Cevap: Aldatılanlar Fun Club
Arkadaşlar nette gördüm paylaşayım dedim biraz uzunca ama.herkesin yaşadığı yada duyduğu tanık olduğu aldatılmalar vardır mutlaka bu konuda görüşlerinizi bekliyoruz arkadaşlar
İhanet..! Gerçeğin soğuk yüzü, acıların en büyüğü… Kimilerine göre ise hayatın bir parçası, yaşamı renklendirme sembolü…
Şimdi buraya okuduğumda bir arkadaşımı aklıma getiren ve gözyaşlarıma hakim olamayacak kadar etkilendiğim bir yazıyı yazacağım… Çünkü tıpkı arkadaşım ve yazımdaki tanımadığım kahraman gibi bende ihanete uğradım! İhanet sadece aldatılmak değildir. Benim uğradığım ihanet sevdiğimin başkasının olmasıydı. Benim değildi ama kalbim onundu… İhanete uğrayanda kalbimdi aslında. Sonumuz benzemiyor sadece; bu iki kahramanla. ama hepimizin sonu onların gittiği yer sonuçta… Sadece canı alan biz değiliz. Neyse uzatmayayım daha fazla da başlayayım artık yazıma, yazısına…
Kocası karısının intiharına anlam veremiyordu. En mutlu oldukları zaman nedendi bu? Karısının bir günlüğü vardı. Ara sıra yazardı. Başucundaki komodinde dururdu. Bugüne kadar hiç okumamıştı. Ama beyninde dönüp duran sorunun cevabı ondaydı biliyordu. Her ne kadar ‘okumayacağım’ diye karısına söz vermiş olsa da sözünü tutamadı. İlk sayfada düğün günleri yazıyordu. Kendini ’kraliçe ’gibi hissediyormuş karısı, hatırladı gerçektende öyleydi, her şey bembeyazdı ve muhteşem bir düğündü. Aslında bu tam bir günlük değildi, karısı çoğunlukla kendi duygularını ve eşine olan aşkını anlatmıştı, her günde yazmamıştı. Evliliklerinin 3.yılına denk gelen dönemde yazılar kesilmişti ve işte en son yazı, intihar günü yazılmıştı… ”dayanamayıp bu günlüğü okuyacağını biliyordum sevgilim. Haklısın, bunu neden yaptığımı merak ediyorsun dimi bitanem? bu kadar mutluyken neden canına kıyar insan? peki ben gerçekten mutlu muydum aşkım? ben seni kocaman bir yürekle sevdim, gözlerim değil yüreğimdi seni gören. duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını. Çocukluğunu, kaprislerini, oyunlarını, sitemlerini sevdim. Suskunluğunu da sevdim sesini de. Seni severken yorulmadım çünkü sen yaşam kaynağımdın, eksik kalan neyim varsa seninle tamamladım, seninde beni böyle sevdiğini sandım. Beni sevmediğini öğrenince yıkıldım. itiraz etme sakın! SEVSEN ALDATIR MIYDIN BENİ?’
İşte böyle. Her şeyi biliyordu kadın, pamuklara sardığı, gözünden kıskandığı onu aldatıyordu ve bu ihaneti kadının aşkı çıkarmıştı ortaya! sadece sesindeki bir titreme ele vermişti adamı!. Takibe başlamıştı, kaçıncı günüydü takibin bilmiyordu ama yakalamıştı adamı. ‘ Binadan yanında o kadınla çıkmıştın, taksiden inerken elini tutuyordun, gülüşüyordunuz, midem bulandı. Beni getiren taksiye geri bindim eve geldim, ne yapacağımı bilmiyordum. Önce valimizi toplayıp gitmek istedim yapamadım sonra seni arayıp her şeyi söylemek istedim onu da yapamadım, sonra ölmek istedim. Evet, en kolayı buydu! ama ya gerçek bu değilse! ya bana ihanet etmiyorsan? aslında gerçek gün gibi ortadaydı ama görmek istemiyordum! hemen işyerindeki ortak bir arkadaşımızı aradım, kızı tarif ettim adını söyleyiverdi, sonra da kızla konuştu. Kız her şeyi anlatmıştı, sevişmelerinizi bile… Artık bir karar alma zamanı gelmişti, bende seni aldatacaktım, ama bir erkekle yapamazdım midem almazdı bunu! o halde geriye tek bir seçenek kalıyordu; ölüm!’ ‘Biz evlenirken bir söz vermiştik hatırlıyor musun? kimse ölmeyecekti, ölen sözünü yerine getirmemiş sayılacaktı, diğerini aldatmış sayılacaktı. Bana başka çare bırakmamıştın sevgilim. İhanetimin adı ‘ölüm’ olacaktı…’ ‘Şimdi sıra seni yeniden bana aşık etmeye gelmişti. Başardım bunu, yıllarca bunun için uğraştım, dünyanın en tutkulu kadını oldum, her şeyi mükemmel yapmaya çalıştım. Seni hayran bıraktım kendime, bağlandın, bensiz yapamaz oldun. İçimdeki büyük acıyla yaptım bunları, çok kez vazgeçmek, gitmek istedim ama intikam hırsı durdurdu. Seni hem seviyor hem de nefret ediyordum. Tam 4,5 yıl bu anı bekleyerek yaşadım. Son evlilik yıldönümümüzü hatırlıyorsun değil mi? bana aldığın hediyenin kutusundan çıkan yazıda şunlar yazılıydı; ’her şeyin bir anlamı var hayatta ama seninle her şey daha anlamlı, hayatın kendisi mesela… Sen olmasan ben bu kadar bağlı olur muyum hayata? bu kadar keyif alır mıyım yaşamaktan? sen olmasan gülebilir miyim ağız dolusu? umutla bakabilir miyim yarınlara? zaman geçmesin diye, seninle bir kaç saniye daha fazla olayım diye dualar eder miyim? bak mevsim değişiyor, bahar yüzünü gösteriyor. bütün o tomurcukların, yemyeşil yaprakların gözüme bu kadar güzel görünmesinin sebebi de sensin. Mutluluğun tamamını sorsalar bana senin adını veririm. Sen olmasan yaşadığım her şey eksik. Bu yüzden sensiz bir mutluluk olamaz benim için. Ya aşk? sen aşksın aşkta sen! seni her gün biraz daha fazla seviyorum.’ Sen ki birkaç kelimeyi bir araya getirip yazamazdın, sana bunları yazdırabildiğime göre artık zamanı gelmişti ihanetimin. Ölümü koynuma alıp uzaklaşmanın, seni tek başına, ihanet acısıyla bırakmanın. Sevgilim çok acımasız olduğumu düşünüyorsun değil mi? Sen de bana acımadın, bir kaçamak uğruna beni, umutlarımı, hayallerimi, inandığım tüm değerlerimi yıktın! Yine de severek ayrılıyorum senden bunu bil. Hoşçakal…’
Ve işte yine gözyaşlarım… Çok etkilendiğim, gerçek hayatta gördüğüm ve başıma geldiği için sizinle paylaşmak istedim bunu. Ama eminim ki bu yazıda her birimizden bir parça var. İhanet aynı anlamda olmasa da! Allah’ımdan ona rahmet diliyorum..!