İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Tesettürün farz olması meselesi
Tesettürün farz olması, kitap sünnet ve icma ile sabittir. Tesettürün farziyetini kabul etmek dini bir şarttır. Farz olduğuna inandığı halde, örtünmeyen kimse ise günahkar olur.
Allah nur Suresi 30 31. ayetlerinde peygamberimize hitaben şöyle buyuruyor: iman eden erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını muhafaza etsinler. Bu kendileri için daha temizdir herhalde Allah ne yaparlarsa ondan haberdardır. İnanan kadınlara da söyle gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, Zahir'i olanı başka ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar.…
Ayeti kerime de geçen başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar ifadesi Şöyle tefsir edilmiştir.
" başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, başlarını, saçlarını kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, ziynetlerini açık tutmayıp bu suretle sımsıkı örtüsünler ve o halde bu emr ifa edebilecek başörtüsü kullansınlar. Müfessirlerimizin naklettiğine göre, cahiliye kadınları da hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi.
Tabiinin büyüklerinden Sa'id bin cübeyr Hz. diyor ki: vakti cehalette Arap kadınlarının adetleri başlarına car yani başörtüsü örtüp iki omuzları arasında arkaya doğru sarkıtarak tamamen gerdanlarıyla göğüslerinin bir kısmı açık bırakmaktı.
Bu asırda kadınların diğer bir adetleri de süslendikten sonra evlerinden çıkıp gerek iyi gerek fena her kim olursa olsun ecnebi erkeklerle ihtilat ederek konuşup görüşmekti.
Hicreti Nebeviyye'nin 4. Senesinin zilkadesine kadar ehli islam arasında bu iki çirkin cahiliye adeti devam etmiştir. Mezkür tarihte hicap ayetleri nazil olarak bu adetleri kaldırmış ve bir çok menfaati içinde bulunduran bu iki nevi tesettürü farz kılmıştır.
Birincisi büluğa ermekten itibaren Her kadının cilbap ile yani başından itibaren bütün bedenini bürüyecek geniş bir elbiseyle vücudunu tamamen örtüp mahreminden başka hiçbir kimseye Şeran ruhsat verilen miktardan fazla hiçbir uzvunu göstermemek.
İkincisi de meşru bir ihtiyaç olmadıkça evlerinden çıkıp yabancı erkeklerle bir arada bulunmamaktır.
Bu suretle kadınlar layık oldukları hürmetli mevkiye nail olmuşlar ve insanlar arasında küçük düşürmekten yabancıların taarruzundan emin kılınmışlardır.
Bazı İslam büyükleri yukarıda zikredilen iki ayet hakkında şöyle ifade de bulunmuşlardır.
Yaşadığımız memleketin örfleri, adetleri, kanunları var. Demokrasi var. Bu sebeple hiç kimse tesettüre, örtülmeye zorlanamaz. Herkes dilediği kadar örtünüyor. Sokakta çıplak gezen yok ama, İslami ölçülere riayet mecburiyeti de yok. Müslüman olmak mecburiyeti de yok zaten hiçbir zamanda olmamıştır. Ama cemiyeti alabildiğine bir hürriyet havası esiyor. Öyle olunca bilhassa yaz aylarında kadınlar tesettüre riayet etmiyorlar. Erkeklerin nazarları onlar için bir mana ifade etmiyor. Biz müslüman bir toplum olduğumuz için, hiç kimsenin işine karışmıyoruz. Bizim sözümüz, Allah'a iman edenlere kitabullah da Allah'ın beyan ettiği emirlere, tavsiyelere uyanlaradır. Müslüman camiasının dışındakiler istediği gibi hareket etmekte serbesttirler. Onun vebali, günah, sevabı herkesin kendine aittir. Biz ehli imana hitap ediyoruz. Çünkü ayeti celile de inananlar için öyle buyruluyor.
Geçen ki konumuzda kadın ve erkeğin nerelerinin avret sayıldığı, Tesettürlerinin farz olduğunu açık açık beyan edilmişti. Ayrıca aynı ayetlerde ziynetlerini de açığa çıkarmaları, yabancılara göstermeleri yasaklanmıştır.
Ayeti kelimede geçen ziynet tabiriyle alakalı olarak tefsir kitapların da şu şekilde izah yapılmaktadır. Kadının ziyneti denince örfte Yani insanlar arasında, taç, küpe, bilezik ve emsali süs takılarıyla sürme kına gibi şeyler ve elbise süsleri akla gelir.
