Kemik hastalıkları nelerdir

  • Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi
M

Misafir

Forum Okuru
Kemik hastalıkları nelerdir
omurga hastalıkları nelerdir kemik hastalıkları nelerdir kemik isimleri
kemik hastalıkları, nelerdir, isimleri, nedir, çeşitleri,


Sağlığımız en kıymetli tek hazinemizdir diyor ve bu bölümde sizlere hep hastalıklara dair bilgiler sunuyoruz Melek'ler. Şimdi ise bu yazımızda kemik hastalıkları hakkında araştırmalarımızı sunuyoruz:)

84d9da03bb262a.jpg



Osteoporoz Nedir? Osteoporoz, zaman içinde kemiklerin kalsiyum kaybederek, delikli, zayıf ve kolay kırılabilir hale gelmesidir. Kemiğin iç yapısı ve kalitesi bozulur, vücudun kemik çatısı zayıflar...

Dünyanın her yerinde 65 yaşın üstündeki pek çok kadın ve erkekte kalça, omurga, el bileği ve diğer kemiklere ait kırıklara rastlanmaktadır.

Osteoporoz için Risk Altında Mısınız?

Osteoporoz hastalığını tetikleyen birçok risk faktörü vardır:

Kadın olmak Kadınlar daha az kemik dokusuna sahiptir
50 yaşın üstünde olmak Yaş arttıkça yoğunluğunu kaybeden kemikler zayıflar
Menopoza girmiş olmak Menopoza girmiş kadınların ortalama 1/3'ünde osteoporoz gelişmektedir ki bunun sorumlusu östrojen düzeyindeki azalmadır.
Erken menopoza girmek veya yumurtalıkların operasyon ile alınmasını takiben cerrahi yapay menopoza girmek.
Erkeklerde erkek cinsiyet hormonu olan testesterondaki azalma ile kemik kütlesi de azalabilmektedir.
Düşük kalsiyum içeren yiyeceklerle beslenmek.
Fiziksel aktivitenin, hareketliliğin ve egzersizin az olması.
Ailede osteoporozlu kimselerin bulunması.
Kısa boylu, ince yapılı kişiler iri yapılı, kilolu kişilere göre daha fazla osteoporoz riski taşımaktadırlar.
Beyaz tenli, açık renk gözlü ve Asyalı olmak.
Sigara içmek
Alkollü, kolalı ve kafeinli içecekleri çok fazla tüketmek.
Bazı ilaçları uzun süreden beri veya yüksek dozlarda kullanıyor olmak Örneğin; kortikosteroidler, lityum, antikonvülzanlar, antiasitler, antikoagülanlar, siklosporin, tiroid ilaçları ve bazı kanser ilaçları gibi.
Bazı hastalıkların olması. Örneğin; şeker hastalığı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, mide-barsak operasyonu geçirmiş olmak, uzun süren hareketsizlik, felçler, bazı romatizmal hastalıklar ve diğer bazı endokrin hormonal hastalıklar osteoporoza neden olabilmektedir.

Osteoporozun Belirtileri Nelerdir?

Bel ve sırt ağrısı
Boyda kısalma, omurgada kırık
Sırtta kamburlaşma, omuzlarda yuvarlaklaşma
El bileğinde kırık
Kaburga kırıkları
Kalça kemiğinde kırık

Osteoporoz Hastalığının Sonuçları Nelerdir?

Genç yaşlarda yüksek bir yerden düşsek bile kemiğimizin kırılma riski azdır ancak osteoporozlu bir hasta basit bir çarpma ile dahi kemiğini kırabilir.

Kırık riski yaş ile artmaktadır. Toplumumuzda ise yaşlı kişilerin sayısı giderek artmaktadır çünkü insan ömrü uzamaktadır. Böylece osteoporoza bağlı kırık sayısı da o oranda fazlalaşmaktadır.

A-Omurga Kırığı

Osteoporoza bağlı kırıkların en sık geliştiği bölge omurga kemikleridir. Her iki cinste de görülebilmesine karşın omurga kırıklarına kadınlarda daha fazla rastlanmaktadır. Her dört kadından birinde hayatının herhangi bir devresinde omurga kırığı oluşabilmektedir. Omurga kırığı omurga kemiğinin bir tanesinde kısmen veya tamamen çökme, yassılaşma şeklinde tanımlanabilir. Bu tür kırıklar belirli bir zorlanma veya yaralanma olmaksızın öksürük veya hapşırıkla dahi gelişebilmektedir.

