TÜSİAD araştırması

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
TÜSİAD araştırması
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi, TÜSİAD Sanayi, Hizmetler ve Tarım Komisyonu Başkanı Erdal Karamercan, tarım ve gıda sektörüne yıllardır hakim olan kısa vadeli bakış açısı ve uygulanan popülist politikaların artık sektörün rekabet gücünü tehdit ettiğini bildirdi.

TÜSİAD tarafından hazırlanan ''Uluslararası Rekabet Stratejileri: Türkiye Gıda Sanayi'' konulu araştırma, ''İklim Değişikliği: Türk Tarımı ve Gıda Sektörü'' konulu toplantıda tanıtıldı.

Karamercan, toplantıda yaptığı konuşmada, son dönemde küresel ısınma tartışmaları ile birlikte çevre sorunlarının gündelik hayatta daha fazla ilgi görmeye başladığını, ancak bu ilginin başta sanayileşme olmak üzere, politika yaklaşımlarında değişime yol açacak boyutta olmadığını söyledi.

Tarım ve gıda sanayinin Türkiye ekonomisinde ve sosyal yapısındaki önemini vurgulamanın gereksiz olduğunu ifade eden Karamercan, ''Bu öneme karşılık, sektöre yıllardır hakim olan kısa vadeli bakış açısı ve uygulanan popülist politikalar, artık sektörün rekabet gücünü tehdit etmektedir'' görüşünü aktardı.

Son dönemde sektördeki sorunlar silsilesine iklim değişikliği ve kuraklığın da eklendiğine işaret eden Karamercan, benimsenen çevre politikalarının olumlu olumsuz sonuçlarının ancak yıllar sonra ortaya çıktığını, bu gerçeğin ise konunun politikacılar tarafından göz ardı edilmesine neden olduğunu, bugün yaşanan sorunların temelinde bu olgunun yattığını kaydetti.

''2100'DE DÜNYANIN ÜÇTE BİRİ ÇÖLE DÖNÜŞEBİLİR''-

Karamercan, BM İklim Değişikliği Son Değerlendirme Raporuna göre, önlem alınmazsa 2100 yılında dünyanın üçte birinin çöle dönüşebileceğinin hesaplandığını, küresel ısınma nedeniyle 2080'e kadar 200 ila 600 milyon arasında insanın açlık, 1 ila 3 milyar arasında insanın da susuzluk tehdidi altında kalacağını belirtti.
Küresel ısınmadan ilk etapta Türkiye'nin de yer aldığı Akdeniz kuşağının etkileneceğinin tahmin edildiğini, hızlı ısınmanın Türkiye'deki yarı kurak iklime sahip bölgelerde kuraklık sorunlarına yol açarak tarımsal verimlilikte belirgin kayıplara neden olmaya başladığını aktaran Karamercan, ''Başta Çukurova olmak üzere, Konya Havzası ve Ege Bölgesinde küresel ısınmanın olumsuz sinyalleri şimdiden görülüyor. Bir derecelik sıcaklık artışı bile, verim düşüşü nedeniyle ekonomiye yaklaşık 1 milyar YTL'nin üzerinde zarar vermektedir'' diye konuştu.

''VAHŞİ YÖNTEMLER MİLYONLARCA TON SU REZERVİNİ HEBA EDİYOR''-

İklim değişikliğinin yarattığı sorunlardan birinin de yer altı ve yer üstü su kaynaklarının etkin kullanımı konusunda yaşandığını belirten Karamercan, Türkiye'nin, önemli su kaynaklarına sahip olmasına rağmen, mevcut kaynakların etkin kullanılmaması nedeniyle sanılanın aksine artık su zengini bir ülke olmadığını söyledi.
Türkiye'de tarım arazilerine kaçak kuyulardan kontrolsüz su çekimi ve vahşi sulama nedeniyle milyonlarca ton su rezervinin heba olduğuna, verimli toprakların da tuzlandığına dikkati çeken Karamercan, ''Yer üstü ve yer altı sularımızı yıllarca hoyratça kullanmamız sonucunda, son 40 yılda Van Gölünün 3 katı büyüklüğündeki sulak alanı kaybettik'' dedi.
Tarımda önemli bir avantaj üstünlüğüne sahip Türkiye'nin, başlıca pazarlara olan coğrafi yakınlığıyla gelecek dönemde değişecek olan üretim yeri tercihlerinde önemli bir potansiyele sahip olacağına işaret eden Karamercan, ancak bu potansiyelin realize olmasının, gerçek sorunlara odaklanmak ve uzun vadeli bir bakış açısıyla belirleyeceğimiz yol haritası üzerinde kararlılıkla ilerlemekle mümkün olduğunu ifade etti.
Gıda sanayinde Türk şirketleri için yeni rekabet stratejileri belirlerken hareket noktasının sürdürülebilirlik olması gerektiğini vurgulayan Karamercan, ''Kağıt üzerinde kolay olmakla birlikte, sürdürülebilir kalkınma kavramının hayata geçirilmesi, şimdiye değin benimsemiş olduğumuz tüm politikaların, tüm alışkanlıkların, tüm yaklaşımların tepeden tırnağa değiştirilmesini gerektiriyor'' diye konuştu.

