Enerji şirketleri, krizi bekleyerek geçiriyor

  • Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi
M

Misafir

Forum Okuru
Enerji şirketleri, krizi bekleyerek geçiriyor
resimkljkj%28143%29.jpg



Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, ekonomik krizin bir dönemin kapandığı yeni bir dönemin başladığı anı ifade ettiğini belirterek, "Bir dönem kapandığı doğrudur, ancak yeni bir dönem henüz başlamamıştır.

Yani hala belirsizliklerin devam ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Onun için yatırımdan vazgeçme değil, bekleme, bir miktar daha bankalarla görüşme, öngörülebilir bir piyasaya geçişi bekleme gibi bir takım değerlendirmeler olabilir. Ama bilin ki, Türkiye'de krizi fırsata dönüştürebilecek temel unsurlar vardır, bunların başında da enerji piyasası gelmektedir" dedi.

EPDK Başkanı Hasan Köktaş, 2008 yılı değerlendirmesi ve 2009 yılına ilişkin hedeflerine ilişkin Cuma günü Monec Otel'de bir basın toplantısı düzenledi. 2008 yılının dünyadaki finansal krizin etkisi altında geçtiğini belirterek, enerji sektörü açısından da son derece hareketli bir yıl olduğunu kaydetti. Yatırımların hızlı devam ettiğini de belirten Köktaş, aynı zamanda 2008'in aşırı fiyat hareketlerinin olduğu bir yıl olduğunu söyledi.

Hem petrol hem de doğalgazda ciddi fiyat hareketlilikleri olduğunu
ifade eden Köktaş, petrolün aynı yıl içinde tarihinin en yüksek aynı zamanda da en düşük fiyatlarından birine ulaştığını hatırlattı. 2008 yılında enerji piyasalarında derinlik oluşmaya başladığını da belirten Köktaş, özel sektör payının giderek artmaya başladığını ve arzu ettikleri rekabetçi piyasayı oluşturmaya yönelik çok ciddi adımlar atıldığını söyledi.

Halen özel sektörün elinde 20 milyar doların üzerinde devam etmekte olan yatırım bulunduğunu ve bunun yaklaşık 22 bin megavat gücündeki bir kurulu gücü, elektrik üretimi açısından da 112 milyar kilowatt saatlik (kWh) bir enerji üretimine denk geldiğini kaydetti.

2009 yılının ise uluslararası finansal krizin etkilerini reel sektörde göstermeye başladığı bir yıl olacağını ifade den Köktaş, "Çünkü 2008'in son iki çeyreğinde bu başlamıştır. Bir miktar daha devam edecektir. Hepimiz biliyoruz ki bu finansal kriz ABD merkezli bir krizdir. Bu krizin kaynağı olan enstrümanlar ve ülkeler vardır. Ama aynı zamanda bu krizden etkilenen ülkeler vardır. Ülkemiz de bu krizden etkilenen ülkelerden bir tanesidir. Ama barındırdığı fırsatlarla krizi fırsata dönüştürebilecek nadir ülkelerden de bir tanesidir" diye konuştu.

"SEKTÖRLE BULUŞMA TOPLANTILARI 14 OCAK'TA BAŞLAYACAK"
Köktaş, 14 Ocak 2009 tarihinde petrol sektörü ile başlayacak olan ve Mart ayının ortasına kadar devam edecek olan 'Özel Sektörle Buluşma Toplantıları' yapacaklarını bildirdi. Köktaş, toplantılarda 2008 ve 2009 yıllarını değerlendireceklerini, aynı zamanda sektör taleplerini dinleyeceklerini ve EPDK olarak isteklerini dile getireceklerini söyledi. Köktaş, "Bu toplantıları yaparak sektörümüze krize karşı daha dayanıklı hale getirmeye çalışıyoruz" dedi.

Bu yıl elektrik ve doğalgaz sektöründe derinliğin artacağını belirten Köktaş, "Elektrik sektörümüzde dağıtımın yaklaşık yüzde 98'u kamunun elindeydi. Son dönem yapılan özelleştirmelere, devir edilmemiş olanlar da dahil, yaklaşık özel sektörün payı yüzde 25'lere ulaşmış oluyor.

Yani daha rekabetçi bir piyasa oluşturmaya yönelik çalışmalarımız hızlı bir şekilde devam edecek. Olabildiğince özel sektörümüz payını artırarak rekabetçi koşulları oluşturmaya çalışacağız. Yani monopol piyasalardan, rekabetçi, çok oyunculu bir piyasaya geçiş çalışmaları devam etmiş olacak" diye konuştu.

Elektrik üretiminde de yüzde 83 kamunun elindeyken, hızlı bir şekilde özel sektörün payının arttığını belirten Köktaş, 2009'da da bu artışın devam edeceğini kaydetti.

