Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

M

Misafir

Forum Okuru
Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
heri potır zümrüdüanka yoldaşlığı heri potır sırlar odası henri helipotıroyunu karanlık lord
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nda beşinci yılını bekleyen Harry Potter için yaz uzun ve yalnız geçmiştir. Nefret verici Dursley ailesiyle birlikte yaşamak zorunda oluşu bir yana, ne sınıf arkadaşlarından ne de en yakın dostları Ron Weasley ve Hermione Granger’dan tek bir mektup almıştır. Ayrıca, kimseden, kötü kalpli Lord Voldemort’la yüzleşmesine ilişkin tek bir kelime duymamıştır. Gelen tek mektup da hiç umduğu türde değildir; Harry’nin okul dışında ve bir Muggle olan iğrenç kuzeni Dudley’nin yanında yasadışı sihre başvurduğu için Hogwarts’tan uzaklaştırılmak üzere olduğunu bildirmektedir. Bunu yapma nedeninin iki Ruh Emici’nin nedeni belirsiz ve açıklanamayan saldırısına karşı kendini savunmak olması önemli değildir.

Harry’nin tek umudu, genç büyücünün temelli gitmesini istemek için kendince sebepleri olan Sihir Bakanı Cornelius Fudge’ın yönettiği kurmaca mahkemede kendini savunmaktır. Harry, büyük ölçüde Hogwarts’ın emektar müdürü Albus Dumbledore’un müdahalesiyle suçsuz bulunarak Fudge’ı çok üzer, ama ilk kez okuluna dönerken kaygılı ve huzursuzdur. Harry büyücülük camiasının büyük kesiminin, kendisinin Valdemort’la son karşılaşma hikayesinin düpedüz yalan olduğuna ikna edildiklerini ve haysiyetinin sorgulanmakta olduğunu görür.

Kendisini dışlanmış ve yalnız hisseden Harry, yakında yaşanacak sinsi olayların habercisi gibi görünen kabuslar görmeye başlar. Daha da kötüsü, akıl danışmaya en çok ihtiyaç duyduğu Profesör Dumbledore, kafası karışmış ve incinmiş genç büyücüye karşı birden bire tuhaf bir şekilde mesafeli davranmaya başlar.

Bu arada, Fudge, Dumbledore’a göz kulak olmak ve Hogwarts öğrencilerini, özellikle de Harry’yi kontrol altında tutmak amacıyla okula yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni atar: Kendini olduğundan farklı gösteren Profesör Dolores Umbridge. Fakat Profesör Umbridge’in “Bakanlık onaylı” savunma sihri dersi, genç büyücüleri, tehdidi altında bulundukları Karanlık Güçler’e karşı tamamen çaresiz bırakır. Böylece, Hermione ve Ron’un teşvikiyle, Harry dizginleri ele almaya karar verir. Kendilerine “Dumbledore’un Ordusu” adını veren küçük bir öğrenci grubuyla gizlice görüşmeye başlayan Harry onlara kendilerini Karanlık Sanatlara karşı nasıl savunacaklarını öğreterek, bu cesur genç büyücüleri yakında geleceğini bildiği olağanüstü savaşa hazırlar.
270818.jpg
David Heyman ve David Barron'ın yapımcılığını, Lionel Wigram'ın yönetici yapımcılığını gerçekleştirdiği filmi David Yates yönetti. J.K. Rowling'in aynı adlı kitabına dayanan filmin senaryosunu Michael Goldenberg kaleme aldı.


Yönetmen: David Yates
Senaryo: Michael Goldenberg
Görüntü Yönetmeni: Slawomir Idziak
Eser: J. K. Rowling
Müzik: Nicholas Hooper
Yapımcı: David Heyman, David Barron
Yapım Tasarımcısı: Stuart Craig
Kurgu: Mark Day
Kostüm Tasarımcısı: Jany Temime
Yaratık Efektleri Süpervizörü: Nick Dudman
Özel Efektler Süpervizörü: John Richardson
Görsel Efektler Süpervizörü: Tim Burke
Oyuncular: Daniel Radcliffe (Harry Potter), Rupert Grint (Ron Weasley), Emma Watson (Hermione Granger), Helena Bonham Carter (Ölü Yiyici Bellatrix Lestrange), Imelda Staunton (Dolores Umbridge), George Harris (Kingsley Shacklebolt), Natalia Tena (Nymphadora Tonks), Kathry Hunter (Bayan Figg), Evanna Lynch (Luna Lovegood), Robbie Coltrane, Ralph Fiennes, Michael Gambon, Brendan Gleeson, Jason Isaacs, Gary Oldman, Alan Rickman, Maggie Smith, Emma Thompson, Julie Walters, David Thewlis, Fiona Shaw, Richard Griffiths, David Bradley, Robert Hardy, Mark Williams.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

YAPIM HAKKINDA

YENİ BİR DÜZEN
Hogwarts Okulu’ndaki beşinci yıl, sadece Harry Potter için değil, sınıf arkadaşları için de bir dönüm noktası oluşturur. Artık çocuk olmadıkları için, genç birer yetişkin olmanın getirdiği seçimler ve zorluklarla karşı karşıyadırlar… ve tabi bunların beraberinde getirdiği sonuçlarla. Lord Voldemort’un dönüşü ve arkadaşı Cedric Diggory’nin ölümüyle mücadele eden Harry belki de diğerlerinden daha çabuk büyümek ve hiç ummadığı sorumluluklar almak zorunda kalır.

Harry Potter dünyasına ilk kez giren yönetmen David Yates, “Bu hikayenin öğrencilerin olgunlaştığı, her şeyin daha karmaşık olduğu bir dönemde geçmesi benim için heyecan verici. Bu hikaye isyanı ve yetişkinliğin sınırlarını anlamakla ilgili; dünyanın ne kadar zor olabileceğini ve bazen nasıl kendi dünyanızı yaratmanı gerektiğiyle ilgili. Özetle, bu filmin hikayesi J.K. Rowling’in kitaplarına koyduğu tüm sihir ve eğlence ile daha önceki filmlerde yer alan müthiş ve inanılmaz şeylerin bir bileşimi; ayrıca, biraz daha karmaşık konu ve fikirler içeriyor ve yetişkinlere daha çok hitap eden şeylere deyiniyor”.

Tüm Harry Potter filmlerinin yapımcısı David Heyman, beşinci film için İngiliz televizyonunun ödüllü yönetmeni Yates’i seçmesindeki etmenin bu filmin hikayesinin içeriği olduğunu söylüyor ve bunu şöyle açıklıyor: “Siyasi bir film olmayabilir ama büyücüler dünyasındaki siyasi oyunlar filmde önemli rol oynuyor. David’in bunun üstesinden başarıyla gelebileceğini düşündük ki öyle de oldu. Malzemeye büyük bir tutkuyla yaklaştı ve karakterlerin duygusal yolculuğunu da çok iyi hissetti. Tüm görselliğine rağmen, bizlerin ve izleyicilerin filmde aslen karakterlerle bağ kurduğunu kavradı”. Heyman açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Çocukların ona, onun da çocuklara kucak açışı bizim için gerçekten büyük bir ödüldü. Karakterleri gibi, oyuncular da büyüyor. David ise onlara yaşıtlarıymış gibi davrandı. Oyuncularımızın karakterleri çok iyi tanıdıklarını bildiği için her zaman fikirlerine başvurdu ve rollerine, daha önce yapmadıkları şekillerde, kendilerinden çok şey katmalarını istedi. Bu, onlar için de bizim için de heyecan vericiydi”.

Harry Potter rolünü bir kez daha üstlenen Daniel Radcliffe bu konuda şunları söylüyor:
“David’le çalışmaya bayıldım. Harika bir insan; çok yumuşak bir tonda konuşuyor. Buna rağmen, daha önce hiçbir filmde bu kadar zorlanmamıştım. Bunun nedeni kısmen hikayenin içeriği, kısmen de David’in yönetim stili. Asla aza razı olmadı; hep daha derine inmemi istedi ki bu benim de tam olarak gerekli olduğunu düşündüğüm şeydi. O harika bir yönetmen”.

Harry’nin en iyi arkadaşı Ron Weasley rolündeki Rupert Grint de bu görüşe katılıyor:
“David çok usta bir yönetmen. Daha önce çalıştığımız tüm yönetmenlerden oldukça farklıydı çünkü çok rahat bir tavrı vardı, ama her zaman harika önerilerde bulundu”.

Harry’nin sadık dostu Hermione Granger’ı canlandıran Emma Watson ise arkadaşlarının sözlerine şunları ekliyor:
“Gerçekten müthiş bir deneyimdi çünkü David bizim karakterler hakkında söylediklerimize kulak verdi. Beşinci kezdir bu karakterleri canlandırdığımız gerçeğine saygı duydu. Filmin geçmişine, Dan ve Rupert’la paylaştığımız ilişkiye takdirle yaklaştı çünkü bu Harry, Ron ve Hermione arasındaki dostluğa büyük katkı sağlıyor. David gerçekten de tüm karakterlerde gerçekçilik arıyor”.

Yates öncelikle ekibin bir başka yeni ismi senarist Michael Goldenberg’ün yazdığı senaryo üzerinde çalıştı. “David Heyman bu işin bir parçası olmamı istediğinde büyük sevinç ve heyecan duydum” diyor Goldenberg ve ekliyor:
“Bir Harry Potter filminde çalışmanın güzel yanı, onun sizden daha büyük bir şey olması; dolayısıyla, egonuzun yolunuza çıkması gibi bir şey söz konusu değil. Klişe olduğunu biliyorum, ama böylesine muazzam bir fenomene dönüşmüş bu şeyin parçası olmak ve beyaz perdeye aktarılmasında rol oynamak sihirli bir şeydi; kelimenin tam anlamıyla büyük bir sorumluluk hissettim. David Heyman bunu eğlenceli kıldı ki bir Harry Potter filmi de öyle olmalı; ve Jo (J.K. Rowling) da inanılmaz tatlıydı ve olabilecek en iyi filmi yapmamız için bize esneklik sağlamak konusunda son derece cömertti. David Yates hikayenin her anını gerçekliğe dayandırmaya kararlıydı. Bence sihirli olan bir şeyi daha da sihirli kılan buydu”.

Goldenberg açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Elbette, kitabın ruhuna sadık kalmak çok önemliydi. Özellikle bu hikaye Harry’nin yolculuğuyla çok yakından ilgili. Harry’nin rüştünü ispat etmesini ve her şeyin ilk başta göründüğü gibi siyah-beyaz olmadığını fark edişini konu alıyor…belki de idealize ettiği yetişkinler sandığından daha kusurlu ve insaniler. Bu temaları sadece Harry aracılığıyla değil, Ron ve Hermione aracılığıyla da irdelemek istedik. Tüm çocuklar Hogwarts’a ilk geldikleri zamankinden çok daha karmaşık bir dünyayla yüz yüzeler”.

“Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nda Harry’nin serüveni, Dursley ailesiyle birlikte geçirdiği bitmek bilmez bir yaza daha katlanmak zorunda kalışıyla başlar. Bu dönemi daha da çekilmez kılan şey, en yakın arkadaşlarından kopmuş hissetmesidir çünkü bilinmez bir nedenle Ron ve Hermione koca bir yaz boyunca ona hiç mektup yazmamıştırlar; bu hem incitici, hem de, özellikle de bir önceki yılın çalkantılı ve trajik olaylarını düşünülecek olursa, tuhaftır.

Yapımcı Barron bu konuda şunları söylüyor:
“Zavallı Harry. Yaşadığı onca şeyden sonra, Little Whinging’de kimseden hiçbir haber alamayınca kendini uzaklaşmış hissediyor. Herkesin onu dışladığını düşünüyor; Ron’un, Hermione’nin, hatta Dumbledore’un bile. Sanırım, bunun üzerine bir de ergenliğin normal stresi eklenince, Harry için durum biraz katlanılmaz bir hâl alıyor. Bu, Harry’nin daha önce görmediğimiz bir yönü. Geçmişte olduğu kadar aklı başında görünmüyor… ama bunun için geçerli nedenleri var”.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, çekilmez zorba Dudley Dursley’nin, favori hobisi olan Harry’ye sataşmak için yalnış zamanı seçtiği söylenebilir. Ama iki gencin çatışması birden bire ve hiç beklenmedik şekilde iki Ruh Emici’nin saldırısıyla bölünür. Harry’nin ikisinin de hayatını kurtarmak için bir Patronus büyüsü yapması gerekir. Aradan birkaç dakika geçmemiştir ki Privet Drive’ye gelen bir mektup, Harry’ye yasadışı sihir kullandığı için Hogwarts’tan uzaklaştırıldığını haber verir; bu hüküm Dursley’leri çok sevindirirken, Harry’yi umutsuzluğa sürükler.

Ama hâlâ umut vardır. O gece, aralarında Alastor ‘Deli-Göz’ Moody, Kingsley Shacklebolt ve bana-Nymphadora-deme Tonks’un da bulunduğu bir grup Seherbaz (Kara büyücü avcıları) Harry’nin kapısına gelip, Dumbledore’un, Sihir Bakanlığı’nda resmi bir temyiz duruşması ayarladığını söyleyerek, genç büyücüyü apar topar götürürler.

Fakat ilk önce gizli bir yere uğramaları gerekmektedir. Burada, Harry, Little Whinging’deki inzivası sırasında pek çok şey olup bittiğini öğrenir. Harry, Grimmauld Meydanı 12 numaraya geldiğinde, ki burası orada olduğunu bilmeyenler için var olmayan bir yerdir, arkadaşları Ron ve Hermione’yle bir araya gelir. Zümrüdüanka Yoldaşlığı ile de ilk kez orada tanışır. David Heyman, Zümrüdüanka Yoldaşlığı için şunları söylüyor: “Dumbledore tarafından öncelikle, Voldemort’un temsil ettiği kötülüklere karşı savaşmak için kurulmuş olan gizli bir örgüt. Gizlice buluşuyorlar. Bunun nedenlerinden biri, Sihir Bakanı Fudge’ın Dumbledore’u bir tehdit olarak algılaması ve Voldemort’un dönüşüyle ilgili hikayeleri bastırmaya çalışması. Ama Yoldaşlık üyeleri Voldemort’un yandaş toplamakta olduğunu ve gücünün günden güne arttığını biliyorlar”.

Harry, annesiyle babasının da Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın ilk üyelerinden olduğunu ve şu anki örgüt üyeleri arasında Molly ve Arthur Weasley’nin, Remus Lupin’in, Severus Snape’in ve şaşkınlık ve memnuniyetle karşıladığı Sirius Black’in de bulunduğunu öğrenir. Sirius Black, toplantılar için ailesinin evini Zümrüdüanka Yoldaşlığı’na açmıştır. David Yates, “Sirius dışarı çıkamıyor çünkü hâlâ aranan bir mahkum. Yardım etmek için yapabileceği çok az şey var; bu yüzden evini Yoldaşlık’a hediye ediyor” diyor.
270820.jpg



“Harry Potter ve Azkaban Tutsağı”ndan sonra Sirius Black rolünü bir kez daha üstlenen Gary Oldman, “Sirius yanlış yere suçlanmış ve senelerce Azkaban’da hapis yatmış olmanın etkisinden kurtulamamış bir adam. Genç Yoldaşlık günlerine yürekten bağlı. Bazı açılardan, Harry ile ilişkisi geçmişi yeniden yaşamak gibi. Harry babası James’e çok benziyor. James Sirius’ın en yakın arkadaşıydı; bu nedenle, Sirius, Harry’nin vaftiz babası ve bu görevi çok ciddiye alıyor. Harry ve Sirius gittikçe güçlenen özel bir ilişki paylaşıyorlar”.

Radcliffe ise, “Harry için de aynı şey geçerli” diyor ve ekliyor:
“Sirius, Harry’de James’in genç hâlini görüyor; Harry de Sirius’la ilişkisi sayesinde babası hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor”.

Harry, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı da geçmişle bağlantı kurmanın bir yolu olarak görüyor. “Resmi olarak Yoldaşlık’ın üyesi değil, ama şimdiden kendini fazlasıyla onun bir parçası olarak görüyor çünkü arkadaşlarından pek çoğu bu örgütte görev alıyor. Bunun onun için anlamı elbette büyük; ne de olsa anne babası Yoldaşlık’ın ilk üyelerinden. Dolayısıyla, örgüt hem Harry açısından duygusal anlamda çok önemli, hem de Voldemort’a karşı savaşabilmesinin bir yolu”.
270822.jpg




BAKANLIK DURUŞMALARI
Yine de, Harry’nin Voldemort’la savaşmayı düşünebilmesinden önce, tekrar Hogwarts’a kabul edilme sorununu çözmesi gerekmektedir. Harry, Sihir Bakanlığı’ndaki duruşmada davranışlarını savunmak zorundadır. Yapım tasarımcısı Stuart Craig, Bakanlığın büyük holünün dekorunu, “Fudge’ın Sovyet tarzı propaganda posteri” olarak tanımlıyor.

