Buyrun buyrun bakın utanmayın =)

Gerçek Cesaret


Bilge sultanın vezirlerinden birisini baş vezirliğe tayin etmesi gerekiyordu. Bu göreve layık veziri bulabilmek için bütün vezirlerini etrafına topladı ve onları bir sınava tabi tuttu. Onlar o güne kadar gördükleri en büyük ve ağır kapının önüne getirip şöyle dedi:
"Sizler çok akıllı ve güçlü insanlarsınız ve ümit ediyorum ki içinizden birisi ülkemin en büyük kapısını açabilir. Şimdi sizi kapıyla baş başa bırakıyorum. Göreyim bakayım, hanginiz bu kapıyı açabilecek?’’
Saray mensuplarından bazıları daha kapıyı görür görmez dudaklarını büküp bu kapıyı açmanın mümkün olmadığına karar vermişti. Diğerlerine göre daha akıllı sayılabilecek bazıları kapıyı daha yakından incelediler, ama kapının azameti karşısında onlar da pes etmekte gecikmedi. Kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda bu kapının imkanı yok açılamayacağında fikir birliği ettiler.
Sarayın en seçkin adamları kapının karşısında ümitsizce beklerken, o zamana kadar saygısından öne geçmeyen en genç vezir, diğerlerinin arasından sıyrılarak kapının yanına gitti. Onu şöyle bir gözden geçirdi. Sonra da onu elleriyle yokladı. En sonunda, bütün kuvvetiyle kapıya yüklendiğinde ağır kapı ardına kadar açıldı.
Meğerse kapı zaten tam kapalı bile değildi ve onu açabilmek için gereken sadece deneme cesareti gösterebilmekti. Sultan bu cesareti gösterebilen genç vezire şunları söyledi:
"Sadece görüntüye bakarak daha baştan ümitsizliğe kapılmadın, sonunda başarısız kalacak olsan bile deneme cesareti gösterdin.
Bu yüzden, baş vezirlik makamına seni tayin ettim."
 
KİŞİLİK


Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken, sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor.
Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
"Bakın" diyor.

"Bu (1), kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..."

Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:
"Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar".

Bir (0) daha...
"Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:
Yetenek... disiplin... sevgi...

Eklenen her yeni (0)' ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve Hoca yorumu patlatıyor:

"Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir".

Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülür...
 
HAYATINIZI RENKLENDİRİN
Birden her şey çok kötü gitmeye başlar ve artık hayatınızı güzelleştirmek için çözüm bulmakta zorlandığınızı hissedersiniz. Ama endişelenmeyin, işte birkaç çözüm:

