Yeniden Yaratılan Bu Ülkede

gülnurgezici

Yeni Üye
Üye
Yeniden Yaratılan Bu Ülkede
Yeniden Yaratılan Bu Ülkede

1.

“Biz ki Anadolu halkıyız”
tarihin aydınlığını yaratan
biziz Anadolu’da uygarlık ateşini yakan
gökler
bizimle boyanır
her sabah yeniden maviye
mavi yanar
göklerin ateşi yıldızlarda
gökten
bulut mavi dökülür denizlere
“ biz ki Anadolu halkıyız “
boydan boya dalgalanan
denizler avuçlarımızda.

Buğday ekmektir. Buğday, insanların kanı ve yaşama kaynağıdır.
Ülkemiz, kendi çocuklarına ve dünyanın bütün çocuklarına yetecek
kadar buğday üretmektedir.
Dağlardan delicesine inen akarsularımızı, ovalardaki durgun göllerimizi
Bir topraklarımıza akıtabilsek, buğdayın başkenti olabiliriz.
Dünya ne altına ne petrole, ama buğday tanesine baş eğebilir.
Hayat, her zaman bir buğday tanesi kadar kutsaldır.

2.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
tarihin aydınlığını yaratan
salkımdaki üzümü
dalındaki gülü
ırmaklara yön veren biziz dağlarda
dağlardan akan sular
bizim damarlarımızdan kanar
topraklarını dünyanın biz sularız,
bulutlar bizimdir aydınlık gök bizim,
sen gelince aydınlık gelir
açar bütün su çiçekleri
açar gökte altın tanelerinden
Aydın’da incir bahçeleri açar.

Ey yeryüzünün ilk ve son geceleri
Hitit incirlerinde kaç kez kurudu güneş
kaç kez çiçekler açtı mevsimler boyu
kaç arpa boylarında yükseldi
güneş.

Akdeniz
İlkçağdan bu yana bereketin kaynağıdır.
İncir,
Akdeniz’in bahçelerinde başkadır. Ballıdır Aydın Ovasında incir.
Üretimin yüzde altmışına bir yılda ulaşır.
Dünya ilkçağdan bu yana Aydın bahçelerini incirleriyle beslenir.
İlk insan yeryüzünde dalından incir koparıp yemiştir. O günden beri dünyanın
bütün insanları Akdeniz’in, Ege’nin, ve Aydın’ın incirlerine hasret kalmıştır.

3.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
Urumeli’de ve Tatvan’da
yırtarız her sabah doğuda karanlıkları
açarız doğunun kirli yüzünü
Akvamı Şarkıyyeden Akvamı Garbiyyeye
yani bir sabah doğudan batıya
dökerek karanlıkların sırlarını
insanların geçmişinden geleceğe taşırız
Mustafa Kemal bayraklarını.

Yanık türküler ceviz yaprağındadır
gönlümüzden geçerek giden
toprağın kaderi su kenarındadır
tazecik yağmurlar yağıyordu
Mustafa Kemal’in gözlerinden
gözleri çam kokuyordu
Ege’nin düzünde bir salkım üzüm
salkımda taneler ve çekirdekler.

Ey yalnızlığın
derin kıyısına dökülen sular
yürü toprağın ince derisinin altından
Sungurlu bağlarında papaskarasına doğru
alçak tepelerinde
Trakya’nın yeni sürgünlerine doğru.


Karadeniz’den Akdeniz’e
Egeden Ağrı eteklerine ve dağ yamaçlarında, durgun göl gibi bahçelerde
üzüm,
tane tane salkım salkımdır.
Sungurlu’da papas karası, Gediz Ovasında kınalı yapıncak .
Antep Ovasında parmak parmaktır.
Bir kökte kucak dolusu,avuç dolusu üzüm taneleri, üzümün kurusu bal parçasıdır,şeker parçasıdır.
Biz Türkler dünyaya yaş ve kuru üzümü bir tepside sunan insanlarız.



4.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
Ekmeği
suyu
zeytini ve çayı
dalında inciri
bağdaki üzümü
ve pancardaki şekeri
dalında asılı duran portakalı
“ Biz ki Anadolu halkıyız “
Ekmeği
kömürü
petrolü
tütünü ve dağ keçilerini
kozadaki ipeği
kovandaki balı
ve kamıştaki şekeri
ve dağlarında yanan bir orman gibi
ve dökülen suları.

Akdeniz’in kıyılarında bir kavga olsa
barışı bir zeytin dalı yaratır.
Akdeniz’in köpüklerinde tuzlanan zeytin,Türkiyeli her insanın başına iki ağaç,
yani bir ağaçta elli kilo zeytin ve insanın tabağında zeyyytinnn.
Bütün Akdeniz çocuklarının gözbebekleri zeytin tanelerinden yapılmıştır.
Zeytin yağı tabaklarımızda erimiş güneş gibi durmaktadır.
Yeryüzüne zeytin Nuh Tufanından sonra bir güvercin gagasıyla bırakılmıştır.

5.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
ekmeği ve çavdarı
bir daha tütünü
gece vakti kolculardan kaçırıp
yaramıza bastığımız Karadeniz tütünü
güneyde büyük
ve kuzeyde parmaklarımız kadar küçük
ve çocuklarımız kadar çok balığı .

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
seferberlikten önce Kafkaslar’da
yalan bir hayalin
ve kendilerini aldatan sahte kahramanların
bir gecede Alman yanlısı olup
damarlarımızdaki kana düşman Enver’in
ardından döküldük Palandöken’de
ve Allahüekber eteklerinde
döküldük
saçaktan buz parçaları gibi.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
gül dalından köprüler kurduk
tarihin ellerine
dalların ucuna ulaşan bahar gibi
Karabük’ten bir nehir gibi
kıvrılarak çıkan
yüzyıllardır akıp giden
nehirler gibi
yani Kızılırmak’tan akan sular gibi.