Tasarımcı, Bakanlığın, insanların ve büyücüler tarafından gönderilen memoların koridorlarda uçuştuğu bir yer olmasına karşın, “aynı zamanda bürokratik bir yer” olduğunu da söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “İngiltere’de, hükümet binaları genellikle 19. yüzyıl Viktorya tarzıdır ve dekorasyonları çok güzeldir. Bakanlık yer altında olduğu için, yaptığımız ilk şeylerden biri Londra’nın en eski metro istasyonlarını ziyaret etmekti; bunların bir çoğunda dekoratif seramik fayanslar abartılı biçimde kullanılmıştı. Karışıma bunu da ekledikten sonra, tünelli bir yeraltı dünyası hazırladık, çünkü tünelsiz bir yeraltı yapısı olmazdı, ve cilalı siyah seramik fayansla dekorasyonu tamamladık; görsel açısından oldukça ilginç bir yer oldu. Öte yandan, bu dekorasyon (görüntü yönetmeni) Slawomir Idziak için tam bir meydan okumaydı çünkü fayanslar ışığı fazlasıyla yansıtıyordu”.

Harry Potter filmleri için bugüne kadar inşa edilmiş en büyük set olan Bakanlık holü 76 metre uzunluğunda ve 36 metre eninde. Burayı kaplamak için her biri tek tek yerleştirilen 30.000 fayans kullanıldı. Öte yandan beyaz perdede, hol, görsel efektler sayesinde, olduğundan daha büyük görünecek.

Harry, Bakanlığa, Bayan Weasley eşliğinde, misafir kapısından girer. Londra’nın merkezindeki bu kapı çok geçerli nedenlerden ötürü sıradan bir telefon kulübesi şeklindedir. “Sihir Bakanlığı’nı Muggle’ların bakanlıklarının altına yerleştirmenin eğlenceli olacağını düşündük; bu yüzden, telefon kulübesini Savunma Bakanlığı’nın çok yakınındaki bir kaldırıma kurduk. Dolayısıyla, Muggle’lar bilmese de, İngiliz Savunma Bakanlığı’nın altında Sihir Bakanlığı uzanıyor” diyor Craig gülümseyerek.

Yates ise bu konuda şunları söylüyor:
“Harry Potter’ın en eğlenceli öğelerinden biri, büyü dünyasının bizim Muggle dünyamızla yan yana var olması. Bazen yanımızdaki ev ya da ayaklarımızın altında, ama tabi eğer bakmak için vakit ayırırsanız. Aslında, iki dünya çoğu zaman biz fark etmeden birbirine dokunuyor”.

Harry’nin duruşmasında, Dumbledore ve sıradışı bir görgü tanığı sayesinde, işler Fudge’ın planladığı gibi gitmez. Harry hakkındaki tüm suçlamalar düşer, ama Harry duruşmadan sonra Dumbledore’la konuşmaya çalıştığında, bu çok sevdiği akıl hocası, göz temasında bile bulunmaktan kaçınarak hızla Harry’nin yanından uzaklaşır.

Albus Dumbledore rolünü bir kez daha üstlenen Michael Gambon bu konuda şunları söylüyor:
“Harry, Dumbledore’u kendi güvenli limanı olarak görüyor, ama bu filmde güvenli limanında da suların biraz çalkantılı olduğuna tanık oluyor. Dumbledore’un gücü ciddi anlamda tehdit altında, ama bu durum onu daha insani kılar, öyle değil mi? Bu sayede karakterin farklı bir katmanını daha ortaya çıkarma imkanı bulmak ilginç bir deneyimdi”.

Hâlâ Dumbledore’un soğuk tavırlarının etkisinden kurtulamamış olan Harry, Hogwarts’a geri döner. Ama onu ve sınıf arkadaşlarını bekleyen sınav, bugüne dek gördükleri hiçbir şeye benzemeyecektir.
270823.jpg
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

PEMBE ARTIK YENİ SİYAH
Hogwarts’a dönüşünde, Harry hem şüpheli bakışlar, hem de The Daily Prophet gazetesinin Harry’nin soyadını Potter’dan “Plotter”a (entrikacı) çevirerek attığı başlık ve Lord Voldemort’un dönüşüyle ilgili yalan söylediği suçlamasıyla karşılaşır. Kendini yalnız ve dışlanmış hisseden Harry, Ron ve Hermione’nin yardım ve destek önerilerine bile ayak diretir çünkü yaşadıklarını kimsenin anlayamayacağını düşünmektedir, en yakın arkadaşlarının bile.

Daniel Radcliffe bu durum için şunları söylüyor: “Belki kendini biraz şehit gibi hissediyor ama bence Harry’yi ilgi çekici şeylerden biri bu; mükemmel değil. Kusurları olan bir karakter; onu böylesine insani bir karakter yapan da bu. Gerçekten iyi biri, ama çoğu kez kendinden emin olamıyor ki bir çok insan bununla özdeşleşecektir”.

Yates, “Bu, Harry’nin hayatında ilginç bir dönem çünkü Sihir Bakanlığı’nın gazetesi ‘The Daily Prophet’ta yerden yere vuruluyor. İnsanlar da okuduklarına inanmaya başlıyorlar. Bu yüzden, Hogwarts’a döndüğünde, Harry orasını daha önceki yıllarda olduğu kadar aşina ve güvenli hissetmiyor. Kendini dışlanmış hissediyor. Şimdi böyle kalmaya devam etmek ile okul yıllarında pek çok şeyi atlatmasına yardımcı olan dostlarına sıkı sıkıya sarılmak arasında karar vermesi gerekiyor. Her iki yöne de kayabileceğini düşündüğünüz anlar oluyor; zaten hikayenin duygusal merkezini de, özellikle de Harry için, bu oluşturuyor” diyor.

Yönetmen açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Oyuncu olarak Dan açısından da ilginç bir yolculuktu çünkü karakteri için karmaşık bir oyunculuk gerekiyordu. Dan’in harika yönlerinden biri korkusuz ve çok kararlı oluşu. Tekrar üzerine tekrar aldığımız sahneler vardı ve her seferinde daha iyisini yapmak için gözlerindeki kararlılığı görebiliyordum. Onun bu yönünü çok seviyorum; mutlaka, ortaya koyabileceği en iyi performansa ulaşmak istiyor”.

Hogwarts’ta yeni okul yılının başında öğretmen kadrosunda yeni bir isim var: Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni Profesör Dolores Umbridge. Ödüllü aktris Imelda Staunton’ın canlandırdığı Profesör Umbridge baştan aşağı pembeler giyen, yüzünde önceden çalışılmış bir tebessüm bulunan ve gerçek kişiliğini örten tatlı bir ses tonuna sahip bir kadındır.
Yates, “Fudge, koltuğunda gözü olduğuna inandığı Dumbledore konusunda paranoyak düşünceler beslemekte; bu yüzden, en güvendiği komutanlarından biri olan Dolores Umbridge’i kendi gözleri ve kulakları olması için Hogwarts’a yerleştiriyor. Umbridge görevinin oradaki tüm gereksiz kişileri ayak altından çekip, Hogwarts’ı çok düzgün ve geleneksel bir öğretim yuvası hâline getirmek, ve öğrencilerin Bakanlığın öngördüğü çerçeve içinde kalmalarını sağlamak olduğuna karar veriyor ki bunun sonucunda korkunç bir değerler çatışması ortaya çıkıyor” diyor.

Barron da bu görüşü paylaşıyor: “O kesinlikle kuzu postu giymiş bir kurt. Göründüğü kadar ‘pembe’ olmaktan çok uzak. Bence Fudge onu oraya göndererek ne yaptığının pek farkında değil. Umbrigde’in gerçekten neler yapabileceğini Bakan’ın bildiğinden emin değilim”.

David Heyman’ın görüşleri ise şöyle: “Her şey kontrol altında olmalı, düzen çok çok önemli. Neyin nasıl olması gerektiğine dair neredeyse faşist görüşlerinin dışında kalan her şey onun dünyasında var olma şansına asla sahip değil. Öğrencilerinin beyinlerinin ilhamla değil, Bakanlığın fikir ve görüşleriyle doldurulması gerektiğine inanıyor”.

Hogwarts öğrencileri Dolores Umbridge’in gözlerini diktiği tek hedef değildirler. Öğretmenler de onun utanç verici saldırılarından paylarını alırlar. Emma Thompson’ın canlandırdığı Kehanet öğretmeni Sybill Trelawney, Umbridge’in onu bir an bile düşünmeden işten çıkaracağını öngöremez; Warwick Davis’in canlandırdığı Büyü öğretmeni Flitwick de Umbridge’in standartlarının altında kalır. Alan Rickman’ın canlandırdığı Profesör Severus Snape ve Maggie Smith’in canlandırdığı Profesör Minerva McGonagall gibi en saygın öğretmenler bile pembe giysili Baş Teftişçiye söz geçiremezler. Umbridge’in acımasız iktidar uygulamalarından herkes nasibini alır. Hatta Müdür Albus Dumbledore bile.

Heyman, “Umbridge’in esas amacı Dumbledore’un kuyusunu kazmak ve Bakanlık adına okulun kontrolünü ele geçirmek. Hiçbir şey onun yoluna çıkmamalı. Ve Imelda bu rolü gülümseyerek oynadı” diyor.

Staunton ise bu konuda şu yorumu yapıyor: “Öyle pek çok insan var. Dıştan bakıldığında sevimliler ama yüzeyin altında pek çok şey olup bitiyor. Böyle bir rolü üstlenmek çok hoştu. Dolores’in yanlış bir şey yaptığını düşündüğüne bir an olsun inanmıyorum. En iyi olanı yaptığına inanıyor. Elbette bu tür insanlar her zaman en korkutucu olanlarıdır çünkü diğer tarafın bakış açısını görmezler. Taviz yoktur”.

“Imelda, karakteri yedi yuttu” diyor Yates ve ekliyor: “Müthiş bir komedi zamanlaması olan, inanılmaz yetenekli bir aktris. Umbridge’i asla karikatürize etmeden gerçekten karmaşık bir kadın yapmayı başardı”.
270824.jpg
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı


Karakterin kitapta tanımlandığı şekle bakarak, Staunton, kendisine Umbridge rolü verilmesine alınabilirdi. “Kitapta çok çirkin ve kurbağa suratlı biri olarak betimleniyordu; dolayısıyla, insanlar bana ‘Bu rolde harika olacaksın’ dediklerinde’, ben de ‘Öyle mi, çok teşekkür ederim’ yanıtını veriyordum” diyor aktris gülerek ve ekliyor: “Ama bu rolün bana teklif edilmesi harika bir şeydi çünkü bu rol bir mücevherdi ve o dünyanın bir parçası olmak da cennette olmak gibiydi… bu arada, 12 yaşındaki kızımın gözünde statümün yükseldiğini de eklemeliyim”.

Staunton, karakterinin görünümünü belirlemek için kostüm tasarımcısı Jany Temime’le de yakın bir çalışma içine girdi. Aktris bu konuda, “Pek de hoş biri olmayan, biraz yuvarlak bir karakter olan bu kadını yaratmak çok eğlenceliydi. Çok sivri yanlarının olmasını istemedim. Yumuşak ve sıcak biri gibi görünmesi önemliydi ama tabi ne yumuşaktı ne de sıcak”.

Umbridge’in yumuşaklığını fiziksel olarak da desteklemek için, Temime, “Gerçekte çok zayıf olduğu için Imelda’nın giysilerini bol vatkayla destekledik” diyor. Tasarımcı, ayrıca, Umbridge’e yumuşaklık ve sıcaklık havası vermek için, kostümlerinde yumuşak ve tüylü kumaşlar kullandı.

Öte yandan, kostümlerin rengini kitap belirledi: Pembe, daha pembe ve en pembe. “Onu her görüşümüzde farklı bir pembe tonunda” diyor Temime ve ekliyor: “Güç kazandıkça, renk daha da güçleniyor ve koyulaşıyor, ta ki kıyafetleri en koyu kiraz tonuna ulaşana dek”.

Bu renk şeması, Umbridge’in ofisine de taşındı. Stuart Craig ve ekibi burayı pembenin tonlarında dekore etti ve danteller, kadife ve küçük süs eşyaları kullandılar. Mobilyalarda Fransız tarzını tercih ettiler. Craig mobilyanın, sahibinin gerçek kimliği hakkında belirgin ipuçları veren bu tarzı için, “kıvrımlı ama belli bir keskinliğe de sahip” diyor. Ofisteki en belirgin özellik, duvarlardaki üzerinde yavru kedi resmi bulunan 200 tabak. Bu kediciklerin bazıları ise sesli ve hareketli.

Umbridge’in ders yaptığı sınıf ise, aksine, çok ciddi. Bu durum öğretmenin, öğrencileri son derece kısıtlayan, hatta onlara verdiği tedavi ders kitaplarına da yansıyan ders verme stiliyle de uyumlu. Rupert Grint bu konuda, “Umbridge’in bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma hocası için çok tuhaf bir öğretme tekniği var. İlerlemenin teşvik edilmemesi gerektiğine ve bizlerin pratik yapmaktansa teori öğrenmemiz gerektiğine inanıyor ki bir büyü okulu için bu çok komik”.

Emma Watson da aynı görüşü benimsiyor: “Bunlar gerçekten Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersleri değil çünkü öğrencilerin sihir kullanılmasına izin verilmiyor. Hermione gibi istekli bir öğrenci için, bu durum suratına tokat yemekten farksız. Orada öğlece oturup aptal muamelesi görmeye katlanamıyor; kan beynine sıçrıyor çünkü öğrenmek onun için her şey demek. Harry, Ron ve Hermione için her zaman güvenli ve istikrarlı bir yer olan Hogwarts, ilk kez güvenli değil. Korkutucu ve tehlikeli”.

Tehlikeli çünkü öğrenciler savaşmaya ve kendilerini savunmaya hazırlanmıyorlar… özellikle de Karanlık Lord’un tekrar ortaya çıktığı bir dünyada.
270825.jpg



 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

DUMBLEDORE’UN ORDUSU
Profesör Umbridge, Hogwarts’ta gitgide artan gücünü kullanırken, yeni ve her biri bir öncekinden daha katı kararnameler gelmektedir. Hemen hemen her gün, yeni bildiriler Hogwarts’ın taş duvarlarına asılarak, Umbridge’in düzene aykırı bulduğu ne varsa yasaklamaktadır. Ama okulu mengene gibi sıkan kuralları öğrencilerin onun otoritesine bir şekilde meydan okuma kararını daha da güçlendirdiği için, Umbridge’in tüm planları geri teper.

Yates, “İlginç olan, yüzde yüz kontrol elde etmeye çalışırken, Umbridge’in sonunda bunun tam tersini başarması” diyor.

İlk harekete geçen ve arkadaşlarını dizginleri kendi ellerine almaya yönlendiren kişi Hermione olur. Watson bu konuda, “Büyüleri öğrenmedikleri sürece kendilerini savunamayacaklarını biliyorlar. Ayrıca, Bakanlık, Voldemort’un döndüğünü inkar ediyor ama öğrenciler bunun doğru olduğunu da biliyor. Harry’ye inanıyorlar; dışarıda karanlık ve korkutucu bir şeyin olduğunun farkındalar. Bence bu yüzden, Hermione hayatında ilk kez isyan etme ihtiyacı hissediyor. Kendilerine söylenen her şeyi yapmanın pek de işe yaramadığını ilk kez fark ediyor. Her zaman otoriteye inanamazsınız; bazen kendinize inanmanız gerekir” diyor.

Hermione ve Ron’un yüreklendirmesiyle, Harry, öne çıkıp Hogwarts öğrencilerine Karanlık Sanatlar’a karşı kendilerini korumaları için gerekli büyüleri öğretme sorumluluğunu kabul eder. Radcliffe’in, “İlk başta Harry isteksiz, ama her zamanki gibi sinir bozucu olsa da bu konuda haklı olan Hermione tarafından ikna ediliyor” diyor gülerek ve ekliyor: “Bu yüzden yeraltına iniyoruz ve Dumbledore’un Ordusu’nu kuruyoruz. Harry öğretmenleri oluyor; edindiği bilgileri öğrencileri eğitmek ve onlara savaşmayı öğretmek için kullanıyor. Konuya bakış şekli şöyle: Yaklaşmakta olan bir savaş ve gittikçe büyüyen bir tehlike var. Umbridge bize yapmamız gerekenleri öğretmiyorsa, savaşmak için çağrıldığımızda hiç şansımız olmaz”.

David Heyman, Harry’nin öğrencilikten öğretmenliğe geçişinin karakterin gelişiminde kritik bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor: “Harry’yi hikayenin başında biraz dışlanmış biri olarak görüyoruz; insanların ona güvenmediğini, inanmadığını düşünerek kendini artık oraya ait hissetmiyor. Ama sonunda oraya ait olduğunu keşfediyor. Hatta sadece ait olmakla kalmadığını, onun peşinden gitmeye istekli insanlar olduğunu görüyor. Bu gerçekten güçlü ve dokunaklı bir şey: Harry kendini grup içinde bile dışlanmış hissetmekten sıyrılıp, o grubun lideri oluyor. Üstelik, geçmişteki bazı hocalarından bile daha iyi bir öğretmen”.

