BU KÖŞE'de TORPİL YOK NEYSE Ooo... KUSURA BAKMAYIN SÖZLERİM SİZİ İNCİTEBİLİR....

BU KÖŞE'de TORPİL YOK NEYSE Ooo... KUSURA BAKMAYIN SÖZLERİM SİZİ İNCİTEBİLİR....
Her geçen gün bir doğruyla karşılaşacaksınız.. Bunlar kiminizi üzücek kiminizi mutlu edicek. Bir kez daha söylüyorum kusura bakmayın sözlerim sizi incitebilir...!
 
Yanlış yapıyoruz... Evet dıye bır ses'mı duydum acaba...

Arayışlar, hatalı seçimler, beklentiler, ayrılıklar ve bir yığın mutsuzluk...
Peki nerede yanlış yapıyoruz? Gelin, aşka en başından başlayalım...

Neden yanlış insanlara aşık oluruz?

Yanlış insanlara aşık oluyoruz çünkü kafamızın içinde "doğru insan" diye bir kavram var. Zihnimizde belli ölçülerden, daha doğrusu kalıplardan meydana gelen bir şema oluşturuyoruz. Durmadan hayatımızın erkeğini arıyoruz ve onu bulma konusunda oldukça sabırsız davranıyoruz. Ayrıca kabul edin ki, aşk söz konusu olduğunda yasakların ve engellerin ayrı bir çekiciliği oluyor. İmkansızlık aşka bambaşka bir lezzet katıyor. Biz de aslında içten içe bu imkansızlığı yaşamaktan hoşlanıyor, bunun içimizdeki tutkuyu arttırmasına göz yumuyor bir yandan da bir türlü düzenli ve uzun bir ilişki kuramamanın acısını çekiyoruz.

Aşkla seks neden birbirine karışıyor?

Çünkü seksin hayatımızda çok önemli bir yeri var. Ama cinsel dürtülerimizi sürekli baskı altında tutmak zorunda olduğumuz için bu dürtüleri aşk kisvesi altında ortaya koyuyor, hem kendimizi, hem de çevremizdekileri kandırıyoruz. Oysa seks, özünde bedensel boşalma ihtiyacından kaynaklanan ve cinsel organlarda şekillenen bir içgüdü... Aşk ise tamamen duygusal boyutta biçimlenen ve genişleyen bir duygu...

Aşk, fedakarlık mı demek?

Kesinlikle hayır. Bir tarafın diğeri için kendini hiçe sayması aşk değildir. Aşk iki kişilik bir egoizm ve aslında insanın tamamen kendi egosunu tatmin etmek, ruhunu doyurmak, kalp çiçeğinin suyunu vermek için yaşamaya ihtiyaç duyduğu bir süreç. Fakat bu egoizmi olumsuz anlamda ele almamak gerek. Birbirine aşık olan iki insanın ilişkileri bir yönüyle dünyanın geri kalanına kapalıdır. Onların kendilerine özgü bir dilleri, bir iletişim biçimleri, bazen etraflarındaki hiç kimsenin, en yakınlarının bile içine giremediği bir dünyaları vardır. Aşkın egoist yanı, sıradan bir bencillikten çok bir kabuğuna çekilmişlikten ve mahremiyetten kaynaklanır. Ancak bir tarafın kendini parçalaması ve diğerinin bundan faydalanması aşkın değil, tek yönlü bir bağımlılığın işaretidir.

Aşk filmlerinin hayatımızdaki önemi nedir?

Özellikle biz kadınların zaafı sayılabilecek bu filmler, aşkı daha iyi algılamak üzere gözümüzü açmamızı sağlar, içimizdeki yoğun duyguya karşı olan güvenimizi arttırır. Aşk filmlerine çok meraklıyız çünkü bizi zaman zaman ümitsizliğe, kuruntulara, endişelere, korkulara, acı çekmeye ve yenilgiye sürükleyen bu hissin bir anlamı olduğunu tekrar tekrar görmemiz gerek. Beyazperdede bu duygu her zaman daha basit görünür ve bu basitlik bizi içine girdiğimiz açmazlardan biraz olsun çıkarır.

Aşkın tehlikeye girdiği zamanlar var mı?

İlişkiye üçüncü bir kişinin girmesi -ki bunun mutlaka başka bir kadın ya da erkek olması gerekmez- aşkı en çok tehlikeye sokan durumdur. Bunun en güzel örneği çocuk sahibi olmak... Aşkın var oluşuna katkıda bulunan o özgürlük duygusu bir anda biter ve çiftin üzerine artık bir aile olmanın sorumlulukları yığılır. Eğer birbirine aşık olan iki insan ilişkileri süresince zor durumlarla başa çıkmayı öğrenememişler, kendilerini bu konuda geliştirememişlerse, bu yeni yaşam biçimi onları birbirlerini kırmaya iter ve aşklarının tartışmalar, gerginlikler, yıpranmalar, sinir krizleri ve isyanlar arasında yitip gitmesine neden olur.