Gördünüz mü
bir şafak vakti
en karanlık yıldızla ölüyor önümüzde
saf çelik parıltıları yükseliyor
gökdelenler
boğazlarımızda geçen ateşlerde eridi
yalıma dönüştü
ve kızardı
ve aktı Boğazlarımızdan akar gibi
damarlarımızdan geçerek
döküldü kendi şekline çelik
yeniden yaratılan bu ülkede.

Dünyadan ve Avrupa’dan çok sonra kurduk demiri çelikleştiren fabrikaları.
Çelik yeniden yaratılan bu ülkede çocuklarımızı daha özgür yapacaktır.
Dünya üretiminde son sıralardan kurtulduğumuz gün,
Türkiye’nin şafakları daha aydınlık olacaktır.


6.

“ Biz ki Anadolu Halkıyız “
Okyanuslarda zıpkın yemiş
büyük balıkların karınlarında oynaşan
küçük balıklar gibi
uygarlık ateşini yakan
aydınlandık imparatorluğun karanlık bir sabahında
Mustafa Kemal’le aydınlandık
Gök bu yüzden mavidir,
Divriği demiri
taze bir ekmek gibi kokarak
çıkarken yeryüzüne
gök bu yüzden mavidir.

Divriği’nin dağına
yamacına
göğüne
gün vurur şafak vakti karşı
dağdan esen yel
alnımıza düşer
kara toz bulutlarıyla yıkanmış.

Demir filizleri çıkarıyoruz ilkbahardan
rüzgardan sallanan otları
demir ve toprak kokan gözlerimizi
yağmurlu bir ağaç gibi
ıslak
geldik işte halkımız
bir imparatorluğu yıkaraktan
güneşin altında ıslak türkülerimizle.

Demiri,
insan çıkarır yeryüzüne,
ama insanın yüreğini yürek yapan kordan demir parçalarıdır.
Edremit’in ve Toroslar’ın kuzey etekleri,
Hekimhan ve Düzce güneşi, Divriği’nde demir yatakları, tren yolları demirdendir;
dünyanın bütün yapılarının kemikleri demirdendir.
Karasabanın ve on beş bin devirli motorların pullukları demir,
demirdendir aynalı dolap.
Gökkuşağı gibi kurduğumuz köprüler,
bahçe kapıları,
dört nala giden atların nalları
ve pancar köküne vurduğumuz çapalar da demirdendir.


7.

“Biz ki Anadolu halkıyız “
ve daha önce Balkan Savaşlarında
Selimiye’nin kubbesinden daha geniş
ve Süleymaniye’nin minarelerinden daha yüksek
bir yara açılmadan bağrımızda.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
kubbelerdeki nakışı
sonra köprüleri
uzun ve dar köprüleri
Akvamı Şarkıyyeden Akvamı Garbiyyeye
atan biziz
doğudan batıya getirdik
avuçlarımızda güneşi
biz getirmesek
eteklerimizde
yanan alınlarımızda
ve saçlarında güneşi
unuturdu bir gün kendini güneş
milyon kere parçalanarak
sönerdi.

Şimdi şafak vakti
duman götürüyoruz
ve gecenin üzerinde ateş
ay parçası kadar sert bıçaklar döküyoruz
Soma Kütahya ve Zonguldak kömüründen
kömür ateşinden döküyoruz aydınlığı,
fabrika bacalarını
ağıtlarımızı.
Sen büyüttün ey yeryüzünün
ve karanlık devirlerin
çürümüş dünyası
eskiçağların çürümüş otları
dağları
nehirleri
ve insanları
ekmeğimizi pişirmek için sizi bir daha
yakıyoruz.

Yeryüzü aydınlıktır.
Yeryüzü çiçek bahçelerinden daha güzeldir.
Ama yeryüzünü yeryüzü yapan yerin altındaki kökleridir.
Yerin altındaki ölüler dünyasıdır.
Belki İlkçağ’da vakitsiz açan bir çiçek ölmüştür, sular ölmüştür.
Ne kadar ölümlü varsa,insan umudundan başka çürüyüp kömür olmuştur.
Yeryüzüne beş bin metreden çıkardığımız kara taş parçaları !
Bir daha aydınlatın ve ısıtın içimizi.
Ekmeğimizi pişirmek için bir daha yanın.

8.

“ Biz ki Anadolu halkıyız “
içinde ihanet ve karanlık
ve ortaçağ
ve eskiçağ
karanlıklarında yıkanmış Osmanlı saltanatı
“Biz ki Anadolu halkıyız “
Selanik
Manastır
İstanbul
ve Çanakkale
vatana hasret ekmeğe hasret
Ama samsun
Amasya
Erzurum
Sivas
ve Ankara
İnönü Sakarya Dumlupınar
ve İzmir Kordonboyu
“ Biz ki Anadolu halkıyız “ yaratıldık yeni baştan
Mustafa Kemal aydınlığında.

Mehmet Zeki Gezici
gönderen
GÜLNUR GEZİCİ


Bu metin gençliğimin,öretmenliğimin, en güzel günlerinde,
Polatlı Kız Meslek Lisesi bütün öğrencilerinin katılımıyla
okunup seslendirilmesi için bir günde yazıldı,
başarılı bir biçimde seslendirildi ve sahnelendi. Yıl 1981.ve daha sonraki yıllar...
 
Geri
Üst