*Televizyonunuzu atın! Saçma gelebilir ama eğer ömrünüzün bir yılını televizyondan uzak geçirirseniz, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Böylece sinemaya, tiyatroya gitmek için de bol vakit bulabilirsiniz.
*Hayatta olup bitenleri takip etmek için dünyanın dört bir yanında çıkan gazeteleri, dergileri İnternetten okuyun.
*Kariyer seçiminizi yaparken "kapasite"niz kadar sizin için "uygun" olup olmadığını göz önünde bulundurun. En önemli on kişisel özelliğinizin listesini yapın ve sizin için neyin önemli olduğuna karar verin.
*Zeki bir çalışkan olun. Önemli olan nasıl "çok çalıştığınız" değil, nasıl "çalıştığınız"dır.
*Değişikliklerden korkmayın. İş yaşamındaki değişiklikler bir dönem her şeyin yerli yerine oturması için kendinize vakit tanımanız anlamına gelir.
*"Esnek" olun. Günümüz iş dünyası çok yönlü hizmet verebilen, birçok konuda uzmanlaşmış elemana ihtiyaç duyuyor.
*Gülün. Gülmek sadece stresinizi yenmenizi sağlamakla kalmaz, kalbinizi de korur. Amerikalı ilim adamları çok gülen insanların kalp hastalıklarına karşı daha dayanıklı olduğunu söylüyor.
*Sigarayı bırakın. Herhangi bir sağlık sorunundan muzdaripseniz, öncelikle yapmanız gereken yine sigarayı bırakmaktır. Kararlı olun.
*Yanınızda her zaman aspirin bulundurun. Sadece baş ağrısını geçirmez, zamanı gelince hayatınızı da kurtarır. İngiliz Kalp Vakfı’nın Araştırmasına göre, kalp krizi geçiren birine verilen aspirin ölüm riskini büyük ölçüde azaltıyor.
*20. Yeni yılda olumlu düşünme gücünüzü devreye sokun. Her gün, sizi neyin rahatsız ettiğini düşünün ve o konuda çözüm üretmeye çalısın.
*Üstünüzdeki giysiye şöyle bir bakın: Çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Giysilerinizde ne kadar açık renkler tercih ederseniz başkalarının enerjisini de o kadar itersiniz. Bu yüzden doktorlar beyaz giyer. Koyu renkleri tercih ederseniz, daha fazla enerji çekersiniz üstünüze ve otoriter bir havanız olur; bu yüzden polis üniformaları koyu renktir. Toplum içindeki konumunuza uygun renkte elbiseler giyin; aralara ruhunuzu ortaya çıkaracak renkler katmaktan çekinmeyin.
*Kalp egzersizi yapın: İnsanları sevin!
*Kalori hesaplarını bir kenara bırakın. Eğer kilonuzun fazla olduğuna inanıyorsanız, aşırıya kaçtığınız noktalarda kendinizi tutmaya çalısın.
*Bir meyve sıkma makinesi alın ve uzmanlara kulak vererek haftada üç kez "kullanın!"
*Saat başı bir bardak su için. Bu sık sık tuvalete gitme ihtiyacına yol açacak olsa da, yarım litre su enerjinize yüzde 20 enerji katar.
*Bu seneyi "iyi uyuma yılı" seçin: Gün ortasından sonra kafeinli içeceklerden uzak durun, alkol almayın, bedeniniz iflas etmeden yatağa girin.
*İyi para kazanmak istiyorsanız, kariyerinizi seçerken özen gösterin. Warwick Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hukuk ve politika eğitimi görenler ziraat fakültelerinden mezun olanlardan yüzde 50 daha az kazanıyor.

Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme! Sadece deki: "YANIMDADIR!" Çünkü ne "ALTIN" ne "TOPRAK" ne "YAŞAM" ne "ÖLÜM" ne "SEVGİLİ" ne de "KEDER" daima SENİN KALMAZ!!!
 
GÜZEL YAŞAMIN 10 ANAHTARI
Her ülkenin binlerce atasözü var, özdeyişi var. Bunlar birikimlerin hap halinde ifade edilmiş şekli. Ünlülerin, toplumları etkileyen kişilerin özdeyişleri var, çoğu zaman yazarlar anlatmak istedikleri konuya giriş yaparken "ufuk açma" niyetine alıntı yaparlar. Philip E. Humbert adlı bir psikiyatri profesörü, "İnsanlara mutlu yaşamın anahtarını 10 kuralda toplayacak olsam, hangi deyişleri seçerdim" diye kapsamlı bir çalışma sonrası bir liste çıkartmış.

1. Kendini tanı -Sokrat
Kendi içinde yolculuk yap. Günlük tut. Kalbin, gönlün, vicdanın ne diyor? Neyi öne çıkartıyor? Dünyaya bilinçli bakmanın yolu, başta bu iç yolculuktan geçiyor.

2. Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol - Mevlana
Dürüst ol, adil ol, hakça düşün. İçinden gelen sesin öne çıkardığı değerleri koru. Hayatta bir şeyleri korumak için ayakta kalmazsan her şey seni düşürür.

3. En yukarda aşk var - Aziz Paul
Sesi müziğe dönüştüren aşktır. Aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa, ihtimam eksikse, hayatın kuru bir daldan farkı kalmaz.

4. Dünyayı hayal gücü döndürür - Albert Einstein
Yaptığımız her şey hayal kurarak başlar. Hayat -herkes için- hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisi, olabileceğinin en güzeli peşinde gitmektir. Bobby Kennedy'nin sözü gibi: Diğerleri dünyaya bakıyor ve "Neden" diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve "Neden olmasın" diye soruyorum.