Sadakat önemli mi?

Erkekler için evet... Bir erkek birlikte olduğu kadını çok sevip yine de aldatabilir, çoğunlukla da cinsellikten kaynaklanan sebeplerle... Kadınlar aldatma olayına farklı amaçlarla, planlı programlı girerler. Çoğunlukla da bunu birlikte oldukları erkekten intikam almak için yaparlar. Kadının içinde sadakat duygusuna yer olmayan bir aşk yaşaması, çok daha düşük bir ihtimaldir.

Aşkın ne kadar yakınlığa ihtiyacı var?

Birbirini tek bir bakışla anlayacak kadar yakın ve bir birey olarak var olmaya devam edebilecek kadar uzak... Aradaki sınır oldukça incedir ve pek çok çift bu sınırı tutturmayı beceremez. Ya ilişkileri yeterince derin değildir ya da tam tersine artık birleşip tek bir varlık haline gelmiş, kişiliklerini kaybetmişlerdir. Oysa aradaki mesafenin doğru tayin edilmesi durumunda aşkın ömrü çok daha uzun olur.

Aşkla ilgili en büyük yanılgılar neler?

Çoğumuz onu avucumuzun içine alıp kontrol edebileceğimizi, isteklerimiz doğrultusunda yönlendirebileceğimizi ve istediğimiz zaman atabileceğimizi sanırız. Çok beğenme, hoşlanma ve etkilenme gibi duygularımızı hemen aşkla karıştırırız. En büyük yanılgılarımızdan biri ise şudur: Hayatımızın bazı dönemlerinde şefkate, ilgiye, sıcak bir dokunuşa o kadar büyük bir özlem duyarız ki, karşımıza çıkan ilk erkeğe aşık olduğumuzu sanırız. Aslında içimizdeki his sevmekten çok, sevmeyi sevmektir.

"Midede uçuşan kelebeklerin" biyolojik açıklaması yapılabilir mi?

Hem de kolayca... Aşık olduğumuz sürece kanımızda phenyiethylamin yani aşk hormonu vardır. Ancak zaman içinde bu hormonun seviyesi düşer, ilişkinin ileri aşamalarında aşk, kimyasal etkisini kaybeder ve midede uçuşan kelebekler bir sonraki aşka kadar tarihe karışır. Ancak eğer bu ilk heyecanın yerine karşılıklı güven, şefkat, anlayış, saygı ve dostluktan oluşan bir karışım koyabilmişsek, aşk sevgiye dönüşür ve bu sevgi bir ömür boyu bile sürebilir.

Neden bazıları aşık olmakta güçlük çekiyor?

Bir insan aşık olmakta zorlanıyorsa bunun farklı sebepleri olabilir. En klasik sebep, kişinin daha önce yaşadığı ilişkilerden kaynaklanan güvensizliği ve karşı cins hakkındaki olumsuz yargılarıdır. Bunun dışında bir de aşkı her yönüyle yaşayamayanlara, daha doğrusu yaşamaktan keyif almayı beceremeyenlere rastlanır. Bunlara "aşka kabiliyeti olmayanlar" diyebiliriz. Ne kendileri o sihirli sinyalleri gönderebilirler, ne de gönderilenleri alabilirler. Bir de aşkın beraberinde getirdiği zorluklardan kaçan ve kişisel mahremiyetinin azalmasından korkanlar vardır. Kendi kendilerine yeten bu insanlar daha seçici davranırlar ve bulundukları herhangi bir ortamda aşk arayışına girmezler. Yani olaya mantık yönünden bakmayı tercih ederler. :shootout:
 
Aşk ıçın ölünür mü...?

Aşk için ölümü göze alanların sayısı hiç de az değil. Prof. Dr. Arif Verimli, özellikle travmatik aşklarda kadın ve erkeğin tutkusunu farklı şekilde ortaya koyduğunu söylüyor: Kadınlar öldürmek yerine ölmeyi tercih ediyor, erkeklerse öldürmeyi seçiyor ve eline daha kolay silah alabiliyor..
Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, 'Aşk için ölünür mü?' sorusunun karşılığını bilim diliyle veriyor. Prof. Dr. Verimli, sorunlu aşklar yaşayanlar için sorularımızı yanıtladı:

* Aşk için ölünür mü?
Evet, aşk için ne yazık ki ölünüyor. Özellikle kadınlar travmatik şekilde aşık olurlarsa, genelde öldürmek yerine ölmeyi tercih edebiliyor, intihar ediyorlar. Aşk duygusunun kadınları ölüme götürdüğüne şahit oluyoruz. Erkekler ise ölmek yerine genelde öldürmeyi tercih ediyorlar. Aşk onlarda travma yaratırsa ellerine daha kolaylıkla silah alabiliyorlar.

