Konularina GÖre TÜrkÜler

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Konularina GÖre TÜrkÜler
yiğitlik türküleri konularına göre türküler konularına göre türkü çeşitleri türkülerin konuları tören türküleri



Türküler bir fert tarafından ortaya konulan ve zamanla asil söyleyeni unutulan, şahsa veya topluma ait herhangi bir konuyu aksettiren eserlerdir. Bu konu, doğumdan ölüme kadar insani ilgilendiren ayrılık, aşk, düğün, deprem, kıtlık, sel vs. gibi felâketler, öldürme, eşkıyalık, savaş ve daha pek çok hadiseyi ve durum ihtiva eder mahiyettedir.

Ali Rıza Yalman (Yalkin) türküleri konularına göre altı gruba ayırır. 1. Öğüt, 2. Övüt (Bir olay veya kahramanin hikâyelerinden bahseden övgü parçalari), 3. Agit, 4. Yigit, 5. Yavuk (Sevgili, güzel), 6. Yagit (Karaçor / düşman) üstüne söylenmiş türküler.[81]

Cahit Öztelli, türküleri doğuş sebeplerine göre önce vakalı türküler (harp, isyan, kahramanlık, cinayet, eşkıyalık veya diğer hayat olayları...) ve hisli türküler (aşk, hasret, ölüm...) olarak ikiye ayırır ve şu şekilde bir gruplandırma yoluna gider:


1. Ninniler ve çocuk türküleri

2. Tabiat türküleri (Çoban türküleri),

3. Aşk türküleri,

4. Merasim / tören türküleri,

5. Iş türküleri,

6. Derebeyi, eşkiya ve cinsî türküler,

7. Kahramanlik türküleri

8. Ölüm türküleri (agitlar),

9. Mizahî türküler,

10. Karşilikli (muhavereli) türküler),

11. Oyun türküleri.[82]


Pertev Naili Boratav ise, konuya türkülerin konuları ve türkülerin kullanıldıkları yer açısından yaklaşır ve şu tasnifi yapar:


Konularına göre türküler:


1. Lirik türküler

a. Ninniler

b. Aşk türküleri

c. Gurbet türküleri, askerlik türküleri, hapishane türküleri

ç. Ağıtlar

d. Çeşitli başkaca duyguluk konular üzerine türküler

2. Taşlama, yergi ve güldürü türküleri

3. Anlatı türküleri

a. Efsane konulu türküler

b. Bölgelere ya da bireylere özgü konuları olan türküler

c. Tarihlik konuları alan türküler


Kullanıldıkları yere göre türküler


4. İş türküleri

5. Tören türküleri

a. bayram türküleri

b. Düğün türküleri

c. Dinlik ve mezheplik törenlere deggin türküler

ç. Ağıt töreninde söylenen türküler

6. Oyun ve dans türküleri

a. Çocuk oyunlarında söylenenler

b. Büyüklerin oyunlarında söylenenler[83]

A.Haydar Avcı da türküleri konularına göre şöyle tasnif etmiştir:

1. Aşk, sevda t.

2. Gurbet, ayrılık, hasret t.

3. Ağıt t.

4. Ninni yapısı gösteren t.

5. Mizahi t.- güldürücü t.

6. Eleştiri t. ve taşlamalar

7. İş ve meslek t.

8. Töre ve tören t. (. düğün t., b. Kına t.)

9. Olay t.

10. Tarihi t.

11. Eşkıya ve başkaldırı t.

12. Askerlik t.

13. Evlilik t.

14. Karşılıklı t.-atışma t.

15. Çocuk t.

16. Doğa t.

17. Hayvan t.

18. Öğretici ve öğüt verici t.

19. Oyun t.

20. Hapishane t.[84]



Bu tasniflere benzer daha pek çok araştırma yapılmıştır. Biz özellik göstermesi açısından yukarıdaki tasnifleri kaydetmeyi uygun gördük. Yapılan bütün tasnifleri göz önünde tutarak ve araştırmalarımıza dayanarak türküleri konularına göre şu şekilde tasnif ettik:


1. Tabiat Türküleri

2. Aşk Türküleri

3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler

4. Tören Türküleri

a. Düğün Türküleri

aa. Kına Türküleri

ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri

ac. Gelin Alma Türküleri

aç. Gelin karşılama türküleri

ad. Güvey Türküleri

ae. Halk Oyunlarında Türküler (Halay, Bar, Horon, Zeybek..)

b. Ayin-i cem Türküleri

c. Sayacı Türküleri

ç. Oturak Türküleri

5. Askerlik Türküleri

6. Yiyecekler Üzerine Söylenmiş Türküler

7. Hayvanlar Üzerine Söylenmiş Türküler

8. Olay Türküleri

9. Bitki ve Çiçeklerle İlgili Türküler

10. Satıcı Türküleri

11. Ekin Türküleri

12. Ramazan Davulcusu Türküleri

13. Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler

14. Keder, Dert ve Hastalık Türküleri

15. Gurbet ve Hasret Türküleri

16. Meslek ve iş Türküleri

17. Eşkıya Türküleri

18. Ölüm Türküleri (Ağıtlar)

19. Ninniler ve Çocuk türküleri

20. Hapishane Türküleri

21. Mizahî Türküler

22. Yergi Türküleri

23. Öğretici ve Öğüt Verici Türküler

.................................................. ..............



1. Tabiat Türküleri

Türk halk şiirinde işlenen konuların başında tabiat gelir. Lale, gül, sümbül, menevşe, çiğdem gibi çiçekler; dağlar, dereler, ırmaklar, ağaçlar ve kuşlar gibi tabiata ait varlıklar çeşitli vesilelerle sik sik dile getirilir. Koku ve güzellik yönüyle çiçekler, engelleyici vasfı ile dağlar, tez elden sevgiliye ulaşacak özellikte olan rüzgârlar veya turnalar, yanık ötüşüyle insanin duygularına tercüman olan bülbüller türkü söyleyenin meramını anlatmak için başvurduğu motiflerdir.



DAĞLAR


Senin yazın kışa benzer Selviye benzer meşesi

Bir sevdalı başa benzer Del'olup aşka düşesi

Çok içmiş sarhoşa benzer Top top olmuş menekşesi

Duman eksilmeyen dağlar Burcu burcu kokan dağlar


A dağlar ahulu dağlar Bağlantı

Eşinden ayrılan dağlar



Ben bu dağdan geldim geçtim Yükseklerde yurdun mu var

Acı tatlı suyun içtim Şahinleyin kurdun mu var

Ben yarimden ayrı düştüm Bencileyin derdin mi var

Gördünüz mü bakan dağlar Gözyaşları akan dağlar


Bağlantı Bağlantı [85]




YAYLA TÜRKÜSÜ


Güz gelende dağlara Yaylaların başına

Yayla kovanlar kalır Kar yağar ince ince

Dünyanın kanunu bu Nedense çok ağlarız

Seven seveni alır Yayladan ayrılınca



Yayla çimenlerine Yaylanın çimeninden

Otur güzelim otur Doymadım ey kız senden

Gönlün kimi severse Yer yağmurdan doyarsa

Dünya güzeli odur Ben de doyarım senden



Yaylanın düzlerine

Çiçekler dizi dizi

Seneye gelemezsek

Gelenler ansın bizi [86]




ÖTME BÜLBÜL


Bülbül niçin böyle feryad edersin Yenilendi yüreğimin yarası

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin Ahla dolu yerin göğün arası

Varıp yad elere diller dökersin Kara yerde yatar canlar paresi

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin Ötme bülbül ötme bağrımı deldin



Hey bülbül feryadın tâ arşa çıktı Öte öte üstümüzden geçersin

Nice yanmışların bağrını yaktı Eski yeni yaraları açarsın

Senin de yavrunu şahan mı kaptı Senin kanatların vardır uçarsın

Ötme bülbül ötme bağrımı deldin Ötme bülbül ötme bağrımı deldin



TURNALAR


İki turnam gelir aklı karalı İnme turnam inme sen bu pınara

Birin şahin vurmuş biri yaralı Avcı tuzak kurmuş var yolun ara

O yavruya sorun aslı nereli Cümlemizin işin Mevlâ'm onara


Katar katar olmuş gelir turnalar Bağlantı

Eğrim eğrimne hoş gelir turnalar


İnme turnam inme yolda kış olur İnme turnam inme haber sorayım

Bastığın yerler de donar taş olur Kanadın altına name sunayım

Böyle kalmaz elbet sonu hoş olur Nazlı c:):):):):)mdan haber alayım


Bağlantı Bağlantı

(Eğrim eğrim : eğri büğrü, yan yan)




2. Aşk Türküleri


Coşkun lirizmle söylenmiş sevgi türküleridir. Daha ziyade sevgiliye duyulan özlem, kıskançlık, ayrılık, kavuşma gibi konular işlenir.Samimi lirizmin açıkça kendisini hissettirdiği bu türkülerde, genellikle sanat seviyesine ulaşılmış örnekler sergilenmiştir.



