Dünya Bankası'ndan Açıklama

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Dünya Bankası'ndan Açıklama
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, küresel likidite koşullarının bozulması ihtimaline karşı, Türkiye’nin, ekonomide güven duygusunu sağlamak açısından kullanabileceği en önemli enstrümanlardan birinin, "IMF ile bir program uygulamaya devam etmek" olduğunu söyledi.

Zachau bu arada güçlü bir ekonomik programın; ekonomiye duyulan güvenin sağlanmasına katkıda bulunacağını, ayrıca uluslararası likidite koşulları bozulacak olursa, risklerin hafifletilmesine yardımcı olacağını vurguladı.

Ulrich Zachau, Türkiye ekonomisindeki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
"Türkiye’nin ekonomisi son 5 yıldır iyi bir çizgide devam ediyor" diyen Zachau, Türkiye’deki ekonomi politikaların sağlam olduğunu ve dış etkenlerin de Türkiye’nin lehine bir trend sergilediğini ve bu iyi çizginin devam etmesi için "Güçlü Bir Ekonomik Programa"ihtiyaç olduğunu kaydetti.

IMF İLE İLİŞKİLERİN ÖNEMİ...
Türkiye’nin uyguladığı makroekonomik programların, ’enflasyonu azaltmak, faiz oranlarını düşürmek, Gayrı safi milli hasılaya oranla borçların azaltılması’ açısından önemli faydalar sağladığını belirten Zachau, şunları söyledi:
"Makro ekonomik programlar, ülkede daha fazla büyümeye ve yatırım yapılmasına neden olmuştur. Önemli olan unsur güçlü performansı destekleyen diğer politikaların devam ettirilmesidir. Şimdiye kadar Türkiye’nin güçlü makroekonomik programı IMF tarafından desteklenmekte idi. Gelecekte bana göre hükümet Türkiye’nin şu ana kadar edindiği deneyimi, ve tüm ülke içi ve dışı ekonomik faktörleri göz önünde bulunduracaktır.

Türkiye’nin ekonomik direnci artmıştır ve 4-5 yıl öncesine göre çok daha güçlü bir durumdadır. Türkiye hem dünya piyasalarına hem de finans ve ticaret pazarlarına iyice entegre olmuştur. Yabancı yatırımcılarının yatırım oranlarındaki artış yatırımcıların Türk ekonomisine olan güvenini yansıtmaktadır." Ekonomi otoritelerinin karşılaştıkları zorluklardan birisinin de ülkeye girecek olan geniş portföy yatırımlarının yönetimi olduğunu vurgulayan Zachau, "Dünya Bankası olarak, bizim görüşümüze göre güçlü bir ekonomik programın uygulamaya konulması ve yapısal reformların derinleştirilmesi önemli olmaya devam edecektir. Özellikle de, örneğin istikrarlı mali bir programın devam etmesi hayati önem taşırken, mali harcamaların kalitesinin arttırılması da önem taşıyacaktır. Vergi gelirlerinin yakın zamandaki düşüşü ve bunun kamu dengelerine yansıması bu konunun önemini daha da vurgulamaktadır" dedi.
Türkiye ekonomisindeki güvenilirliği güçlendirme açısından IMF’nin önemine dikkati çeken Zachau şunları söyledi:

"Enflasyon düşürülmüştür ama fiyat istikrarının sağlanması hala aşılması gereken bir zorluktur. İş gücü piyasasındaki reformlar ve enerji ve eğitim sektörlerindeki reformların başarılı sonuçlar vermesi gelecekteki başarının tamamını etkileyecektir.
Sonuç olarak güçlü bir ekonomik program ekonomiye duyulan güvenin sağlanmasına katkıda bulunacak ve uluslararası likidite koşulları bozulacak olursa risklerin hafifletilmesine yardımcı olacaktır. Yetkililerin güven duygusunu temin edebilmek için kullanabilecekleri önemli enstrümanlardan biri de bir IMF programını uygulamaya devam etmektir."

KİŞİ BAŞINA GELİR 5,500 DOLAR...-

Türkiye’de, yıllık büyüme oranının, 2002-2006 yılları arasında ortalama yüzde 7,5 olarak görüldüğünün altını çizen Zachau, "kişi başına düşen gelir ABD kuru baz alındığında 5,500 dolara ulaştı ve bu da 2001 yılına kıyaslandığında, kişi başına milli gelirin üç kat oranında arttığı anlamına gelmektedir" dedi. Zachau şöyle devam etti:
"Enflasyon tek haneli rakamlara düştü. Geniş kapsamlı makroekonomik istikrar sağlandı.
Türkiye ekonomisi günümüzde de sağlıklı adımlarla büyümeye devam etmektedir. Özellikle de şu andaki yüksek cari açık ve süregelen yüksek portföy yatırımlarının girdilerine ilişkin riskler hala mevcut. Bu da sağlam makroekonomik politikaların devam ettirilmesi gerektiğini bize gösteriyor."

"SOSYAL GÜVENLİK VE ENERJİ REFORMU" ANAHTAR REFORMLAR...