BOTAŞ'IN PAZAR PAYININ DÜŞÜRÜLMESİ
Doğalgazın tedarik ayağında sadece BOTAŞ'ın faaliyet gösterdiğini hatırlatan Köktaş, EPDK'nın verdiği lisanslarla 2009 yılında özel sektörün de kontrat devirlerinden kaynaklanan doğalgaz alımlarına başlamış olacağını söyledi. Köktaş, "Dolayısıyla özel sektörümüz de ithalata başlamış olacak. Şu anda BOTAŞ'ın dışında iki tane özel sektör şirketimiz de (Shell, Bosphorus) lisanslarını almış durumdadır. Dolayısıyla ithalata başlamış olacak" dedi.

Köktaş, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nda 2008 yılının sonuna kadar BOTAŞ'ın piyasa payının yüzde 20'ye indirilmesinin öngörüldüğünü anımsatarak, "Maalesef bu, bugüne kadar gerçekleştirilememiştir. Bunun için Enerji Bakanlığımız bir kanun tasarısı çalışması yapmakta ve buna bütün ilgili kurumların katkısıyla doğalgaz piyasasını daha rekabetçi koşullara ulaştıracak, dolayısıyla birden fazla oyuncunun faaliyet gösterebildiği bir piyasa haline dönüştürecek çalışmalar hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu konuya ilişkin biz de EPDK olarak kendi görüşlerimizi bakanlığa ilettik" ifadelerini kullandı.

Köktaş, BOTAŞ'ın ithalat kontratlarının yüzde 65'ini kanun gereği ilana çıktığını ancak yüzde 10'luk bir kısmının karşılık gördüğünü hatırlatarak, "Gerekçelerini araştırmak yerine biz sağlıklı, rekabetçi bir piyasayı oluşturmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Biz aylar önce böyle bir çalışmayı yaparak, piyasanın nasıl olması gerektiği, ithalatın serbest bırakılmasından tutun da, miktar devirlerinin olabildiğince hızlandırılarak, koşullarının iyileştirilmesi ve kolaylaştırılmasına yönelik bir dizi tedbiri
içeren kurulumuzda bir karar aldık ve Enerji Bakanlığı'na bir kurul görüşü olarak bildirdik" dedi.

"2009 GÜNEŞ YILI OLACAK, ALIM FİYATI ARTACAK"
Köktaş, daha önce başvuruları alınmış olan rüzgar enerjisine ilişkin çalışmaların hukuki alt yapı olarak hemen hemen bittiğini belirterek, kurul olarak, rüzgar enerjisi başvurularını Elektrik İşleri Etüt İdaresi'ne (EİE) gönderdiklerini söyledi."2009 yılı güneş yılı olacak" diyen Köktaş, güneş enerjisi ile ilgili de hukuki alt yapının çok hızlı bir şekilde bu yıl tamamlanacağını söyledi. Köktaş, Enerji Bakanlığı'nda güneş enerjisinin satın alınması için belirlenen 5.5 cent-euroluk tarifelerde değişiklik
yapılacağını da belirterek, "Bunu daha da yükseltmeye yönelik çalışma son aşamaya gelmiş durumda. TBMM'ye sevk edildikten sonra ümit ederim bir yeni fiyat oluşmuş olacak ve güneş enerjisine olan ilgiyi, başvuruları artırmaya yönelik bir çalışma olmuş olacak ve 2009 yılı içinde hukuki alt yapı tamamlanır tamamlanmaz başvuru alabilecek noktaya gelmiş olacağız. HES'lerle ilgili yoğun faaliyetler devam ediyor. Bin 640 tanesi devam ediyor. Halen yatırımı devam ediyor. Bir kısmı inceleme aşamasında bir kısmı da

DSİ de ihale aşamasında. 2009 da hem hidroelektrik hem rüzgar hem güneş enerjisi üretimi açısından bir yenilenebilir enerji yılı olacağını söyleyebiliriz" diye konuştu.

DENETİMLERE TEKNOLOJİ DESTEĞİ
Köktaş, EPDK olarak denetim faaliyetlerine de 2009 yılında olabildiğince hız vereceklerini ve denetim yöntemlerimizi değiştireceklerini kaydeden Köktaş, "Yeni denetim mekanizmalarını devreye koymuş olacağız. Dolayısıyla daha kaynağından, daha elektronik ortamı, teknolojileri işin içine koyarak denetim mekanizmalarımızı da geliştirmiş olacağız. 2009 bütçemizin yüzde 33'ünü denetim faaliyetlerine ayırdık. Dolayısıyla daha etkin bir denetim yılı olacak" şeklinde konuştu. Buna yönelik

TÜBİTAK'la bir çalışma yaptıklarını belirten Köktaş, "Denetimin felsefesi şudur; sağlıklı bir piyasa oluşturma açısından haksız rekabetlerin ortadan kaldırılması, kalitesiz ürünü piyasaya girmesinin önlenmesi, haksız ÖTV'nin ortadan kaldırılmasına yönelik değişikliklerdir. Sadece denetim yaklaşımımızda farklı bir unsur olacağını ifade edeyim. Proje bazında ayrıntılı bilgi şimdi vermiş olmayayım" dedi. Köktaş, kurumsal açıdan da bu yıl bazı değişiklikleri uygulamaya koyacaklarını söyledi.

