Ödül - Ceza Yöntemi

ARWEN

Yeni Üye
Üye
Ödül - Ceza Yöntemi

1156-95.jpg
Ödül ceza dediğimizde çoğumuzun aklına şeker-çikolata veya tekme-tokat geliyor. Tecrübelerimiz (!) böyle diyor, en azından... Biraz daha ince düşünenler için, “benim istediğimi yapmazsan ölümü öp”, ya da “öyle olsun”, cezanın en incelikli biçimidir. Oysa, ödül ve ceza, hayatımızın içinde yer alan birer “gerçek”. Kötü ya da iyi bir şey olarak görmektense, çocuklarımızın doğal gelişimlerini kolaylaştırıcı yöntemler olarak düşünmekten yanayım. Beynimizin mezolimbik sistemi davranışlarımız için “ödüllendirici ve cezalandırıcı” sistemleri ve kimyasalları (başta dopamin olmak üzere) barındırır. Bu sistemi çalıştırıcı davranışlar ve deneyimler, hangi davranışlarımızı sürdüreceğimizi, hangilerini bir kenara bırakacağımızı belirlememizde rol oynarlar.

Ödül ve ceza, davranışlarımızın doğal sonuçları olarak karşımıza çıkabilirler. Bilerek yere attığım sevgili oyuncağımın kırılmasını yere atma davranışımın “doğal sonuç”u olarak görebiliriz. Üç yaşından büyük bir çocukta, bu doğal sonuçtan ders çıkarttırıcı, kırıcı-dökücü davranışları azaltıcı bir uygulama ne olabilir? Kırılan oyuncağı, belki belli bir süre için, yenilememek.. Doğal sonucu kalıcılaştırmak. Buna ceza diyebilirsiniz, isterseniz.
Ödül ise, doğal sonucun olumlu, keyifli olduğu durumlardaki kalıcılaştırma olarak düşünülebilir. Çocuğunuzun sofradaki bir tabağı kaldırıp, mutfağa götürdüğünü düşünelim. Doğal sonuç, sofra kaldırmak gibi büyüklere özgü bir işi yapabilmenin verdiği keyiftir. Başarı, bir anlamda zor sayılan bir işlemi denemek, gerçekleştirmektir. Ve, keyif vericidir. Bu doğal sonucu kalıcılaştıracak, olumlu davranışın tekrarlanmasını teşvik edecek olan her şeyi ödül kategorisine sokabiliriz. Ödül ne mi? Hani, alkış...
Cezalandırmanın amacını tanımlamış olmanız başlangıç noktanız. Çocuğunuzu hırpalamak, ondan hıncınızı çıkartmak, onu küçültmek, ona “bir ders vermek”, “haddini bildirmek” gibi arzuları hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Bu arzulara boyun eğmek bir kısım annebabanın yaptığı, yapmak zorunda hissettiği... Hiç birimiz dayakçı, zalim olmak istemiyor; ama kendimizi çocuklarımıza bağırıp çağırırken, hatta onları incitici davranırken bulabiliyoruz. Ödül-ceza uygulamaları, anne-babanın kendini kontrol edebilmesini sağlar. Çocuğuna kendi değerlerini aktarırken ve çocuğunun kendi özgün değerlerini geliştirmesi için yolunu açarken, aşağılamadan, hırpalamadan, ya da baştan çıkartmadan, rüşvet vermeden davranabilmesini mümkün kılar. Ödül-ceza yöntemine bu kadar övgü yeter. Bazı uygulama ilkelerini kısaca tekrarlayayım.Kitapçılarda bulabileceğiniz bir çok kitapta, disiplin ve ödül-ceza hakkında çok daha ayrıntılı tavsiyeler bulabilirsiniz. İlk aklıma gelen, “SOS Anababalara Yardım” adıyla çevrilen pratik bir kitap (yazan: Lynn Clark, yayıncı: Evrim); ABD’de çalıştığım yıllarda kitabı o kadar işe yarar bulmuştum ki, döner dönmez, babama tercüme ettirtip yayımlanması için çaba göstermiştim. Hararetle tavsiye ederim.

Prof.Dr.Yankı Yazgan

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
 
Geri
Üst