Yumuşakça konuşan, başka bir dünyadan gelmiş gibi görünen, biraz tuhaf bir kişiliği olan ama başkalarının onun hakkındaki düşüncelerinden hiç etkilenmeyen Luna Lovegood bu grubun üyeleri arasındadır. Bu karakter “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nda ilk kez seyirciyle buluşuyor; rolü canlandıran aktris Evanna Lynch de bu rolle oyunculuğa adım atıyor.

Luna’nın benzersiz nitelikleri, bunu oyuncu seçmelerinde en zorlu rol hâline getirdi. Casting yönetmeni Fiona Weir ve yapımcılar düzinelerce aktrisle görüştüler ama hiçbiri Luna için hayal ettikleri gibi değildi. İngiltere’nin dört bir yanından gelmiş 15.000’den fazla umut dolu genç sıraya girip, saatlerce ama saatlerce halka açık seçmelere katılabilme fırsatını kullanmak için beklediler. Bunlardan biri de, ateşli bir Harry Potter hayranı olan, Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı okuduktan sonra Luna karakterine aşık olan Evanna Lynch’ti. “Onu hemen sevdim” diyen Lynch, şöyle devam ediyor: “Çok sıkı bir karakter çünkü herkese karşı dürüst, kendine de. Eğlenceli, özgür ruhlu, kendini hayatın akışına bırakmış biri; bu yüzden herkes onun biraz yarım akıllı ve aptal olduğunu düşünüyor, ama öyle değil. Kendince gerçekten zeki ve bilge biri ve içgörüleri çok güçlü”.
Lynch, kitapta bu karakteri okurken onunla arasında hemen bir bağ hissetti, hatta Luna’nın diyaloglarını kasede kaydedip, değerlendirilmeleri için gönderdi. Kısa süre sonra, halka açık seçmelerin yapılacağını öğrendiğinde, “Gitmem şarttı… bu benim kaderimdi” diye düşündüğünü söylüyor. Babasını onu seçmelere götürmeye ikna eden Lynch, Güney İrlanda’daki evinden yola çıktı ve kendisiyle aynı tutkuyu paylaşan ama aynı özgüvenden yoksun binlerce adayla aynı sıraya girdi. “Gergin değildim çünkü Luna olmak benim için doğaldı” diyor genç aktris.

Yapımcılar da aynı görüşü paylaştı. David Barron bu konuda, “Fiona Weir 15.000 kızın hepsiyle görüştü ve sonunda seçenekleri 29’a indirdi. Onları DVD’ye kaydedip bize gönderdi. Özellikle bir kızın izlenmeye değer olduğunu belirtti ama hangisi olduğunu söylemedi. Dokuzuncu adaya gelmiştim ki Fiona’yı aradım ve ‘O kız dokuz numara olmalı’ dedim. Öyleydi. Evanna’ydı. Tek kelimeyle müthişti” diyor.

Heyman’ın yorumu ise şöyle: “Evanna ile rol için değerlendirdiğimiz diğer kızlar arasındaki fark, diğerlerinin Luna’yı oynayabilecek olmalarıydı, ama Evanna Lynch, Luna’nın ta kendisiydi”.

Jany Temime, Lynch’in, karakterinin kostümüne dahi katkıda bulunduğunu belirtiyor: “Bazı ayrıntılar hakkında çok netti. Ona kırmızı turp şeklinde küpeler yaptım, o ise bunların portakal olması gerektiğinde ısrar etti. Karakterini o kadar iyi tanıyordu. Luna’nın kostümleri, bireysel zevkleri ve özel ilgi alanları olan bir kızı yansıttı, ama çevresindekilere ayak uyduramayacak kadar da farklı değil”.

Dumbledore’un Ordusu’nun bir diğer üyesi olan Neville Longbottom (Matthew Lewis) da, sınıf arkadaşlarına uyum sağlamakta kendince sorunlar yaşamaktadır, ama grubun tamamen gizlice talim yapabileceği mükemmel yeri, İhtiyaç Odası’nı keşfettiğinde cesaretini kanıtlamış oluyor. Odanın isminden de anlaşıldığı gibi, burası sadece ona ihtiyacı olan kişilere görünen, ihtiyaç duyulan şekli alan ama dışarıdakiler için görünmez olan bir yerdir.

Stuart Craig burası için, “İhtiyaç Odası’na standart, nötr bir hava verdik. Duvarlar aynadan olduğu için gerçek yerin nerede bitip, yansımanın nerede başladığını belirlemek imkansız. Burası sizi ve ihtiyacınızı size geri yansıttığı için aynaların uygun olduğunu düşündüm. İhtiyaç Odası, romanda olduğu gibi, kitaplara, yastıklara ya da Ölüm Yiyen kuklalarına gereksinim duyulduğunda bunları kendiliğinden ortaya çıkarıyordu” diyor.

Öte yandan, bir film seti olduğu için, aynalı odanın da kendince gereksinimleri vardı. Craig bu konuda şunları söylüyor: “Elbette, aynalar bu seti muazzam zor bir yer hâline getirdi çünkü aynalar sadece oyuncuları değil, kameraları, çekim ekibini ve ışıkları da yansıtıyorlar… Her çekimde sürekli olarak aynaların açılarını değiştirdik ve bazen de yansımayı yok etmek için matlaştırıcı sprey kullandık”.

Kaygılardan birini en aza indirgemek için, Craig ve görüntü yönetmeni Slawomir Idziak yere inşa edilen ızgaraların altından aydınlatma yapacak dahice bir yer altı ışıklandırma sistemi tasarladılar. Bir ara bu sistem planlandığı gibi çalışmayacak gibi göründü çünkü Craig’in deyişiyle, “insanların ayakkabılarının altını da çok talihsiz biçimde aydınlattı”. “Sonunda ayakkabıların altını siyah kadifeyle kapladık ve çekimde yer almayanların ve çekim ekibindeki herkesin mavi galoş giymesini sağladı ki setin zeminine toz taşımasınlar çünkü yeraltındaki ışıklandırmanın görünmemesi için zeminin siyah olması gerekiyordu” diyor Craig.

ÖKSEOTU
Hogwarts’ta Noel tatili için derslere ara verilince, Harry’nin yeraltı sınıfı da isteksizce tatile girer. Ama herkes farklı yerlere giderken, bir kişi geride kalır: Katie Leung’in canlandırdığı sevimli Cho Chang. Genç kızın gözleri Harry’nin gözleriyle ilk olarak “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde buluşmuştur. Aralarında bir çekim olduğu halde, ilişkileri Lord Voldemort’un dönüşünden sonraki ilk kurbanı Cedric Diggory’yle bağlantılarından dolayı karmaşık bir hâl almıştır. Fakat her ikisi de kalplerindeki şeyi bildikleri için, İhtiyaç Odası tepelerinde bir ökseotu belirmesini sağlar ve Harry Potter hayranlarının sabırsızlıkla beklediği şeyin, Harry’nin ilk öpüşmesinin gerçekleşmesine fırsat verir.

“Biraz gergindim çünkü Katie’nin gergin olduğunu biliyordum” diyor Radcliffe ve ekliyor: “Bunun nedeni sadece öpüşme değil, Cho ile Harry arasındaki karmaşık ilişki. Ama birkaç kez yaptıktan sonra, büyük bir olay olmaktan çıktı. Güzeldi. Eğlendik”.

Leung ise bu konuda, “Çok gergindim çünkü beyaz perdedeki ilk öpüşmemdi, ama David Yates harikaydı. Tam olarak ne istediğini bize söylediği için öpüşme daha az tedirgin edici hâle geldi” diyor ve gülerek ekliyor: “İlk başta biraz rahatsızlık verici olsa da, Daniel benim işimi kolaylaştırdı ve her şey çok yolunda gitti. Gerçekten keyif aldım… ve Daniel gerçekten çok iyi öpüşüyor”.

Yates de, “Dan ile Katie’nin kendilerini olabildiğince rahat hissetmelerini istedik; bu yüzden seti boşalttık ve olabildiğince samimi bir ortam yaratmaya çalıştık” diyor.

Yönetmenin hazırlıkları iki oyuncuya yardımcı olmuş olabilir, ama Harry Potter filmleri boyunca Daniel Radcliffe’in büyümesine tanık olan bir çok çekim ekibi üyesinin heyecanını azaltmaya pek katkısı olmadı. Heyman bu konuda, “Çoğumuz Daniel’ı 10 yaşından beri tanıyorduk; gözümüzün önünde büyümüştü; onu seviyor ve korumak istiyorduk. Ve orada ilk beyaz perde öpüşmesini izliyorduk. Çok tuhaftı. Sürekli olarak, ‘Bunu izliyor olmamalıydım’ diye düşünüyordum” diyor gülerek ve ekliyor: “Ama mükemmeldi. Bence izleyiciler için de yumuşak ve güzel bir an olacak”.

Heyman sözlerini şöyle sürdürüyor: “Harry Potter filmlerinde görev almanın en güzel yanlarından biri çocukların büyüyüşünü izlemek ve yeteneklerinin geliştiğini görmek. Hepsi de harika birer genç insan oldular; meraklı, kibar, hassas ve zekiler. Bence bu filmde izleyeceğiniz performanslar insan ve oyuncu olarak ne kadar geliştiklerinin göstergesi”.

TÜM YARATIKLAR BÜYÜKTÜR, O KADAR KÜÇÜK DEĞİL
Sınıflar tekrar derse başladığında, Umbridge isyancı öğrencilerin izini sürüp, yıkıcı faaliyetlerine son vermeye her zamankinden daha kararlıdır. Uzun zamandır acı çeken hademe Argus Filch’le şansı hiç yaver gitmez; Umbridge, bu yüzden, Harry’nin baş düşmanı Draco Malfoy’un liderliğindeki Slytherin Evi öğrencilerini kendisi için casusluk yapmakla görevlendirir. Umbridge’in Teftiş Mangası’na dahil olarak artı puan kazanmaya, üstelik bunu Harry Potter’ın tepesine binerek yapmaya fazlasıyla istekli genç Malfoy rolünü yine Tom Felton üstlendi. Öte yandan, iktidara yükselişine kimse engel olamadığı için, Umbridge, artık Hogwarts’ta olmaması gerektiğini düşündüğü kişileri sır olarak tutma ihtiyacı da hissetmemektedir.

Kendisinin de Hogwarts’tan atılmasının bir an meselesi olduğunu bilen Anahtarların ve Toprakların Bekçisi Rubeus Hagrid, Harry, Ron ve Hermione’den özel bir yardım talebinde bulunur. Yokluğunda, beş metre boyundaki yarı üvey kardeşi Grawp’a göz kulak olmalarını ister.

Grawp’u beyaz perdeye taşımak tasarım, hareketsel kavrama, görsel efektler ve Tony Maudsley adlı aktörün yeteneklerinin bir bileşimini gerektirdi. Heyman bu konuda, “Grawp’un dikkatini çok kısa süre odaklayabilen çok masum biri olması gerektiğini düşündük. Rolü Tony Maudsley’ye verdik. O ve David Yates hareketsel kavrama tekniğiyle Grawp’un gelişimi için birlikte çok uzun zaman harcadılar” diyor.

Yates ise şunu ekliyor: “Tony Maudsley role gerçekten çok iyi uyum sağladı ve her hareketini mantık ve akılla birleştirdi; dolayısıyla, ortaya çıkan karakter daha çok görsel efektlerin bir ürünü olsa da, Tony ona bir kalp ve ruh kazandırdı”.

Grawp’un yüreği, görür görmez Hermione’ye aşık oluşundan anlaşılabilir. Genç kız bundan ister istemez gururlanır. “Hermione için, Grawp’un tatlı bir yanı var” diyor Emma Watson ve ekliyor: “Hermione’ye karşı zaafının olması çok şirin; görünüşe göre, onun üzerinde kontrol sahibi olan tek kişi Hermione ki bu oldukça komik. Onun büyük ölçüde özel efektlerle yapıldığını biliyorum, ama bir şekilde onu çok gerçekçi kılmayı başardılar. Tıpkı bir yavru köpek gibi bakıyordu; ona aşık olmaktan kendimi alamadım”.

Yaratık ve Makyaj Efekti Tasarımcısı Nick Dudman sette oyuncularla karşılıklı “oynaması” için Grawp’in tam boyutlu bir kafa maketi, ayrıca görsel efekt ekibinin bilgisayara tarayabilmesi için 3 boyutlu bir model hazırladı. “Saçı, gözleri, dişleri tasarlamamız gerekiyordu çünkü tüm bunların kontrolü bize aitti” diyor Dudman.

“Grawp’la sahneler harikaydı” diyen Rupert Grint, yüzünde bir tebessümle sürdürüyor sözlerini: “Sette devasa bir omuz ve kafa vardı ve tamamının orada olmadığını nerdeyse unutuyordunuz. Bunlar en sevdiğim sahnelerden bazılarıydı çünkü Grawp, Hermione’ye ilgi duyup onu havaya kaldırınca, Ron kıskanıyor ve arkadaşını kurtarmaya çalışıyor. Bir devi yenip kahraman olmak istiyor ama bunun nasıl sona erdiğini tahmin edebilirsiniz sanırım. Eğlenceliydi çünkü beni uçurduğunda tehlikeli sahnelerde yer alma imkanı buldum”.

Hagrid, Grawp’u Yasak Orman’ın derinliklerinde, At-İnsanların yaşadığı yerde saklıyor. Görsel Efekt Amiri Tim Burke’nin başını çektiği görsel efekt ekibi, Dudman ve tasarım ekibiyle birlikte çalışarak, ilk olarak “Harry Potter ve Felsefe Taşı”nda karşımıza çıkan bu asil yaratıkların yaratımını gerçekleştirdi. Burke bu konuda şunu söylüyor: “İlk filmde At-İnsanlar vardı, ama sanırım izleyiciler onların o zamandan beri çok yol kat etmiş olduklarını görecekler. Yarı at-yarı insan bileşimi değiller. Kendi üstlerinde birer varlıklar”.

“Güçlü, gururlu ve toprakları konusunda çok korumacı orman yaratıkları olan At-İnsanlar, aynı zamanda Profesör Umbridge’in nefret ettiği her şeyi temsil ediyorlar çünkü Umbrigde onları kırma bir soy olarak görüyor” diyor Heyman.

Harry Potter dünyasına yeni eklenen bir diğer yaratık türü de iskelet kanatlı Testral’lerdi. At özellikleri taşısalar da kesinlikle at olmayan bu yaratıklar at ile ejderhanın ilginç bir karışımını andırmaktalar ve sadece ölüme birinci derecede tanıklık etmiş kişiler tarafından görülebilirler. Cedric’in ölümüne tanık olan Harry, kendilerini Hogwarts’a taşıyan faytonları çekenlerin Testral’ler olduğunu ilk kez görür. Küçük bir çocukken, annesinin ölümüne tanık olmuş olan Luna Lovegood da onları görebilmekte ve bu zarif yaratıkları dostları kabul etmektedir.

Testral’ler öncelikle görsel efekt departmanı tarafından hayata geçirildilerse de, Dudman ve ekibi bu yaratıkların tam boyutlu bir maketini hazırladılar ki yapımcılar onları bulundukları çevreye göre görselleştirebilsinler. Dudman bunu şöyle açıklıyor: “Bir Testral’in kanatları arasındaki mesafenin 9 metre olduğunu söylemek kolay, ama bu tam olarak ne anlama geliyor? Sete nasıl uyacak ve aktörlerle oranı ne olacak? Ayrıca, Testral’ler siyah olduğu ve geceleri ortaya çıktıkları için, dokularının nasıl olacağını ve siyah üzerinde siyahı renk şemasında tam olarak ne şekilde belirleyeceğimizi epeyce tartıştık”.

Harry ve Luna dışında herkes için görünmez olsalar da, Testral’ler, Dumbledore’un Ordusu’nun genç büyücülerini cesaretlerini, ve cephanelerine yeni kattıkları her büyüyü sınayacak olan ilk savaşlarını yapacakları yere götürmekte yeri doldurulamaz bir görev üstlendiler.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

SAVAŞ SAFLARI
Lider olarak yeni bulduğu özgüvene ve öğretmeni Umbridge’e meydan okumasına karşın, Harry hâlâ kabuslar görmektedir. Daha da korkutucu olan, artık kabuslarının gerçek olayların habercisi olmasıdır. Ama Dumbledore’u esas endişelendiren, Harry’nin kabuslarının sadece rüyadan ibaret olmayıp, Voldemort’un Harry’nin zihnini kendisine karşı kullanma araçları olma ihtimalidir. Dumbledore, Profesör Snape’i Harry’ye Zihinbend Sanatı’nı öğretmekle görevlendirir. Harry, bu sayede, beynine girmeye çalıştığında Karanlık Lord’un çabalarına karşı koyabilecektir. Bu dersler Harry’nin de Snape’in de tahmin etmediği şekilde acı verici ve aydınlatıcıdır, ama bir fayda sağlamazlar çünkü Voldemort’un zihni genç büyücü için fazla güçlüdür.

Harry korkunç bir kabustan uyanır. Duruşma için Bakanlığa gittiğinde gördüğünü hatırladığı bir kapının ardından Sirius’a saldırıldığını görmüştür. Aslında kabusun onu Bakanlığa çekmek için kullanılan bir tuzak olma ihtimalinin farkındadır ama bu riski göze alacaktır. Sirius artık onun tek ailesidir.