KALENİN ARDINDA


Kalenin ardında üç ağaç incir Kalenin ardında bir taş olaydım

Elimde kelepçe boynumda zincir Gelene geçene yoldaş olaydım

Çekme zincirleri kollarım incir Bacısı güzele kardaş olaydım


Atma bu taşları ben yaralıyam Bağlantı

Elalem al giymiş ben karalıyam


Kalenin ardında ben gördüm onu Kaleden kalaye şahin uçurdum

Mavidir şalvarı beyazdır donu Ah ile vah ile ömrüm geçirdim

El ne derse desin ben sevdim onu Yar bize gelende şerbet içirdim


Bağlantı Bağlantı

(don : elbise)



KÂTİP


Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur

Kâtibimin setresi uzun eteği çamur

Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur


Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır

Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır



Üsküdar'a gider iken bir mendil buldum

Mendilimin içine lokum doldurdum

Ben kâtibi arar iken yanımda buldum


Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır

Kâtibime kolalı (da) gömlek ne güzel yakışır




3. Yiğitlik Türküleri ve Tarihi Olayları Konu Edinen Türküler


Tarih boyu Asya, Avrupa ve Afrika'nın pek çok kısmında atıyla koşmadık yer bırakmayan Türk milleti, zaferden zafere koşarken yahut imkânsızlıklar yüzünden yaşanılan mağlubiyetler sırasında duygularını, heyecanlarını ve coşkularını da türkülerle dile getirmiştir. Ordudaki asker şairlerin, şiir ve türküleriyle askeri coşturup onları zafer için yüreklendirdiği nice türkü tespit edilemediği için maalesef günümüze kadar gelememiştir. Bu türkülerden bir kısmı adı unutulmuş şairlere aittir, bir kısmı ise, başta Köroğlu olmak üzere halk hikâyelerinden alınmıştır. Bu bakımdan teknik yönden biraz daha kuvvetlidirler. İnsanın içinde coşkun hareketlenmelere yol açan bu türkülerin bazıları oyun havası niteliğindedir. Yiğitlik edası taşımaları bakımından bu türkülerin marş olarak da söylendiği vakidir.



BUDİN*


Budin dedikleri Aksu'yun başı Cephane tutuştu aklımız şaştı

Kan ile yoğrulmuş toprağı taşı Selatin camisi havaya uçtu

Çerkes bayraktardır şehitler başı Askerin yarısı hep şehit düştü


Geldi küffar aldı kale-i Budin'i Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

Aldı budin kalesini geçti bedeni Aldı budin kalesini geçti bedeni



Budin'in üstüne doğdu bir yıldız Budin dedikleri çepçevre meşe

Aldı hain küffar on iki bin kız Kurdunu kuşunu doyurduk leşe

Kimi kadı kimi müftü müderris Hüngür hüngür ağlar Genç Ali Paşa


Aman padişahım imdat umarız Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

İmdatsız kaleye imdat bekleriz Aldı budin kalesini geçti bedeni



Budin'in içinde biz üç kız idik

Altun kafes içre besli kuzuyduk

Küffarın eline lâyık değildik


Geldi küffar aldı kale-i Budin'i

Aldı budin kalesini geçti bedeni[87]




HAVADA BULUT YOK


Havada bulut ok bu ne dumandır Kışlanın önünde redif sesi var

Mahlede ölüm yok bu ne şivandır Varın bakın çantasında nesi var

Şu Yemen elleri ne de yamandır Bir çift kundurayla bir de fesi var


Adı Yemen'dir gülü çemendir Bağlantı

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Muş'tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir



Kışlanın önünde üç ağaç incir Kışlanın önünde sıra söğütler

Kolumda kelepçe boynumda zincir Yüzbaşı binbaşı asker öğütler

Zincirin yerleri ne yaman sancır Yemen’e gidenler baba yiğitler


Bağlantı Bağlantı



Kışlanın önünde bir sürü kazlar Mardin kapısı’nda kelek bağlanmış

Ayağım yalnayak yüreğim sızlar Yemen’e gidenler yürek dağlamış

Yemen’e gidene ağlıyor kızlar Analar babalar kara bağlamış


Bağlantı Bağlantı[88]


(redif : Yedekte bekletilen orta yaş sınıfından ihtiyat kuvveti)




ESTERGON KALASI


Estergon kalası su başı durak

Kemirir gönlümü bir sinsi firak

Gönül yar peşinde yar ondan ırak


Akma Tuna akma ben bir dertliyim

Yar peşinde koşar kara bahtlıyım



Estergon kalesi su başı kaya Estergon kalesi su başı hisar

Kemirir gönlümü aşk denen belâ Kâfir bayrağını burcuna asar

Çektiğimi hoş gör gel etme cefa Baykuşlar çığrışır bülbüller susar


Bağlantı Bağlantı


Estergon kalesi su başı kale Estergon kalesi papazla doldu

Göklere ser çekmiş burçları hele Ay tutuldu güneş bulta girdi

Biz böyle kaleyi vermezdik ele Neneler karadan yaslar bağladı


Bağlantı Bağlantı [89]




PLEVNE


Tuna nehri akmam diyor Düşman Tuna’yı atladı

Etrafımı yıkmam diyor Karakolları yokladı

Şanı büyük Osman Paşa Osman Paşa’nın kolunda

Plevne’den çıkmam diyor Beş bin top birden patladı



Tuna nehri akar gider Kılıcımı çaldım taşa

Etrafını yıkar fider Taş yarıldı baştan başa

Şanlı Gazi Osman Paşa Şanı büyük Osman Paşa

Moskofları kırar gider Askerinle binler yaşa



Kahpe Moskof kesti yolu Bakın hele Balkanlara

Almak ister İstanbul’u Boyanmış hep al kanlara

Plevne bir toprak kala Benziyor Türk askerleri

Düşman sarmış sağı solu Ateş saçan volkanlara



Kapandı plevne yolu Irmak gibi aksın kanı

Düşman sardı sağı solu Bu uğurda verir canı

Askerim yok cephanem yok Plevne’den çıkmam diyor

Yetiş Süleyman Paşa kolu Türk’ün yüce kahramanı



Türk’e pusu kurdu Moskof Ağustosta açtı cengi

Bunca yiğit vurdu Moskof Görülmemiş daha dengi

Osman Paşa karşı durur Tuna’ya çok kan döküldü

Almak ister yurdu Moskof Kıpkırmızı oldu rengi [90]




SARI ZEYBEK


Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır

Yağmur yağar silahları ıslanır

Deli gönül birgün olur uslanır


Yazık olsun telli doru şanına

Eğil bir bak mor cepkenin kanına



Şu dağları kara duman bürüdü

Üç yüz atlı beş yüz yaya yürüdü

Sarı Zeybek bu dünyada bir idi


Yazık olsun telli doru şanına

Eğil bir bak mor cepkenin kanına[91]




4. Tören Türküleri


Türk milleti köklü geleneklerine bağlı bir mellettir. Tarihin her devrinde, mevsim ve şartlara göre sıksık bir araya gelip eğlence düzenleyen halk, bu arada türküler söyleyip, oyunlar oynar. Çoğu yörelerde oyun ve türkü içiçedir. Oyunlar herhangi bir saz eşliğinde olabileceği gibi, sazsız da olabilir.