Hastalar boylarında kısalma olduğunu ve omurgadaki eğilmeye bağlı kamburlaşma olduğunu ifade ederler ve zaten bu kolayca gözle de görülebilir.

Omurga kırığı oluşunca önce çok şiddetli bir ağrı hissedilir; daha sonra uzun süre ayakta kalınca ortaya çıkan bel ağrısına dönüşebilir. Dolayısı ile sessiz ve sinsi bir şekilde ilerleyebilir.

Omurga kırıkları boyda kısalma yaptığı için göğüsteki kaburga kemikleri pelvis dediğimiz leğen kemiklerine yaklaşarak veya temas ederek daha başka ağrıya ve iç organların çalışmasında güçlüklere neden olabilir.

B- El Bileği Kırığı

El bileği kırıklarına da kadınlarda daha fazla oranda rastlanmaktadır. El açık biçimdeyken elin üzerine düşme sonrası el bileği kemiklerinde kırık oluşabilir. Diğer osteoporotik kırıklara oranla daha önemsiz gibi görünmekle birlikte el bileği kırıklarında da mutlaka hastaneye başvurulmalı, kol genellikle birkaç hafta alçıda tutulmalıdır. Kişinin bu süre içinde günlük işlerini yapması oldukça zorlaşır.

Her beş kadından bir tanesinde hayatının herhangi bir evresinde el bileği kırığı meydana geldiği ifade edilmektedir.

Alçı çıkarıldıktan sonra adale erimesi ve el bilek ekleminin hareketlerinde tutukluk varsa Fizik Tedavi ve rehabilitasyon programı gerekir.

C- Kalça Kırığı

Osteoporozlu kişilerde karşılaşılan en ciddi kırık kalça kemiğinin kırılmasıdır. Ağrı ve iş gücü kaybına neden olur, hastanede yatmayı ve bakımı gerektirir. Birçok vakada tedavi ancak operasyon ile mümkün olur.

Bu tip kırıklar yaşlı grupta daha sık karşımıza çıkmaktadır; dolayısı ile iyileşme yavaştır ve operasyondan önce ve sonra iyi bir rehabilitasyon programı uygulanırsa pek çok hasta günlük yaşam aktivitelerine geri dönebilir ancak bazı hastalar eski hareket yeteneklerini kazanamayabilirler.

Operasyondan sonra uygulanacak olan rehabilitasyon programında hastanın katılımı ve istekli olması şarttır. Metabolik ve endokrin hastalığı, görme, işitme ve algılama işlevlerinde zayıflık olan hastalarda rehabilitasyon programlarının başarı oranı düşüktür.

Osteoporoza bağlı kalça kırıkları herhangi bir yaralanma olmaksızın, örneğin ayağa kalkarken, yüksek bir kaldırıma çıkarken veya inerken, gelişebilir. Ancak pek çok vakada düşme sonucu meydana gelebilir, ki bu genç ve sağlıklı bir kişide kırığa yol açmayabilir.

50 yaşından sonra osteoporoza bağlı kalça kırığı sayısı yaşla birlikte hızla artar. Her 7 kadından bir tanesinin hayatının herhangi bir devresinde kalça kırığı geçirdiği ifade edilmektedir. Kadınlarda kalça kırığı vakaları erkeklere oranla daha fazladır.

Kırıklardan sonra gelişen komplikasyonlar en fazla kalça kırığında görülmekte, damar tıkanıklıkları gibi ciddi ve yaşamsal problemlere neden olabilmekte veya akciğerde pnömoni ya da uzun süre yatmaya bağlı olarak gelişen bası yaraları gibi sorunlar ile hastanede kalma süresi uzamaktadır.
 
Romatoid artrit eklemlerin iç yüzlerini etkileyen iltihabi bir hastalıktır. Uzun süreli ve tekrarlayıcı bir hastalık olan romatoid artrit zamanla ilerleyerek kötüleşme gösterebilir. Romatoid artrit yalnız eklemleri değil bütün vücudu da etkileyebilir. Şekil bozukluğuna neden olabildiği için çeşitli sakatlıklara yol açabilir. Hastalık bütün eklemleri etkileyebilir, ancak en çok el ve ayak bileklerinin küçük eklemlerinde gözlenmektedir...