Harry oraya yalnız gitmeyecektir. İlk baştaki itirazlarına rağmen, Dumbledore’un Ordusu’ndan beş cesur arkadaşı ona katılır: Hermione, Ron, Neville, Luna ve Weasley kardeşlerin en küçüğü Ginny. Eğer Harry, Sirius’ı kurtarmak için her şeyi tehlikeye atmak istiyorsa, onlar da arkadaşlarının yanında olmak için her şeyi tehlikeye atmaya razıdırlar.

Sihir Bakanlığı’ndaki Gizem Departmanı’na vardıklarında, altı genç büyücü Kehanet Salonu’na yönelirler. Burası görünüşe göre her biri birer cam küreye konmuş ve sonra da sıra sıra uzanan raflarda dosyalanmış sayısız kehanetle dolu, uçsuz bucaksız bir odadır. Stuart Craig orijinal planlarının “gerçekten 15.000 cam küre yaptırıp bunları cam raflara yerleştirmek” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Orası toz ve örümcek ağlarıyla kaplı kristal bir saray gibi görünecekti. Ama sonra, rafların kırılması durumunda, çekim için tek bir şansımız olacağını fark ettik. Rafların yenisini hazırlatmak ve küreleri yerleştirmek haftalar sürerdi”. Pratik olma düşüncesi ağır bastı ve tüm sekans yeşil perde önünde çekildi. Böylece Kehanet Salonu, bir Harry Potter filminde tamamen bilgisayarda yaratılmış ilk set oldu.

Harry, birden bire Kehanet Salonu’nu daha önce gördüğünü hatırlar, ama numaralandırılmış raflar arasında gezdikleri sırada esas büyük keşfi yapan kişi Neville olur: Cam kürelerden birinin üzerinde Harry Potter yazdığını görür.

Kehanetin, kendisi ile Lord Voldemort arasındaki bağlantının anahtarı olduğunu bilmeyen Harry küreyi eline alır… ve tuzak kendini gösterir. Başlarında hain Lucius Malfoy’un yer aldığı Ölü Yiyen’ler genç büyücülerin etrafını kuşatır. Lucius rolünü bir kez daha üstlenen aktör Jason Isaacs, “O anda, Lucius’ın medeniyet maskesi sonsuza dek düşüyor. Savaş safları belirleniyor ve o noktadan sonra hangi tarafta olduğunu anlamamak mümkün değil” diyor.

Lucius’ın müttefiklerinden olan, Sirius’ın sadist kuzeni Bellatrix Lestrange, Azkaban Hapishanesi’nden yeni kaçmıştır ve Karanlık Lord’un sadık bir yandaşıdır. Neville’in anne babasına, Sirius’ın “ölümden beter” şeklinde nitelediği Kadavra Laneti’ni yapıp akıllarını yitirmelerine neden olan odur. Lestrange’ın ortaya çıkışı Neville’e orada olmak için yeni bir neden verir. Neville rolünü tüm Harry Potter filmlerinde üstlenen aktör Matthew Lewis bu konuda şu yorumu yapıyor: “Neville kendisinin bile sandığından daha cesur olduğunu fark ediyor. Bu karakteri, dövüşebileceğini, hele hele Ölü Yiyenlere karşı savaşacağını asla düşünemeyeceğiniz bir çocuktan, ailesinin intikamını almak için mücadele edecek bir adama dönüştürmek tek kelimeyle inanılmazdı”.

Harry Potter kadrosuna ilk kez katılan Helena Bonham Carter, kötü kalpli Bellatrix Lestrange rolünü üstlenmekten büyük keyif aldığını söylüyor. “Biri size Harry Potter filminde yer alma teklifi getirirse, kabul etmek zorundasınız. Bu rolde gerçekten çok eğlendim. Bellatrix’nin kişilik bozukluğu olduğuna hiç kuşku yok” diyor aktris gülerek ve ekliyor: “Aslında kötü olmaktan zevk alıyor. Bence Lord Voldemort’a aşık; onun için 14 yıl hapis yatmaya gönüllü olmuş bir kadın. Şimdi hapisten çıktı ve eskisinden daha da fanatik”.

Altı genç büyücü canlarıyla başlarıyla savaşır, değnekleriyle henüz yeni öğrendikleri büyüleri yapmaya çalışırlar. Ama daha deneyimli Ölü Yiyen’lere rakip olmaları mümkün değildir. Gençler tam ölümün eşiğine geldiklerinde, Zümrüdüanka Yoldaşlığı içeri dalar. Lider konumundaki Sirius Black, Malfoy’a, “Vaftiz oğlumdan uzak dur!” diye emreder.

Savaş başlar. Tehlikeye rağmen, hatta belki de o yüzden, Sirius bundan keyif alıyor gibi görünmektedir. Gary Oldman bu konuda, “Sirius önce 12 yıl hapis yattığı sonra da Grimmauld Meydanı’nda saklandığı için çok sıkılmış durumda. Ellerini kirletmek için sabırsızlanıyor ve şimdi bu fırsatı yakalıyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi” diyor.

Senarist Michael Goldenberg Zümrüdüanka Yoldaşlığı ile Ölü Yiyen’ler arasındaki kilit öneme sahip savaşı senaryoya aktarmanın kendisi için en zorlu görev olduğunu belirtiyor: “Kitapta olan şeyin özünü yakalamak ve bunu beyaz perdeye aktarmak çok hassas bir denge kurmayı gerektiriyordu. Tehlike unsurunun gerçekten hissedilmesini istedik; yani herkesin başına her şey gelebilirdi ve herkes yaşayabilir ya da ölebilirdi. İzleyicileri koltuk kollarına yapıştıran şey budur”.

Savaş sekansını sahnelemek için, David Yates, koreograf Paul Harris’ten, eskrimi andıran bir değnek-değneğe dövüş tasarlamasını istedi. “David benden, değneklerle savaşmanın kurallarını oluşturmamı istedi; bu daha önceki filmlerde olmayan bir şeydi” diyor Harris ve ekliyor: “Büyünün yapılabilmesi için belli bir hareket yelpazesi ve pozisyonlar belirlememi istedi, ama bunların tamamen Harry Potter dünyasına özgü olması gerekiyordu”.

Harris temel hareket yelpazesini belirlemenin yanı sıra, oyuncularla çalışarak onların bireysel tarzlarını da oluşturdu. Bu konuda, “Örneğin, Jason Isaacs’in çok resmi ve yalın bir stili var; oysa Gary Oldman’ınki çok daha ‘sokak’ tarzı ki bu onun karakterine çok uygun” diyor.

Savaş hararetlenince, zaferler ve trajediler de yaşanır ve tüm bunlar Albus Dumbledore ile Lord Voldemort arasındaki büyük gösteriyi hazırlar. “Voldemort ile Dumbledore arasındaki savaşın destansı ve organik olması gerekiyordu. İzleyicilerin kendilerini savaşın ortasındaymış gibi hissetmelerini istedim; bu yüzden, mümkün olduğu ölçüde el kameraları kullanmaya çalıştık” diyor Yates.

Bunun iki güçlü büyücü arasında geçen bir savaş olduğu gerçeğini aklından çıkarmayan görsel efekt amiri Tim Burke, şunu ekliyor: “David Yates her şeyi, ateş, su, kum gibi temel elementler düzeyinde tutulmasını teklif etti... Bu hem çok mantıklı hem de şaşırtıcı ölçüde çarpıcıydı”.
Yönetmen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Finalde Dumbledore ile Voldemort arasındaki büyük savaş şu ana kadarki beş hikayenin de finalini oluşturuyor. Harry’nin merkezinde yer aldığı, iyi ile kötü arasındaki bu savaşı en görkemli şekilde sunabilmeliydik”.

“Sonuç olarak uğruna savaştıkları şey Harry’nin ruhu” diyerek yönetmeni onaylayan David Heyman, şöyle devam ediyor: “Tüm bunların ortasında, hikayenin başında arkadaşlarının arasında bile kendini tamamen dışlanmış ve yalnız hisseden Harry, nihayet hayatındaki insanlar tarafından kendisine paha biçilmez ve yeri doldurulamaz bir hediye verildiğini görüyor”.
Daniel Radcliffe ise, “Harry fark ediyor ki Voldemort’un yandaşları ve gücü olsa da, sonuçta Harry’nin sahip olduğu şeye asla sahip olamayacak. Bu, arkadaşlarının gerçek ve koşulsuz sadakati” diyor.

Heyman aktörün sözlerine şunu ekliyor: “Harry’ye annesi ve arkadaşları tarafından verilen, Voldemort’un asla sahip olamayacağı bir şey var: Sevgi”.

Yates sözlerini şöyle noktalıyor: “‘Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’ bazı karmaşık ve uğraş gerektiren temaları ele alıyor, ama bence en çarpıcı yanı arkadaşlığın gücü ve sadakati”.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

OYUNCULAR HAKKINDA
dotBlack.gif
DANIEL RADCLIFFE (Harry Potter)
J.K. Rowling’in en çok satan roman dizisine dayanan tüm filmlerde canlandırdığı genç büyücü Harry Potter rolüyle ünlenen Radcliffe, bu yılın başında tiyatroda ilk büyük rolünü üstlendi: Peter Shaffer’ın ödüllü oyunu “Equus”ta Alan Strang’i canlandırdı. Londra West End’de otuz yıldan sonra ilk kez sahnelenen oyunu Thea Sharrock yönetti. Oyunun diğer başrol oyuncusu Tony Ödüllü aktör Richard Griffiths’ti.

Radcliffe, yakında, Rod Hardy’nin yöneteceği Eylül 2007’de gösterime girecek olan bağımsız Avustralya filmi “December Boys”da rol alacak.

Radcliffe, bu yaz, David Haig’in yazdığı ve oynadığı, Brian Kirk’ün yönettiği ITV draması “My Boy Jack”i çekecek. Rudyard Kipling’in Birinci Dünya Savaşı’ndan dönemeyen 17 yaşındaki oğlu Jack’in hikayesini anlatan filmin diğer önemli oyuncuları Kim Cattrall ve Carey Mulligan.

Geçtiğimiz yıl, Radcliffe, HBO dizisi “Extras”da Ricky Gervais rolüyle konuk oyuncu olarak yer aldı.

dotBlack.gif
RUPERT GRINT (Ron Weasley)
Harry Potter’ın en yakın arkadaşı Ron Weasley rolünü tüm Harry Potter filmlerinde üstlenen genç oyuncu, ilk profesyonel oyunculuk denemesini bu filmlerle yaşamış olsa da, doğal yeteneği kendisine eleştirmenlerin ve izleyicilerin olumlu eleştirilerinin yanı sıra, En İyi Çıkış Yapanlar dalında İngiliz Eleştirmenler Ödülü adaylığı getirdi. Ayrıca, İngiltere’nin önde gelen film dergisi Empire kısa süre önce Grint’i ve Harry Potter’daki rol arkadaşları Daniel Radcliffe ve Emma Watson’ı tüm serideki performanslarından ötürü prestijli Olağanüstü Katkı Ödülü’yle onurlandırdı.

İlk “Harry Potter” filminde rol aldıktan sonra, Simon Callow ve Stephen Fry’la birlikte Peter Howitt’in yönettiği “Thunderpants”te genç ve çılgın bir profesörü canlandıran aktör, elbette son olarak “Harry Potter and the Chamber of Secrets/Harry Potter ve Sırlar Odası”nda ve “Harry Potter and the Prisoner of Azkaban/Harry Potter ve Azhaban Tutsağı”nda ve “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde Ron Weasley rolünü üstlendi. Grint, 2006’da, Julie Walters ve Laura Linney’yle birlikte Jeremy Brock’un ünlü bağımsız filmi “Driving Lessons”da rol aldı.

Rupert, Ron Weasley rolüne seçilmeden önce okul tiyatrosunda ve yerel bir tiyatro grubunda yer alıyordu. Bu dönemde rol aldığı tiyatro yapımları arasında, gangster Rooster rolünü üstlendiği “Annie”, bir “Peter Pan” versiyonu ve Rumplestiltskin rolünü canlandırdığı “Grimm Tales” bulunuyor .

Film setlerinde olmadığı zamanlarda genç aktörü golf sahalarında bulmak mümkün.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı


İngiliz yazar J.K. Rowling’ın fenomen roman serisi “Harry Potter”ın merakla beklenen yeni sinema filmi “Zümrüdüanka Yoldaşlığı”, bu hafta ülkemizde gösterime giren tek yapım.


270808.gif
Filmin başrollerini Daniel Radcliffe, Rupert Grint, Emma Watson, Helena Bonham Carter, Robbie Coltrane, Warwick Davis, Ralph Fiennes, Michael Gambon, Brendan Gleeson, Richard Griffiths, Jason Isaacs, Gary Oldman, Alan Rickman, Fiona Shaw, Maggie Smith, Imelda Staunton, David Thewlis, Emma Thompson ve Julie Walters paylaşıyor.
blank.gif









İSTANBUL - Haftanın tek yeni filmi gösterime girdiği her ülkede yüksek bir gişe başarısı hedefleyen ve bu hedefine de büyük ölçüde ulaşan Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı. Serinin 5. filmi Sihir Bakanlığı’nın içinden bir komplo yürüten Lord Valdemort’un Hogwarts Büyücülük Okulu’nu ele geçirme çabalarını anlatıyor. Bu büyük komployo karşı çıkmak da elbette kahramanımız Harry Potter’a ve en yakın arkadaşları Ron ve Hermione’ye düşüyor.

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nda beşinci yılını bekleyen Harry Potter için yaz uzun ve yalnız geçmiştir. Nefret verici Dursley ailesiyle birlikte yaşamak zorunda oluşu bir yana, ne sınıf arkadaşlarından ne de en yakın dostları Ron Weasley ve Hermione Granger’dan tek bir mektup almıştır. Ayrıca, kimseden, kötü kalpli Lord Voldemort’la yüzleşmesine ilişkin tek bir kelime duymamıştır. Gelen tek mektup da hiç umduğu türde değildir; Harry’nin okul dışında ve bir Muggle olan iğrenç kuzeni Dudley’nin yanında yasadışı sihre başvurduğu için Hogwarts’tan uzaklaştırılmak üzere olduğunu bildirmektedir. Bunu yapma nedeninin iki Ruh Emici’nin nedeni belirsiz ve açıklanamayan saldırısına karşı kendini savunmak olması önemli değildir.

Harry’nin tek umudu, genç büyücünün temelli gitmesini istemek için kendince sebepleri olan Sihir Bakanı Cornelius Fudge’ın yönettiği kurmaca mahkemede kendini savunmaktır. Harry, büyük ölçüde Hogwarts’ın emektar müdürü Albus Dumbledore’un müdahalesiyle suçsuz bulunarak Fudge’ı çok üzer, ama ilk kez okuluna dönerken kaygılı ve huzursuzdur. Harry büyücülük camiasının büyük kesiminin, kendisinin Valdemort’la son karşılaşma hikayesinin düpedüz yalan olduğuna ikna edildiklerini ve haysiyetinin sorgulanmakta olduğunu görür.

Kendisini dışlanmış ve yalnız hisseden Harry, yakında yaşanacak sinsi olayların habercisi gibi görünen kabuslar görmeye başlar. Daha da kötüsü, akıl danışmaya en çok ihtiyaç duyduğu Profesör Dumbledore, kafası karışmış ve incinmiş genç büyücüye karşı birden bire tuhaf bir şekilde mesafeli davranmaya başlar.

Bu arada, Fudge, Dumbledore’a göz kulak olmak ve Hogwarts öğrencilerini, özellikle de Harry’yi kontrol altında tutmak amacıyla okula yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni atar: Kendini olduğundan farklı gösteren Profesör Dolores Umbridge. Fakat Profesör Umbridge’in “Bakanlık onaylı” savunma sihri dersi, genç büyücüleri, tehdidi altında bulundukları Karanlık Güçler’e karşı tamamen çaresiz bırakır. Böylece, Hermione ve Ron’un teşvikiyle, Harry dizginleri ele almaya karar verir. Kendilerine “Dumbledore’un Ordusu” adını veren küçük bir öğrenci grubuyla gizlice görüşmeye başlayan Harry onlara kendilerini Karanlık Sanatlara karşı nasıl savunacaklarını öğreterek, bu cesur genç büyücüleri yakında geleceğini bildiği olağanüstü savaşa hazırlar.
270818.jpg
David Heyman ve David Barron'ın yapımcılığını, Lionel Wigram'ın yönetici yapımcılığını gerçekleştirdiği filmi David Yates yönetti. J.K. Rowling'in aynı adlı kitabına dayanan filmin senaryosunu Michael Goldenberg kaleme aldı.