Toplu yapılan törenler sırasında söylenen türküler, kendi aralarında çeşitlilik gösterir. Bunları şöyle gruplandırabiliriz:


a. Düğün Türküleri

aa. Kına Türküleri

ab. Baş Öğme Türküleri

ac. Gelin Alma Türküleri

ad. Güvey Türküleri

ae. Oyun Türküleri

b. Ayin-i cem Türküleri

c. Sayacı Türküleri

ç. Oturak Türküleri



a. Düğün Türküleri


Düğünler daha ziyade insanların boş zamanlarına denk getirilerek yapılır. Bu da yaz tatiline veya kırsal kesimlerde iş bitimi mevsimi olan sonbahara rastlar. Düğün, folklorumuzda önemli bir yere sahiptir. Çünkü sünnet, askerlik ve evlenme hayatın önemli dönüm noktalarıdır. Bu yüzden halkımız düğünlere ayrı bir değer verir.


Düğünlerde eğlenme ve oyun başta gelir. Bu ortamı ise, genellikle bu işi meslek edinmiş mahalli sanatçılar sağlar. Hareketli türkülerle davetliler eğlendirilirken yerine göre uzun hava ve yanık ezgili türkülerle "of çektir"ilir, hatta gözyaşı döktürülür. Hüzünlü havalar içinde de en başta kına, baş öğme ve gelin alma türküleri gelir.



aa. Kına Türküleri


Türklerde düğün geleneğinin en fazla önem verildiği safhalardan birisi kına gecesidir. Kız evinde kına yakılacağı zaman geceye iştirak edenlerin duyguları doruğa ulaşır. Zira, bu sırada yanık ezgi ile kına ağıdı söylenir. Yöre neresi olursa olsun, kına türkülerinin / ağıtlarının ortak özelliği hepsinin de lirizm yüklü olması ve yanık ezgi ile söylenmesidir. Kına türkülerinin, insanın duygulanmasına sebep olan bir başka yönü de türkü metnindeki sözlerin orijinalliğidir. Bu türkülerde, kader ve baht konusu ön planda tutularak, geçmiş ve gelecekle ilgili düşünceler ve duygular ele alınır.


Ülkemizde, muhtelif yörelerde bu türkülere ve bu türküleri söylemeye; kına ağıtı, gelin ağıtı, ağıt havası, gelin ağlatma havası, gelin savusu, savu sağmak, gelin türküsü, gelin yası ve okşama[92] Ülkenin her yerinde kısmen farklı gelenekler içerisinde yapılan kına gecelerinde, farklı sözlerle söylenen kına türkülerinin ortak yönü, hepsinin de yanık ezgili olmasıdır. Bunun sebebi ise, ayrılık ve yukarıda söylediğimiz hususlardır.



SİVAS KINA GECESİ TÜRKÜSÜ


Çaktılar çaktılar çakmak taşını

Kurdular kurdular düğün aşını

Sesleyin gelinin bey kardaşını


Şen anam şen anam evin şen olsun

İşte ben gidiyom evin gen olsun



Ocağa koydular yufka sacını Ocakta kaynıyor helva tavası

Başıma koydular yufka tacını Dışarda çalıyor düğün havası

Çağırın çağırın kız kardaşını İçerde ağlıyor kızın anası


Bağlantı Bağlantı



Hepisi hepisi birden geldiler Baban Bursa’ya vardı mı

Dolu gibi dolu eve doldular Bursa kumaşı aldı mı

Anamı ağlatıp beni aldılar Gelin oluyor duydun mu


Bağlantı Bağlantı



Tuz kabını kardaş tuzsuz koyarlar Elek içinde valası

Koc’evi koc’evi ıssız koyarlar Kâğıt içinde kınası

Anayı babayı ıssız koyarlar Hani bu kızın anası


Bağlantı Bağlantı



Güveyi güveyi bahçede gezer Biner atın iyisine

Fesine fesine püsküller dizer Çıkar yolun kıyısına

Güveyi güveyi gelinden güzel Söyleyin bey dayısını


Bağlantı Bağlantı



Güveyi güveyi giydiği atlas Ana hamama vardın mı

Atlasa atlasa iğneler batmaz Yunduğu yeri gördün mü

Güveyi güveyi Allah’tan korkmaz Gelin olduğum bildin mi


Bağlantı Bağlantı



Baba çarşıya vardın mı Gelinciler geldiler

Gezdiğim yerleri gördün mü Atlarına bindiler

Bana bir şey aldın mı Gelini alıp gittiler


Bağlantı Bağlantı



Sırtımı verdiğim duvarlar

Elimi yuduğum pınarlar

Sallanıp gezdiğim odalar


Bağlantı


Genellikle bentler halinde olan kına gecesi türkülerinin dörtlüklerle hatta beyitlerle söylenmiş şekilleri de vardır. Aşağıda kaydettiğimiz iki örnek bu şekilde vücuda getirilmişlerdir. Yapısı dörtlük olan ağıtlar ekseriya mani tipindedir. Beyitlerle söylenen ağıtlarda her beyit kendi arasında kafiyelidir.



KINA TÜRKÜSÜ


Bu kıza gerek bir ana Bu kıza gerek bir baba

Ağlayalım yana yana Ağlayalım kaba kaba

İki gözüm hatun ana İki gözüm aslan baba

Gelin oldum gidiyorum Dayanamam kötü dile



Bu kıza gerek bir bacı Ana kızın çok mu idi

Ağlayalım acı acı Bir kız sana yük mü idi

İki gözüm hatun bacı Kırılası emmilerim

Vermen beni gurbet ele Hiç oğlunuz yok mu idi



Baba kadanı alayım Atladım geçtim Tuna’yı

Sakalına tel olayım Ağ ele yaktım kınayı

Kapında köle olayım Ağlatman hatun anayı

Verme beni gurbet ele Gider de geri gelirim



Atladım geçtim eşiği Gidiyorum elinizden

Sofrada buldum kaşığı Kurtulayım dilinizden

Evimizin yakışığı Yeşil başlı ördek olsam

İşte bindim gidiyorum Sular içmem gölünüzden



Elimi yuduğum arklar Kara koyun meler gelir

Belimi verdiğim dutlar Dağı taşı deler gelir

Silip süpürdüğüm yurtlar Kız anadan ayrılınca

İşte koyup gidiyorum Gör başına neler gelir



Evimizin önü kavak Kuru yere kazık çaktın

Dalın kırdım ufak ufak Batar gider demedin mi

Elim kına yüzüm duvak Gurbet ele bir kız verdin

İşte koydum gidiyorum Yiter gider demedin mi



Evimizin önü kazlar Emmimoğlunun inadı

Yel estikçe dalın düzler Keklik kafese tünedi

İzin verin eşi kızlar Kurban olam hatun teyzem

Kıza kına yakıcıyık Duyanlar bizi kınadı[93]




KINA TÜRKÜSÜ


Kız kına yakmaya geldik yakmaya Sabah seni göçürürler yurdundan

Yüzüğün takmaya geldik takmaya Anan baban deli olur derdinden



Dünürlerim geldi kondu tarlaya Ağla kızım ağla bugün günündür

Kılıçları yıldız gibi parlaya Sağ yanından tutan ağa kaynındır



Altın tas içinde kınan ezerler Dola dola buyük eve doldular

Ak gerdana inci mercan dizerler Büyük evin küçük kızın aldılar



Ağla kızım ağla metin olasın Atladı geçti eşiği eşiği

Yüksektir soyları hatun olasın Sofrada kaldı kaşığı kaşığı



Tuzun küleğini tuzsuz koyan kız Çamura taş atma batar da gider

Anayı babayı ıssız koyan kız Irağa kız verme iter de gider

.....................

