Haftanın Kitapları

Ce: Haftanın Kitapları

YIKICI DUYGULAR İLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?
Daniel Goleman

203365.jpg


“İnsanların çektiği acıların çoğu yıkıcı duygulardan kaynaklanır, tıpkı nefretin şiddeti körüklemesi veya tutkunun bağımlılığı beslemesi gibi. Duyarlı bir insan olarak en temel sorumluluklarımızdan birisi, kontrolden çıkmış bu cinsten duyguların, insanlara olan maliyetini azaltmaya çalışmaktır. Böylesi bir misyonda, ben Budizmin ve bilimin elele vererek yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum.

Budizm ve bilim, yeryüzünde birbirine karşı vaziyet alan pozisyonda değiller; onlar aynı sonuca ulaşmak isterken farklı yaklaşımlar sergileyen iki gelenektir; ikisi de gerçeği arar. Budizm eğitiminde, gerçeği aramak asli amaçtır ve bilim bu araştırmayı kendi tarzıyla yapar. Bilimin hedefleri Budizmden farklılık arz etse bile, her iki türün gerçekliği arayışı, bizlerin bilgi ve dimağını genişletir.

Ben bu kitabı okuyan herkesi, keşiflerini yaptığımız yıkıcı duyguların sebeplerini ve çarelerini bizlerle paylaşmaya ve hepimiz için hayati önemi olan problemler üzerine düşünmeye davet ediyorum. Umarım bilim ve Budizm arasındaki bu girişimi, en az benim kadar heyecan verici bulursunuz.”
[Dalai Lama]

İnkılâp Kitabevi, 615 sf.
Çeviren: Seda Hauser
 
Ce: Haftanın Kitapları

EYLÜL GEÇTİ SANMIŞTIM
Eylül Deniz

203358.jpg


Eylül Deniz, ilk şiir kitabı ‘Pera Masalı’nın ardından, ikinci kitabı ‘Eylül Geçti Sanmıştım’ ile bir kez daha okurlarla buluşuyor. Kendi şiirini ‘İmgelerin karmakarışık olduğu, her duygunun en uç noktalarda ve biraz da fütursuzca anlatıldığı bir şiir’ olarak tanımlayan Eylül Deniz, şiirle ilgili düşüncelerini dile getirirken “Turizm bakanının, ‘şiir az gelişmiş ülkelerin işidir’; saygıyla okuduğumuz köşe yazarlarının anlamsızca ‘şiir avam bir şeydir’ dedikleri bir ülkede yaşamama rağmen, şiir, yaşamımdan asla çıkmayacak” diye konuşuyor.

Sinema ve TV dizilerinden oyuncu olarak tanıdığımız Eylül Deniz, bu kez ikinci şiir kitabı ile çıkıyor izleyenlerinin karşısına. İlk kitabına ‘Pera Masalı’ adını veren genç şair, ikinci kitabında Eylül imgesini kullanıyor: ‘Eylül Geçti Sanmıştım’.

Kendi şiirini, “Yalnızca benim duygusal anlarımın değil, hayatın içinde, içine duygu düşen ve bana dokunan bütün detayların kelimelere yansıması olabilir ...” diyerek tanımlayan Eylül, şiirin kendi hayatında kendiliğinden oluştuğunu söylüyor; ona göre bu durum bir çığlık; plansız, programsız, birdenbire gelen, düşünmeden, utanmadan, sınır koymadan yazılan ve kontrol edilemeyen bir duygu. Şiirlerini yazarken, bir şeye yönelmek ya da ilerlemek kaygıları taşımıyor. “Çünkü,” diyor, “Yaşadıkça ve okudukça, yalnızca şiir değil, tüm yazı sanatlarıyla ilgili öğrenmem gereken ne varsa beynimin bir köşesinde toplanıyor ... Tüm bunlar benim sanatımın ilerlemesinde önemli bir unsur olarak karşıma çıkacaktır.”

Gendaş Kültür Yayınları, 110 sf.
Tür: Şiir
 
Ce: Haftanın Kitapları

KORKU EVİ
Osman Aysu

203360.jpg


Osman Aysu’dan heyecanın doruklarda dolaştığı yeni bir gerilim romanı ...

Cinayetler birbiri ardına işleniyordu. Ve seri cinayetler işleyen katil, sanki simgesel olarak her cinayet mahalinde bir de kedi leşi bırakıyordu arkasında ...

Şimdi koca İstanbul kentinde herkes bu sapık kedi katilinden söz ediyordu. Polisin bütün faaliyetleri sonuç almaya yetmemişti. Sapığın peşine biri deneyimli, diğeri ise mesleğe yeni girmiş iki genç gazeteci de düşmüştü.