Yönetmen: David Yates
Senaryo: Michael Goldenberg
Görüntü Yönetmeni: Slawomir Idziak
Eser: J. K. Rowling
Müzik: Nicholas Hooper
Yapımcı: David Heyman, David Barron
Yapım Tasarımcısı: Stuart Craig
Kurgu: Mark Day
Kostüm Tasarımcısı: Jany Temime
Yaratık Efektleri Süpervizörü: Nick Dudman
Özel Efektler Süpervizörü: John Richardson
Görsel Efektler Süpervizörü: Tim Burke
Oyuncular: Daniel Radcliffe (Harry Potter), Rupert Grint (Ron Weasley), Emma Watson (Hermione Granger), Helena Bonham Carter (Ölü Yiyici Bellatrix Lestrange), Imelda Staunton (Dolores Umbridge), George Harris (Kingsley Shacklebolt), Natalia Tena (Nymphadora Tonks), Kathry Hunter (Bayan Figg), Evanna Lynch (Luna Lovegood), Robbie Coltrane, Ralph Fiennes, Michael Gambon, Brendan Gleeson, Jason Isaacs, Gary Oldman, Alan Rickman, Maggie Smith, Emma Thompson, Julie Walters, David Thewlis, Fiona Shaw, Richard Griffiths, David Bradley, Robert Hardy, Mark Williams.

dotblack.gif

http://www.ntvmsnbc.com/news/16042.asp
dotblack.gif
270819.jpg
Filmin kamera arkası ekibinde görüntü yönetmeni Slawomir Idziak, yapım tasarımcısı Stuart Craig, kurgu uzmanı Mark Day, kostüm tasarımcısı Jany Temime ve besteci Nicholas Hooper yer alıyor.


YAPIM HAKKINDA

YENİ BİR DÜZEN
Hogwarts Okulu’ndaki beşinci yıl, sadece Harry Potter için değil, sınıf arkadaşları için de bir dönüm noktası oluşturur. Artık çocuk olmadıkları için, genç birer yetişkin olmanın getirdiği seçimler ve zorluklarla karşı karşıyadırlar… ve tabi bunların beraberinde getirdiği sonuçlarla. Lord Voldemort’un dönüşü ve arkadaşı Cedric Diggory’nin ölümüyle mücadele eden Harry belki de diğerlerinden daha çabuk büyümek ve hiç ummadığı sorumluluklar almak zorunda kalır.

Harry Potter dünyasına ilk kez giren yönetmen David Yates, “Bu hikayenin öğrencilerin olgunlaştığı, her şeyin daha karmaşık olduğu bir dönemde geçmesi benim için heyecan verici. Bu hikaye isyanı ve yetişkinliğin sınırlarını anlamakla ilgili; dünyanın ne kadar zor olabileceğini ve bazen nasıl kendi dünyanızı yaratmanı gerektiğiyle ilgili. Özetle, bu filmin hikayesi J.K. Rowling’in kitaplarına koyduğu tüm sihir ve eğlence ile daha önceki filmlerde yer alan müthiş ve inanılmaz şeylerin bir bileşimi; ayrıca, biraz daha karmaşık konu ve fikirler içeriyor ve yetişkinlere daha çok hitap eden şeylere deyiniyor”.

Tüm Harry Potter filmlerinin yapımcısı David Heyman, beşinci film için İngiliz televizyonunun ödüllü yönetmeni Yates’i seçmesindeki etmenin bu filmin hikayesinin içeriği olduğunu söylüyor ve bunu şöyle açıklıyor: “Siyasi bir film olmayabilir ama büyücüler dünyasındaki siyasi oyunlar filmde önemli rol oynuyor. David’in bunun üstesinden başarıyla gelebileceğini düşündük ki öyle de oldu. Malzemeye büyük bir tutkuyla yaklaştı ve karakterlerin duygusal yolculuğunu da çok iyi hissetti. Tüm görselliğine rağmen, bizlerin ve izleyicilerin filmde aslen karakterlerle bağ kurduğunu kavradı”. Heyman açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Çocukların ona, onun da çocuklara kucak açışı bizim için gerçekten büyük bir ödüldü. Karakterleri gibi, oyuncular da büyüyor. David ise onlara yaşıtlarıymış gibi davrandı. Oyuncularımızın karakterleri çok iyi tanıdıklarını bildiği için her zaman fikirlerine başvurdu ve rollerine, daha önce yapmadıkları şekillerde, kendilerinden çok şey katmalarını istedi. Bu, onlar için de bizim için de heyecan vericiydi”.

Harry Potter rolünü bir kez daha üstlenen Daniel Radcliffe bu konuda şunları söylüyor:
“David’le çalışmaya bayıldım. Harika bir insan; çok yumuşak bir tonda konuşuyor. Buna rağmen, daha önce hiçbir filmde bu kadar zorlanmamıştım. Bunun nedeni kısmen hikayenin içeriği, kısmen de David’in yönetim stili. Asla aza razı olmadı; hep daha derine inmemi istedi ki bu benim de tam olarak gerekli olduğunu düşündüğüm şeydi. O harika bir yönetmen”.

Harry’nin en iyi arkadaşı Ron Weasley rolündeki Rupert Grint de bu görüşe katılıyor:
“David çok usta bir yönetmen. Daha önce çalıştığımız tüm yönetmenlerden oldukça farklıydı çünkü çok rahat bir tavrı vardı, ama her zaman harika önerilerde bulundu”.

Harry’nin sadık dostu Hermione Granger’ı canlandıran Emma Watson ise arkadaşlarının sözlerine şunları ekliyor:
“Gerçekten müthiş bir deneyimdi çünkü David bizim karakterler hakkında söylediklerimize kulak verdi. Beşinci kezdir bu karakterleri canlandırdığımız gerçeğine saygı duydu. Filmin geçmişine, Dan ve Rupert’la paylaştığımız ilişkiye takdirle yaklaştı çünkü bu Harry, Ron ve Hermione arasındaki dostluğa büyük katkı sağlıyor. David gerçekten de tüm karakterlerde gerçekçilik arıyor”.

Yates öncelikle ekibin bir başka yeni ismi senarist Michael Goldenberg’ün yazdığı senaryo üzerinde çalıştı. “David Heyman bu işin bir parçası olmamı istediğinde büyük sevinç ve heyecan duydum” diyor Goldenberg ve ekliyor:
“Bir Harry Potter filminde çalışmanın güzel yanı, onun sizden daha büyük bir şey olması; dolayısıyla, egonuzun yolunuza çıkması gibi bir şey söz konusu değil. Klişe olduğunu biliyorum, ama böylesine muazzam bir fenomene dönüşmüş bu şeyin parçası olmak ve beyaz perdeye aktarılmasında rol oynamak sihirli bir şeydi; kelimenin tam anlamıyla büyük bir sorumluluk hissettim. David Heyman bunu eğlenceli kıldı ki bir Harry Potter filmi de öyle olmalı; ve Jo (J.K. Rowling) da inanılmaz tatlıydı ve olabilecek en iyi filmi yapmamız için bize esneklik sağlamak konusunda son derece cömertti. David Yates hikayenin her anını gerçekliğe dayandırmaya kararlıydı. Bence sihirli olan bir şeyi daha da sihirli kılan buydu”.

Goldenberg açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Elbette, kitabın ruhuna sadık kalmak çok önemliydi. Özellikle bu hikaye Harry’nin yolculuğuyla çok yakından ilgili. Harry’nin rüştünü ispat etmesini ve her şeyin ilk başta göründüğü gibi siyah-beyaz olmadığını fark edişini konu alıyor…belki de idealize ettiği yetişkinler sandığından daha kusurlu ve insaniler. Bu temaları sadece Harry aracılığıyla değil, Ron ve Hermione aracılığıyla da irdelemek istedik. Tüm çocuklar Hogwarts’a ilk geldikleri zamankinden çok daha karmaşık bir dünyayla yüz yüzeler”.

“Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nda Harry’nin serüveni, Dursley ailesiyle birlikte geçirdiği bitmek bilmez bir yaza daha katlanmak zorunda kalışıyla başlar. Bu dönemi daha da çekilmez kılan şey, en yakın arkadaşlarından kopmuş hissetmesidir çünkü bilinmez bir nedenle Ron ve Hermione koca bir yaz boyunca ona hiç mektup yazmamıştırlar; bu hem incitici, hem de, özellikle de bir önceki yılın çalkantılı ve trajik olaylarını düşünülecek olursa, tuhaftır.

Yapımcı Barron bu konuda şunları söylüyor:
“Zavallı Harry. Yaşadığı onca şeyden sonra, Little Whinging’de kimseden hiçbir haber alamayınca kendini uzaklaşmış hissediyor. Herkesin onu dışladığını düşünüyor; Ron’un, Hermione’nin, hatta Dumbledore’un bile. Sanırım, bunun üzerine bir de ergenliğin normal stresi eklenince, Harry için durum biraz katlanılmaz bir hâl alıyor. Bu, Harry’nin daha önce görmediğimiz bir yönü. Geçmişte olduğu kadar aklı başında görünmüyor… ama bunun için geçerli nedenleri var”.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, çekilmez zorba Dudley Dursley’nin, favori hobisi olan Harry’ye sataşmak için yalnış zamanı seçtiği söylenebilir. Ama iki gencin çatışması birden bire ve hiç beklenmedik şekilde iki Ruh Emici’nin saldırısıyla bölünür. Harry’nin ikisinin de hayatını kurtarmak için bir Patronus büyüsü yapması gerekir. Aradan birkaç dakika geçmemiştir ki Privet Drive’ye gelen bir mektup, Harry’ye yasadışı sihir kullandığı için Hogwarts’tan uzaklaştırıldığını haber verir; bu hüküm Dursley’leri çok sevindirirken, Harry’yi umutsuzluğa sürükler.

Ama hâlâ umut vardır. O gece, aralarında Alastor ‘Deli-Göz’ Moody, Kingsley Shacklebolt ve bana-Nymphadora-deme Tonks’un da bulunduğu bir grup Seherbaz (Kara büyücü avcıları) Harry’nin kapısına gelip, Dumbledore’un, Sihir Bakanlığı’nda resmi bir temyiz duruşması ayarladığını söyleyerek, genç büyücüyü apar topar götürürler.

Fakat ilk önce gizli bir yere uğramaları gerekmektedir. Burada, Harry, Little Whinging’deki inzivası sırasında pek çok şey olup bittiğini öğrenir. Harry, Grimmauld Meydanı 12 numaraya geldiğinde, ki burası orada olduğunu bilmeyenler için var olmayan bir yerdir, arkadaşları Ron ve Hermione’yle bir araya gelir. Zümrüdüanka Yoldaşlığı ile de ilk kez orada tanışır. David Heyman, Zümrüdüanka Yoldaşlığı için şunları söylüyor: “Dumbledore tarafından öncelikle, Voldemort’un temsil ettiği kötülüklere karşı savaşmak için kurulmuş olan gizli bir örgüt. Gizlice buluşuyorlar. Bunun nedenlerinden biri, Sihir Bakanı Fudge’ın Dumbledore’u bir tehdit olarak algılaması ve Voldemort’un dönüşüyle ilgili hikayeleri bastırmaya çalışması. Ama Yoldaşlık üyeleri Voldemort’un yandaş toplamakta olduğunu ve gücünün günden güne arttığını biliyorlar”.

Harry, annesiyle babasının da Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın ilk üyelerinden olduğunu ve şu anki örgüt üyeleri arasında Molly ve Arthur Weasley’nin, Remus Lupin’in, Severus Snape’in ve şaşkınlık ve memnuniyetle karşıladığı Sirius Black’in de bulunduğunu öğrenir. Sirius Black, toplantılar için ailesinin evini Zümrüdüanka Yoldaşlığı’na açmıştır. David Yates, “Sirius dışarı çıkamıyor çünkü hâlâ aranan bir mahkum. Yardım etmek için yapabileceği çok az şey var; bu yüzden evini Yoldaşlık’a hediye ediyor” diyor.
270820.jpg




“Harry Potter ve Azkaban Tutsağı”ndan sonra Sirius Black rolünü bir kez daha üstlenen Gary Oldman, “Sirius yanlış yere suçlanmış ve senelerce Azkaban’da hapis yatmış olmanın etkisinden kurtulamamış bir adam. Genç Yoldaşlık günlerine yürekten bağlı. Bazı açılardan, Harry ile ilişkisi geçmişi yeniden yaşamak gibi. Harry babası James’e çok benziyor. James Sirius’ın en yakın arkadaşıydı; bu nedenle, Sirius, Harry’nin vaftiz babası ve bu görevi çok ciddiye alıyor. Harry ve Sirius gittikçe güçlenen özel bir ilişki paylaşıyorlar”.

Radcliffe ise, “Harry için de aynı şey geçerli” diyor ve ekliyor:
“Sirius, Harry’de James’in genç hâlini görüyor; Harry de Sirius’la ilişkisi sayesinde babası hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor”.

Harry, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı da geçmişle bağlantı kurmanın bir yolu olarak görüyor. “Resmi olarak Yoldaşlık’ın üyesi değil, ama şimdiden kendini fazlasıyla onun bir parçası olarak görüyor çünkü arkadaşlarından pek çoğu bu örgütte görev alıyor. Bunun onun için anlamı elbette büyük; ne de olsa anne babası Yoldaşlık’ın ilk üyelerinden. Dolayısıyla, örgüt hem Harry açısından duygusal anlamda çok önemli, hem de Voldemort’a karşı savaşabilmesinin bir yolu”.
270822.jpg




BAKANLIK DURUŞMALARI
Yine de, Harry’nin Voldemort’la savaşmayı düşünebilmesinden önce, tekrar Hogwarts’a kabul edilme sorununu çözmesi gerekmektedir. Harry, Sihir Bakanlığı’ndaki duruşmada davranışlarını savunmak zorundadır. Yapım tasarımcısı Stuart Craig, Bakanlığın büyük holünün dekorunu, “Fudge’ın Sovyet tarzı propaganda posteri” olarak tanımlıyor.

Tasarımcı, Bakanlığın, insanların ve büyücüler tarafından gönderilen memoların koridorlarda uçuştuğu bir yer olmasına karşın, “aynı zamanda bürokratik bir yer” olduğunu da söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “İngiltere’de, hükümet binaları genellikle 19. yüzyıl Viktorya tarzıdır ve dekorasyonları çok güzeldir. Bakanlık yer altında olduğu için, yaptığımız ilk şeylerden biri Londra’nın en eski metro istasyonlarını ziyaret etmekti; bunların bir çoğunda dekoratif seramik fayanslar abartılı biçimde kullanılmıştı. Karışıma bunu da ekledikten sonra, tünelli bir yeraltı dünyası hazırladık, çünkü tünelsiz bir yeraltı yapısı olmazdı, ve cilalı siyah seramik fayansla dekorasyonu tamamladık; görsel açısından oldukça ilginç bir yer oldu. Öte yandan, bu dekorasyon (görüntü yönetmeni) Slawomir Idziak için tam bir meydan okumaydı çünkü fayanslar ışığı fazlasıyla yansıtıyordu”.

Harry Potter filmleri için bugüne kadar inşa edilmiş en büyük set olan Bakanlık holü 76 metre uzunluğunda ve 36 metre eninde. Burayı kaplamak için her biri tek tek yerleştirilen 30.000 fayans kullanıldı. Öte yandan beyaz perdede, hol, görsel efektler sayesinde, olduğundan daha büyük görünecek.

Harry, Bakanlığa, Bayan Weasley eşliğinde, misafir kapısından girer. Londra’nın merkezindeki bu kapı çok geçerli nedenlerden ötürü sıradan bir telefon kulübesi şeklindedir. “Sihir Bakanlığı’nı Muggle’ların bakanlıklarının altına yerleştirmenin eğlenceli olacağını düşündük; bu yüzden, telefon kulübesini Savunma Bakanlığı’nın çok yakınındaki bir kaldırıma kurduk. Dolayısıyla, Muggle’lar bilmese de, İngiliz Savunma Bakanlığı’nın altında Sihir Bakanlığı uzanıyor” diyor Craig gülümseyerek.

Yates ise bu konuda şunları söylüyor:
“Harry Potter’ın en eğlenceli öğelerinden biri, büyü dünyasının bizim Muggle dünyamızla yan yana var olması. Bazen yanımızdaki ev ya da ayaklarımızın altında, ama tabi eğer bakmak için vakit ayırırsanız. Aslında, iki dünya çoğu zaman biz fark etmeden birbirine dokunuyor”.

Harry’nin duruşmasında, Dumbledore ve sıradışı bir görgü tanığı sayesinde, işler Fudge’ın planladığı gibi gitmez. Harry hakkındaki tüm suçlamalar düşer, ama Harry duruşmadan sonra Dumbledore’la konuşmaya çalıştığında, bu çok sevdiği akıl hocası, göz temasında bile bulunmaktan kaçınarak hızla Harry’nin yanından uzaklaşır.

Albus Dumbledore rolünü bir kez daha üstlenen Michael Gambon bu konuda şunları söylüyor:
“Harry, Dumbledore’u kendi güvenli limanı olarak görüyor, ama bu filmde güvenli limanında da suların biraz çalkantılı olduğuna tanık oluyor. Dumbledore’un gücü ciddi anlamda tehdit altında, ama bu durum onu daha insani kılar, öyle değil mi? Bu sayede karakterin farklı bir katmanını daha ortaya çıkarma imkanı bulmak ilginç bir deneyimdi”.