Ağır yayığını yaydığım ana





Yaldız tereğini dizdiğim ana [94]

ab. Baş Öğme / Duvak Türküleri

Gelin türkülerinin bir başka çeşidi de baş öğme türküleridir. Bunlar, kına türkülerinden farklı ortamlarda dile getirilirler. Çeşitli yörelerde gelin öğme, kız öğme, duvak türküleri olarak da bilinen bu türküler, gelin evden ayrılmadan birkaç saat önce, giydirilirken ve süslenirken birkaç kadın tarafından söylenen türkülerdir. Yapı ve muhteva olarak kına gecesi türküleri / ağıtları ile benzerlik gösterirler. Genellikle bentler halindedirler.

Sivas İlbeyli yöresinde tespit ettiğimiz gelenek ve baş öğme türkü şu şekildedir:

Gelin evden ayrılacağı zaman iki kadın tarafından başı bağlanır. Kadınlardan birisi gelini giydirir, başını bağlar, diğeri de alını-yeşilini verir. Bu sırada içeri kimse alınmaz. Gelini giyindirip süsleyen kadınlar bir yandan da ağlaya ağlaya baş öğme türküsünü söylerler. Nihayet baş bağlanır. Kadınlar geline sarılıp tekrar ağlarlar. Bu arada gelinin başını bozmamaya dikkat ederler.


BAŞÖĞME TÜRKÜSÜ

Duvak alın köşk a(ğa)cına ulaştı
Kavim kardeş kuzu gibi meleşti
Bu ayrılık hep kızlara bulaştı

Ben gidem ben gidem evin şen olsun (Bağlantı)

Yaranım yoldaşım ağzım tatl’olsun

Babam kıratını çaya bağlasın
Kırat kişnedikçe anam ağlasın
Anamın kızı var beni neylesin

Hayvah hayvah ben anamdan ayrıldım (Bağlantı)

Eşim kızlar ben sizlerden yad oldum

Sel önünden devşirirler odunu Gelinciler salınarak geldiler
Yiyen bilir leblebinin tadını Dolu gibi avlumuza doldular
Bilemedik gelin kızın adını Anamın elinden beni aldılar

Bağlantı Bağlantı

Anamı anamı benim anamı Anam kirmenini alsın eline
Sancı tutsun nikâh kıyan imemı Babam dağarcığın sarsın beline
Çarşamba gecesi yaktım kınamı Çıksın baksın gurbet elin yoluna

Bağlantı Bağlantı

Yıldız Dağı derler bir dağ ışılar Atlar vurdular yaldızlı gemler
Geyik kuzusunu almış moşular Anamın gününde sürdüğüm demler
Ben’anamdan ayırdılar komşular Sabah olur götürürler zalimler

Bağlantı Bağlantı

Atlar eğerlendi bineğin ister Dolu geldi dereleri coşurdu
Kuşlar havalandı döneğin ister Kâdir Mevlâ’m tebdilimi şaşırdı
Anası babası konağın ister Kara yazı gurbet ele düşürdü

Bağlantı Bağlantı

Görünüyor bizim elin taşları Görünmüyor bizim elin söğüdü
Yaslı yaslı ötüşüyor kuşları Ben gelirken ekipleri yog idi
Anamın babamın ihmal işleri Kirildi mi bizim elin yiğidi

Bağlantı Bağlantı

Kapları yuyamam elim yağ olur Tuz küleklerini tuzsuz koyan kız
Irafa koyamam elim yorulur Anayı babayı issiz koyan kız
Dışarı çıkamam kaynım darılır Evini barkını sessiz koyan kız

Bağlantı Bağlantı

Gurbete gidenin bağrı taş gerek
Altı arap atlı beş kardaş gerek
Her zaman her daim gönlü hoş gerek

Bağlantı[95]


ac. Gelin Alma Türküleri

Düğün günü gelin kızın evden ayrılması ani, gerek kız gerekse orada bulunanlar için oldukça acili bir andır. Bu sırada hayaller, hatıralar, beklentiler, ayrılık ve ümit gibi duyguları hep birbirine karışır. Bir yandan zurnanın yanık yanık çalan gelin alma havası, bir yandan da söylenen türküler herkesi hüzünlü bir havaya sokar.

Gelin alma türkülerinde, her ne kadar lirizm hakim ise de öğüt niteliğinde mesajlar da bulunur.

DÜNÜRCÜLER GELDİ

Dünürcüler geldi sıra sıra dizildi
Altın tas içinde kınam ezildi
Alnımıza böyle yazı yazıldı

İşte ben giderim şen olsun eviz

Ben gittikten sonra gen olsun eviz

Çegile taş atma batar da gider
Uzağa kız verme (anam) iter de gider
Anayı babayı (anam) atar da gider

Bağlantı

Elimi attım asma terekler
Belim yasladığım asma direkler
Ahırda iniler çifte medekler

Bağlantı (Özbek, 412-413)

(gen : geniş, çegil : tahil yigini, terek : raf, medek : manda, manda yavrusu)



aç. Gelin Karşılama Türküleri

Trabzon’da, perşembe günü gelin evden alınır, oğlan evine getirilir. Bu sırada yörede “gelin karşılama” havası olarak bilinen türkü okunur.


GELİN KARŞILAMASI


Hoş geldin âdem ilen Hoş geldin hoş oturdun
Uğurlar kadem ilen Dolu bade getirdin
Yar seni beslemeli Bu aftos meclisidir
Cevizli badem ilen Ne getirdin oturdun


Hoş geldin hanemize
Dert saldın yaremize
Senin gibi bir güzel
Girmiştir aremize[96]



ad. Güvey Türküleri

Her ne kadar gelinle ilgili türkülerimiz çoğunlukta ise de yurdun muhtelif yörelerinde güveyiler / damatlar için de söylenen türkülerimiz vardır. Gelin türküleri gibi yanık ezgi ile söylenmezler.


GÜVEYİ TÜRKÜSÜ

Yatsıya varmadan güveyi koyarlar
Zengini zengine arar da bulurlar
Öksüzün nikâhın yolda kıyarlar
Yatsıya varmadan güveyi koyarlar

Yar yardan ayrıldı
Yar bana darıldı
Vah vah küstü darıldı

Dereden dereye urgan gererler
Urganın üstüne yorgan sererler
Güzeli candan severler
Çirkini baştan savarlar

Haydi boylu güzelim
Nereleri gezelim
Vah vah dağlara gidelim (Özbek, 416)


ae. Oyun Türküleri

Kültürümüzde oyun ve müzik içiçedir. Oyunlar, yörelere göre çeşitli adlar alırlar. Halay, bar, horon, zeybek bunlardan bazılarıdır. Oyunlar genellikle davul-zurna, bağlama, kemençe, cümbüş, keman, ud, kanun, tef, darbuka, klarnet gibi sazlar eşliğinde oynanır. Bu arada türküler söylenir. Kimi yörelerde ise (Yozgat gibi...) sazsız oyunlar vardır. Oyuncular yan yana yahut karşı karşıya geçerek türkü söyleyip, müziğin yapısına göre çeşitli figürlerle oyunlarını sergilerler. Bunların çoğu mani katarlarıyla vücuda getirilmiştir. Ayrıca bir olay sonrası ortaya çıkmış oyun ve türkü sözlerinin de var olduğunu da unutmamak gerekir. TRT Repertuarındaki türküler içinde oyun türküleri bir hayli yekün tutar.