Belirtileri Nelerdir?

Romatoid artrit hastalığının belirtileri eklemlerde iltihaplanma, şişme, harekette zorluk ve ağrıdır. Hastalık sürecinde gözlenen diğer belirtiler ise:

İştah kaybı

Ateş

Güç kaybı, yorgunluk

Kansızlık

Elleri kullanmada zorluk

Bazen deri altında doku yumruları

Hastaların 70inde hastalığın ilerleyişi yavaş olurken 10-15inde daha hızlı bir gidiş söz konusudur. En fazla etkilenen eklemlerse eller, ayaklar, dizler, omuzlar ve dirseklerdir.

Kimler Risk Altındadır?

Dünya nüfusunun 1ini etkilemektedir. Daha çok 35 yaş hastalığı olsa da en sık 35-55 yaşları arasında görülür. Romatoid artritin 16 yaşın altındaki gençlerde de görülebilen bir türü de vardır. Altmış yaşına kadar kadınlarda, erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülür. Bu yaştan sonra risk eşitlenir.

Yol Açan Nedenler Hangileridir?

Son yıllarda birçok çalışma yapılmasına rağmen, romatoid artritin sebebi bilinmemektedir. Ancak romatoid artritin bağışıklık sistemindeki bir bozukluk sonucunda ortaya çıktığı bilinmektedir. Diğer bir deyişle vücut kendi dokularını örneğin eklem dokularını tanıyamaz ve bağışıklık sistemi vücuttaki sağlıklı dokulara eklem dokularına saldırarak hasar verir. Bunun sonucunda eklemlerde iltihaplanma ve eklem hasarı meydana gelir.

Araştırmacılar, virüslerin ve bakterilerin bazı hastalarda hastalığın başlamasını kolaylaştırdığından şüphelenmektedir.

Etkileri Nelerdir?

Romatoid artrit genelde aniden başlar ve hastalığın erken döneminde, genel yorgunluk, eklemlerde hassasiyet, ağrı, şişkinlik ve sıcaklık inflamasyon/iltihap vardır. Ağrı ve şişlik vücudun her iki tarafındaki aynı eklemlerde gözlenir. Romatoid artrit uzun süreler boyunca devam eder ve bu sebeple etkilenen eklemlerde kalıcı bozukluklara yol açabilir. Romatoid artitin diğer bir özelliği ise, dirsek gibi daha çok basınca maruz kalan bölgelerde deri altında yumruların oluşmasıdır.

Tanısı Nasıl Konur?

Doktorlar hastalığın teşhisini, belirtilere, hastaların tıbbi geçmişine, muayene sonuçlarına ve yapılan tahlillerin neticelerine göre koyar. Romatoid artrit teşhisi koymada dikkat edilen yedi nokta vardır:

1. Sabah sertliğinin olması; hastalar uyandıktan sonraki en az bir saat boyunca ellerini rahatça kullanamazlar. Hastalara sabahları avuçlarını yumruk yapıp yapamadıkları sorulur.
2. Üç ya da daha fazla eklem bölgesinde aynı zamanlı artrit eklem iltihabı
3. El eklemlerinde artrit
4. Artritin görüldüğü eklemlerin vücudun her iki tarafında da simetrik olması

Bu dört kriterin en az 6 hafta boyunca devam etmesi gerekmektedir.

Ayrıca
5. Doku yumruları
6. Kan tahlillerinde RF romatid faktör bulunması
7. Röntgende eklemlerde değişikliklerin gözlenmesi

Bu yedi kriterden en az dört tanesinin var olması durumunda romatoid artrit teşhisi konabilir.

Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Günümüzde romatoid artritin etkin tedavisi vardır. Ancak erken tedavi çok önemlidir. Kullanılan tedavi yöntemleri ağrının ortadan kaldırılması, iltihabın azaltılması, eklem harabiyetinin durdurulması ya da yavaşlatılması ve hastanın günlük işlerini rahatça yerine getirmesi üzerine odaklanmaktadır. Tedavi başlatıldığında hastanın bu konuda eğitilmesi, hastalığın aktif olduğu dönemde eklemlerin soğuk tutulması, kronik dönemlerde ise hareket ve sıcaklığın artırılması önemlidir. İlaç tedavisi iki gruba ayrılabilir:

NSAI Steroid olmayan anti-inflamatuvar sınıfı ilaçlar, analjezikler ve glukokortikoidler semptomatik tedavi sunarlar ve eklem ağrılarının, sertliğinin ve şişliğin azaltılmasını sağlarlar.

