atatürkün kitap ile ilgili sözleri

  • Konbuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Forum Okuru
atatürkün kitap ile ilgili sözleri
atatürk ün kitap ile ilgili sözleri atatürk ün kitapla ilgili sözleri
atatürk ilk sözünü kitaba ne demiş
 
Değerli misafirimiz sanırım atatürkün kitap okumakla ilgili düşüncesini soruyorsunuz;

bakın bir hikaye;


Atatürk ve Kitap Sevgisi - Atatürkün Kitaba Verdiği Önem - Atatürkün Kitapla ilgili Sözleri
Atatürk'ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada, Atatürk'le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; O'ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarında kazanıldığını da belirler:

Boş zamanlarında Atatürk'ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken Devlet Başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar'ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk'e şöyle dediğini duydum:

- Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın?

Atatürk, Vasıf Çınar'ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi:
- Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım




Şimdi ise genel anlamda bu konuyu ele alalım;


İşte ATATÜRK ve Kitap;

Atatürk’ün çocukluğunda başlayan kitap tutkusu, savaş zamanı cephede bile sürmüştür. Sırtından üniformayı çıkarıp sivil hayata geçince okumaya ayırdığı zaman daha da arttırmıştır. Atatürk’ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada, Atatürk’le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; O’ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarda oluştuğunu belirler.
‘Atatürk’ün elinden boş zamanlarında tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum;
- Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın? Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: -Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.’
‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.’ diyen Atatürk’te okumak, araştırmak bir tutkuya dönüşmüştür. Atatürk, geniş bir kültüre ve pek çok eserden oluşan bir kütüphaneye sahiptir. Zengin kütüphanesi sayesinde kitap okumak, araştırma yapmak, düşünce üretmek, araştırdığı, düşündüğü konuları tartışmaya açmak, O’nun gündelik hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hâkim Cengiz Otacı Atatürk’ün en çok tarihe ilgi duyduğunu şu şekilde belirtmiştir:
‘Manastır idadisinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey sayesinde tarih en çok ilgilendiği saha olmuştu. Atatürk’ün ileriki yıllarında kitaplığının çoğunluğunun tarih kitaplarından oluşması, onun tarihe ve ulusal bilince verdiği önemi göstermektedir.
Askeri İdadi yıllarında Atatürk en çok Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Ahmet Mithat ve tarihçi Murat Bey’in yazılarıyla ilgileniyor, bu kitaplardaki milli bilinç ve ruh, O’nu cezbediyordu. Fethi Bey, Atatürk’le arkadaşlığı yıllarında Fransız düşünürlerinin kitaplarıyla tanışmasında mühim bir rol oynadı. Voltaire, Montesguieu, Rousseau gibi düşünürleri hem okuyorlar hem de tartışıyorlardı.’
Harp Okulu yıllarında Atatürk, memleket meseleleriyle daha fazla ilgilenmeye başlamıştır. Sürekli okuyup, yurtiçinde basılması yasak olduğu için çoğu defa İran’da basılıp gelen, eşitlik, hürriyet gibi kavramların işlendiği eserleri temin etmekte ve gizli gizli okumaktadır. Hikmet Bayur’un anlattığına göre Atatürk, bu kitapları yatakhanede, kötü ışık şartlarında okuyor, uzun düşüncelere dalmaktadır. Harp akademisinde, çocukluk yıllarında başlayan birikimlerini ve siyasal gözlemlerini arkadaşlarına da anlatabilmek için el yazısı bir gazete çıkarmaya karar vermiş ve gazetenin yönetim kurulunda görev alarak, gazetenin çoğu yazılarını tek başına yazmıştır.