MİSKET (Ankara)

Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi (ben yandım aman)
Elin oğlu değil mi (aman aman)
Sevdi de kaçıverdi

A benim aslan yarim
Dağlara yaslan yarim
Dağlar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim

Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı (ben yandım aman)
Misket orda ben burda (aman aman)
Buna can dayanır mı

A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim [97]

ŞEKER OĞLAN

Kayada gezen oğlan Kayadan bakan oğlan
Edası güzel oğlan Kâkülü sarkan oğlan

Beni sana vermezler Gece gelme gündüz gel

Sar'altın kazan oğlan Horozdan korkan oğlan

Aman şeker oğlan Bağlantı
Yandım şeker oğlan
Anasına küsmüş
Damda yatar oğlan

Kayaya koydum kutu
Herkes yarine mutu
Gelinler tatlı yesin
Kaynana semizotu

Bağlantı[98]



İĞDELİ GELİN
Kız pınar başında testi doldurur Kız pınar başında yatmış uyumuş
Testinin kulpuna şahin kondurur Elâ gözlerini uyku bürümüş

Kız senin bakışın beni öldürür Evvel küçük imiş şimdi büyümüş


Derdimin dermanı iğdeli gelin Bağlantı

İğdesin aldırmış sevdalı gelin



Evlerinin önü bulgur sokusu Evlerinin önü iğde değil mi

Sokudan geliyor yarin kokusu İğdenin dalları yerde değil mi

Kendi küçük ama cilve kutusu Benim sevdiceğim burda değil mi


Bağlantı Bağlantı[99]




BİRİNİ DE YAVRUM BİRİNİ

Birini de yavrum birini Çiftini de yavrum çiftini

Harmana serdim kilimi Geliver de çifteli çifteli

Takıver de zillerin birini Takıver de zillerin çiftini


Dönüver de maydan senindir Bağlantı



Üçünü de yavrum üçünü Merdini de yavrum merdini

Yaylada gördüm göçünü Kim bilir kimin derdini

Takıver de zillerin üçünü Takıver de zillerin dördünü


Bağlantı Bağlantı[100]




ÇÖKERTME (Muğla)


Çökertme’den çıktım (Hallil’im aman) başım selamet

Bitez de yalısına varamadan (Halil’im aman) koptu kıyamet

Arkadaşım İbram Çavuş Allah’ına emanet


Burası da asbat deyil (Halil’im aman) Bitez yaylası

Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası



Güverteden gezerken (Halil’im aman) kunduram kaydı

İpekli de mendilimi (Halil’im aman) ürüzgâr aldı

Çakır da gözlü Gülsüm’ü kolcular aldı


Bağlantı



Gidelim Halil’im (Halil’im aman) Çökertme”ye varalım

Kolcular görürse (Halil’im aman) nere kaçalım

Teslim olmayalım Halil’im ateş açalim


Bağlantı[101]




ÇAYDA ÇIRA YANIYOR


Çayda-çıra yanıyor Çayda-çıra yüz çıra

Ay tutulmuş sanıyor Yandılar sıra sıra

Yavaş oyna güzelim Gelin keklik ben avcı

Herkes seni tanıyor Giderim ardı sıra



Ay tutulmuş kararmış Hayda-çıra yanıyor

Gelin hanim sararmış Humar göz uyanıyor

Nine mumları getir Fitil çifte yara bir

Oğlun hulku daralmış Yürek mi dayanıyor



Çayda-çıra yakarım Yanar çayda-çıralar

Yar yoluna bakarım Kızlar oyun sıralar

Bir yüz görümlüğüne Gelin hanim gelince

Beşi-birlik takarım Tefçi alır paralar [102]

(hulk : bogaz)




b. Ayin-i cem Türküleri

Ayin-i Cem, galat olup asli Aynü'l-Cem' dir[103]. Ayin-i Cem yahut Aynü'l Cem Toplanti Töresi demektir.


Alevî-Bektaşî toplantılarında yapılan bu törenler, tarikate birinin yeni girmesi veya bir ulu kişinin anılması vesilesi ile düzenlenir. Cemlerde kurbanlar kesilir, içki içilir, sazla deyişler, nefesler söylenir ve sema (semah) yapılır[104]. Töreni, “yol, sürek, töre” denilen kaideler çerçevesinde, pir veya mürşid diye bilinen “Dede” ler yürütür.

Cemin belli bir yerinde okunan deyiş, buyruk ve nefesleri “sazandar” lar söylerler. Bazı köylerde cemler, dedenin saz çalması suretiyle başlar. Cemlerde Bektaşî şairlerinin şiirleri icra edilir. Bu şiirler, tarikatin düşünce, inanç ve dünya görüşünü yansıtan nutuk, devriye, nefes.. gibi şiirlerdir. Bektaşi şiirlerinde konulardan şunlar ağırlıktadır: Hz. Ali, On İki İmam ve menkıbeleri, Bektaşî Velileri ve menkıbeleri, Bektaşîliğe ait inançlar, Bektaşî erkan ve âdetleri, dünyaya bağlılık şiirleri[105].


Cem sırasında okunen ezgili parçaların hemen hemen hepsinin sahibi bellidir. Bu parçalar daha ziyade, Şah Hatayi, Nesimi, Seyyid Seyfullah Nizamoğlu, Kul Himmet ve Pir Sultan'a ait eserler olduğundan yani anonim olmadıklarından buraya örnek almıyoruz.



c. Sayacı Türküleri


Saya (Gezme-Günü-Bayramı) koyunların kuzulamasından elli gün kadar önce, İç Anadolu'da ve bilhassa Doğu Anadolu'da yaşatılan geleneklerdendir. Saya töreni sırasında çocuklar grup halinde toplanır. İçlerinden birini çoban seçip elini yüzünü siyaha boyarlar. Başına keçeden yapılmış uzun külah örterler. Göğsüne omuzuna irili ufaklı çanlar takarlar. çoban salınarak, sağa sola yatarak yürür. Grup olan çocuklar, ev ev dolaşır. Çoban, uğradıkları evin kapısı önüne yatar; un, bulgur, yağ, pekmez, şeker, bal, üzüm, incir, peynir veya para alıncaya kadar kalkmaz. Toplanan malzemelerden pilav, yemek ve helva yapılır ve bunlar topluca yenilir. Saya dolaşırken, uğranılan evlerde aşağıdaki türkü okunur.




SAYA TÜRKÜSÜ


Hey hayadan hayadan Aman karabaş koyun

Yılan çıktı kayadan Karlı dağlar aş koyun

Acımızdan gelmedik Ay karanlık gecede

Töremiz var sayadan Çobana yoldaş koyun



Elli günü sayasın

Gümbür gümbür yayasın

Foşur foşur sağasın

Şu oğluma (Şu kızıma) diyesin
 
Ce: Konularina GÖre TÜrkÜler

BAHÇEDE BARIM KALDI



Bahçede barım kaldı Bizim bayram ne zaman

Hayvada narım kaldı Elli gün kaldı heman

Ana bacı el atın Elli gün gelsin geçsin

Hurcunum yarım kaldı Sevinir uşak çoban



Elli günü say otur Dildökümü bin olsun

Karmala kuzu getir Veren evler şen olsun

Kentin ağa bacısı Sevindirin bizleri

Bizlere azık getir Gününüz ağ gün olsun



Veren eller sağ olsun

Damağınız çağ olsun

Sayacıyı sayanın

Oğlu kızı çoğ olsun [107]


(bar : meyve, hurc : heybe, karmalamak : elle kavrayıp kaldırmak, dildökümü : "Kuzu ayı" denilen Mart, damak : keyf, lezzet, huzur, çağ : sevinç, neş'e)



ç. Oturak Türküleri


Anadolu’da halk dayanışma, yardımlaşma, kaynaşma ve dostluk kurup pekiştirmek amacıyla zaman zaman bir araya gelirler. Bu ekseriya ekim ayından bahara kadar icra edilir. Toplantılara, muhtelif yörelere göre farklı isimler verilir. Sözgelişi; Çankırı, Gerede’de sohbet, fırıttım, Safranbolu, Bartın, Kütahya, Kastamonu, Bolu ve Konya’da muhabbet, gezek, sıra, perde, arfane, birikme, oturak, Van’da oturmak, Ankara’da cümbüş, Antalya ve Isparta’da kef, keyif, Balıkesir Edremit’te oda teşkilatı, Dursunbey’de barana / sohbet sözleri verilen adlardan bazılarıdır.[108] Barana /Oturak toplantısına gelecek olanda sağlam kişilik aranır. Söz ve yaşayışıyla toplumda kendisine yer etmiş kişiler bu toplantıda sık sık bir araya gelerek sohbet eder, oyunlar oynar, türküler söylerler.


Aşağıya kaydettiğimiz Sohbet Övme Türküsü söylenen türkülerden biridir. Bu türkü ile sohbete son verilir ve bir sonraki sohbetin kimin evinde kalacağı tayin edilir.