HASTALIK BELİRTİSİ Mİ?
* Aşk için delirme noktasına gelmek herkesin başına gelebilecek bir durum mu, yoksa zaten ruhsal sorunları olan kişiler mi aşkı bahane ederler?
Normalde herhangi bir kişi aşık olunca birdenbire delirmez. Normal bir insanda aşk bu tip yaralar açmaz. Ama psikolojisi bozuk olan bir hastada travmatik aşk, belki de hastalığın ilk belirtisi olabilir. Aslında psikolojik olarak sağlıklı değildir, belki de hastadır ama bu onda büyük bir aşk olarak belirti gösterir. Bazen de yaşanan aşk ruhsal hastalığı tetikler. Kişi aşık olur, yaşadığı sorunla başa çıkamaz ve ruhsal hastalık boyutuna gelir. Bu durumdaki insanların aşk için delirdiği söylenir, hâlbuki hiç alakası yok.

* Aldatma mı, aldatılma mı, yoksa karşılıksız aşk mı daha fazla aşk cinayetlerine neden oluyor?
Aldatılmak büyük bir travma yaratıyor. Ciddi biçimde suç oranını artırıyor. Aldatılan insanlar karşılıksız aşktan çok daha fazla aşk cinayetlerine neden oluyor. Karşılıksız aşkta bu oran daha düşük ama o da son derece tehlikelidir.

* Platonik, yani tek taraflı aşk sizce bir sorun mu, yoksa herkesin başına gelebilir mi?
Psikolojide sorundur, adı da erotomanidir. Diğer kişinin kabul etmediği, farkında olmadığı platonik, tek taraflı bir tutku olarak devam eder. Gazetede verilmiş bir ilanı kendisine yazılmış bir ilan olarak algılayanlar var. O kişinin normal hayat içinde gösterdiği bütün davranışları kendine verilen bir işaret olarak algılarlar. Bu sorun giderek ciddi bir hastalık boyutuna bürünmeye başlıyor. Ondan sonra kadın ya da erkek, karşı cinsteki kişi istemediği halde peşini bırakmıyor. Bu bazen ölümle sonuçlanabiliyor. Aşık olduğu kişiyi öldürebilecek kadar sorunlar yaşayabiliyor.

SEVEN BIRAKMAYI BİLİR
* Platonik aşklar aslında büyük sorun mudur, karşılıksız aşk Türk filmlerindeki gibi gerçekten insanı hasta eder mi?
Karşılıksız aşklar insanı hasta eder mi, yoksa bunlar gerçekten hasta kişiler mi; buna, kişiyi inceleyince karar veririz. Platonik anlamda tutku derecesinde aşık olduğunu söyleyen bir kişi lütfen bir psikiyatriste gitsin.

* Aşka nereye kadar sahip çıkmak gerekir? Vazgeçme noktası, neresi olmalı?
Karşı taraf istemeyene kadar! Karşı taraf istemiyorsa 'ben yine de aşkıma sahip çıkarım' demek doğru değildir. Aşk insanın içindeki duygulardan biridir, onu en doğru kişiye vermek gerekir. Ve aşk iki kişi arasında yaşanır. Tek taraflı, karşılıksız aşksa, en doğrusu vazgeçmektir. Zaten gerçekten seven kişi bırakmasını da bilir.
SİZCE YANILIYORMUYUM ...?
 
doğru söze ne denir
kadınların saflığındanmı duygusallığındanmı bilinmez ama doğru kadınlar ölümü yani intiharı düşünür,
erkekler ise öldürmeyi bana yaar olmayan kimseye yaar olamaz mantığı
ikiside ne saçma beni sevmeyen biri için ölmek aptallık tabii karşındakinide öldürmek aptallık her ikiside yine senin hayatının sonu değilmi
deymez seni istemeyeni sende isteme
 
güzel bir konu olması gerekir. çok uzun hepsini okuyamadım. özür dilerim il fırsatta okuyacam. "arkadaşım kısa kısa konuları bölsen okurken rahat okusak ve gerçekten yorumlarımızla köşene iştirak etsek" diye bi düşüncem var bilmem siz nasıl karşılarşınız.
 
1129150624kucukbirsenjels7-4841.jpg
 
Geri
Üst