5. Fazla güzellik göz çıkarmaz - Mae West
Güzel hayat doya doya yaşanır. Mutluluk paylaşılır, hayatı sevme hissi coşkuyla beraber gelir. Ruhun müziğinde "Haydi bastır, göster kendini" temposu vardır. Kibir değil, coşku!

6. Fırsatlar yakalandıkça çoğalır - Sun Tzu
Başarı cesaret ister, başlangıçtaki cesaret sonradan inanca dönüşür. İnanç insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştüğünde fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede tekrar açılır.

7. Ya yap ya yapma. Denemek yok! - Yoda (Yıldız Savaşları)
Hayat seri hareket, karar ve kararlılık gerektirir. Tereddütte kalanlar geride kalır. Hayatın üstüne gitmezseniz hayat sizin üstünüze gelir.

8. Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur - Antoine de St.Exupery
Hayatınızı basitleştirin. Basite indirge, indirge, bir kere daha indirge... O zaman ne kalıyor, ona bak. İstekler listenizi kısa tutun. Kısa tutun ki fokus edebilesiniz. Güneş ışığına büyüteç tutmak gibi, odaklamazsanız hayatı yakamazsınız.

9. Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiç bir işe yaramaz - Emile Zola
Ancak akıllı, bilinçli ve odağı şaşmayan çabalar sonrası olası potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. Elması yontmadıkça elinizde sadece bir taş parçası vardır.

10. Hayatı yaşamanın iki yolu var. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak... Diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak - Albert Einstein.


Şükretmeyi unutmamak gerek!
 
ÇOCUK KALABİLMEK
Paulo Coelho “Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır; Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi var gücüyle dayatmak.” diyor.
Hiç nedensiz yere mutlu oldunuz mu? Daha doğrusu olabilmeyi başarabildiniz mi? Hayatta mutlu olacak o kadar çok şey var ki, yeter ki biz ona o gözle bakalım. Her şey gözümüzün önünde, yanı başımızda, fakat onları bir türlü göremiyoruz.
Çocukken sahip olduğumuz yetenekleri büyüdükçe kaybediyoruz.
Büyüdük, sorgulama gücümüzü kaybettik.
Büyüdük, gözlem becerimizi kaybettik.
Büyüdük, umutlarımızı kaybettik.
Büyüdük, yaşamı olduğu gibi görme yeteneğimizi kaybettik.
Büyüdük, heyecanımızı, coşkumuzu kaybettik.
Büyüdük, karşılıksız, içten verme zenginliğimizi kaybettik.
Büyüdük, yüreğimizi kaybettik.
Büyüdük, düşlerimizi kaybettik.
Büyüdük, işbirliğini kaybettik.
Büyüdük, kendimizi kaybettik.
Büyüdük, güvenimizi kaybettik.
Büyüdük, uyum yeteneğimizi kaybettik.
Büyüdük, gerçek dostluğu kaybettik.
Büyüdük, duygularımızı kaybettik.

Peki, büyümenin karşılığında ne kazandık?