SOHBET ÖVME TÜRKÜSÜ


Uzunçarşı baştan başa Eşeğim gelir odundun

Keklik seker taştan taşa Yemeğin yenmez tadından

Geçmiş olsun (...) Paşa Yahnisi koyun budundan


Sevdiğim bir o sardığım bir o Bağlantı

Olacak sohbet senindir

Senindir gerçek senindir



Papuçların muştası Kızıl üzüm turşusu

Karşısındadır ustası Yüzüne vurmuş ekşisi

Bunlar saraylı hastası (...) Bey’in has komşusu


Bağlantı Bağlantı



Koyun gelir kuzu ile Uzunçarşı baştan başa

Ayağının tozu ile Keklik seker taştan taşa

On beş ahbap sözü ile Kadem ola (...) Paşa


Bağlantı Bağlantı[109]




5. Askerlik Türküleri


Askere yolcu etme, sıladakilerin gözleri yolda asker beklemeleri, askerlerin tezkereyi iple çekmeleri, seferberlik türküleri, asere gidip gelmeyen yiğitler için söylenmiş türküler bu çerçevede ele alınabilir.


ASKER YOLU BEKLERİM


Asker yolu beklerim

Günü güne eklerim

Sen git yarim talime de

Ben burayı beklerim


Mendilimde gül oya

Gülmedim doya doya

Asker yolu beklerim de

Günleri saya saya



Pilav bişirdim yavan (da) Sucu sucu suyunan

Üstüne kıydım soğan Soğan acısıyınan

Yatağına uzanmış (da) Küsüdüm de barıştım

Uyan askerim uyan Yarin bacısıyınan


Bağlantı Bağlantı[110]


ASKER UĞURLAMA TÜRKÜSÜ


Asker bayrağını kuma dikmişler Bizim bayrağımız kanlı yazılı

Küçücük yarimi asker etmişler Üzerinde ay yıldızı dizili

Almışlar gitmişler bilmem n’etmişler Askere gidenler körpe kuzulu

Güle güle hasret benden yar sana Güle güle hasret benden yar sana



Kapıda bağlıdır kınalı koçum Yaptıralım kahveleri hanları

İzine gelirsen yar senin için Kaldıralım kasaveti gamları

Sinemde saklıdır verdiğin saçın Dolanır da yar sılaya gelirse

Güle güle hasret benden yar sana Kestiririm çifte kurbanları [111]



BİR MEKTUP YAZDIM

Bir mektup yazdım da posta almadı Tel çekmiştim giden ayın üçüne

Cevap beklemeye sabrım kalmadı Cevap gelmez korku düştü içime

Firar edecektim param kalmadı Karıştır çantayı bir bak içine

Sevdiğimden mektup var mı postacı Sevdiğimden mektup var mı postacı



Trenin yolları demir değil mi Ömrümün kervanı tünele daldı

Askere verilen emir değil mi Sandım ki gönlümün gülleri soldu

Çileye katlanmak ömür değil mi En fazla yarimi göresim geldi

Sevdiğimden haber var mı pastacı Sevdiğimden haber var mı postacı [112]




6. Yiyecekler Üzerine Söylenmiş Türküler


ÇİĞ KÖFTE


Çiğ köfteler ne acı Çiğ köfte dama kaçtı

Ayran bunun ilacı Ayran peşine düştü

Çok yoğur gelin bacı Çok yedim karnım şişti

İlle canım çigğ köfte İlle canım çigğ köfte



Çiğ köfteyi yoğuran Çiğ kögtenin bulguru

Yemez bunu doyuran Boğazdan geçmez kuru

Bol ayran taze soğan Bacım ayranın duru

İlle canım çigğ köfte İlle canım çigğ köfte



Servi kavak uzun uzun

Yaprakları düzüm düzüm

Ev sahibi ik gözüm

İlle canım çiğ köfte [113]




7. Hayvanlar Üzerine Söylenmiş Türküler


HOROZ


Horoz değil katır idi Horoz değil kuzu idi

Dağdan odun getirirdi Mahallenin kızı idi

Her işleri bitirirdi Bir köylünün sözü idi


Kuşum civcivi cak oldu Bağlantı

Çil horozum yok oldu



Tekkesi var elim gibi Kırk tavuğun kocasıydı

Kanadı var kilim gibi Piliçlerin babasıydı

Ayağı var belim gibi Mahallenin hocasıydı


Bağlantı Bağlantı



Sabahtan erken kalkardı Horozumu şaşırdılar

Kuyruğu dala dikerdi Odamdan dama aşırdılar

Yedi köye hükmederdi Suyuna bulgur pişirdiler


Bağlantı Bağlantı



Horoz değil deve idi Çimenlerde yayılırdı

Ön dişleri geve idi Tilki görünce bayılırdı

Yedi tavuğu sever idi Çok ünlüydü sayılırdı


Bağlantı Bağlantı



Bu horoz değil de arslan Çil horozum yağlı idi

Su içerdi altın tastan Şam dalında bağlı idi

Yeni ayrıldındı dosttan Çil horozun oğlu idi


Bağlantı Bağlantı [114]




PİŞİGE VURDUM TAŞINAN


Pisige vurdum taşınan

Gözleri doldu yaşınan

Kebabı yuttu şişinen


Ev harabın pişiği

Tezharabın pişiği

Pisik de değil kendisi

Ay havar havar havar

Onların kastı bende var

Hastayım vay başım döner



Pisiğin gözleri ala Pisigin gözleri sarı

Başına yığmış beş bela Kavurmayı etmiş yarı

Beşinden de bir kala Pastırmaya degme bari


Bağlantı Bağlantı[115]


(pisig / pişig : kedi)




SIÇAN TÜRKÜSÜ


Bizim sıçan rafta gezer Bizim sıçan takır tukur

Pissiğin bağrını ezer Sanırsın bir nallı katır

Bulgura karanfil dizer Fakat bilmez gönül hatır

Hatırl’olmuş bizim sıçan Hatırl’olmuş bizim sıçan



Bizim sıçan evlenici

Parası çok hak verici

Dükkânlardan un alıcı

Çalgıc’olmuş bizim sıçan[116]




8. Olay Türküleri



Türkülerin pekçoğu herhangi bir olay sonrası ortaya çıkmıştır. Gurbet, hasret, ölüm, öldürme, felâketler, sevinçler vs gibi çeşitli olayların her biri, bir türküye konu olmuştur. Sayısız örnekleri olan olaya bağlı türküler, şayet hikâyesi biliniyorsa, insanlar üzerinde daha fazla etki bırakırlar.



YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE



Malkara köylerinden olan Zeynep, uzak bir köyden olan Ali isminde bir delikanlıya verilir. Zeynep, yedi yıl baba evine hasret kalır. Yüksek bir tepeye çıkıp içinin acısıyla derdini dile getirir ve şunları söyler:


Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Annesinin bir tanesini hor görmesinler


Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim



Babamın bir atı olsa binse de gelse

Annemin yelkeni olsa açsa da gelse

Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse


Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim


Zeynep yataklara düşer. Baba evine haber gönderilir. Anası-babası altı günlük yolculuktan sonra kızlarının yanına ancak gelebilirler. Ne çare ki, kızları ölüm döşeğindedir. Zeynep, anası babasıyla hasretini giderdikten sonra, son nefesi verir.[117]




9. Bitki ve Çiçeklerle İlgili Türküler


ÇİĞDEM DER Kİ BEN ELÂYIM


Çiğdem der ki ben elâyım Nevruz der ki ben nazlıyım

Yiğit başına belâyım Sarp kayalarda gizliyim

Hepisinden ben alâyım Mavi donlu gök gözlüyüm

Benden âlâ çiçek var mı Benden âlâ çiçek var mı


Al baharlı mavi dağlar Bağlantı

Yarim gurbet elda ağlar



Lale der ki hey hey tanrı Sümbül der ki boynum uzun

Benim boynum neden eğri Yapraklarım düzüm düzüm

Yardan ayrı düştüm gayrı Beni ak gerdana dizin

Benden âlâ çiçek var mı Benden âlâ çiçek var mı


Al baharlı mavi dağlar Bağlantı[118]