İnkılâp Kitabevi, 413 sf.
Tür: Çağdaş Türk Edebiyatı
 
Ce: Haftanın Kitapları

bufe.jpg


Murathan Mungan



Soğuk Büfe


Murathan Mungan’ın yazın serüveni “ Soğuk Büfe’yle” devam ediyor yazar kitabında “çeşitli yıllara dağılmış bir”maceranın”, farklı tatlardaki yazılarından oluşan bu kitabın yapısını,okuru bu anlamda daha serbest kılmayı amaçlayan sergilemeci bir tutum gözeterek kurmak istedim.Buradan kalkarak, yalnızca kitabın adının değil, yazıların öbeklendiği bölüm başlıklarının da kimi çağrışımlara yaslanmasını amaçladım.Örneğin, “Şampanya Köpüğü Yazılar” başlığı, içerdiği yazıların bir çeşit hafiflik taşıdığının da işaretidir.(s.7)

Kimi yazılar, yazıldıkları dönemin ruhunu yansıtırken, kimi yazılar, yazarın kendi gelişim çizgisine değin köklü ipuçları taşır; kimi yazılar erken düşünülmüş ya da ifade edilmiş şeylerin tanıklığını yüklenir; Kimi yazılar eğlenceli bir mizah tonuna yatkınken,kimileri polemiğe yol açacak kıvılcımları barındırır.Bazı yazılarsa tamamen kişisel nedenlerle,örneğin
taşıdıkları “hatıra kuvvetiyle”bir kitapta yer alırlar.Deneme dolaylarındaki düzyazılar, konularıyla kurdukları ilişkide daha doğrudan “bir aydınlatma düzenine” sahip olduklarından, yazarın düşünceleri, gözlemleri, dikkatleri, eğilimleri, ilgi alanları, yönsemeleri hakkında daha doğrudan bilgi verir.(s.9)
 
Ce: Haftanın Kitapları

savasci.jpg


Dogan Cüceloğlu


Kitapları :Yeniden İnsan İnsana (1993), İnsan ve Davranışı (1994), İçimizdeki Çocuk (1994),
İyi Düşün Doğru Karar Ver (1995), Yetişkin Çocuklar (1997), Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı (1999)

Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezinde Olan Kitaplar


İnsan ve Davranışı kitabı Lise Kütüphanesinde diğer kitaplar ise Araştırma Kütüphanesinde
Bulunmaktadır.

Yazarın Tanıtacağımız kitabı : Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI


Arayış içinde olanlar,yaşamın anlamsızlaştığının farkına varanlar,bir boşluğun içinde olanlar,
öğrenmek,o yönde değişmek,eylem içinde olmak istiyorsanız bu kitap tam size göre.
bu kitap
e.e.cummings der ki ;
Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,KENDİN OLARAK KALABİLMEK,dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
Bu savaş bir başladı mı,artık hiç bitmez!...
Kitap bu tür bir savaşçıdan söz ediyor.
Birinci bölüm : Arayış, anlamını yitiren bir yaşamın temel sorunu, kendi yaşamının dansını yapamamaktır; ‘ mış gibi ‘ yaşamaktır.Arayışa geçme zamanı gelmiştir.Farkına varınca uyanış başlıyor.
İkinci bölüm : Uyanış,kişi uyandıktan sonra, daha önce uyuyor olduğunu kavrıyor.Uyuyan uyuduğunu bilmezse, gördüğünün rüya olduğunu anlayamaz.
Üçüncü Bölüm : Niyet etmek, anlamlı ve coşkulu bir yarın yaratmaya.
Peki nasıl yaratacağız bu yarını? Kişisel bütünlük içinde bildiğimiz bilerek, bilmediğimizi bilmediğimizin farkında olarak, ikisi arasındaki farkın bilincinde gerçeğe sürekli saygılı olarak.Dördüncü bölüm: Kişisel bütünlük içinde yarını yaratmaktan söz ediyoruz.
Yarını yaratmak için güçlü olmak gerekir : Gücümüz nereden gelecek? “Kim olduğunu bil,”
diyoruz; “kişinin gerçek gücü orada.” Ve devam ediyouz: “ Nasıl konuşacağını bil: kiminle, neyi, nerede, ne zaman, ve nasıl konuşacaksın? Ve en önemlisi, niçin konuşacaksın? Bil.”
Beşinci bölüm: Bu tür bilmekten söz ediyor.Yaşam kimin sorumluluğu? Kimine göre anababanın; kimine göre evlendiği eşinin; kimine göre komşusunun;kimine göre onu çalıştıran şirketin; kimine göre devletin sorumluluğu.Kimine göreyse yaşamda sorumluluk diye bir şey yok.Altıncı bölüm: savaşçının sorumluluğundan söz ediyoruz.” Şimdi ve şu anı yaşama tembelliği” neden bu kadar yaygın? Neden görmeyiz bize bakan gözleri, neden kırarız gönülleri, neden pişmanlıklar içinde yuvarlanır gideriz?Yedinci Bölüm: Bu soruların yanıtını savaşçının ölüm bilinci içinde irdeliyoruz.
Peki bu sıradan insan, kaybolmuş, güçsüz insan savaşçı olabilir mi?
Evet!
Nasıl? Değişerek
Nasıl değişir? Farkına vararak ve farkına vardığını yaşayarak.
Sekizinci Bölüm: Bu değişimden söz ediyoruz.Yaşadıkça ağırlaşan, yükü artan bir yaşam içinde değişime nasıl cesaret edilir?
Bitmemeiş işleri bitirerek.
Dokuzuncu Bölüm izi bitmemiş işlerle tanıştırıyoruz.Bitmemiş işler bitmeden gücümüzü
kazanamayız; şimdi ve şu anın tembelliğinden kurtulamayız.Örnek mi istiyorsunuz?
Onuncu Bölüm: Don Juan savaşçı olmanın güçlü örneklerini veriyor.
Onbirinci bölüm: Kitapta konuşulanlar gözden geçiriliyor.
 