Allah nur Suresi 30 31. ayetlerinde peygamberimize hitaben şöyle buyuruyor: iman eden erkeklere söyle gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını muhafaza etsinler. Bu kendileri için daha temizdir herhalde Allah ne yaparlarsa ondan haberdardır. İnanan kadınlara da söyle gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, Zahir'i olanı başka ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar.…
Ayeti kerime de geçen başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar ifadesi Şöyle tefsir edilmiştir.
" başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, başlarını, saçlarını kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, ziynetlerini açık tutmayıp bu suretle sımsıkı örtüsünler ve o halde bu emr ifa edebilecek başörtüsü kullansınlar. Müfessirlerimizin naklettiğine göre, cahiliye kadınları da hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi.
Tabiinin büyüklerinden Sa'id bin cübeyr Hz. diyor ki: vakti cehalette Arap kadınlarının adetleri başlarına car yani başörtüsü örtüp iki omuzları arasında arkaya doğru sarkıtarak tamamen gerdanlarıyla göğüslerinin bir kısmı açık bırakmaktı.
Bu asırda kadınların diğer bir adetleri de süslendikten sonra evlerinden çıkıp gerek iyi gerek fena her kim olursa olsun ecnebi erkeklerle ihtilat ederek konuşup görüşmekti.
Hicreti Nebeviyye'nin 4. Senesinin zilkadesine kadar ehli islam arasında bu iki çirkin cahiliye adeti devam etmiştir. Mezkür tarihte hicap ayetleri nazil olarak bu adetleri kaldırmış ve bir çok menfaati içinde bulunduran bu iki nevi tesettürü farz kılmıştır.
Birincisi büluğa ermekten itibaren Her kadının cilbap ile yani başından itibaren bütün bedenini bürüyecek geniş bir elbiseyle vücudunu tamamen örtüp mahreminden başka hiçbir kimseye Şeran ruhsat verilen miktardan fazla hiçbir uzvunu göstermemek.
İkincisi de meşru bir ihtiyaç olmadıkça evlerinden çıkıp yabancı erkeklerle bir arada bulunmamaktır.
Bu suretle kadınlar layık oldukları hürmetli mevkiye nail olmuşlar ve insanlar arasında küçük düşürmekten yabancıların taarruzundan emin kılınmışlardır.
Bazı İslam büyükleri yukarıda zikredilen iki ayet hakkında şöyle ifade de bulunmuşlardır.
Yaşadığımız memleketin örfleri, adetleri, kanunları var. Demokrasi var. Bu sebeple hiç kimse tesettüre, örtülmeye zorlanamaz. Herkes dilediği kadar örtünüyor. Sokakta çıplak gezen yok ama, İslami ölçülere riayet mecburiyeti de yok. Müslüman olmak mecburiyeti de yok zaten hiçbir zamanda olmamıştır. Ama cemiyeti alabildiğine bir hürriyet havası esiyor. Öyle olunca bilhassa yaz aylarında kadınlar tesettüre riayet etmiyorlar. Erkeklerin nazarları onlar için bir mana ifade etmiyor. Biz müslüman bir toplum olduğumuz için, hiç kimsenin işine karışmıyoruz. Bizim sözümüz, Allah'a iman edenlere kitabullah da Allah'ın beyan ettiği emirlere, tavsiyelere uyanlaradır. Müslüman camiasının dışındakiler istediği gibi hareket etmekte serbesttirler. Onun vebali, günah, sevabı herkesin kendine aittir. Biz ehli imana hitap ediyoruz. Çünkü ayeti celile de inananlar için öyle buyruluyor.
Geçen ki konumuzda kadın ve erkeğin nerelerinin avret sayıldığı, Tesettürlerinin farz olduğunu açık açık beyan edilmişti. Ayrıca aynı ayetlerde ziynetlerini de açığa çıkarmaları, yabancılara göstermeleri yasaklanmıştır.
Ayeti kelimede geçen ziynet tabiriyle alakalı olarak tefsir kitapların da şu şekilde izah yapılmaktadır. Kadının ziyneti denince örfte Yani insanlar arasında, taç, küpe, bilezik ve emsali süs takılarıyla sürme kına gibi şeyler ve elbise süsleri akla gelir.