Yarim gurbet elda ağlar


Bu türkünün bir varyantı da şu şekildedir:


Lale der ki ben laleyim Yasemin der boynum uzun

Kanadım altı karayım Çiçeklere yoktur sözüm

Cümle çiçekten alâyım Kibarlardır iki gözüm

Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz güzel çiçekler



Nergis der ki ben nazlıyım Çiğdem der ki ben alâyım

Sarp kayalarda gizliyim Yiğit başına belâyım

Mavi donlu gök gözlüyüm Hepisinden ben alâyım

Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz güzel çiçekler



Menevşe der hey hey tanrı Beyaz gül der ben beyazım

Benim niye boynum eğri Gece gündüzden ayazım

Yardan ayrı düştüm gayrı Cümle çiçeklerden azam

Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz güzel çiçekler



Pembe gül der ben güzelim Reyhan eydür sözüm haktır

Yanakta bade süzerim Cümle çiçekler ahmaktır

Kibar ellerde gezerim Hepimiz de bir topraktır

Hangimiz güzel çiçekler Hangimiz güzel çiçekler [119]



MADIMAK


Madımak bitti m’ola Madımağın alları

Yolları tuttu m’ola Tuttu m’ola yolları

Ela gözlü nazlı yar Hiç aklımdan çıkmıyor

Beni unuttu m’ola Yarin tatlı dilleri


Ah madımak madımak Bağlanatı

Yar madımak madımak

Dön de bir yol beri bak



Madımak kurutmadım Madımak biter oldu

Yar seni unutmadım Yolları tutar oldu

Hatırını saydım da Kömür gözlü sevdiğim

Üstüne yar tutmadım Gözümde tüter oldu


Bağlantı Bağlantı[120]




10. Satıcı Türküleri


KİLCİ TÜRKÜSÜ


Saçın temizliği ve bakımı için kullanılan killer, Anadolu’da yeşil veya kırmızı renkte kil satılırdı. Kilciler, eşeklerine yükledikleri killeri mahallelerde, bilhassa kadın hamamları önlerinde, türküler söyleyerek killerini daha kolay satma imkânı bulurdu.


KİLCİ TÜRKÜSÜ


Hamamın kapısı keçeli Hamamın kapısı tahta

Hamamcı yüzü peçeli Yüzüğümüz kaldı tasta

Kilci oğlan gel içeri Kilcinin eşeği hasta


Kil isteyen hanımlar Bağlantı

Kil alan var mı



Eşeğimin boynu çanlı Eşeğimin burnu huzzem

Dört ayağı gümüş nallı Gel oğlan yanıma uzan

Hamamcı pek fakir hallı (Şimdi) gelir aramızı bozan


Bağlantı Bağlantı


Kimi zaman kilci ile kadınlar birbirlerine karşılık verirler.


Kadınlar: Kilci:


Kilci emmi gel buraya Eşeğim varmaz oraya

Bir batmanı kaç liraya Bir oraya bir buraya

Düşman girmesin araya Üç batmanı beş paraya


Bağlantı Bağlantı


Kilci emmi işte hamam Ben bir fakir kilci oğlan

Tasım tarağım tamam Hamamcıya denk olamam

Gitme sensiz duramam Sonra ne der annen baban



Bağlantı Bağlantı[121]



11. Ekin Türküleri


Divriği’de Ekin yolan / biçen kişilerin daha iyi çalişmasi için güzel sesli olanlar tarafindan söylenen türkülerdir. Karşilik olarak söylenen bu türkülere “çifte” denir.


Ağarmış arpası fiği kurumuş

Benim yarim dere dere yorulmuş

Ey yar benim gönlüm sana vurulmuş

Gel otur yanıma yar n’olur n’olur



Akşam olup gölge köye dönünce

Saçinin ucuna belik örünce

Ekin bitip irgat köye dönünce

Biraz da dertleşek yar n’olur n’olur



Su yolunda ben o yare kavuştum

Yar aşagi ben yukari savuştum

Kaç gündür küsülüyüm o yar ile

Öptüm yanagindan yine bariştim [122]



12. Ramazan Davulcusu Türküleri


BESMELEYLE ÇIKTIM YOLA


Besmeleyle çiktim yola Yagmur yagar dolu dolu

Selâm verdim saga sola Uzaktir Kabe’nin yolu

İki gözüm Hasan Efendi Bu aylarda oruç tutan

Ramazan şerifleriniz mübarek ola Allah’ın sevgili kulu



Evlerinin önü iğde Davuluma vurdum turayı

İğdenin dalları yerde Dolandım geldim burayı

Ratip Efendi’yi sorarsan İki gözüm Tahir Efendi

mavi boyalı yeni evde Bugün bırakmam bu sırayı [123]



13. Kişiler Üzerine Söylenmiş Türküler


HEKİMOĞLU


Hekimoğlu derler benim aslıma

Aynalı martin yaptırdım kendi neslime



Hekimoğlu derler ufak bir uşak

Bir omuzdan bir omuza on arma fişek



Konaklar yaptırdım mermer direkli

Hekimoğlu dediğin de aslan yürekli



Konaklar yaptırdım döşedemedim

Ünye Fatsa bir oldu da baş edemedim



Ünye Fatsa arası Ordu da kuruldu

Hekimoğlu dediğin o da vuruldu [124]




14. Keder, Dert ve Hastalık Türküleri


BİR OF ÇEKSEM


Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Bugün posta günü canım sıkılır



Ellerin mektubu gelmiş okunur

Benim yüreğime hançer sokulur



Bir of çeksem karşıki dağlar iniler

İflah etmez bu dert beni yeniler [125]




BURÇAK TARLASI


Sabahınan kalktım südü pişirdim

Südün köpüğünü yar yar yere taşırdım

Kaynanamdan korktum aklım şaşırdım

Ah ne yaman da zorumuş burçak tarlası

Burçak tarlasında yar yar gelin olması



Sabahınan kalktım ezan da sesi var

Ezan sesi değil burçak yası var

Sorun şu adamın kaç tarlası var

Bağlantı



Elimi salladım değdi dikene

İlahi kayınbaba ömrün tükene

İntizar ekerim burçak ekene

Bağlantı



Elimin kınasın ezdirmediler

Gözümün sürmesin süzdürmediler

Burçak tarlasında gezdirmediler

Bağlantı [126]




HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI


Hastane önünde incir ağacı annem ağacı

Doktor bulamadı bana ilacı annem ilacı

Baştabib geliyor zehirden acı annem vay acı

Garip kaldım yüreğime derdoldu annem derdoldu

Ellerin vatanı bana yurdoldu annem yurdoldu



Mezarımı kazın bayıra düze annem vay düze

Yönünü çevirin sıladan yüze annem vay yüze

Benden selâm söylen sevdiğimize sevdiğimize

Bağlantı[127]




15. Gurbet ve Hasret Türküleri


KIŞLANIN ÖNÜNDE


Kışlanın önünde bir yeşil direk Çarşıdan aldım da el kadar astar

Çalınır çalgılar dayanmaz yürek Nerde güzel görsem kocası asker

Sılaya varmaya çok ömür gerek Beşikte yavrular babasın ister

Sılaya gel nazlı yarim sılaya Bağlantı



Sabahtan sabaha okunur ezan

Okumak bilemem okuyam yazam

Yaz mektup sevdiğim postaya bırak

Bağlantı [128]



HASRET TÜRKÜSÜ


Her zaman ağladım ben de burada İndiğin yere de dikersin direk

Ben ölürsem sen erersin murada Hey zalim gurbetlik koymadı yürek

Yavrular babasın ister sılada Türkiye değil ki yolunu bilek

Durma yarim durma gel sılamıza Bağlantı



Sarardı benzim de kalmadı kanım

Kalkmıyor gönlümden kederim gamım

Gurbet elde gezer o nazlı yarim

Bağlantı[129]