ÖTEKİ....

ote_ki-8062.jpg



KİTAP ADI: ÖTEKİ

YAZARİ: ECE VAHAPOĞLU

SAYFA: 296

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAPÇILIK

Türbanlı bir kız, öteki kesimden kız arkadaşına ilgi duyarsa...
Aşk evliliği sürdüren, parlak bir kariyere sahip güzel sunucu Esin ile babasının şirketinde çalışan, İslami değerlere bağlı tesettürlü Kübra, önce karşılıklı olarak ötekini, sonra da kendi benliklerini keşfediyorlar. Aralarındaki ilişki, hiç tahmin edilemeyen yerlere doğru sürüklüyor onları...
Öteki, Esin ve Kübra'nın sıra dışı dostlukları üzerinden, Türkiye'deki modern ve muhafazakâr bölünmüşlüğün kıvrımlarında dolaşıyor.
Ece Vahapoğlu'ndan, aşk, ihanet, önyargılar, din, cinsellik, tabular ve bastırılmış duygular üzerine sarsıcı bir roman...
"Sanki ruhunu kazıyor, gizli kalmış duyguları açığa çıkarıyordu... İki kızın gözleri buluştu."
 
hersafakta-3213.jpg



KİTAP ADI : HER ŞAFAKTA ÖLÜRÜM
YAZAR: ERGUN HİÇYILMAZ
SAYFA: 296
YAYINEVİ: BİLGE KÜLTÜR SANAT

Padişah ya da başbakan olabilirlerdi. Ya da nice savaşlardan çıkmış şanlı bir asker...
Piri Reis'ten Genç Osman'a, Nefi'den Mithat Paşa'ya ya da Yakup Cemil'den Kemal Bey'e; Kasap Osman, Cavit Bey, Ayıcı Arif ve Osman Ağa ile bitmez bu infaz listesi.
Zaman ve mekân dinlemez. Menderes, Zorlu, Polatkan, Aydemir, Gürcan ve ardından Gezmiş ve diğerleri için de kurulacaktır sehpalar.
İnfaz saati gelip çattığında, şafak vakti haklı ile haksızı, suçlu ile maznunu darağacında eşit kılacaktır ölümün nefesi.

Geriye kalan birkaç resim, mektup ve notlar ile mürekkebi henüz kurumamış mısralardır.
Sana urgandan
Bir kolye bırakıyorum
Ve kelepçeden bilezik.
Seversen eğer
Delik deşik olmuş bir yürek.
Sana bu yurdu
Ağaçları ve darağaçları
Ve ekmek
Ve banabilmek için
Bir yudum su
Bırakıyorum.
Görmen için karanlıkta
Güneşi ve şafağı
Ekebilmen için hürriyeti
Ve yaşaman için bırakıyorum
Bir avuç toprak ve
Candan bir can
Yazabilirsen eğer
Bir damla kan...
-Ergun Hiçyılmaz -
 
