Reklamcılıkta Yaratıcılığı Yanlış Anlamak

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Reklamcılıkta Yaratıcılığı Yanlış Anlamak
reklamda yaratıcılık reklamcılıkta yaratıcılık
Reklamcılıkta Yaratıcılığı Yanlış Anlamak
Yaratıcılık, yaratmak fiilinden türemiş bir kelime olup, o ana kadar var olmayan bir şeyi meydana getirmek anlamı taşımaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi yaratıcılığın temelinde “benzerlerden” farklılaşmak yatmaktadır. Tüketicilerin yoğun mesaj bombardımanı altında olduğu, kitle iletişim araçlarının reklam çöplüğüne döndüğü günümüzde bu çöplükte açan bir gül olmak ve fark edilmek için yaratıcılık tek çaredir. Bu yüzdendir ki yaratıcılık, aynı sektörde çalışan binlerce firmanın reklam ajanslarından beklediği ve ajansların da görmezden gelemeyeceği bir faktördür. Bir şirketin markalaşması, bir ajansın ise müşteri kazanması için yaratıcılık elzemdir.

Ancak yaratıcılığı yanlış anlamak hem reklam ajansı için, hem de reklamı hazırlatan firma için istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Yaratıcılık tıpkı ilaç gibidir. Dozunda alındığında hayat kurtarır, aşırıya kaçılırsa hayat alır. Peki yaratıcılığı yanlış anlamak ne demektir? Başarıya ulaşmada etkin bir ilaç nasıl marka yok edebilir?

Yaratıcılık hususunda düşülen en büyük yanlışlık, yaratıcılığın firma stratejisinin önüne geçmesine izin vermektir. Yaratıcılığın büyük bir cazibesi vardır. Öyle bir cazibedir ki bu, yaratıcılık adına firmanın stratejisi, firmanın niçin reklam yaptırdığı ve firmanın reklamda müşterilerine ne anlatmak istediği unutularak yaratıcılığın sıcak kollarına teslim olunur. Kimi yaratıcı direktörler sanatsal başarıyı, reklam verenin ticari amaçlarından önde tutarlar. Bu tip reklamlar firmanın amaçlarına yönelik değil, yaratıcı direktörlerin kendi amaçlarına yönelik yaptıkları reklamlardır ve yaratıcılıkta aşırıya kaçmakta sınır tanımazlar. Sonuç ise reklam veren açısından hüsrandır. Oysa, reklam filminin tek amacı vardır, oda reklam verenin ticari amaçlarına ulaşmasını sağlamaktır. Eğer reklam filmi ticari amaca ulaşamamışsa ne kadar yaratıcı olursa olsun başarısızdır.

İkinci yanlış anlama ise yaratıcılığın toplumsal tabuları yıkması gerektiği anlayışıdır. Tabu, toplumsal değerlerin toplum tarafından haklılaştırılarak kural haline getirilmesidir. Tabulara karşı mücadele, toplumun haklılığına inandığı değerlere karşı mücadeledir. İletişim sanatı, var olan tabuları yıkmak demek değildir. Tam tersine var olan tabuları beceriyle kullanarak kitleleri yönlendirme sanatıdır. Tabulara aykırı reklamlar sadece toplumsal gruplar tabuları yıkmaya başladığında ya da tabular yıkıldıktan sonra kullanılabilir. Çünkü, sadece bu dönemlerde ürünün pazarlanabileceği bir kitle var olacaktır.

Oskay iletişimi; belirli bir coğrafya parçasından aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için araç ve gereçler bulan; bu konuda çeşitli bilgiler üretmiş bulunan; bunları belirli iş bölümünden kaynaklanan farklılaşmaları haklılaştırmak için çeşitli değerler ve inancalar üreterek toplumun farklı kesimlerine ortak üst kimlikler içinde kaynaştırmayı amaçlayan insanların etkinliğidir şeklinde tanımlamıştır.1 İletişimin temelinde iletişim kurduğumuz kişi ve ya kitleyle ortaklaşma yatmaktadır. Tabuların toplumun ortak değerlerinin kurallaştırılması olduğu ve tabularla kitlelerin ortaklaştığı göz önünde tutulursa tabuları yıkmak ne kadar doğrudur.

Tabuları yıkmamak yaratıcılığı görmemezlikten gelmek değildir.Tabuların temellerini yıkmadan da yaratıcı olmak pekala mümkündür.Önemli olan var olan mesajlar içinde mesajımızı farklı şekilde verebilmektir. Örneğin, Amerika’da prezervatif markalarının uçuk cinsel fantezileri konu alan reklamları yayınlanabilir. Ancak bunu ülkemizde yapmaya çalışırsanız prezervatif markaları toplumsal ve hukuksal linçe maruz kalır. Çünkü cinsellik ülkemizde hala yıkılmamış bir tabudur. Amerika’da evlilik öncesi ilişki ve okullarda cinsel eğitim olağan görülmesine rağmen ülkemizde evlilik öncesi ilişki yanlış olarak görülmekte, okullarda cinsel eğitim ise hala hak ettiği yeri bulamamaktadır. İki ülkenin paylaştığı ortak değerler farklıdır. Bu koşullar altında ülkemizde verilebilecek mesajlar daha yumuşak olacaktır. Verilecek yumuşak mesajlarda yaratıcılığın rolü ise yumuşatılmış mesajlar içinde fark edilebilecek mesajlar yaratmaya çalışmak olacaktır. Unutmayalım ki reklamların toplumsal tabuları ve değerleri değiştirmek gibi bir misyonu yoktur.

Üçüncü yanlış anlama ise insanları eğlendirici reklam yapmanın yaratıcılık ile eşdeğer görülmesidir. İnsanları eğlendirmek zor bir sanattır ve sadece yaratıcı insanlar başkalarını eğlendirebilir. Ancak sadece insanları eğlendirmek reklamda yaratıcılık değildir. Her yaratıcı insan başkalarını eğlendirebilir ama reklam yapamaz. Eğlendirici reklamların gerçekten de kendine özel avantajları vardır; dikkat çekicidir, izleyici kanalı zaplamaz, slogan insanların diline dolanır. Peki reklamın gerçek amacına hizmet eder mi, mal sattırır mı? İşte bütün her şey burada düğümlenir. David Ogilvy bu konuya şöyle değinir; reklamcılık her on yada on beş yılda bir, “eğlence” isimli bir hastalığa tutulur. Çok kötü bir hastalıktır. Çünkü, buna tutulan insanlar, herhangi bir şeyi satmakla kesinlikle ilgilenmezler. Kendilerini birer satıcı olarak görmezler. Onlar kendilerini birer gösteri sanatçısı ve deha olarak görürler.2

Bütün eğlendirici reklamları işe yaramaz olarak tanımlamak insafsızlık olur. Hem eğlendirici, hem de pazarlama amacına ulaşan reklamlar vardır. Burada önemli olan dengeyi yakalamaktır. Eğlenceyi, pazarlama amacının üzerine çıkarmamaktır. Reklamın temel özelliklerinden biri dikkat çekmekse, diğeri de satışa yöneltmektir. Eğlendirici reklamlar tüketiciyi satışa yöneltebiliyorsa denge kurulmuş demektir.

Tüm bu koşullar altında yaratıcılığın çok sınırlanmış olduğu düşünülebilir. İş bu yüzdendir ki reklamda yaratıcılık zor bir sanattır.



KAYNAKLAR

1 Oskay, Ü., “İletişimin ABC’si”, Simavi Yayınları, İstanbul, 1992
2 Ogilvy, D., Forbes, 1988




Alper Menteşoğlu
 
Geri
Üst