''AB'NİN EN ÖNEMLİ SANAYİ DALI GIDA''-

TÜSİAD Tarım ve Gıda Çalışma Grubu Başkanı Rint Akyüz ise, gıda sanayi ve tarım kesimi arasında şimdiye kadar yeterli etkileşimin sağlanamamasının olumsuz etkileri olduğunu belirterek, kayıt dışılıktan dolayı ciddi haksız rekabet yaşandığını söyledi.
AB'nin en önemli sanayi dalının gıda olduğuna ve gıdanın sanayide yüzde 15'den fazlayı oluşturduğuna işaret eden Akyüz, AB'de bu alanda 400 binden fazla şirket bulunduğunu ve bunların yüzde 99,1'inin KOBİ niteliği taşıdığını aktardı.
Türkiye'de ise 35 bin civarında gıdayla uğraşan işletme olduğunun tahmin edildiğini kaydeden Akyüz, 100 milyar dolarlık ihracatta gıda sanayinin payının yüzde 10'un üzerinde olduğunu, bunun da yüzde 25'inin AB ülkelerine yapıldığını ifade etti.
Akyüz, Avrupa'da bir yetkilinin ''Şayet 2014 yılında Türkiye AB'ye girerse, AB'nin gıda sektörü bir gecede yüzde 25 büyüyecek'' dediğini dile getirerek, bunun Türkiye'nin söz konusu sektördeki önemini gösterdiğini vurguladı.
Rint Akyüz, Şubat 2004'ten beri çalışmaları sürdürülen ''Uluslararası Rekabet Stratejileri: Türkiye Gıda Sanayii'' konulu araştırmanın hazırlanması aşamasında güncel bilgiye ulaşma konusunda büyük sıkıntı çekildiğini de sözlerine ekledi.

GIDA SANAYİ'NİN BÜYÜMESİ

Araştırmada, Türkiye'de gıda sanayinin GSYİH içindeki payının son 15 yıllık dönemde yüzde 4,6'dan 4,8'e yükseldiği, bu değişimin küçük görülmekle birlikte ekonominin diğer sektörlerindeki büyümenin bunda etkili olduğu ifade edildi.
Gıda işleme sanayinin toplam imalat sanayi içindeki yerinin firma sayısı olarak incelendiği araştırmada, 1950'li yıllardan günümüze kadar gıda firmalarının toplam imalat şirketlerine oranının yüzde 41,6'dan yüzde 20'lere düştüğü, bu düşüşün günümüzde de devam ettiği belirtildi.

-"ZOR YAŞAM KOŞULUNDAKİ YÜZDE 30, KAYIT DIŞI ÜRÜNLERE KAYAR"-

Araştırmada, Türkiye nüfusunun yüzde 30'luk bölümünün zor yaşam koşullarında olduğunun varsayılabileceği, bu nedenle söz konusu nüfusun işlenmemiş ve kayıt dışı sektörün sunduğu az işlenmiş gıda ürünlerine kayacağının açık olduğu, gıda sanayinin alt sektörlerinde gerçekleştirilecek ölçek ekonomileri ve kapasite kullanımı artışının bir ölçüde perakende fiyatlarını düşüreceği ve daha dar gelirli tüketici gruplarında talep artışı oluşturacağı görüşü yer aldı.
Modern perakende sektörünün Türkiye'de en hızlı gelişen sektörlerden biri olduğuna işaret edilen araştırmada, günümüzde perakende sektörünün Türkiye ekonomisinin GSYİH'sinin yüzde 11'ini ve istihdamın yüzde 8'ini sağlayan önemli bir oyuncu olduğu, hızlı tüketim maddeleri perakendeciliğinin ise kayıt altındaki perakende pazarının yüzde 37'sini temsil ettiği kaydedildi.
Ocak 2006 itibarıyla Türkiye'de faaliyet gösteren toplam 258 yabancı sermayeli gıda ürünleri ve içecek imalatı şirketi bulunduğuna değinilen raporda, imalat sanayine yönelen yabancı sermayeli şirketlerin yüzde 10'unun, Türkiye'ye yatırım yapan tüm yabancı sermayeli şirketlerin ise yüzde 2'sinin gıda işleme sektörüne yatırım yaptığı, 2002-2006 arasında tüm imalat sanayine yapılan 1 milyar 463 milyon dolarlık yatırımın yüzde 25'ini oluşturan 363 milyon dolarlık kısmının gıda alt sektörüne yapıldığı aktarıldı.

-"DÜNYADA GIDA OLİGOPOLÜ ÖNEMLİ DEĞİŞİM YAŞADI"-

Araştırmanın dünya gıda sanayi ve çokuluslu şirketlerin yayılma stratejileri bölümünde ise, dünyanın en büyük çok uluslu gıda şirketinden oluşan gıda oligopolünün son 30 yıl içinde önemli değişimler yaşadığına dikkat çekildi.
Önemli endüstriyel ve mali yapısal değişimlerden geçen çokuluslu şirketlerin sadece yüzde 30'unun 1974'den 2005 yılına kadar aynı güçle ve boyutlarla en büyük 100 şirket sıralamasında kalabilmeyi başardıkları belirtilen araştırmada, toplam satıştan elde edilen gelir göz önüne alındığında Kuzey Amerika'nın dünya toplamının yüzde 48'i ile en büyük güç olarak ortaya çıktığı, Batı Avrupa'nın yüzde 38'i, Japonya'nın yüzde 11'i, diğer ülkelerin ise yüzde 4'ü ellerinde bulundurdukları kaydedildi.

Kaynak
 
Geri
Üst