Hastalığı düzenleyici ilaçlar metotreksat, D-penisilamin ve sulfasalazin gibi ilaçlardır.

Hastalıkla Nasıl Başedilir?

Romatoid artrit, hastaların vücudunda bıraktığı hasarların dışında, ruhlarında da yaralar açmaktadır. Hastalık öncesinde günlük işlerini kolaylıkla yapabilen hastalar, hastalık sonrasında bu konularda zorlanmakta ve alışagelmiş oldukları yaşam tarzından uzaklaşmak zorunda kalmaktadırlar. Hastaların yeni yaşam tarzlarına kolayca adapte olabilmeleri için hasta eğitimleri, egzersizler ve fizik tedavi yarar sağlamaktadır.
 
Menisküs Yırtığı

Menisküs, sadece sporcularda değil, dizini herhangi bir şekilde zorlamış herkeste görülebilir. Menisküs yırtığı dizde ağrı, kilitlenme, hareket kısıtlılığı ve sıvı toplanması gibi çeşitli şikayetlere neden olur...

Menisküsler diz içinde uyluk ve kaval kemiklerinin eklem yüzeyleri arasında bulunan kıkırdak yapıda C- ve O- şeklinde yastıkçıklardır. Çeşitli yöndeki kuvvetlerin etkisi altında menisküsler yırtılabilir. Sanılanın aksine sadece sporcularda değil dizini herhangi bir şekilde zorlamış olan herkeste görülebilir. Örneğin sürekli diz çöküp kalkan kişilerde... Bu yırtıklar bazen yaşlanma veya yapısal bozukluklar sonucunda kendiliğinden de gelişebilir.

Menisküsler kıkırdak yapısında oldukları için iç kısımları kan damarlarından yoksundurlar. Bu nedenle bu bölgede oluşan yırtıklar iyileşmezler. Yırtığın olması dizde ağrı, kilitlenme, hareket kısıtlılığı ve sıvı toplanması gibi çeşitli şikayetlerin oluşmasına neden olur. Uzun dönemde ise bu yırtığın kalması dizin kendi içinde bozulmaya yol açar. Diz içinde ilerleyici hasarın önlenmesi için menisküsün yırtık bölgeleri alınarak temizlenmelidir. Menisküslerin dış kısımlarındaki yırtıklar ise dikilerek tedavi edilebilir.

ARTROSKOPİK BAĞ TAMİRİ NEDİR?
Dizin içinde bulunan ön çapraz ve arka çapraz bağlar hareketler sırasında uyluk ve kaval kemiklerinin birbirinden ayrılmasını engellerler. Özellikle spor yapan kişilerde sıklıkla ön çapraz bağ ve daha az sıklıkla arka çapraz bağ yırtılarak kopabilmektedir. Diz bağ tamiri, yırtılmış olan ön ve arka çapraz bağın yerine kadavradan alınan bir doku, kişinin kendisinden alınan bir doku veya sentetik bir materyal ile yeniden oluşturulmasıdır. Yırtılmış olan bağın cerrahi olarak dikilerek tamir edilmesi mümkün olmadığı için yenisi oluşturulmaktadır. Yeni oluşturulan bağ kemiklere özel vidalar veya kancalar yardımı ile tutturulmaktadır.

ARTROSKOPİNİN AVANTAJLARI NELERDİR?
Sadece iki veya üç delikten yapılan, bu sayede dizi keserek açmaya gerek olmayan bir ameliyattır.

İstenirse lokal olarak yapılabildiği için hasta da dizinin içinin görüntüsünü doktoru ile birlikte TV ekranından izleyebilir.

Ameliyat kesisi çok az olduğu için yara iyileşmesi kolaydır, pansuman ihtiyacı çok azdır.
Hastane kalış süresi çok kısadır. Eski yöntemlerle 3-4 gün hastanede yatmak gerekirken artroskopi sayesinde hasta aynı gün veya ertesi taburcu olabilir.

Hasta ertesi gün yürüyebilir.

Hasta çok kısa içerisinde işine dönebildiği için işgücü en azdır.