Atatürk’ün okuma ve öğrenme aşkı sadece öğrencilik yıllarına özgü değildir şüphesiz. Okumaya cephede de devam etmiştir. Çanakkale savaşının en şiddetli zamanında kendisini ziyarete gelen gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk’ün odasını tasvir ederken, Balzak’ın, Maupassant’ın, Boule de Suif’in ve Lavedan’ın eserlerinin masasının üstünde durduğundan bahsetmektedir. Yine Çanakkale savaşı zamanlarında Atatürk’ün, yazdığı bir mektupla arkadaşı Ömer Lütfi Bey’in eşinden bazı kitaplar istediğini görülmüştür. 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu yıllarda da sürekli okumayla meşgul olan Atatürk, burada geçirdiği yıllarda tuttuğu anı defterinde, okuduğu kitapların adını vermekte, günlerinin askerlikten boş kalan kesimini okumakla değerlendirdiğini anlatmaktadır.
Atatürk’ün harp meydanlarında dahi okumaktan vazgeçmediğine şahit olanlardan biri de Fevzi Çakmak’tır. Çakmak, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz arasında kalan zamanda Paşa’nın İslam Tarihi okuduğunu anlatmaktadır.
Kitap okumayı tutku seviyesinde seven Atatürk, Cumhuriyet sonrası zamana kadar yerleşik bir hayatı olmadığı için çok istemesine rağmen kütüphane kuramamış, yanında okumak istediği, sevdiği, faydalı bulduğu kitapları taşımakla yetinmiştir. Ancak Ankara ve İstanbul’da sürekli olarak kalmasıyla kütüphane kurabilmiştir.
Atatürk, Ankara’ya yerleşmesinin ardından Keçiören’deki köşkünde kütüphanesini kurmuş, fakat zamanla bu evin ihtiyaçlarını karşılayamaması karşısında yeni bir köşk yapılmıştır. Atatürk köşkü yapacak olan mimardan iki özel istekte bulunmuştur. Bunlardan biri geniş ve ferah bir yemek odası diğeri de yine geniş bir kütüphane yapması.
Aslında Atatürk’ün yeni bir köşke ihtiyaç duymasının temel nedenlerinden biri, Afet İnan’ın dediğine göre geniş bir kütüphaneye olan ihtiyaçtı. Eski köşkün kütüphanesi Paşa’nın hem çalıştığı hem de gündüz misafirlerini kabul ettiği bir yerdi. 1930’dan sonra yeni alınan kitaplar kütüphaneye sığmaz olmuştu. Paşa bu kütüphanede saatlerce çalışır, okur, okuduğu kitapların altını kırmızı ve mor renkli kalemlerle çizer, kenarlarını işaretler, notlar alırdı. Atatürk, yeni yapılacak köşkte geniş bir kütüphane olmasını, bu kütüphanede haritalarını rahatça yayabileceği ve kitaplarını koyabileceği geniş bir masa istemişti.
Türkiye’de görev yapan Amerikan büyükelçisi General Charles H. Sherril, Atatürk’ün kendisini kütüphanesinde kabul etmesinin ardından hissettiklerini şöyle anlatmaktadır:
‘Bugün Mustafa Kemal kendisini ilk günkünden daha rahat hissediyordur, çünkü kütüphanesindeydi. Yaradılışı itibarıyla okumayı ve araştırmayı seven insanlar kendi kitaplıklarında, kitapları arasında bütün güçleri ve büyüklükleriyle görünürler. Şimdi ne masanın üstünde yayılı duran haritalardan ne de odayı tüm duvarlarıyla dolduran kitaplardan bahsetmeyeceğim...’
Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’na taşınırken yanında kitaplarını da götürmektedir. Kitaplar cephane sandıklarına konulmuştur. Bu manzara karşısında duygulanan A. Dilaçar, sonradan kitapların cephane sandıklarıyla taşınmasını, ‘kazanılan askeri savaşın kültürel savaşa döndüğü’ şeklinde ifade edecektir.
Cengiz Otacı’nın araştırmasına göre, Atatürk, kültür savaşını kazanacak malumatla donanmak için her zamankinden daha fazla okumaya adadı kendini. Değişik sahalardan kitapları topluyor, okuyor, yurtiçinde bulunmayan kitapları yurtdışından getirtiyor, vâkıf olmadığı dilde yazılmış olanları kısa zamanda tercüme ettiriyordu.
 