"ENERJİ ŞİRKETLERİ KRİZİ 'BEKLEYEREK' GEÇİRİYOR"
Köktaş, 'Kriz nedeniyle EPDK'ya lisans başvurusunda bulunanlardan finans bulamadığı gerekçesiyle başvurusunu geri çekenler oldu mu?' şeklindeki soru üzerine, şunları kaydetti:
"Krizin yatırımcılar üzerindeki etkilerini minimize etmek için ne yapabileceğimizi hep çalıştık. 'Ben krizden dolayı bunu geri çekiyorum' dendiğini ben duymadım, ama hepimiz biliyoruz ki, kriz esas itibariyle bir dönemin kapandığı yeni bir dönemin başladığı anı ifade ediyor.

Fakat bir dönem kapandığı doğrudur, ancak yeni bir dönem henüz başlamamıştır. Yani hala belirsizliklerin devam ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Onun için yatırımdan vazgeçme değil, bekleme, bir miktar daha bankalarla görüşme, öngörülebilir bir piyasaya geçişi bekleme gibi bir takım değerlendirmeler olabilir.

Ama bilin ki, Türkiye'de krizi fırsata dönüştürebilecek temel unsurlar vardır, bunların başında da enerji piyasası gelmektedir. Çünkü önümüzdeki dönemde yabancı sermaye girişini hem doğrudan yatırım yoluyla hem de finansman paketleri yoluyla Türkiye'de yabancı sermaye girişlerini hızlandıracak en önemli faktör enerji yatırımlarıdır. Çünkü enerji yatırımlarının Türkiye'de öngörülebilirliği yüksektir. Yatırım iklimi son derece iyidir.

Düzenlenmiş bir piyasa var. İkincil mevzuatı oldukça sağlıklıdır. Ve aynı zamanda ürettiğiniz ürünün pazarda karşılık bulması mümkündür. Satın alınamaması diye bir şey yok. Böylesi bir alt yapı dünyada sadece birkaç ülkede var."
Köktaş, Türkiye'de belirsizlik ortamının kalkmasıyla yabancı sermayeyi en hızlı çekecek sektörün enerji sektörü olacağını da belirterek, "Dolayısıyla da bundan sonra enerji Türkiye'de taşıyıcı sektörlerden bir tanesi olacak. Bunu çok net bir şekilde söyleyebilirim" dedi.

ELEKTRİK DAĞITIM VE ÜRETİM ÖZELLEŞTİRİLMESİ
Elektrik dağıtım ve üretim şirketlerinin özelleştirilmesi ile ilgili bir soru üzerine Köktaş, en önemli sorun olan hukuki alt yapının değiştirilerek özelleştirmenin alt yapısı açısından mümkün kılındığını belirtti. Finansman paketlerinin hazırlanması konusuna bakıldığında ise, piyasada 'bekleyelim görelim' yaklaşımı olduğunu ifade eden Köktaş, şunları kaydetti:

"Bankalar için en riskli para eldeki paradır. Bir an önce bankalar da eldeki paralarını finansman yapmaya yönelik faaliyette bulunacaklar. Buna mecburdurlar. Uluslararası piyasadaki bir miktar iyileşmeyle beraber bankalar bu tür finansmana başlamış olacaklar. Başladıklarında ilk yapacakları finansman paketleri hep enerji sektörüne olacak. Hali hazırda dünyanın en büyük krizi yaşanıyor olmasına rağmen, enerji sektöründeki proje finansmanı hala devam ediyor. Bir miktar zorluklar var, maliyetler
yükselmiştir, bu doğrudur ama kısa süre sonra bu eski haline dönmüş olacak. Böyle olduğunda da hem dağıtım hem üretim özelleştirmeleri hızla devam edecek. Çünkü dağıtım ve üretim şirketleri yatırımcı açısından cazibe merkezidir. Türkiye'de yatırım ortamı açısından dünyanın en uygun ülkelerinden bir tanesidir. Bütün bunları topladığımızda bu belirsizlik ortadan kalktıktan sonra bu özelleştirmelerin tam hızla devam edeceğini ben düşünüyorum.'

