Kadın Haberleri 2003

Cevap: Kadın Haberleri 2003

Stockholm’den Tülin Uygur bu hafta da İsveç’te yaşanan bir ‘toplu tecavüz’ olayını anlatıyor. Gerek cinsel suçları düzenleyen yasalar gerekse toplumun bu konuya yaklaşımı Türkiye’dekinden hiç de farklı değil. Uygur’un dediği gibi: “Erkek egemen toplumdaki anlayışlar parlamentoda artan kadın sayısı ile değişmiyor.”

Kadın olmak İsveç’te de zor!

İsveç kadın hakları ve korumacı yasaları konusunda çok ileri ülkelerden biri, ama kadın olmanın zorluğu her ülke gibi İsveç için de geçerli; özellikle mahkeme koridorlarında, tecavüz davalarında...

Şubat 2003’te toplum günlerce bir ‘grup tecavüz’ vakası ile sarsıldı. Gazeteler, Stockholm’ün çevre belediyelerinden biri olan Tumba’da 35 yaşında iki çocuk annesi bir kadının kendi evinde 4 genç adamın tecavüzüne uğramasını tüm detayları ile yazdı. Habere göre; arkadaşı ile dışarıda yemeğe giden kadın, dönüşte tanıdığı bir adamın arabasına bindi ama adam yalnız değildi ve arabadakiler hep beraber kadının evine gittiler. Kadının avukatına göre, adamlar daha kapıdan girer girmez kadına saldırıp tecavüz ettiler ve bu saatler boyunca devam etti. Üstelik adamlardan biri arkadaşını ve onun arkadaşlarını da telefonla davet etti, hatta arkadaşlarını getiren hiç tanımadıkları bir şoförü dahi yukarı ‘eğlenmeye’ çağırdılar.

Kadın ertesi gün polise giderek grup tecavüzünden şikayetçi oldu ve 4 adam tutuklandı. Adamlar kadının kendilerini istemediğini anlamadıklarını iddia ettiler. Celselerde birbiri ardına tecavüzcüleri sözümona sorgulayan ama faturayı kadına çıkaran bir tavır sergilendi. Kadının ‘hafif olduğu’ iddiaları, adamlarla birlikte kendi isteği ile içki içmesi, yalnız yaşayan bir anne olması, mahkeme koridorlarından gazete sütunlarına taşındı ve bir süre sonra da adamların tutukluluk haline son verildi. Kadının son çare olarak başvurduğu Yüksek Mahkeme de 3 Kasım’da yankı uyandıran bir karar verdi. Mahkeme 4 adamın kadını ‘cinsel olarak kullandıklarına’ ve kadının çok ‘sarhoş’ olduğuna ve bu nedenle ‘çaresiz’ bir durumda olduğuna karar verdi ama aynı zamanda kadının kendi evinde dolaşabilmesi ve konuşmalara cevap verebilir durumda olması nedeniyle adamların kadının ‘çaresiz’ durumda olduğunu anlamadıklarına kanaat getirdi. Ardından da tecavüzcülerin hepsini beraat ettirdi. Yani mahkemeye göre, bu 4 adamın hiçbiri ayakta dahi duramayacak kadar sarhoş bir kadının kendilerini istemediğini bir an bile düşünmedikleri gibi, tecavüz şölenine davet ettikleri diğer adamlar da kadının çaresizliğine bakıp ‘bu işte bir terslik, gariplik var’ diye düşünmemişlerdi ve bu nedenle suçlu değillerdi!..

Kadının avukatına göre, kadın kanındaki 2,24 promil oranında alkol ve ayrıca yemek sırasında ikram edilen sigaralardan aldığı esrarın etkisindeydi. Bu şartlar altında 5 saat boyunca tecavüze uğramıştı. Avukata göre bu karar ile hem adamlar tecavüzden beraat ettirildiler hem de suçsuz(!) yere tutuklu kaldıkları için tazminatla mükafatlandırıldılar; böylece tüm erkeklere garip bir sinyal verilerek grup tecavüzlerinin önü açılmış oldu.

Karar tüm kadın örgütlerini, hukukçuları harekete geçirdi. Son yıllarda ‘tecavüz’ davalarında mağdur durumda olan kadınların ‘iş, yaşam tarzı, giyim’ gibi kıstaslar ile mahkeme koridorlarında haksız duruma düşürülerek bir kez de mahkeme ve toplum önünde aşağılanmaları öylesine yaygınlaştı ki artık bu son dava bardağı taşırdı ve İsveç karıştı.