Hâlâ Dumbledore’un soğuk tavırlarının etkisinden kurtulamamış olan Harry, Hogwarts’a geri döner. Ama onu ve sınıf arkadaşlarını bekleyen sınav, bugüne dek gördükleri hiçbir şeye benzemeyecektir.
270823.jpg




PEMBE ARTIK YENİ SİYAH
Hogwarts’a dönüşünde, Harry hem şüpheli bakışlar, hem de The Daily Prophet gazetesinin Harry’nin soyadını Potter’dan “Plotter”a (entrikacı) çevirerek attığı başlık ve Lord Voldemort’un dönüşüyle ilgili yalan söylediği suçlamasıyla karşılaşır. Kendini yalnız ve dışlanmış hisseden Harry, Ron ve Hermione’nin yardım ve destek önerilerine bile ayak diretir çünkü yaşadıklarını kimsenin anlayamayacağını düşünmektedir, en yakın arkadaşlarının bile.

Daniel Radcliffe bu durum için şunları söylüyor: “Belki kendini biraz şehit gibi hissediyor ama bence Harry’yi ilgi çekici şeylerden biri bu; mükemmel değil. Kusurları olan bir karakter; onu böylesine insani bir karakter yapan da bu. Gerçekten iyi biri, ama çoğu kez kendinden emin olamıyor ki bir çok insan bununla özdeşleşecektir”.

Yates, “Bu, Harry’nin hayatında ilginç bir dönem çünkü Sihir Bakanlığı’nın gazetesi ‘The Daily Prophet’ta yerden yere vuruluyor. İnsanlar da okuduklarına inanmaya başlıyorlar. Bu yüzden, Hogwarts’a döndüğünde, Harry orasını daha önceki yıllarda olduğu kadar aşina ve güvenli hissetmiyor. Kendini dışlanmış hissediyor. Şimdi böyle kalmaya devam etmek ile okul yıllarında pek çok şeyi atlatmasına yardımcı olan dostlarına sıkı sıkıya sarılmak arasında karar vermesi gerekiyor. Her iki yöne de kayabileceğini düşündüğünüz anlar oluyor; zaten hikayenin duygusal merkezini de, özellikle de Harry için, bu oluşturuyor” diyor.

Yönetmen açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Oyuncu olarak Dan açısından da ilginç bir yolculuktu çünkü karakteri için karmaşık bir oyunculuk gerekiyordu. Dan’in harika yönlerinden biri korkusuz ve çok kararlı oluşu. Tekrar üzerine tekrar aldığımız sahneler vardı ve her seferinde daha iyisini yapmak için gözlerindeki kararlılığı görebiliyordum. Onun bu yönünü çok seviyorum; mutlaka, ortaya koyabileceği en iyi performansa ulaşmak istiyor”.

Hogwarts’ta yeni okul yılının başında öğretmen kadrosunda yeni bir isim var: Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni Profesör Dolores Umbridge. Ödüllü aktris Imelda Staunton’ın canlandırdığı Profesör Umbridge baştan aşağı pembeler giyen, yüzünde önceden çalışılmış bir tebessüm bulunan ve gerçek kişiliğini örten tatlı bir ses tonuna sahip bir kadındır.
Yates, “Fudge, koltuğunda gözü olduğuna inandığı Dumbledore konusunda paranoyak düşünceler beslemekte; bu yüzden, en güvendiği komutanlarından biri olan Dolores Umbridge’i kendi gözleri ve kulakları olması için Hogwarts’a yerleştiriyor. Umbridge görevinin oradaki tüm gereksiz kişileri ayak altından çekip, Hogwarts’ı çok düzgün ve geleneksel bir öğretim yuvası hâline getirmek, ve öğrencilerin Bakanlığın öngördüğü çerçeve içinde kalmalarını sağlamak olduğuna karar veriyor ki bunun sonucunda korkunç bir değerler çatışması ortaya çıkıyor” diyor.

Barron da bu görüşü paylaşıyor: “O kesinlikle kuzu postu giymiş bir kurt. Göründüğü kadar ‘pembe’ olmaktan çok uzak. Bence Fudge onu oraya göndererek ne yaptığının pek farkında değil. Umbrigde’in gerçekten neler yapabileceğini Bakan’ın bildiğinden emin değilim”.

David Heyman’ın görüşleri ise şöyle: “Her şey kontrol altında olmalı, düzen çok çok önemli. Neyin nasıl olması gerektiğine dair neredeyse faşist görüşlerinin dışında kalan her şey onun dünyasında var olma şansına asla sahip değil. Öğrencilerinin beyinlerinin ilhamla değil, Bakanlığın fikir ve görüşleriyle doldurulması gerektiğine inanıyor”.

Hogwarts öğrencileri Dolores Umbridge’in gözlerini diktiği tek hedef değildirler. Öğretmenler de onun utanç verici saldırılarından paylarını alırlar. Emma Thompson’ın canlandırdığı Kehanet öğretmeni Sybill Trelawney, Umbridge’in onu bir an bile düşünmeden işten çıkaracağını öngöremez; Warwick Davis’in canlandırdığı Büyü öğretmeni Flitwick de Umbridge’in standartlarının altında kalır. Alan Rickman’ın canlandırdığı Profesör Severus Snape ve Maggie Smith’in canlandırdığı Profesör Minerva McGonagall gibi en saygın öğretmenler bile pembe giysili Baş Teftişçiye söz geçiremezler. Umbridge’in acımasız iktidar uygulamalarından herkes nasibini alır. Hatta Müdür Albus Dumbledore bile.

Heyman, “Umbridge’in esas amacı Dumbledore’un kuyusunu kazmak ve Bakanlık adına okulun kontrolünü ele geçirmek. Hiçbir şey onun yoluna çıkmamalı. Ve Imelda bu rolü gülümseyerek oynadı” diyor.

Staunton ise bu konuda şu yorumu yapıyor: “Öyle pek çok insan var. Dıştan bakıldığında sevimliler ama yüzeyin altında pek çok şey olup bitiyor. Böyle bir rolü üstlenmek çok hoştu. Dolores’in yanlış bir şey yaptığını düşündüğüne bir an olsun inanmıyorum. En iyi olanı yaptığına inanıyor. Elbette bu tür insanlar her zaman en korkutucu olanlarıdır çünkü diğer tarafın bakış açısını görmezler. Taviz yoktur”.

“Imelda, karakteri yedi yuttu” diyor Yates ve ekliyor: “Müthiş bir komedi zamanlaması olan, inanılmaz yetenekli bir aktris. Umbridge’i asla karikatürize etmeden gerçekten karmaşık bir kadın yapmayı başardı”.
270824.jpg




Karakterin kitapta tanımlandığı şekle bakarak, Staunton, kendisine Umbridge rolü verilmesine alınabilirdi. “Kitapta çok çirkin ve kurbağa suratlı biri olarak betimleniyordu; dolayısıyla, insanlar bana ‘Bu rolde harika olacaksın’ dediklerinde’, ben de ‘Öyle mi, çok teşekkür ederim’ yanıtını veriyordum” diyor aktris gülerek ve ekliyor: “Ama bu rolün bana teklif edilmesi harika bir şeydi çünkü bu rol bir mücevherdi ve o dünyanın bir parçası olmak da cennette olmak gibiydi… bu arada, 12 yaşındaki kızımın gözünde statümün yükseldiğini de eklemeliyim”.

Staunton, karakterinin görünümünü belirlemek için kostüm tasarımcısı Jany Temime’le de yakın bir çalışma içine girdi. Aktris bu konuda, “Pek de hoş biri olmayan, biraz yuvarlak bir karakter olan bu kadını yaratmak çok eğlenceliydi. Çok sivri yanlarının olmasını istemedim. Yumuşak ve sıcak biri gibi görünmesi önemliydi ama tabi ne yumuşaktı ne de sıcak”.

Umbridge’in yumuşaklığını fiziksel olarak da desteklemek için, Temime, “Gerçekte çok zayıf olduğu için Imelda’nın giysilerini bol vatkayla destekledik” diyor. Tasarımcı, ayrıca, Umbridge’e yumuşaklık ve sıcaklık havası vermek için, kostümlerinde yumuşak ve tüylü kumaşlar kullandı.

Öte yandan, kostümlerin rengini kitap belirledi: Pembe, daha pembe ve en pembe. “Onu her görüşümüzde farklı bir pembe tonunda” diyor Temime ve ekliyor: “Güç kazandıkça, renk daha da güçleniyor ve koyulaşıyor, ta ki kıyafetleri en koyu kiraz tonuna ulaşana dek”.

Bu renk şeması, Umbridge’in ofisine de taşındı. Stuart Craig ve ekibi burayı pembenin tonlarında dekore etti ve danteller, kadife ve küçük süs eşyaları kullandılar. Mobilyalarda Fransız tarzını tercih ettiler. Craig mobilyanın, sahibinin gerçek kimliği hakkında belirgin ipuçları veren bu tarzı için, “kıvrımlı ama belli bir keskinliğe de sahip” diyor. Ofisteki en belirgin özellik, duvarlardaki üzerinde yavru kedi resmi bulunan 200 tabak. Bu kediciklerin bazıları ise sesli ve hareketli.

Umbridge’in ders yaptığı sınıf ise, aksine, çok ciddi. Bu durum öğretmenin, öğrencileri son derece kısıtlayan, hatta onlara verdiği tedavi ders kitaplarına da yansıyan ders verme stiliyle de uyumlu. Rupert Grint bu konuda, “Umbridge’in bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma hocası için çok tuhaf bir öğretme tekniği var. İlerlemenin teşvik edilmemesi gerektiğine ve bizlerin pratik yapmaktansa teori öğrenmemiz gerektiğine inanıyor ki bir büyü okulu için bu çok komik”.

Emma Watson da aynı görüşü benimsiyor: “Bunlar gerçekten Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersleri değil çünkü öğrencilerin sihir kullanılmasına izin verilmiyor. Hermione gibi istekli bir öğrenci için, bu durum suratına tokat yemekten farksız. Orada öğlece oturup aptal muamelesi görmeye katlanamıyor; kan beynine sıçrıyor çünkü öğrenmek onun için her şey demek. Harry, Ron ve Hermione için her zaman güvenli ve istikrarlı bir yer olan Hogwarts, ilk kez güvenli değil. Korkutucu ve tehlikeli”.

Tehlikeli çünkü öğrenciler savaşmaya ve kendilerini savunmaya hazırlanmıyorlar… özellikle de Karanlık Lord’un tekrar ortaya çıktığı bir dünyada.
270825.jpg




DUMBLEDORE’UN ORDUSU
Profesör Umbridge, Hogwarts’ta gitgide artan gücünü kullanırken, yeni ve her biri bir öncekinden daha katı kararnameler gelmektedir. Hemen hemen her gün, yeni bildiriler Hogwarts’ın taş duvarlarına asılarak, Umbridge’in düzene aykırı bulduğu ne varsa yasaklamaktadır. Ama okulu mengene gibi sıkan kuralları öğrencilerin onun otoritesine bir şekilde meydan okuma kararını daha da güçlendirdiği için, Umbridge’in tüm planları geri teper.

Yates, “İlginç olan, yüzde yüz kontrol elde etmeye çalışırken, Umbridge’in sonunda bunun tam tersini başarması” diyor.

İlk harekete geçen ve arkadaşlarını dizginleri kendi ellerine almaya yönlendiren kişi Hermione olur. Watson bu konuda, “Büyüleri öğrenmedikleri sürece kendilerini savunamayacaklarını biliyorlar. Ayrıca, Bakanlık, Voldemort’un döndüğünü inkar ediyor ama öğrenciler bunun doğru olduğunu da biliyor. Harry’ye inanıyorlar; dışarıda karanlık ve korkutucu bir şeyin olduğunun farkındalar. Bence bu yüzden, Hermione hayatında ilk kez isyan etme ihtiyacı hissediyor. Kendilerine söylenen her şeyi yapmanın pek de işe yaramadığını ilk kez fark ediyor. Her zaman otoriteye inanamazsınız; bazen kendinize inanmanız gerekir” diyor.

Hermione ve Ron’un yüreklendirmesiyle, Harry, öne çıkıp Hogwarts öğrencilerine Karanlık Sanatlar’a karşı kendilerini korumaları için gerekli büyüleri öğretme sorumluluğunu kabul eder. Radcliffe’in, “İlk başta Harry isteksiz, ama her zamanki gibi sinir bozucu olsa da bu konuda haklı olan Hermione tarafından ikna ediliyor” diyor gülerek ve ekliyor: “Bu yüzden yeraltına iniyoruz ve Dumbledore’un Ordusu’nu kuruyoruz. Harry öğretmenleri oluyor; edindiği bilgileri öğrencileri eğitmek ve onlara savaşmayı öğretmek için kullanıyor. Konuya bakış şekli şöyle: Yaklaşmakta olan bir savaş ve gittikçe büyüyen bir tehlike var. Umbridge bize yapmamız gerekenleri öğretmiyorsa, savaşmak için çağrıldığımızda hiç şansımız olmaz”.

David Heyman, Harry’nin öğrencilikten öğretmenliğe geçişinin karakterin gelişiminde kritik bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor: “Harry’yi hikayenin başında biraz dışlanmış biri olarak görüyoruz; insanların ona güvenmediğini, inanmadığını düşünerek kendini artık oraya ait hissetmiyor. Ama sonunda oraya ait olduğunu keşfediyor. Hatta sadece ait olmakla kalmadığını, onun peşinden gitmeye istekli insanlar olduğunu görüyor. Bu gerçekten güçlü ve dokunaklı bir şey: Harry kendini grup içinde bile dışlanmış hissetmekten sıyrılıp, o grubun lideri oluyor. Üstelik, geçmişteki bazı hocalarından bile daha iyi bir öğretmen”.

Yumuşakça konuşan, başka bir dünyadan gelmiş gibi görünen, biraz tuhaf bir kişiliği olan ama başkalarının onun hakkındaki düşüncelerinden hiç etkilenmeyen Luna Lovegood bu grubun üyeleri arasındadır. Bu karakter “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nda ilk kez seyirciyle buluşuyor; rolü canlandıran aktris Evanna Lynch de bu rolle oyunculuğa adım atıyor.

Luna’nın benzersiz nitelikleri, bunu oyuncu seçmelerinde en zorlu rol hâline getirdi. Casting yönetmeni Fiona Weir ve yapımcılar düzinelerce aktrisle görüştüler ama hiçbiri Luna için hayal ettikleri gibi değildi. İngiltere’nin dört bir yanından gelmiş 15.000’den fazla umut dolu genç sıraya girip, saatlerce ama saatlerce halka açık seçmelere katılabilme fırsatını kullanmak için beklediler. Bunlardan biri de, ateşli bir Harry Potter hayranı olan, Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı okuduktan sonra Luna karakterine aşık olan Evanna Lynch’ti. “Onu hemen sevdim” diyen Lynch, şöyle devam ediyor: “Çok sıkı bir karakter çünkü herkese karşı dürüst, kendine de. Eğlenceli, özgür ruhlu, kendini hayatın akışına bırakmış biri; bu yüzden herkes onun biraz yarım akıllı ve aptal olduğunu düşünüyor, ama öyle değil. Kendince gerçekten zeki ve bilge biri ve içgörüleri çok güçlü”.
Lynch, kitapta bu karakteri okurken onunla arasında hemen bir bağ hissetti, hatta Luna’nın diyaloglarını kasede kaydedip, değerlendirilmeleri için gönderdi. Kısa süre sonra, halka açık seçmelerin yapılacağını öğrendiğinde, “Gitmem şarttı… bu benim kaderimdi” diye düşündüğünü söylüyor. Babasını onu seçmelere götürmeye ikna eden Lynch, Güney İrlanda’daki evinden yola çıktı ve kendisiyle aynı tutkuyu paylaşan ama aynı özgüvenden yoksun binlerce adayla aynı sıraya girdi. “Gergin değildim çünkü Luna olmak benim için doğaldı” diyor genç aktris.

Yapımcılar da aynı görüşü paylaştı. David Barron bu konuda, “Fiona Weir 15.000 kızın hepsiyle görüştü ve sonunda seçenekleri 29’a indirdi. Onları DVD’ye kaydedip bize gönderdi. Özellikle bir kızın izlenmeye değer olduğunu belirtti ama hangisi olduğunu söylemedi. Dokuzuncu adaya gelmiştim ki Fiona’yı aradım ve ‘O kız dokuz numara olmalı’ dedim. Öyleydi. Evanna’ydı. Tek kelimeyle müthişti” diyor.

Heyman’ın yorumu ise şöyle: “Evanna ile rol için değerlendirdiğimiz diğer kızlar arasındaki fark, diğerlerinin Luna’yı oynayabilecek olmalarıydı, ama Evanna Lynch, Luna’nın ta kendisiydi”.

Jany Temime, Lynch’in, karakterinin kostümüne dahi katkıda bulunduğunu belirtiyor: “Bazı ayrıntılar hakkında çok netti. Ona kırmızı turp şeklinde küpeler yaptım, o ise bunların portakal olması gerektiğinde ısrar etti. Karakterini o kadar iyi tanıyordu. Luna’nın kostümleri, bireysel zevkleri ve özel ilgi alanları olan bir kızı yansıttı, ama çevresindekilere ayak uyduramayacak kadar da farklı değil”.

