Kader ve Kaza İnancı ve Ef’âl-i İbad (Kulların Fiilleri) Meselesi

İ

İslami Yazar

Forum Okuru
Kader ve Kaza İnancı ve Ef’âl-i İbad (Kulların Fiilleri) Meselesi

Kader Ne demektir.?


Bilindiği gibi Kader ve Kazaya inanmak İmanın Esaslarındandır. Bir kimsenin müslüman olabilmesi için kader ve kazaya iman etmesi icab eder. Bu mevzu aslında üzerinde birçok mezhebin görüş bildirdiği geniş bir mevzudur. Ancak yapılması gereken, bu mevzuda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Mezhebine tabi olmaktır. Zira Ehl-i Sünnet mezhebi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisi-i şeriflerinde bildirdiği üzere fırka-i naciye’dir yani kurtuluşa ermiş olan mezheptir.


kader ve kaza.jpg



Kader ve Kaza’nın ne demek olduğuna kısaca temas edip ardından mevzumuzu teferruatlı bir şekilde izah edelim.


Cenab-ı Hakk’ın, herhangi bir şeyin, muayyen bir şekilde meydana gelmesini ezelde bilip takdir etmesine kader denir. Bu hususla alakalı olarak Kamer süresi 49. Ayetde şöyle buyuruluyor: “Haberiniz olsun ki biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır”

Kaza ise Allah-ü Teâlâ’nın ezelde dilediği hususları vakti gelince yaratmasıdır. Kader ve Kaza ile alakalı olarak Hadid Suresi 22. Ayetin de şöyle buyuruluyor: “Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan (kaza) önce bir kitapta yazılı (kader)olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.”

Kader ve kazanını Kuranı kerimde bahsedilen ayetlerden bir kısmı şunlardır!

En’am 59 da ise: “Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarında ki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” Görüldüğü üzere bu alemde meydana gelen her şey, Allah-ü Teâla’nın ilmi, iradesi, takdiri (kader) ve yaratmasıyla (kaza) meydana gelmektedir.

Ehl-i Sünnet’e göre kader ve kaza meselesini izah etmeden önce, Yine Ehl-i Sünnet’e göre Allah-ü Teâla’nın yaratması, ilmi ve iradesi ile alakalı malumat vermemiz icab ediyor. Çünkü kader ve kazayı iyi anlayabilmemiz için bu hususları doğru bir şekilde bilmemiz lazımdır.

Allah’tan başka yaratıcı yoktur. O, bir şeyin yaratılmasını dilediği zaman ona sadece “ol” deyiverir ve o şey hemen meydana gelir. Bu husus Yasin Suresi’nde şu şekilde ifade buyruluyor: “Bir şey murad ettiğinde O'nun emri "ol" demekten ibarettir; hemen oluverir.” . Evet Allah Azze ve Celle tek yaratıcıdır ve her şeye kadirdir.

Yine Allah (c.c.)’nun ilim sıfatı vardır ve O’nun ilmi ezelîdir. Yukarıda mealini verdiğimiz ayet-i kerime O’nun ilminin hudutsuzluğunu göstermektedir.

Allah’ın (c.c.) irade sıfatı da vardır ve bu sıfat da ezelîdir. Onun iradesi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. Herşey onun ilmi, iradesi ve yaratması ile meydana gelmektedir.
 
Şimdi burada kader ve kaza meselesi ile alakalı akla bazı sorular gelebilmektedir. Nitekim bu sorulara mezhepler de cevap vermeye çalışmışlar ancak sadece ehl-i sünnet mezhebi çok nefis bir şekilde izah getirmiştir.

Aklımıza takılabilecek bazı sorular şunlardır:

1-Eğer herşey Allah’ın dilemesi ve yaratması ile oluyorsa o zaman kullar neden hareketlerinden sorumlu tutulmaktadır?

2-Kullar kendi fiillerini kendileri meydana getirmiyor mu? Eğer bu fiilleri Allah yaratıyor, dersek o zaman mesela adam öldüren bir kimse “ben ne yapayım Allah öldürttü” demez mi?

