistemin içerisinde, insanların daha fazla para kazanma hırsı ile zamanın çoğunu çalışmaya ayırması ve kısa yoldan başarı ve zengin olma arzusu, yalan ve yalancılığın günümüzün en cazip mesleği durumuna gelmesine sebep olmaktadır.
Sabah yatağımızdan kalktığımız andan, gece yatağa girip uykuya dalmamıza kadar geçen sürede, sayısız yalan ve yalancıyla karşılaşmaktayız. Kahvaltıda yediğimiz ekmeğin gramajının eksik olmasından tutun da; televizyonda haberleri izlerken konuşan politikacının, ekonominin mükemmel durumundan, demokrasinin tıkır tıkır işlemesinden bahsetmesine kadar hep yalan vardır.



İşine geç kalan memurun söylediği bahaneden, dersine çalışmayan öğrencinin uydurduğu klasik “akşam elektrikler kesikti, çalışamadım” bahanesinin altında yine aynı yalan vardır.
Yalancılık artık günümüzün mesleğidir. Eskiden dürüstlüğün her şeyin üstünde olduğu söylenirdi, şimdilerde de yine söylenen bu. Ancak, eskisi kadar artık üstünde durulmamaktadır. Ne yazık ki mesleklerin icrasında ve üretilen politikaların temelinde yatan asıl gerçek yalandır. Reklamların tabanını oluşturan da aynı yalandır. İnsanları etkilemenin temelinde de aynı yalan karşınıza çıkar. Artık karizmatik liderlerin yerini günümüzde, insanları en iyi etkileyen ve bunu yaparken de onların duymaktan hoşlanacakları şeyleri, onlara en güzel şekilde ifade edebilenler almıştır. Yani gerçek yalancılar....



Ve ne yazık ki, yalandan hala kimse ölmemektedir…



“Yalan Dedektörü” Olmamız Mümkün mü?
Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve David J. Lieberman’ın araştırmalarına göre, birinin yalan söyleyip söylemediğini aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilirsiniz:



- Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
  • Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
  • Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.
  • Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
  • Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.
  • Kişinin el kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.
  • Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.
  • Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
  • Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.
  • Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.
  • İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
  • Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.
  • Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
  • Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder. -Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.
  • Yalan söyleyen kişi, ‘ben, biz ve bizim’ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
  • Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.
  • Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.
  • Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir ama kendisi size soru sormaz”
  • Konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır.
  • Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
  • ‘Gerçeği söylemek gerekirse’, ‘Dürüst olmak gerekirse’ ve ‘Neden yalan söyleyeyim ki’ gibi cümleler kullanır.
  • Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
  • Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
  • Konuşmasına, ‘Yanlış anlamanı istemem ama’ gibi bir cümleyle başlar.
  • İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
  • Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
  • Hikayesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız.



Peki Yalan Söylemekten Nasıl Kurtulabiliriz?



Yalan söylemekten kurtulmak için şunlar yapılabilir:

1. Yalandan kurtulmanın en önemli adımlarından biri eleştiriye açık olmaktır. Eleştirilmekten korkup korkmadığımızı tespit etmek önemli. Korkuyorsak bu korkuyu üzerimizden atmaya çalışmalıyız. Alınganlığı bırakıp bize yöneltilen her eleştiriyi kendimizi geliştirme adına bir fırsat gibi görmeliyiz.
2. Önemli bir adım da her şeyi göze alarak doğruyu söyleme cesaretini göstermektir. Bunun için geçmişte ve bugün söylediğimiz yalanları gözden geçirmek iyi bir başlangıç.
3. Söylenilen yalanlarla nelerin gizlendiğini, yalanların arkasındaki korkuları, endişeleri, kazanımları gözden geçirmeliyiz..
4. “Yalan söylediğimizde neler kaybettik? Bizi yalan söylemeye teşvik eden kazanımları, doğruyu söyleyerek de elde edebileceğimiz yollar var mı?” Bu soruların muhakemesini yapılmalıyız.
5. Sıklıkla söylenilen bir yalan varsa, önce ondan kurtulmayı denemeliyiz.
6. Eskiden yalan söylediğimiz anları hayalimizde canlandırarak sanki o anı ilk kez yaşıyormuş gibi karşımızdakine doğruyu söyleyerek bu hatayı düzeltebiliriz.
7. Unutmayalım ki dünyaya bir yalancı olarak gelinmez. Kendimizi "ben yalancıyım" diye etiketlemek yerine "bu güne kadar zaman zaman yalan söylediğim anlar oldu. Bu, hiçbir zaman doğru söylemediğim anlamına gelmez" şeklinde telkin edebiliriz.
8. Hata yapmaktan korkmamalıyız. Kimse hata yapmak, ya da başkalarının hatalarıyla uğraşmak istemez. Ancak hata yapmak ne yasaktır, ne de tümüyle kabul edilmez bir şeydir.
Dürüst bir dünyaya...


Dr. Ekrem ÇULFA

rehabilitasyon.com


 
Geri
Üst