Dumbledore’un Ordusu’nun bir diğer üyesi olan Neville Longbottom (Matthew Lewis) da, sınıf arkadaşlarına uyum sağlamakta kendince sorunlar yaşamaktadır, ama grubun tamamen gizlice talim yapabileceği mükemmel yeri, İhtiyaç Odası’nı keşfettiğinde cesaretini kanıtlamış oluyor. Odanın isminden de anlaşıldığı gibi, burası sadece ona ihtiyacı olan kişilere görünen, ihtiyaç duyulan şekli alan ama dışarıdakiler için görünmez olan bir yerdir.

Stuart Craig burası için, “İhtiyaç Odası’na standart, nötr bir hava verdik. Duvarlar aynadan olduğu için gerçek yerin nerede bitip, yansımanın nerede başladığını belirlemek imkansız. Burası sizi ve ihtiyacınızı size geri yansıttığı için aynaların uygun olduğunu düşündüm. İhtiyaç Odası, romanda olduğu gibi, kitaplara, yastıklara ya da Ölüm Yiyen kuklalarına gereksinim duyulduğunda bunları kendiliğinden ortaya çıkarıyordu” diyor.

Öte yandan, bir film seti olduğu için, aynalı odanın da kendince gereksinimleri vardı. Craig bu konuda şunları söylüyor: “Elbette, aynalar bu seti muazzam zor bir yer hâline getirdi çünkü aynalar sadece oyuncuları değil, kameraları, çekim ekibini ve ışıkları da yansıtıyorlar… Her çekimde sürekli olarak aynaların açılarını değiştirdik ve bazen de yansımayı yok etmek için matlaştırıcı sprey kullandık”.

Kaygılardan birini en aza indirgemek için, Craig ve görüntü yönetmeni Slawomir Idziak yere inşa edilen ızgaraların altından aydınlatma yapacak dahice bir yer altı ışıklandırma sistemi tasarladılar. Bir ara bu sistem planlandığı gibi çalışmayacak gibi göründü çünkü Craig’in deyişiyle, “insanların ayakkabılarının altını da çok talihsiz biçimde aydınlattı”. “Sonunda ayakkabıların altını siyah kadifeyle kapladık ve çekimde yer almayanların ve çekim ekibindeki herkesin mavi galoş giymesini sağladı ki setin zeminine toz taşımasınlar çünkü yeraltındaki ışıklandırmanın görünmemesi için zeminin siyah olması gerekiyordu” diyor Craig.

ÖKSEOTU
Hogwarts’ta Noel tatili için derslere ara verilince, Harry’nin yeraltı sınıfı da isteksizce tatile girer. Ama herkes farklı yerlere giderken, bir kişi geride kalır: Katie Leung’in canlandırdığı sevimli Cho Chang. Genç kızın gözleri Harry’nin gözleriyle ilk olarak “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde buluşmuştur. Aralarında bir çekim olduğu halde, ilişkileri Lord Voldemort’un dönüşünden sonraki ilk kurbanı Cedric Diggory’yle bağlantılarından dolayı karmaşık bir hâl almıştır. Fakat her ikisi de kalplerindeki şeyi bildikleri için, İhtiyaç Odası tepelerinde bir ökseotu belirmesini sağlar ve Harry Potter hayranlarının sabırsızlıkla beklediği şeyin, Harry’nin ilk öpüşmesinin gerçekleşmesine fırsat verir.

“Biraz gergindim çünkü Katie’nin gergin olduğunu biliyordum” diyor Radcliffe ve ekliyor: “Bunun nedeni sadece öpüşme değil, Cho ile Harry arasındaki karmaşık ilişki. Ama birkaç kez yaptıktan sonra, büyük bir olay olmaktan çıktı. Güzeldi. Eğlendik”.

Leung ise bu konuda, “Çok gergindim çünkü beyaz perdedeki ilk öpüşmemdi, ama David Yates harikaydı. Tam olarak ne istediğini bize söylediği için öpüşme daha az tedirgin edici hâle geldi” diyor ve gülerek ekliyor: “İlk başta biraz rahatsızlık verici olsa da, Daniel benim işimi kolaylaştırdı ve her şey çok yolunda gitti. Gerçekten keyif aldım… ve Daniel gerçekten çok iyi öpüşüyor”.

Yates de, “Dan ile Katie’nin kendilerini olabildiğince rahat hissetmelerini istedik; bu yüzden seti boşalttık ve olabildiğince samimi bir ortam yaratmaya çalıştık” diyor.

Yönetmenin hazırlıkları iki oyuncuya yardımcı olmuş olabilir, ama Harry Potter filmleri boyunca Daniel Radcliffe’in büyümesine tanık olan bir çok çekim ekibi üyesinin heyecanını azaltmaya pek katkısı olmadı. Heyman bu konuda, “Çoğumuz Daniel’ı 10 yaşından beri tanıyorduk; gözümüzün önünde büyümüştü; onu seviyor ve korumak istiyorduk. Ve orada ilk beyaz perde öpüşmesini izliyorduk. Çok tuhaftı. Sürekli olarak, ‘Bunu izliyor olmamalıydım’ diye düşünüyordum” diyor gülerek ve ekliyor: “Ama mükemmeldi. Bence izleyiciler için de yumuşak ve güzel bir an olacak”.

Heyman sözlerini şöyle sürdürüyor: “Harry Potter filmlerinde görev almanın en güzel yanlarından biri çocukların büyüyüşünü izlemek ve yeteneklerinin geliştiğini görmek. Hepsi de harika birer genç insan oldular; meraklı, kibar, hassas ve zekiler. Bence bu filmde izleyeceğiniz performanslar insan ve oyuncu olarak ne kadar geliştiklerinin göstergesi”.

TÜM YARATIKLAR BÜYÜKTÜR, O KADAR KÜÇÜK DEĞİL
Sınıflar tekrar derse başladığında, Umbridge isyancı öğrencilerin izini sürüp, yıkıcı faaliyetlerine son vermeye her zamankinden daha kararlıdır. Uzun zamandır acı çeken hademe Argus Filch’le şansı hiç yaver gitmez; Umbridge, bu yüzden, Harry’nin baş düşmanı Draco Malfoy’un liderliğindeki Slytherin Evi öğrencilerini kendisi için casusluk yapmakla görevlendirir. Umbridge’in Teftiş Mangası’na dahil olarak artı puan kazanmaya, üstelik bunu Harry Potter’ın tepesine binerek yapmaya fazlasıyla istekli genç Malfoy rolünü yine Tom Felton üstlendi. Öte yandan, iktidara yükselişine kimse engel olamadığı için, Umbridge, artık Hogwarts’ta olmaması gerektiğini düşündüğü kişileri sır olarak tutma ihtiyacı da hissetmemektedir.

Kendisinin de Hogwarts’tan atılmasının bir an meselesi olduğunu bilen Anahtarların ve Toprakların Bekçisi Rubeus Hagrid, Harry, Ron ve Hermione’den özel bir yardım talebinde bulunur. Yokluğunda, beş metre boyundaki yarı üvey kardeşi Grawp’a göz kulak olmalarını ister.

Grawp’u beyaz perdeye taşımak tasarım, hareketsel kavrama, görsel efektler ve Tony Maudsley adlı aktörün yeteneklerinin bir bileşimini gerektirdi. Heyman bu konuda, “Grawp’un dikkatini çok kısa süre odaklayabilen çok masum biri olması gerektiğini düşündük. Rolü Tony Maudsley’ye verdik. O ve David Yates hareketsel kavrama tekniğiyle Grawp’un gelişimi için birlikte çok uzun zaman harcadılar” diyor.

Yates ise şunu ekliyor: “Tony Maudsley role gerçekten çok iyi uyum sağladı ve her hareketini mantık ve akılla birleştirdi; dolayısıyla, ortaya çıkan karakter daha çok görsel efektlerin bir ürünü olsa da, Tony ona bir kalp ve ruh kazandırdı”.

Grawp’un yüreği, görür görmez Hermione’ye aşık oluşundan anlaşılabilir. Genç kız bundan ister istemez gururlanır. “Hermione için, Grawp’un tatlı bir yanı var” diyor Emma Watson ve ekliyor: “Hermione’ye karşı zaafının olması çok şirin; görünüşe göre, onun üzerinde kontrol sahibi olan tek kişi Hermione ki bu oldukça komik. Onun büyük ölçüde özel efektlerle yapıldığını biliyorum, ama bir şekilde onu çok gerçekçi kılmayı başardılar. Tıpkı bir yavru köpek gibi bakıyordu; ona aşık olmaktan kendimi alamadım”.

Yaratık ve Makyaj Efekti Tasarımcısı Nick Dudman sette oyuncularla karşılıklı “oynaması” için Grawp’in tam boyutlu bir kafa maketi, ayrıca görsel efekt ekibinin bilgisayara tarayabilmesi için 3 boyutlu bir model hazırladı. “Saçı, gözleri, dişleri tasarlamamız gerekiyordu çünkü tüm bunların kontrolü bize aitti” diyor Dudman.

“Grawp’la sahneler harikaydı” diyen Rupert Grint, yüzünde bir tebessümle sürdürüyor sözlerini: “Sette devasa bir omuz ve kafa vardı ve tamamının orada olmadığını nerdeyse unutuyordunuz. Bunlar en sevdiğim sahnelerden bazılarıydı çünkü Grawp, Hermione’ye ilgi duyup onu havaya kaldırınca, Ron kıskanıyor ve arkadaşını kurtarmaya çalışıyor. Bir devi yenip kahraman olmak istiyor ama bunun nasıl sona erdiğini tahmin edebilirsiniz sanırım. Eğlenceliydi çünkü beni uçurduğunda tehlikeli sahnelerde yer alma imkanı buldum”.

Hagrid, Grawp’u Yasak Orman’ın derinliklerinde, At-İnsanların yaşadığı yerde saklıyor. Görsel Efekt Amiri Tim Burke’nin başını çektiği görsel efekt ekibi, Dudman ve tasarım ekibiyle birlikte çalışarak, ilk olarak “Harry Potter ve Felsefe Taşı”nda karşımıza çıkan bu asil yaratıkların yaratımını gerçekleştirdi. Burke bu konuda şunu söylüyor: “İlk filmde At-İnsanlar vardı, ama sanırım izleyiciler onların o zamandan beri çok yol kat etmiş olduklarını görecekler. Yarı at-yarı insan bileşimi değiller. Kendi üstlerinde birer varlıklar”.

“Güçlü, gururlu ve toprakları konusunda çok korumacı orman yaratıkları olan At-İnsanlar, aynı zamanda Profesör Umbridge’in nefret ettiği her şeyi temsil ediyorlar çünkü Umbrigde onları kırma bir soy olarak görüyor” diyor Heyman.

Harry Potter dünyasına yeni eklenen bir diğer yaratık türü de iskelet kanatlı Testral’lerdi. At özellikleri taşısalar da kesinlikle at olmayan bu yaratıklar at ile ejderhanın ilginç bir karışımını andırmaktalar ve sadece ölüme birinci derecede tanıklık etmiş kişiler tarafından görülebilirler. Cedric’in ölümüne tanık olan Harry, kendilerini Hogwarts’a taşıyan faytonları çekenlerin Testral’ler olduğunu ilk kez görür. Küçük bir çocukken, annesinin ölümüne tanık olmuş olan Luna Lovegood da onları görebilmekte ve bu zarif yaratıkları dostları kabul etmektedir.

Testral’ler öncelikle görsel efekt departmanı tarafından hayata geçirildilerse de, Dudman ve ekibi bu yaratıkların tam boyutlu bir maketini hazırladılar ki yapımcılar onları bulundukları çevreye göre görselleştirebilsinler. Dudman bunu şöyle açıklıyor: “Bir Testral’in kanatları arasındaki mesafenin 9 metre olduğunu söylemek kolay, ama bu tam olarak ne anlama geliyor? Sete nasıl uyacak ve aktörlerle oranı ne olacak? Ayrıca, Testral’ler siyah olduğu ve geceleri ortaya çıktıkları için, dokularının nasıl olacağını ve siyah üzerinde siyahı renk şemasında tam olarak ne şekilde belirleyeceğimizi epeyce tartıştık”.

Harry ve Luna dışında herkes için görünmez olsalar da, Testral’ler, Dumbledore’un Ordusu’nun genç büyücülerini cesaretlerini, ve cephanelerine yeni kattıkları her büyüyü sınayacak olan ilk savaşlarını yapacakları yere götürmekte yeri doldurulamaz bir görev üstlendiler.

SAVAŞ SAFLARI
Lider olarak yeni bulduğu özgüvene ve öğretmeni Umbridge’e meydan okumasına karşın, Harry hâlâ kabuslar görmektedir. Daha da korkutucu olan, artık kabuslarının gerçek olayların habercisi olmasıdır. Ama Dumbledore’u esas endişelendiren, Harry’nin kabuslarının sadece rüyadan ibaret olmayıp, Voldemort’un Harry’nin zihnini kendisine karşı kullanma araçları olma ihtimalidir. Dumbledore, Profesör Snape’i Harry’ye Zihinbend Sanatı’nı öğretmekle görevlendirir. Harry, bu sayede, beynine girmeye çalıştığında Karanlık Lord’un çabalarına karşı koyabilecektir. Bu dersler Harry’nin de Snape’in de tahmin etmediği şekilde acı verici ve aydınlatıcıdır, ama bir fayda sağlamazlar çünkü Voldemort’un zihni genç büyücü için fazla güçlüdür.

Harry korkunç bir kabustan uyanır. Duruşma için Bakanlığa gittiğinde gördüğünü hatırladığı bir kapının ardından Sirius’a saldırıldığını görmüştür. Aslında kabusun onu Bakanlığa çekmek için kullanılan bir tuzak olma ihtimalinin farkındadır ama bu riski göze alacaktır. Sirius artık onun tek ailesidir.

Harry oraya yalnız gitmeyecektir. İlk baştaki itirazlarına rağmen, Dumbledore’un Ordusu’ndan beş cesur arkadaşı ona katılır: Hermione, Ron, Neville, Luna ve Weasley kardeşlerin en küçüğü Ginny. Eğer Harry, Sirius’ı kurtarmak için her şeyi tehlikeye atmak istiyorsa, onlar da arkadaşlarının yanında olmak için her şeyi tehlikeye atmaya razıdırlar.

Sihir Bakanlığı’ndaki Gizem Departmanı’na vardıklarında, altı genç büyücü Kehanet Salonu’na yönelirler. Burası görünüşe göre her biri birer cam küreye konmuş ve sonra da sıra sıra uzanan raflarda dosyalanmış sayısız kehanetle dolu, uçsuz bucaksız bir odadır. Stuart Craig orijinal planlarının “gerçekten 15.000 cam küre yaptırıp bunları cam raflara yerleştirmek” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Orası toz ve örümcek ağlarıyla kaplı kristal bir saray gibi görünecekti. Ama sonra, rafların kırılması durumunda, çekim için tek bir şansımız olacağını fark ettik. Rafların yenisini hazırlatmak ve küreleri yerleştirmek haftalar sürerdi”. Pratik olma düşüncesi ağır bastı ve tüm sekans yeşil perde önünde çekildi. Böylece Kehanet Salonu, bir Harry Potter filminde tamamen bilgisayarda yaratılmış ilk set oldu.

Harry, birden bire Kehanet Salonu’nu daha önce gördüğünü hatırlar, ama numaralandırılmış raflar arasında gezdikleri sırada esas büyük keşfi yapan kişi Neville olur: Cam kürelerden birinin üzerinde Harry Potter yazdığını görür.

Kehanetin, kendisi ile Lord Voldemort arasındaki bağlantının anahtarı olduğunu bilmeyen Harry küreyi eline alır… ve tuzak kendini gösterir. Başlarında hain Lucius Malfoy’un yer aldığı Ölü Yiyen’ler genç büyücülerin etrafını kuşatır. Lucius rolünü bir kez daha üstlenen aktör Jason Isaacs, “O anda, Lucius’ın medeniyet maskesi sonsuza dek düşüyor. Savaş safları belirleniyor ve o noktadan sonra hangi tarafta olduğunu anlamamak mümkün değil” diyor.

Lucius’ın müttefiklerinden olan, Sirius’ın sadist kuzeni Bellatrix Lestrange, Azkaban Hapishanesi’nden yeni kaçmıştır ve Karanlık Lord’un sadık bir yandaşıdır. Neville’in anne babasına, Sirius’ın “ölümden beter” şeklinde nitelediği Kadavra Laneti’ni yapıp akıllarını yitirmelerine neden olan odur. Lestrange’ın ortaya çıkışı Neville’e orada olmak için yeni bir neden verir. Neville rolünü tüm Harry Potter filmlerinde üstlenen aktör Matthew Lewis bu konuda şu yorumu yapıyor: “Neville kendisinin bile sandığından daha cesur olduğunu fark ediyor. Bu karakteri, dövüşebileceğini, hele hele Ölü Yiyenlere karşı savaşacağını asla düşünemeyeceğiniz bir çocuktan, ailesinin intikamını almak için mücadele edecek bir adama dönüştürmek tek kelimeyle inanılmazdı”.