"AKARYAKITTA VERGİ YÜKSEK"
Akaryakıt fiyatları üzerindeki vergi yükü ile ilgili bir soruya ise Köktaş, "ÖTV ya da vergi rejimleri hükümetlerin bir politikasıdır. Ben vergiyle ilgili 'şöyle etki, şöyle sonuç oluşturuyor' diyemem. Hepimiz sonuçlarını yaşıyoruz. Bunu daha önce de söyledim. Ama çıkıp ben vergi rejimlerini tartışmam. Ben sadece rekabetçi bir piyasayı oluşturmaya yönelik yapısal değişiklikleri tartışırım. İlgili kuruluşlarda görüşürüz, hayata geçiririz. Vergilerin yüksek olduğunu herkes söylüyor, bireysel olarak ben de
söylüyorum, Ama dediğim gibi vergi rejimini tartışarak biz bir yere varamayız. Vergi rejimi hükümetlerin işidir" dedi.

Mon 20 -30 yıldır akaryakıtta vergi oranlarının yaklaşık hep aynı olduğunu belirten Köktaş, "Bu dönem içinde de Türkiye'deki tüm siyasi partiler hemen hemen iktidara gelmiştir. Böyle baktığımızda anlaşılıyor ki, bu önemli bir gelir kaynağıdır. Dolayısıyla hükümetler çok ciddi değişiklikler yapmıyorlar. Çünkü vergilerin büyük kısmı 3-4 kalemden alınıyor. Biz EPDK vergiyi düşürün, artırın diyemeyiz" dedi.

NÜKLEER ENERJİ
Köktaş, doğalgazdan sonra nükleerde de Rusya'ya bağımlı hale gelineceği yönündeki eleştirilerle ilgili de konuştu. Köktaş, "Enerji ülkelerin dış politika enstrümanı olmaktan çıkarılmalıdır. Bunu yapamadığımız zaman irrasyonel fiyatlandırma geliyor, maliyet bazlı fiyatlandırma ortadan kalkıyor. Ülkeler enerjiyi bir silah gibi, dış politika enstrümanı gibi kullandıkları zaman enerjinin esas itibariyle bir girdi, bir ara mal, nihai bir tüketim ürünü olmaktan çıkıyor; başka bir şey oluyor. Petrol 2008 yılı
içinde tarihinin en yüksek, ama en düşük fiyatlarından da birini aynı yıl içinde gördü. Ne oldu da 148 dolar oldu? Ondan sonra ne oldu de 33 dolarlara kadar indi? Ne oldu? Mesela dünyada hangi üretim faaliyetlerinde değişiklik oldu da böylesine inanılmaz bir fiyat farkı aynı yıl içinde olabildi? Buradan bir şey ortaya çıkıyor.

Ülkelerin bu konuyu bir dış politika aracı ya da farklı bir araç olarak kullanmaya kalktıklarında maliyet bazlı fiyatlandırma ortadan kalkıyor. Başka bir şey oluyor ve tüm dünyada
ekonomiler bunun mali bedelini ödüyor. Geçen sene Türkiye 34,7 milyar dolar enerji bedeli ödemişiz" diye konuştu.

Kaynak çeşitlendirmenin Türkiye için çok önemli olduğunu da vurgulayan Köktaş, "2020 projeksiyonunda, Ulusal Enerji Strateji Belgesinde de göreceksiniz; kaynak çeşitlemesine nükleer de dahil. Nükleer önemli bir enerji kaynağıdır ve bu ülke nükleer enerjiyi bir an önce gerçekleştirmelidir. Nükleer enerjiye yönelik ihalede tek bir teklif var. Yerli yabancı konsorsiyum. Sonuçlanmayan bir ihale üzerinden görüş beyan edemem. Evet, Rusya da ortağıdır. 'Doğalgazda zaten oraya bağımlıyız, nükleerde de bağımlı olcağız' diyemem. Çünkü ihale süreci devam ediyor. Nasıl biteceğini de bilmiyoruz" ifadelerini kullandı.

Köktaş, rafineri başvuruları ile ilgili bir soru üzerine de bu konudaki hukuki alt yapı eksikliğini giderdiklerini ve sürecin devam ettiğini söyledi.

2009'de en çok yapmak istedikleri hedefin ne olduğunun sorulması üzerine ise Köktaş, "Bir tanesi doğalgaz piyasasında tedarikin de rekabetçi hale gelmesi. İkincisi de elektrikte üretim ve dağıtım ayağında kamu payını yüzde 50'nin altına indirmek. Bu 2009 de tek başına olacak bir şey değildir. Bir vizyon koyma açısından söylüyorum. Bu iki unsur tüketiciyi korumak için çok önemli ve elzem bir unsurdur" dedi.



netgazete
 
Geri
Üst