Türkiye’nin, temel yapısal zorlukların üzerinden gelmeyi bildiğini, buna finans sektörü, yeniden yapılanma ve özelleştirmenin de dahil olduğunu belirten Zachau, Meclis’in sosyal güvenlik reformunu geçirdiğini söyledi. Zachau, "elde edilen başarılar ise takdir edilecek derecede etkileyicidir" dedi.

Türkiye’nin, kısa ve orta vadeli ekonomik sorunlarına değinen Zachau, bu süreçte, güçlü bir ekonomik programın temelini oluşturacak olan sosyal güvenlik ve enerji reformlarının, "anahtar" reformlar olduğunu vurgularken, şöyle devam etti:
"Orta vadede Türkiye’nin hızlı büyümeye devam etmesi için enerji sektörü, eğitim, iş piyasaları, hukuki ve kamu sektörü reformu da dahil olmak üzere mikroekonomik ve yapısal reformların uygulanmaya devam ettirilmesi çok önemli.
Yakın zamanda karşılaşılması muhtemel olan bir zorluk da, bana göre devam eden mali politikalarla acil olarak yapılması gereken yapısal reformları birleştiren ’güçlü bir ekonomik programın’ uygulamaya konulması olacaktır. Bu uygulamalar kilit alanlarda olacaktır. Bu alanların altını çizmek istiyorum.

İlk olarak mali olarak sürdürülebilir ve adil olan bir sosyal güvenlik sisteminin uygulamaya konulması Türkiye için hayati önem taşımaktadır.
Biz hükümetin bu reformu yapmaktan vazgeçmediğini gördüğümüz için mutluyuz. Ve hükümetin 2007 yılının sonuna kadar sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası kanununu yeniden düzenleyecek olması da sevindirici.
İkinci olarak Enerji üretimi güvenliği ve enerjinin etkin kullanımı gibi Türkiye’nin ikiz hedeflerini karşılayan enerji reformlarının yerine getirilmesi önem kazanmaktadır. Buna enerji üretiminin, naklinin ve dağıtımının maliyetlerini kapsayan enerji fiyatları da dahildir."

ENFLASYON VE EKONOMİK BÜYÜME....
Yapılan son Merkez Bankası araştırmasına göre, yıl sonuna kadar, Pazar katılımcılarının, tüketici fiyat enflasyon oranının yaklaşık yüzde 7 olması beklentisi içerisinde olduklarını belirten Zachau, "ben enflasyonun yavaş yavaş azalacağını tahmin ediyorum, çünkü bence hükümetin ve Merkez bankasının fiyat istikrarı sağlamak konusundaki çabaları çok güçlü" dedi.
Ekonominin de bir yandan büyüme devam edeceğinin altını çizen Zachau, "bence 2007 sonunda büyüme oranı yüzde 5 civarında olacaktır.
2007’deki mali performans, gelirlerin beklenenden daha düşük
gerçekleşmesinden etkilenmiştir. Fakat hükümetin 2008 yılında sağlam ve akıllıca hazırlanmış mali politikalar uygulayacağını tahmin ediyoruz" şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’DE İSTİHDAMIN ARTTIRILMASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR...
Türkiye’nin ekonomik büyümesini istikrarlı şekilde sürdürerek, yeni iş sahaları açmak ve daha kaliteli istihdam yaratma konusunu, Türkiye’nin belki de aşmak zorunda olduğu en büyük zorluk olduğunu ifade eden Zachau, "Hükümetin 2008 yılını, işsizliğin üstesinden gelmek için çalışmalar yapacağı bir yıl olarak ilan etmesi bizi sevindirdi" dedi.
Zachau, Türkiye’deki istihdam sorunu ve bu soruna yönelik çözüm önerileri konusunda şunları söyledi:

"Türkiye’nin istihdam rasyoları düşük ve kadınların iş gücüne katılım oranı da yüzde 25’in altında, yani çok düşük. Resmi olmayan şekilde çalışmak çok yaygın ve işsizlik oranı özellikle de gençler arasında çok yüksek. Kadınların ve gençlerin çalışma oranlarının çok düşük olması Türkiye’nin potansiyel ekonomik büyümesini etkileyen henüz ele alınmamış olan en önemli konulardan biridir.

Bu alanda tek başına hiç bir reform veya politika Türkiye’nin istihdam sorununu çözemez. İstihdam oranının az olması ve işsizliğin nedenlerine yönelik çeşitli entegre ve birbirine yardımcı reformlar paketinin oluşturulması gerekmektedir..

İş piyasalarının esneklik derecesi, ücretler üzerindeki vergiler, sosyal güvenlik düzenlemeleri sözleşmesiz geçici çalışma koşulları gibi unsurların hepsi kesinlikle önemli.
Öğrencilerin edinmiş oldukları bilgilerin aynı düzeyde olmasını sağlamak için eğitim reformlarının devam ettirilmesi ile firmaların talep ettiği beceriler de çalışanların yeteneklerinin gelişmesini destekler. Bu alanlarda gelişme göstermek ülkedeki herkes için faydalı olacaktır ama bu gelişme, özellikle kadınlar ve gençler açısından yararlı olacaktır."
 
Geri
Üst