Harry Potter kadrosuna ilk kez katılan Helena Bonham Carter, kötü kalpli Bellatrix Lestrange rolünü üstlenmekten büyük keyif aldığını söylüyor. “Biri size Harry Potter filminde yer alma teklifi getirirse, kabul etmek zorundasınız. Bu rolde gerçekten çok eğlendim. Bellatrix’nin kişilik bozukluğu olduğuna hiç kuşku yok” diyor aktris gülerek ve ekliyor: “Aslında kötü olmaktan zevk alıyor. Bence Lord Voldemort’a aşık; onun için 14 yıl hapis yatmaya gönüllü olmuş bir kadın. Şimdi hapisten çıktı ve eskisinden daha da fanatik”.

Altı genç büyücü canlarıyla başlarıyla savaşır, değnekleriyle henüz yeni öğrendikleri büyüleri yapmaya çalışırlar. Ama daha deneyimli Ölü Yiyen’lere rakip olmaları mümkün değildir. Gençler tam ölümün eşiğine geldiklerinde, Zümrüdüanka Yoldaşlığı içeri dalar. Lider konumundaki Sirius Black, Malfoy’a, “Vaftiz oğlumdan uzak dur!” diye emreder.

Savaş başlar. Tehlikeye rağmen, hatta belki de o yüzden, Sirius bundan keyif alıyor gibi görünmektedir. Gary Oldman bu konuda, “Sirius önce 12 yıl hapis yattığı sonra da Grimmauld Meydanı’nda saklandığı için çok sıkılmış durumda. Ellerini kirletmek için sabırsızlanıyor ve şimdi bu fırsatı yakalıyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi” diyor.

Senarist Michael Goldenberg Zümrüdüanka Yoldaşlığı ile Ölü Yiyen’ler arasındaki kilit öneme sahip savaşı senaryoya aktarmanın kendisi için en zorlu görev olduğunu belirtiyor: “Kitapta olan şeyin özünü yakalamak ve bunu beyaz perdeye aktarmak çok hassas bir denge kurmayı gerektiriyordu. Tehlike unsurunun gerçekten hissedilmesini istedik; yani herkesin başına her şey gelebilirdi ve herkes yaşayabilir ya da ölebilirdi. İzleyicileri koltuk kollarına yapıştıran şey budur”.

Savaş sekansını sahnelemek için, David Yates, koreograf Paul Harris’ten, eskrimi andıran bir değnek-değneğe dövüş tasarlamasını istedi. “David benden, değneklerle savaşmanın kurallarını oluşturmamı istedi; bu daha önceki filmlerde olmayan bir şeydi” diyor Harris ve ekliyor: “Büyünün yapılabilmesi için belli bir hareket yelpazesi ve pozisyonlar belirlememi istedi, ama bunların tamamen Harry Potter dünyasına özgü olması gerekiyordu”.

Harris temel hareket yelpazesini belirlemenin yanı sıra, oyuncularla çalışarak onların bireysel tarzlarını da oluşturdu. Bu konuda, “Örneğin, Jason Isaacs’in çok resmi ve yalın bir stili var; oysa Gary Oldman’ınki çok daha ‘sokak’ tarzı ki bu onun karakterine çok uygun” diyor.

Savaş hararetlenince, zaferler ve trajediler de yaşanır ve tüm bunlar Albus Dumbledore ile Lord Voldemort arasındaki büyük gösteriyi hazırlar. “Voldemort ile Dumbledore arasındaki savaşın destansı ve organik olması gerekiyordu. İzleyicilerin kendilerini savaşın ortasındaymış gibi hissetmelerini istedim; bu yüzden, mümkün olduğu ölçüde el kameraları kullanmaya çalıştık” diyor Yates.

Bunun iki güçlü büyücü arasında geçen bir savaş olduğu gerçeğini aklından çıkarmayan görsel efekt amiri Tim Burke, şunu ekliyor: “David Yates her şeyi, ateş, su, kum gibi temel elementler düzeyinde tutulmasını teklif etti... Bu hem çok mantıklı hem de şaşırtıcı ölçüde çarpıcıydı”.
Yönetmen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Finalde Dumbledore ile Voldemort arasındaki büyük savaş şu ana kadarki beş hikayenin de finalini oluşturuyor. Harry’nin merkezinde yer aldığı, iyi ile kötü arasındaki bu savaşı en görkemli şekilde sunabilmeliydik”.

“Sonuç olarak uğruna savaştıkları şey Harry’nin ruhu” diyerek yönetmeni onaylayan David Heyman, şöyle devam ediyor: “Tüm bunların ortasında, hikayenin başında arkadaşlarının arasında bile kendini tamamen dışlanmış ve yalnız hisseden Harry, nihayet hayatındaki insanlar tarafından kendisine paha biçilmez ve yeri doldurulamaz bir hediye verildiğini görüyor”.
Daniel Radcliffe ise, “Harry fark ediyor ki Voldemort’un yandaşları ve gücü olsa da, sonuçta Harry’nin sahip olduğu şeye asla sahip olamayacak. Bu, arkadaşlarının gerçek ve koşulsuz sadakati” diyor.

Heyman aktörün sözlerine şunu ekliyor: “Harry’ye annesi ve arkadaşları tarafından verilen, Voldemort’un asla sahip olamayacağı bir şey var: Sevgi”.

Yates sözlerini şöyle noktalıyor: “‘Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’ bazı karmaşık ve uğraş gerektiren temaları ele alıyor, ama bence en çarpıcı yanı arkadaşlığın gücü ve sadakati”.

OYUNCULAR HAKKINDA
dotBlack.gif
DANIEL RADCLIFFE (Harry Potter)
J.K. Rowling’in en çok satan roman dizisine dayanan tüm filmlerde canlandırdığı genç büyücü Harry Potter rolüyle ünlenen Radcliffe, bu yılın başında tiyatroda ilk büyük rolünü üstlendi: Peter Shaffer’ın ödüllü oyunu “Equus”ta Alan Strang’i canlandırdı. Londra West End’de otuz yıldan sonra ilk kez sahnelenen oyunu Thea Sharrock yönetti. Oyunun diğer başrol oyuncusu Tony Ödüllü aktör Richard Griffiths’ti.

Radcliffe, yakında, Rod Hardy’nin yöneteceği Eylül 2007’de gösterime girecek olan bağımsız Avustralya filmi “December Boys”da rol alacak.

Radcliffe, bu yaz, David Haig’in yazdığı ve oynadığı, Brian Kirk’ün yönettiği ITV draması “My Boy Jack”i çekecek. Rudyard Kipling’in Birinci Dünya Savaşı’ndan dönemeyen 17 yaşındaki oğlu Jack’in hikayesini anlatan filmin diğer önemli oyuncuları Kim Cattrall ve Carey Mulligan.

Geçtiğimiz yıl, Radcliffe, HBO dizisi “Extras”da Ricky Gervais rolüyle konuk oyuncu olarak yer aldı.

dotBlack.gif
RUPERT GRINT (Ron Weasley)
Harry Potter’ın en yakın arkadaşı Ron Weasley rolünü tüm Harry Potter filmlerinde üstlenen genç oyuncu, ilk profesyonel oyunculuk denemesini bu filmlerle yaşamış olsa da, doğal yeteneği kendisine eleştirmenlerin ve izleyicilerin olumlu eleştirilerinin yanı sıra, En İyi Çıkış Yapanlar dalında İngiliz Eleştirmenler Ödülü adaylığı getirdi. Ayrıca, İngiltere’nin önde gelen film dergisi Empire kısa süre önce Grint’i ve Harry Potter’daki rol arkadaşları Daniel Radcliffe ve Emma Watson’ı tüm serideki performanslarından ötürü prestijli Olağanüstü Katkı Ödülü’yle onurlandırdı.

İlk “Harry Potter” filminde rol aldıktan sonra, Simon Callow ve Stephen Fry’la birlikte Peter Howitt’in yönettiği “Thunderpants”te genç ve çılgın bir profesörü canlandıran aktör, elbette son olarak “Harry Potter and the Chamber of Secrets/Harry Potter ve Sırlar Odası”nda ve “Harry Potter and the Prisoner of Azkaban/Harry Potter ve Azhaban Tutsağı”nda ve “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde Ron Weasley rolünü üstlendi. Grint, 2006’da, Julie Walters ve Laura Linney’yle birlikte Jeremy Brock’un ünlü bağımsız filmi “Driving Lessons”da rol aldı.

Rupert, Ron Weasley rolüne seçilmeden önce okul tiyatrosunda ve yerel bir tiyatro grubunda yer alıyordu. Bu dönemde rol aldığı tiyatro yapımları arasında, gangster Rooster rolünü üstlendiği “Annie”, bir “Peter Pan” versiyonu ve Rumplestiltskin rolünü canlandırdığı “Grimm Tales” bulunuyor .

Film setlerinde olmadığı zamanlarda genç aktörü golf sahalarında bulmak mümkün.

dotBlack.gif
EMMA WATSON (Hermione Granger)
Harry Potter ve Ron Weasley’nin uzun zamandır arkadaşı olan çalışkan Hermione Granger rolündeki Watson, serinin ilk filmi “Harry Potter ve Felsefe Taşı”yla profesyonel oyunculuğa adım attı ve En İyi Genç Kadın Başrol Oyuncusu dalında Genç Sanatçılar Ödülü’ne layık görüldü. Hermione olarak bugüne dek kazandığı ödüller arasında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında iki yıl üst üste kazandığı AOL Ödülü (“Harry Potter ve Sırlar Odası” ve “Harry Potter ve Azkaban Tutsağı”), Broadcast Sinema Eleştirmenleri Birliği tarafından dağıtılan iki Eleştirmenlerin Seçimi adaylığı (“Harry Potter ve Azkaban Tutsağı” ve “Harry Potter ve Ateş Kadehi”), Total Film dergisinin oylarıyla kazandığı En İyi Performans Ödülü (“Harry Potter ve Azkaban Tutsağı) bulunuyor.

Watson, ayrıca, İngiltere’nin önde gelen film dergisi Empire tarafından rol arkadaşları Daniel Radcliffe ve Rupert Grint’le birlikte tüm serideki performanslarından ötürü prestijli Olağanüstü Katkı Ödülü’yle onurlandırdı.

Watson oyunculuk ile okul faaliyetleri arasındaki dengeyi korumaya devam ediyor ve spor yaşamını da sürdürüyor. Aktrisin hobileri arasında seyahat etmek, dans etmek ve şarkı söylemek bulunuyor.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

ROBBIE COLTRANE (Rubeus Hagrid)
Hogwarts’un bakıcısı, yarı zamanlı öğretmen, ve Harry, Ron ve Hermione’nin yakın arkadaşı sevilen karakter Rubeus Hagrid rolüyle tekrar Harry Potter hayranlarıyla buluşan Coltrane, İngiltere’nin en tanınan ve sayılan film ve televizyon yıldızlarından biri. Aktör 30 yılı aşkın kariyeri boyunca pek çok ödül aldı. Coltrane’in renkli film kariyeri 40’ın üzerinde film içeriyor. Bunların arasında yakın dönem filmlerinden, Matsui rolünü üstlendiği “Ocean’s Twelve”, ve elbette “Harry Potter and the Sorcerer’s Stone/Harry Potter ve Felsefe Taşı”, “Harry Potter and the Chamber of Secrets/Harry Potter ve Sırlar Odası”, ve kendisine BAFTA ve En İskoç Sineması En İyi Erkek Oyuncu ödüllerinin yanı sıra, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Londra Film Eleştirmenleri Ödülü adaylığı getiren “Harry Potter and the Prisoner of Azkaban/Harry Potter ve Azkaban Tutsağı” ve “Harry Potter ve Ateş Kadehi” bulunuyor.

Aktörün diğer yakın dönem çalışmaları şöyle sıralanabilir: “Alex Rider: Operation Stormbreaker”; “Provoked: A True Story”; Steven Soderbergh yönetimindeki “Ocean’s Twelve”; “Van Helsing”; Allen ve Albert Hughes’un yönettiği “From Hell”; James Bond filmleri “The World is Not Enough” ve Valentin Zukovsky’yi canlandırdığı “GoldenEye”; Warner Bros. Pictures yapımı “Message in a Bottle”; “Buddy”; “The Pope Must Die”; “Henry V”; “Let it Ride”; “Absolute Beginners”; “Defense of the Realm”; “Mona Lisa”; ve 1991 Evening Standard İngiliz Film Ödülleri’nde Peter Sellers Komedi Ödülü’nü kazanmasını sağlayan “Nuns on the Run” ve daha nicesi.

Coltrane’in belki de en çok, uluslararası başarı kazanan, olağanüstü popüler televizyon dizisi “Cracker”da üstlendiği Fitz rolüyle tanınmaktadır. Fenomen hâline gelen başarılı drama üç sezon boyunca muazzam sayıda ödül kazandı. Bunların arasında 1995 ve 1996 olmak üzere En İyi Drama Dizisi dalında iki tane BAFTA Ödülü, Kraliyet Televizyon Derneği En İyi Drama Ödülü, 1993 Yayın Basını Locası En İyi Dizi Ödülü ve 1991 En İyi Film ya da Mini Dizi dalında ABD CableACE Ödülü bulunmakta.

Coltrane sert, amansız polis psikoloğu Fitz rolüyle bireysel olarak da çok sayıda ödül aldı. İnanılmaz bir şekilde, En İyi Erkek Televizyon Oyuncusu dalında BAFTA Ödülü’nü üç yıl arka arkaya (1994, 1995, 1996) kazandı. Aktörün bu rolle aldığı diğer ödüller şunlardır: 1993 Yayın Basını Locası En İyi Televizyon Erkek Oyuncusu Ödülü; 1994 Monte Carlo Televizyon Festivali’nde Gümüş Su Perisi Ödülü; 1994 Kraliyet Televizyon Derneği En İyi Erkek Performansçı Ödülü; FIPA En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve bir En İyi Film ya da Mini Dizide En iyi Erkek Oyuncu CableACE Ödülü.

Coltrane son olarak müthiş popüler dizi “Frasier”ın final bölümünde rol aldı. Aktör, bunun öncesinde de, eleştirmenlerin beğenisi kazanan iki bölümlük ITV dizisi “The Planman”e oyuncu ve baş yapımcı olarak imza atmıştı.

Coltrane dikkatleri ilk kez, 1978’de Traverse Tiyatrosu ve Hampstead Tiyatrosu’nda sahnelenen “Slab Boys”la çekti. Bunun ardından, 1980’lerin başında “Alfresco”, “A Kick Up the Eighties”, “Laugh? I Nearly Paid My Licence Fee” ve “Saturday Night Live”da rol alarak komediye adım attı.

Daha sonra “13 Comic Strip”in yıldız oyuncuları arasına katılan aktör, “Blackadders III” ve “Blackadder’s Christmas Carol” başta olmak üzere çok sayıda televizyon yapımında rol aldı ve Tony Smith’in yönettiği “Tutti Frutti”deki Danny McGlone portresiyle En iyi Erkek Oyuncu dalında BAFTA’ya aday gösterildi.

Coltrane 2006 yılında Dramaya Hizmetlerinden dolayı Yeni Yıl Onur Listesi’nde yer alarak OBE ile ödüllendirildi.
 
Ce: Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

WARWICK DAVIS (Profesör Filius Flitwick)
Tüm Harry Potter filmlerinde canlandırdığı Profesör Filius Flitwick rolünü bir kez daha üstlenen Davis, kısa süre önce, Ricky Gervais’nin yazdığı ve oynadığı, ayrıca Daniel Radcliffe’in de konuk oyuncu olarak yer aldığı hit HBO dizisi “Extras”ın bir bölümünde rol aldı. Aktörün diğer çalışmaları arasında, “The Chronicles of Narnia”; “Murder Rooms”; Steve Cogan’ın Vahşi Korku’ya sadakatini gösterdiği “Dr. Terrible’s House of Horrible”; “Carrie & Barry”; “The Fitz”; “Gulliver’s Travels”; “The 10th Kingdom” ve “Snow White: The Fairest of Them All” sayılabilir.

İngiliz tiyatrosunun deneyimli isimlerinden olan Davis, “Snow White”, “Peter Pan” ve “Aladdin”in bir çok yapımında oynadı.

Ancak Davis daha çok sinema çalışmalarıyla tanınıyor. Sinema kariyeri Star Wars filmi “Return of the Jedi”de üstlendiği Wicket rolüyle başladı. Bu rolü alması büyükannesinin radyoda kısa oyuncu arandığında dair bir anons duymasıyla oldu. Aktörün bir sonraki filmi “Labyrinth”ti. Bunun ardından, aktör, özellikle kendi için yazılmış, uluslararası başarı kazanan “Willow”da başrol üstlendi.

Davis, birkaç yıl önce gösterilen başarılı biyografik yapım “Ray”de, Ray Charles’ın ilk program yaptığı caz kulübünün Protokol Müdürü Oberon’ı canlandırdı. Aktörün diğer filmleri arasında “Leprechaun” ve beş devam filmi, “Star Wars: Episode I - The Phantom Menace”, “A Very Unlucky Leprechaun”, “The White Pony”, “The New Adventures of Pinocchio” ve “The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy” sayılabilir.

Davis, şu sıralar, hit film “The Lion, The Witch and The Wardrobe”un devamı olan “The Chronicles of Narnia: Prince Caspian”da görev alıyor.
 
Geri
Üst