Sıradan bir yaşam...
Bazen üzülüyorum büyüdüğüme. Çocukken her zaman büyümek isterdim. Hem de hemen büyümek. Çünkü çocukken bize “Sen anlamazsın, sen daha çocuksun” derlerdi. “Çocuk dediğin....... yapar” diye bize kuralları, kendi doğrularını dayatırlardı. Büyüklerin dünyasına girebilmek için büyümek isterdim.
Büyüdüm. Şimdi pişmanım. Eminim pişman olan çok insan vardır. Şimdi çocukluğumuzdaki yeteneklerimizi büyüdükçe kaybetmesek daha mutlu, huzurlu, kendi ile barışık, başarılı bir hayat sürebileceğimize inanıyorum.
Neden büyüdük ki?
Fakat bunu çocukken düşünemezdik elbette. Büyüyünce bir halt olabileceğimize inanırdık hep birlikte. İşte bir halt olamadık. Bir halt olduğunu sananlar varsa, mutlular mı, huzurlular mı, kendileri ve çevreleri ile barışıklar mı ona baksınlar. Hayata çocuk gözü, çocuk yüreği, çocuk beyni ile bakmayı tekrar öğrenmeliyiz.
Çocuklar sorarak öğrenirler. Meraklarının sonu yoktur.
Çocuklar dokunarak, yaşayarak, deneyerek, yaparak öğrenirler. Çocukların yüreklerinde kötülük yoktur, çıkar yoktur.
Çocuklar kötülükleri hemen unuturlar. Kin tutmazlar.
Çocuklar farklı olmayı göze alırlar, farklı olmaktan çekinmezler.
Çocuklar eleştiriyi kabul eder, sizi dinlerler.
Çocukların her şeyi hatasız yapma takıntıları yoktur. Hatalardan doğruları öğrenirler.
Çocuklar yeni şeyler keşfetme maceralarına çıkarlar.
Çocuklar kötülük, yanlışlık, mutsuzluk, sınırlama, engellenme adına ne öğrenirlerse büyümüş çocuklardan öğrenirler.
Çocukluklarını unutmuş büyüklerden öğrenirler.
Çocukluğunu unutmuş olanlar, içindeki çocuğu öldürmüş olanlar çocuklara da çocukluğunu unuttururlar.
Çocuklar yanı başımızda. Onlardan bir şeyler öğrenebiliriz. Hayata çocuk gözü ile bakmayı deneyebiliriz. Hiç olmazsa bir kez yapabiliriz bunu. E. E. Cummings’in dediği gibi, gözlerimizin gözlerini açma zamanı gelmedi mi?

 
Ad%C4%B1n%C4%B1%20A%C5%9Fk%20Koydum.JPG
 
Son düzenleme:
Saat gecenin bir yarısı. Belki de burukluk değil benimkisi, sadece sade bir sitem. Bir insanın sürekli mi canı sıkılır. Bir tarafa atılmış gibi hisseder yüreğini. Bir boşluktur doldurulmaz. Yerine koymak istersin farkında olmadan kimilerini, koyamazsın. Sarılmak istersin belki de ona hiç sarılmadığın kadar sıkıca ve yürekten.



Bazen öyle insanlar çıkar ki karşına, öyle zayıf anlarında yakalarlarki seni, o şiddetli sarılışları onlarla yaparsın. Tabiki o da karşılık verir sanki yerini o an için dolduruyormuş inancıyla sen zorladıkça zorlayan cinstendir. Yok ama bilmezki bu ayrıdır. Bir kere o çok eskilerden hatıra koku yoktur üzerinde koklamaya alıştığın. O tik tak atan, şiddetini gözbebeklerinin büyümesinden anladığın, dinledikçe hissettiğin yüreğin sesi başka türlüdür, yerini tutmaz. Kollar bir başka türlü sarardıki seni, o sarılış bedeni sardımıydı korku, üzüntü, kaygı kalmazdı. O eve geç gelişlerini bekleyen meraklı gözler telaşla kapıyı açtığında seni karşısında görmenin verdiği mutlulukla bir başka parlardı.


Şimdi yoksun. Uzaktasın... Kulaklarım o her sabah beni uyandırdığın sese muhtaç şimdi. O merakla gittiğim, gördüğüm, yaptığım, ettiğim her yeri her şeyi dinlemeye hazır seni özlüyorum. O asabi tavırlarıma sabırla karşılık veren seni özlüyorum. Uzak değilsin belki ama sana istediğim an uzanamayan ellerimi bir yerlere sığdıramıyorum.


Her şey içimde patlıyor; seviçler, kederler, kaygılar... Kimse yerini tutmuyor. Olmuyor işte; diyeceksin kocaman oldun ne bu çocukça yalnızlık. Bu yalnızlık değil annem, sensizliğe alışamamanın sitemi her boşlukta beni saran.


Yine de uzaklarda olsan da varlığını bilmek güzel. Hayatta olman bana güç veriyor. En azından senin için birseyler yapıyor olmanın gururu ve inancıyla yaşıyorum. Ama yine de ister yirmi yirmibeş, ister kırk kırkbeş, suya muhtaç bir çiçek gibi sana muhtacım.

Seni çok seviyorum...
 
Son düzenleme:
Geri
Üst