Biz Vermezsek Kimden Alacağız?

aysil

Yeni Üye
Üye
Biz Vermezsek Kimden Alacağız?
Beni kimse anlamıyor!” diyor üzgün kırgın yalnız önemsiz hisseden genç kadın. Hiç kimsenin onu umursamadığını kimsenin onun derdiyle dertlenmediğini düşünüyor. “Ben sevilmeye önemsenmeye ilgilenilmeye değer değilim!” diye düşünüyor. Göz yaşları dindikten sonra sorduğum “Siz en son ne zaman kimi gerçekten anladınız?” sorusuna verdiği cevabı ise bize bizi çok iyi şekilde anlatıyordu: “Bilmem! Hatırlamıyorum; daha önce hiç bu açıdan bakmamıştım!” Bu cevap aynı zamanda “Önce diğerleri beni sevsin beni anlasın” mesajını da içeriyordu.

Sevilmek önemsenmek beğenilmek anlaşılmak takdir edilmek “muhtaç” olan bizlerin çok önemli tutamakları. Bizler bu tutamaklarla kendimizi hayata daha iyi bağlayabiliyor kendimizi daha iyi hissedebiliyor varoluşumuzu daha iyi yaşayabiliyoruz. Ama bazen almak istediklerimize o kadar çok odaklanıyoruz ki vermemiz gerekenleri unutuyoruz!
“Sevilmek istiyorsan sevmeyi bileceksin!” diyor şair. Bu dize üzgün danışanımın daha önce bakmadığı açıya dikkatimizi çekiyor. Neden önce sevmek; yani vermek!?
Bir eylemin ahlaki açıdan doğruluğunu test etmenin önemli kriterlerinden biri o eylemin evrenselliğini sorgulamak; yani “Herkes benim davrandığım gibi davransa ne olur?” sorusunu sormaktır. Bu testi konumuza uyarladığımızda ne görürüz? Diyelim ki biz “Önce insanlar/eşim arkadaşım çocuğum annembabam vs. beni anlasın” diyoruz. Bunu söylediğimizde tüm insanlığa aynı cümleyi kurma hakkı tanımış oluyoruz. Peki tüm insanlar aynı cümleyi kurduğunda ve o cümle doğrultusunda davrandığında kim kimi anlayacak şu fani ve birbirimize muhtaç olduğumuz dünyada? Hiç kimse kimseyi anlamayacak ve herkes kendi anlaşılma sevilme önemsenme telaşına düşecek. Bunun tersi; yani herkesin “Önce anlaşılmaya değil de anlamaya çalıştığı” durumda ne olur? Bu durumu tahayyül etmek belki de sorunun cevabını bulma çabasından daha çok şey katacaktır bize.


“Anlamaya çalışmak” ve “anlaşılma peşinde koşmak” “varoluşsal sorumluluk” anlamında da iki farklı durumu betimler: Birinci durumda insan aktif eyleyenyükün altına giren; ikinci durumda ise pasif bekleyen yükten kaçan pozisyondadır. Herkesin herkese muhtaç olduğu dünyada “veren eli alan elden yeğ tutma çabası” bizi daha güçlü kılacak; bizi kendimize ve insanlığa karşı daha çok şey yapar hale getirecektir. İlacımızın peşinde koşup durmaktansaelimizdeki ilacı hastasına götürme çabası belki de bizi iyileştirecek asıl mutluluktur.
Psikoterapist Yusuf BAYALAN
 
Geri
Üst