16. Meslek ve İş Türküleri


BERBER VER AYNAYI BAKAYIM


Berber ver aynaya bakayım Berber dükkânı kilidi

Üstüme güller takayım Akşamdan gelen kim idi

Güzel isen gel bakayım Vallahi berber değildi

Aman berber Bağlantı

Göğsü mermer

Yanağı aller

Dudağı baller of

Berber bayıldı Leylâ’m



Berber dükkânı bucakta Berber dükkânına vardım

Rakısı kaynar ocakta Sol kolumdan bir kan aldım

Berber güzeli sıcakta Neşteri gördüm bayıldım

Bağlantı Bağlantı[130]



ÇULHA TÜRKÜSÜ


Ayağımın altı çukur Donluğumun yüzü aktır

Makarası Kur’an okur Dokumanın kalbi paktır

Çulhalar Fatiha okur Çulhalara Fatiha haktır

Ne helâldir bu çulhalık Ne helâldir bu çulhalık



Masaramda ip uzanır Çıkrığımın iği demir

Bilmeyen canlar özenir Eğirelim gınır gınır

Çulhalar altun kazanır Bu iş bize Hak’tan emir

Ne helâldir bu çulhalık Ne helâldir bu çulhalık



Çıkrığımın alt direği

Üstüne yağar kırağı

Gözümün nazlı çırağı

Ne helâldir bu çulhalık [131]




17. Eşkıya Türküleri


ALİ EFE


Al’efe’nin evleri konağa yakın

Yağla martinini de Al’efem koluna takın

Kamalı geliyor kendini sakın

Al atı var kır atı var yol mu da dayanır

Kama yarasına da Al’efem can mı da dayanır



Kuyalanın altından eğildim geçtim

Sağ yanımdan vuruldum Al’efem sol yana düştüm

Ben bu eşkiyaliktan dünden aman vazgeçtim

Baglanti



Kuyalanin altinda inden aman evim var

Aliverin martinimi Al’efem benim kimim var

Soma kazasında aman benim yarim var

Bağlantı [132]



18. Ölüm Türküleri (Ağıtlar)


Bkz. Kitabımızın Ağıt bölümünün Ağıt-Türkü bahsi.



19. Ninniler ve Çocuk türküleri


Bkz. Kitabımızın Ninni bölümünün Ninni-Türkü bahsi.



20. Hapishane Türküleri


MUHPUSHANE HAVASI


Ne zalımdır mahpushane havası

Çocuklar ağlıyor ister babası

Adımıza verdiler idam cezası

Mahpushane seni yapan kör olsun

Kör olsun da ik’elleri kırılısın



Akşam olur firengiler vurulur

Gardiyanlar önümüze kurulur

Anama beni ziyaretten yorulur

Bağlantı[133]



HAPİSHANE İÇİNDE


Hapishane içinde yayılır kazlar

Bayramdan bayrama çalınır sazlar

Çok kışlar geçirdim gelmiyor yazlar

Düştüm ben bir zindana yanar döner ağlarım

Demir parmaklıklardan boyun büker ağlarım



Hapishane içinde bir mermer direk

Kimimiz yüzbirli kimimiz kürek

İdam cezasına dayanmaz yürek

Bağlantı



Hapishane içinde ötüşen kuşlar

Hayırdır inşallah gördüğüm düşler

Herkes sevdiğine canlar bağışlar

Bağlantı



Hapishane suyu içinden akar

Arkadaşlar gelmiş kapıdan bakar

Gardiyan darılır canımı yakar

Bağlantı



21. Mizahî Türküler


İSTANBUL’DAN GELİRKENE


İstanbul’dan gelirkene Sıçanın evleri var

Iras geldim sürüsüne Yer altında yolları var

Öldürdüm ben birisini Çıplak çıplak dölleri var

Davul çektim derisine Müflis olmuş fındık sıçan



Eline almış hızarı Sıçanımın alnı sarı

Beline sokmuş keseri Kavurmamı etti yarı

Çıkmış ambarın yukarı Pastımadan umma barı

Usta olmuş fındık sıçan Onu da umdun fındık sıçan



Duvara soktum parayı Sıçan kazan ağzı açar

Usandım arayı arayı İçinden yağlısın seçer

Çaldırdım yedi lirayı Karanfil biberi saçar

Kumar oynar bizim sıçan Aşçı m’oldun fındık sıçan




ÇEKİRGEM UÇAR GELİR


Çekirgem uçar gelir Çekirgemin kanadı

Kanadın açar gelir Kanı yere damladı

Dümbek de boylu çekirgem Dümbek de boylu çekirgem

Dalgalı yeşilim Dalgalı yeşilim

Ekini biçer gelir Arpa buğday komadı



Çekirgem geldi taşa

Yazılan gelir başa

Dümbek de boylu çekirgem

Dalgalı yeşilim

Düğünüm kaldı kışa [134]




22. Yergi Türküleri


Anonim nitelikteki mizahi türkülerin sayısı çok azdır. yaygın olarak bilinen pekçok türküler Gevherî, Dertli, Ruhsatî ve Seyranî gibi âşıklara aittir. Örnek olması bakımından biz bunlardan bir tanesini kaydediyoruz.


ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE


Telli sazdır bunun adı Venedik’ten gelir teli

Ne ayet dinler ne kadı Ardıç ağacından kolu

Bunu çalan anlar kendi Be Allah’ın sersem kulu

Şeytan bunun neresinde Şeytan bunun neresinde



Abdest alsan aldın demez İçinde mi dışında mı

Namaz kılsan kıldın demez Burgusunun başında mı

Kadı gibi haram yemez Göğsünün nakışında mı

Şeytan bunun neresinde Şeytan bunun neresinde



Dut ağacından teknesi DERTLİ gibi sarıksızdır

Kirişten bağlı perdesi Ayağı da çarıksızdır

Behey insanın teresi Boynuzu yok kuyruksuzdur

Şeytan bunun neresinde Şeytan bunun neresinde[135]




23. Öğretici ve Öğüt Verici Türküler


Muhteva itibariyle tecrübe ve öğüdü yansıtan özellikte olduğu için yaşname, nefes, ilahi gibi dini nitelikli türkülerle yaşname ve feleğe sitem tarzında söylenmiş türküleri bu alana dahil edebiliriz. Yergi türkülerinde olduğu gibi pekçoğunun sahibi bellidir. Bir örnekle yetinelim.


YAŞ TÜRKÜSÜ


Mevlâ’m bir adama çocuk verince İkisinde sarhoş gibi dolaşır

Bahçede bitmiş bir fidana benzer Üç yaşında her nesneye uluşarı

Büyüyüp de bir yaşına girince Dört yaşında gördüğüne sataşır

Sanki kokulu güldana benzer Beş yaşında kaşlar kemana benzer



Altısında kendi söyler düşünü On yaşında gonca güldür açılır

Yedisinde değiştirir dişini On birinde ab-ı hayat saçılır

Sekizinde bahta koyar işini On ikide boyu beli seçilir

Dokuzunda taze bostana benzer On üçünde gözler mestana benzer



On dördünde güzelliğin bağıdır On sekizde belli eder ârını

On beşinde gören aklın dağıdır On dokuzda gözetir şikârını

On altıda yiğitliğin çağıdır Yirmisinde kendi bulur yarini

On yedide sanki ceylana benzer Zincirin koparmış aslana benzer



Yirmi beşte bıyıkları burulur Kırk yaşında gazel dökülür bağlar

Otuzunda akan sular durulur Kırk beşinde günahlarına ağlar

Otuz beşte günahları sorulur Ellisinde oğullara bel bağlar

Ateşe atılmış pervan a benzer Dağ başına çökmüş dumana benzer



Elli beşte sızı iner dizine Yetmişinde gördükleri düş olur

Altmışında duman çöker gözüne Yetmiş beşte artık çöker kış olur

Altmış beşte hiç bakılmaz yüzüne :):):):)eninde badem gözler yaş olur

Ahreti gözetir süphana benzer Yolunu yitirmiş kervana benzer


en beşte artık beli bükülür Doksan beş yaşına girip aşınca

Biter ömrü takatı gücü sökülür Ölüm korkusu gelip yaklaşınca

Doksanında hep dişleri dökülür İnsanoğlu yüz yaşına varınca

Geldi geçti şimdi yalana benzer Sanki savrulmuş harmana benzer
 
Geri
Üst