agavni-4753.jpg



Hraç Norşen
Aras Yayınları
Ekim 2009, 264 Sayfa
Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan Çileli Ağavni, Sivas-Suşehri’ne bağlı Pürk köyünde yaşayan Ağavni Norşen’in yaşamını anlatırken, 1915 Felaketi sırasında binlerce benzeri yaşanan trajik bir hikâyeyi aktarıyor. Pürk’te öğretmenlik yaptığı sırada köyün erkeklerinin tutuklanıp öldürülmeleriyle kocası Avedis’i kaybeden, ardından çıkarıldığı tehcir yürüyüşünde annesini ve kızını yitiren Ağavni’nin, önce Karadaş adındaki bir Kürt köyüne, ardından Zara’ya ve nihayet İstanbul’a uzanan serüvenini, torunu Hraç Norşen anlatıyor.
Kanın, gözyaşının, tecavüzlerin, katliamların, çilelerin içinden geçip her defasında hayata tutunmayı başaran Ağavni’nin hikâyesi, kurbanların da birer iradesi ve çeşit çeşit direnme yolu olduğunu, tarihi zalimler de yazsa, geleceğe bir şeyler bırakma umudunun küçük insanları hayata bağlayabileceğini anlatıyor.
Yaşadığı bütün acı olaylara karşın, Ağavni de sıkışıp kaldığı çemberden çıkışın yolunu, yaşadıklarını başkalarına anlatmakta bulur. Defterler dolusunca yazdığı hatıralarını, yine bir şiddet olayının gölgesinde, 6-7 Eylül 1955 olaylarının ardından yakmak zorunda kalsa da, torunu Hraç Norşen sayesinde, başından geçenler, yıllar sonra bu kitapla ölümsüzleşir:
“Babaannemin anlattıklarını ilk dinlediğimde küçücük bir çocuktum. Onun hayat hikâyesini, köyü Pürk’ü, ailemin hiç tanımadığım fertlerine dair hatıralarını, her birinin yaşadığı acı olayları, yıllar yılı hiç bıkmadan dinledim. Bu kitabı, yaşadıklarının, çektiği çilelerin bilinmesini, duyulmasını çok isteyen babaanneme olan borcumu ödemek için yazdım.”
 
anka-7486.jpg



Can Dündar
İmge Yayınevi
Ekim 2009, 550 Sayfa
“Küçükken babam bir konuşmada bana ‘Sonuna kadar görevimi yapacağım’ dedirtmişti. Bu söz, içime işlemiş. Okulda başladım. Üniversitede görevler yaptım. Ondan sonra siyasete çağırdılar, gittim. Bir yerde görev yaparsanız, başka bir görev veriyorlar. Ben de hep bana verilen görevleri yaptım.
Uğraştığım işlerin hiçbirinde büyük bir şey yapmadım; ama hepsinde azar azar bir şeyler yaptım. Öyle olunca insan birçok yerde iz bırakıyor, ama hiçbirinde çok büyük bir şey yapmamış oluyor.
Pişman olduğum bir şey yok, ama hayatım baştan yazılsa sadece bilimle ve yazmakla uğraşırdım.”
Erdal İnönü’nün “son söyleşi”si…
Tarihin kucağında büyümüş ve kucağında tarih büyütmüş bir filozof, yürüdüğü uzun yolu, yolun sonunda bütün içtenliği ve bilgeliğiyle anlatıyor.
 
emgu-6679.jpg







1870'ten Günümüze İşçi Hareketleri ve Küreselleşme
Beverly Silver
Yordam Kitap
Ekim 2009, 288 Sayfa


Kapsamlı bir araştırmanın ürünü olan bu kitap, işçi eylemlerinin son 130 yılda dünya genelinde sergilediği eğilimleri dünya kapitalizminin ekonomik ve siyasi dinamikleriyle bağlantılı olarak inceliyor. Dünyada işçi eylemleri üzerine yeni bir veritabanını temel alan kitap, işçi eylemlerinin başlıca mekanlarının, üretimin coğrafi mekanlarında yaşanan kaymalarla birlikte ülkeden ülkeye nasıl yer değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Kitap ayrıca tarihsel veriler ışığında işçi hareketlerinin günümüzde içinde bulunduğu krizin gerçekte yeni ve özgün olan yanlarını belirlemeye çalışıyor. Yirmi birinci yüzyıl işçi hareketlerinin gelecekte ortaya çıkması muhtemel yeni biçimleri ile ilgili değerlendirmelerle son buluyor. Yazar bu kitabıyla Amerikan Sosyoloji Derneği Seçkin Akademik Yayın Ödülü'nü (2005) kazanmıştır.
 
Geri
Üst