Ameliyat sonrası eklemlerde hareket kısıtlılığı gelişme ihtimali daha düşüktür.

İşgücü kaybının az olması, hastanede yatış süresinin kısa olması, fizik tedavi ihtiyacının minimum olması, ameliyat sonrasında az ilaç kullanılması gözönüne alındığında son derece ekonomik ve hasta açısından konforlu bir ameliyattır.

ARTROSKOPİ SADECE DİZ EKLEMİNDE Mİ KULLANILMAKTADIR?
Hayır. Diz eklemi artroskopinin en çok uygulandığı eklem olmasına rağmen diğer eklemlerde de artroskopi tanısal ve cerrahi olarak başarıyla uygulanabilmektedir.

Omuz ekleminde tekrarlayan çıkıkların, eklem çevresindeki kas ve kapsül sıkışmalarının, eklem çevresindeki bursaların eklem hareketini kolaylaştıran içi sıvı dolu keseler mikropsuz iltihaplanmalarının ve donmuş omuz hastalığının tedavisi artroskopik olarak yapılabilmektedir.

Dirsek ve el bileğinde eklem içi bağların hastalıkları, hareket kısıtlılıklarının tedavileri ve eklem içi serbest kemik ve kıkırdak parçalarının çıkartılması da artroskopik olarak yapılabilmektedir.

Kalça ekleminin hastalıkları uzun süren ve tedaviye çok zor cevap veren sorunlara yol açabilir. Özellikle kalça ekleminden kaynaklanan hastalıkların teşhisi ve tedavisi açık yöntemlerle yapıldığında hasta için uzun süreli nekahat dönemlerinin gerekmesine neden olabilmektedir. Son yıllarda kalça artroskopisi ile kalça içine kolayca ulaşılmakta ve labrum eklemin kenarlarını kaplayan kıkırdak yırtıklarının tedavisi yapılabilmektedir.

Ayak bileği ekleminin kıkırdak hastalıkları ve bağ sıkışmaları artroskopi ile tedavi edilebilmektedir.
 
Doğuştan kaçla çıkığı


Kalça çıkığı nedir? Kalça ekleminde bulunan top şeklindeki femur başının, içine düzgün bir şekilde oturması gereken yuvanın asetabulum ya dışında olması ya da belli pozisyonlarda yuva içinden çıkmasıdır.1997 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiyede kalça çıkığı yüzde 0.5-1.5 sıklığındadır.

Belirtileri nelerdir?
Çıkık derecesi ağır olmayan çocuklarda yürüyene kadar hiçbir belirti olmayabilir.Ancak bir doktor muayenesinde ortaya çıkabilir.

  • Bacaklarda uzunluk farkı,
  • Kalça ve üst bacak kıvrımlarında iki taraf arasında fark olması,
  • Bir bacakta daha az hareket veya esneklik,
  • Sendeleyerek yürüme,ana belirtilerdir.
Genetik olarak tekrarlama riski
  • İlk çocuklarında kalça çıkığı olan ebeveynlerin,diğer çocuklarında da görülme riski yüzde 6
  • Ebeveynlerden birinin kalça çıkığı olması durumunda doğacak çocukta görülme riski yüzde 12
  • Ebeveynlerden birinde ve çocuklarından herhangi birinde kalça çıkığı varsa doğacak çocukta görülme riski yüzde 36 dır.

Tedavi
Doğuştan Kalça Çıkığı önlenebilir bir sakatlıktır.Erken teşhis çok önemlidir.Doğumu takip eden ilk birkaç hafta içinde teşhisi konmuş bebeğin iyileşme şansı çok yüksektir.Doğar doğmaz teşhis konmuş bebeklerde özel bandaj ya da putti adı verilen basit bir ortopedik aygıt uygulaması tedavi için yeterli olurken,1 yaş sonrası bebeklerde büyük olasılıkla operasyon gerekecektir.Yaş büyüdükçe çıkık ağırlaşacağı için operasyonların büyüklüğü artmaktadır. Çocuk yürüyene kadar sakatlığın kendini görsel olarak belli etmemesi tedavide gecikmeye yol açmaktadır.Bu yüzden bebeklerin en kısa zamanda bir ortopedi uzmanınca kalça çıkığı taramasına tabi tutulması gerekir.
 
Geri
Üst