3-Allah-ü Teâlâ ezelde o kimsenin adam öldüreceğini bildiğine göre ve takdir ettiğine göre (kader) ve o kimse vakti gelince adamı öldürüp bu fiilini de Allah yarattığına göre (kaza) niçin adam öldürdü diye günaha giriyor ve ceza alıyor?

Bu fiillerde kulların hiç dahl-ü tesiri yok mu? Kul fiillerini kontrol edecek iradeye sahip değil mi? Eğer sahip değilse sorumlu tutulması kul için zulüm olmaz mı? Bu gibi soruları çoğaltmak mümkün
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Şimdi Ehl-i Sünnet mezhebine göre bu mevzuyu misal vererek izah edelim. Bu arada da yukarıdaki sorulara cevap verilmiş olacak. Ardından da kader ve kaza ile alakalı Ehl-i Sünnet’in haricindeki yanlış fikirlere de temas edelim. Görülecek ki gerçekten ehl-i sünnet alimleri ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri en doğru şekilde anlayıp harika izahlar yapmışlar.

Evvela şunu iyi anlamamız lazım. Allah’ın, mesela bir kimsenin adam öldüreceğini bilmesi ve o şekilde takdir etmesi, o kimsenin adam öldürmeye mecbur olduğu manasına gelmez. Çünkü ilim maluma tabidir. Yani Allah o kimsenin adam öldüreceğini bildiği için o şekilde takdir etmiştir. Vakti gelince o kimse o işi dilediği ve yapmaya karar verip harekete geçtiği için o şekilde yaratmıştır.
 
Burada hemen kulların iradesi meselesine temas edelim. (Bu mesele İlm-i Kelam’da “efâl-i ibad- kulların fiilleri meselesi” diye ismlendirilir. Kader ve kaza meselesi ile birlikte kulların fiilleri meselesi de mevzumuza dahil oldu.) Bizim bazı fillerimizin istek dışı meydana geldiğini biliyoruz. Mesela damarlarımızdaki kanın akışını ve reflekslerimizi kontrol edemiyoruz. Ama yürümeyi, oturmayı, kalkmayı, yemeyi, içmeyi… velhasıl bir çok fiilimizi kontrol edebiliyoruz. İstersek yiyoruz, istersek namaza kalkıyoruz, istersek koşuyoruz. Yani biz kulların da belli bir iradesi, tercih hakkı ve kontrol kabiliyeti var. Bunu inkar etmemiz mümkün değil. İşte bu cenabı hakkınjh biz kullarına verdiği irademize İrade-i Cüz’iyye denir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Peki kul mesela iradesi ile yemek yerken aceba bu yemek yeme işini kendisi mi yaratıyor.? Adam öldürme işini kendisi mi yaratıyor.? Tamam adam öldürmeyi kendi tercih edebiliyor ama o öldürme işini kendisi mi yaratıyor? Kendisi yaratıyor ise Allah’tan başka yaratıcılar vardır mı diyeceğiz? Kendisi yaratmıyor ise sorumlu olasının sebebi nedir?

Hayır, kul kendi fiillerini kendisi yaratmıyor. Kul adam öldürmeyi irade-i cüz’iyyesi ile dileyip harekete geçtiği zaman, mesela tabancayı alıp tetiğe parmağını götürüp bastığı zaman tüm bunları Allah yaratıyor. Ama kul öyle istediği için yani iradesini o yönde kullanıp harekete geçtiği (kesbettiği) için o şekilde yaratıyor. Ehl-i Sünnet’in bu meseleyi hulasa eden sözü şudur: Kul kâsibtir, Allah (c.c.) hâlıktır yaratıcıdır.
 
Gördüğümüz gibi mesela adam öldürme hadisesini ezelde takdir edildiği noktadan yani kader meydana geldiği ana kadar yani kaza incelemiş olduk. Bu misal üzerinden şu şekilde bir izah yapıp sorulara cevap verelim:

Allah’ü Teâlâ, ilm-i ezelisi ile o kimsenin adam öldüreceğini, iradesini bu yönde kullanacağını biliyor. Bildiği için o şekilde takdir ediyor, kaderine yazıyor. Vakti gelince o kimse iradesi ile adam öldürme işini tercih edip harekete geçince de Allah o işi yaratıyor.