bune ya yokii ark ben 6 gidiyomda türkçe ç.k syf 46 5 etk söz yokmu offffffffffff
 
off atatürkün çokcukluğunda vaşlayan çocuk sevgisi savaşda bile sürmüştür atatürk elinden kitabını ve kalemini düşürmemektedir
 
Sayın misafirlerimiz,
Yaptığımız araştırmalarda Atatürk'ün birebir kitapla ilgili sözü olmadığını yalnızca okuma sevgisi ile ilgili sözleri olduğu sonucuna vardık. Yanlışımız varsa düzeltmenizi rica ediyor ve ookuma sevgisi ile ilgili sözleri yayınlıyoruz..:)


ATATÜRK'ÜN OKUMA SEVGİSİ İLE İLGİLİ SÖZLERİ

Okullarda öğretim vazifesinin güvenilir ellere teslimini, memleket evladının, o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ideal sayacak üstün saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlamak için öğretmenlik, diğer serbest ve yüksek meslekler gibi, derece derece ilerlemeye ve her halde refah sağlamaya uygun bir meslek haline getirilmelidir. Dünyanın her tarafında öğretmenler, toplumun en fedakâr ve saygıdeğer unsurlarıdır. ( 1923 )
(Atatürkün Söylev ve Demeçleri, Cilt:I, 1945)

Eğitim ve öğretimde uygulanacak olan metod, bilgiyi insan için fazla süs, bir hükmetme vasıtası veya medeni bir zevkten çok, maddi hayatta başarılı olmayı sağlayan pratik ve kullanılması mümkün bir vasıta haline getirmektir. Milli Eğitim Bakanlığımız bu esasa önem vermektedir. ( 1923 )
(Atatürkün Söylev ve Demeçleri, Cilt:I, 1945)

Milli Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. ( 1923 )
(Kılıç Ali, Atatürkün Hususiyetleri, 1955)

Okul genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takip edilmesi en uygun olan en güvenli yolu belletir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmaları lazımdır. Bunu sağlayan okuldur. Ancak bu şekilde her türlü teşebbüsün mantıklı sonuçlara ulaşması mümkün olur. ( 1923 )
(Atatürkün Söylev ve Demeçleri, Cilt:II, 1952)

Memleketi ilim, irfan, ekonomi ve bayındırlık alanlarında da yükseltmek, milletimizin her hususta çok verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçlar elde etmek için mücadeleye atılanların arasında öğretmenler en önemli ve en hassas yeri almaktadır. ( 1923 )
(Atatürkün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri;Türk İnkılâp Tarihi Enst.Yay.;Derleyen:Nimet Arsan)

Bence yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları, bütün programları ekonomi programından çıkmalıdır. Çünkü herşey bunun içindedir. Bunun için evlatlarımızı o şekilde eğitip tebiye etmeliyiz ve onlara o şekilde ilim ve irfan vermeliyiz ki, ticaret dünyasında, tarım ve sannatta ve bütün bunların faaliyet sahalarında faydalı olsunlar, etkin olsunlar, faal olsunlar, işleyen bir organ olsunlar. Bunun için milli eğitim programımız, gerek ilk öğretimde ve gerekse orta öğretimde verilecek bütün şeyler, bu görüşe göre olmalıdır. ( 1923 )
(Atatürkün Söylev ve Demeçleri, Cilt:II, 1952)

Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi vs. okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir. ( 1923 )
 
yaaaaaaaaa oyy bnde 6. sınıfım 46. say. 5. etk. yaaa okuma sevgisi ile ilgili söz yok mu
 
offffffff ben de 6.sınıfa gidiom sayfa 46 etkinlik 5 aynı kaderin ortakçısıyız arkadaşlar :):(
 

Benzer Diğer Konularımız !

K
Cevaplar
1
Görüntüleme
8K
Kayıtsız Üye
K
K
Cevaplar
1
Görüntüleme
11K
Misafir
M
K
Cevaplar
1
Görüntüleme
6K
T
K
Cevaplar
3
Görüntüleme
2K
Kayıtsız Üye
K
K
Cevaplar
1
Görüntüleme
4K
Misafir
M
Geri
Üst