Burada adam öldürme işinden kul sorumludur, çünkü kendi tercihi ve iradesi ile o işi yapmıştır. Ancak adam öldürme işini kul yaratmamıştır. Allah yaratmıştır. Kul ben ne yapayım Allah öldürttü diyemez. Çünkü Allah, kul öyle tercih ettiği için öyle yaratmıştır.

Adam öldürdüğü için o kimse günaha girmiştir ve ceza alacaktır. Çünkü Allah (c.c.) gönderdiği kitaplar ve peygamberler vasıtasıyla iyi ve kötü amellerin neler olduğunu, bunların karşılığında neler elde edileceğini, hangi fiillerden razı olmadığını, hangi fiillerden razı olduğunu bizlere bildirmiştir. Gücümüzün yetmediği yükler yüklememiştir. Hem iyi işlere hem de kötü işlere kabiliyet vermiş ve bizi ikisi arasında muhayyer bırakmıştır. Neyin iyi olduğunu neyin iyi olmadığını anlayacak akıl vermiştir. Kula irade-i cüz’iyye bahşetmiştir. Adeta “Ey kulum sen hangisini istersen ben onu yaratacağım. İyi işler istersen onları yaratıp razı olacağım ve seni mükafatlandıracağım. Kötü işler istersen onları da yaratacağım ama razı olmayacağım ve sana ceza vereceğim. Hangisini istersen seç. Özgürsün” demektedir.

Evet adam öldürmede kulun dahli vardır. Kul tercih etmiştir ama yaratan Allah’tır. Kul sorumludur. Çünkü adam öldürmenin günah olduğunu, yanlış olduğunu bilmekte, karşılığında göreceğiceği cezayı bilmekte, Allah’ın bu işten razı olmadığını bilmektedir. Akıllı bir kişi ise, deli değilse niye öldürmüştür? Sorumluluk kula aittir.

İşte kader ve kaza ile ilgili Ehl-i Sünnet’in görüşü budur.
 
Bu konuda Cebriye Mezhebi: kul rüzgar önündeki yaprak gibidır. Hiç dahli yoktur diyerek yanlış bir yola sapmıştır. O zaman Allah bizi hâşâ boşuna mı sorumlu tutmuştur. Madem biz Cebriye’nin dediği gibi hiç iradeye sahip değilsek, Allah bize hâşâ zulum için mi cehennemi yaratmıştır. Görüldüğü gibi Cebriye’nin görüşünde bir çok mahzurlar vardır ve bu görüş yanlıştır.

Yine bu konuda Kaderiye Mezhebi de yanlış görüş bildirmiştir. Bunlara göre kullarda herşeyi yapabilecek bir kudret ve irade vardır. İnsan herşeyi başarabilir. Bu görüş de yanlıştır. Çünkü böyle olursa kula bir nevi yaratıcı sıfatı verilmiş olur ki çok yanlıştır.

Ayrıca efâl-i ibad hususunda Mutezile Mezhebi de yanlış görüşe sahiptir. Onlara göre kullar kendi fiillerini kendileri yaratır. Bu görüşün de yanlış olduğu ortadadır.

Görüldüğü gibi kader-kaza ve efâl-i ibad meselelerini en güzel şekilde Ehl-i Sünnet Mezhebi izah etmiştir.

Bu konuda bize düşen Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat Mezhebine tabi olup bu konuda çok kafa yormamaktır. Zira bu husus şeyta'ın en çok vesvese verdiği, kafa karıştırdığı ve insanı şüpheye düşürmeye çalıştığı meseledir. Sünen-i Tirmizî’de geçen bir hadis-i şerifte Ebû Hureyre Hz. şöyle anlatıyor:

“Biz, kader mevzuunda birbirimizle çakişmekte iken Rasülüllah (s.a.v.) yanımıza geldi. O kadar kızdı ki, yüzü kızarmıştı.. Hatta yanaklarına sanki nar sıkılmıştı. Sonra şöyle buyurdu:

Size bu (kader mevzuunda münakaşa) mı emredildi? Veya ben size bununla mı gönderildim? Sizden önceki milletleri, bu iş hakkında çok çekişmeleri ve peygamberleri üzerine ihtilafa düşmeleri helak etti.
 

Benzer Diğer Konularımız !

Geri
Üst