Ceza hukukçuları da 5 saat boyunca tecavüze uğrayan kadının bu işte gönüllü olmadığının anlaşılacağını ama buna rağmen tecavüzün devam ettiği, mahkemenin bu konuyu sorgulamayarak hatalı ve yetersiz bir karar verdiğini ama savcılığın kararı temyiz edeceğine de inanmadıklarını söylediler. Ayrıca kadın örgütlerinin protesto çağrısı da yeterli tepki uyandırmadı.

Sonuçta; kadınlar eğer içkili iseler, eğer giyimleri cüretkar ve davetkar(!) ise, eğer adamı kendi rızası ile evine almış ise başına gelenlerden sorumlu tutuluyorlar, ülkenin adı İsveç de olsa aynı, Türkiye de olsa da aynı. Erkekler uyuyan kadınlara, özürlü kadınlara, sarhoş kadınlara veya sokakta rasgele seçtikleri kadınlara, korku nedeniyle taş kesilip ‘hayır istemiyorum’ diye haykıramayan kadınlara, haykırsa dahi sesini duyuramayan kadınlara tecavüz ediyorlar ve mahkemelerde aklanıyorlar; ülkenin adı İsveç veya Türkiye fark etmiyor. Erkek egemen toplumdaki anlayışlar parlamentoda artan kadın sayısı ile değişmiyor.

Mahkemeler saldırganları özendirici tavırlar sergiledikçe, kadınlar mağdur olmalarına rağmen suçlu sandalyesine oturtulmaya çalışıldıkça, sizce kaç kadın bunca aşağılanmayı göze alır ve polise suç duyurusunda bulunur?


Tülin Uygur
Stockholm, 13.11.2003

*İsveç’te cinsel suçlar nedeniyle polise yapılan ihbarlar 2001 yılında 9162’ye ulaştı. Aynı suçtan 1975 yılında 2875 ihbar yapılmıştı. Cinsel suç olarak; tecavüz, cinsel zorlama, cinsel kullanma, küçük yaştakilerin cinsel kullanımı, kendi çocuğu ve kardeşi ile cinsel temas, cinsel taciz, kadın satıcılığı ve gençlerin kandırılması sayılıyor. 2001 yılında cinsel tacizden 5400, tecavüzden 2100, 15 yaşından küçüklere tecavüzden 285, 15 yaşından küçüklerin cinsel kullanımı ve zorlama nedeniyle 1200 polise ihbar yapıldı. İsveç’in nüfusu 8,9 milyondur.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

Her 2 kadından biri ‘şiddet mağduru’

Sivas’ta yapılan araştırmada, kadınların yüzde 46.5’inin şiddete maruz kaldığı saptandı.

Sivas
AA
NTVMSNBC



23 Ekim 2003 — Şiddet uygulama nedenleri arasında ilk sırayı yüzde 32.2 ile “kadının ev içi görevlerini yerine getirmemesi” alırken, bunu yüzde 21.6 ile “erkeğin ekonomik ve psikolojik sorunları” izliyor. Kadınların yüzde 19.7’si hiçbir nedene dayanmadan erkeğin şiddetine maruz kalırken, “kadının kıskanılması” nedeninden kaynaklanan şiddetin oranı ise yüzde 9.8. Araştırmanın en ilginç sonucu ise şiddetin, eğitim ve gelir düzeyi yüksek ailelerde daha fazla görülmesi.
Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Faruk Kocacık, kent merkezindeki 10 mahallede bulunan 200 evde, aile içi ilişkilerde kadına yönelik şiddeti araştırdı. Araştırmada, kadınların yüzde 46.5’inin şiddete maruz kaldığı belirlendi. Aile içinde şiddeti uygulayan kişinin yüzde 98.5 gibi çok yüksek oranda “koca”nın olduğunun belirlendiği araştırmada, şiddetin “dövme”, “tehdit” ve “küfür” şeklinde uygulandığı saptandı.

Şiddet uygulama nedenleri arasında ilk sırayı yüzde 32.2 ile “kadının ev içi görevlerini yerine getirmemesi” alırken, bunu yüzde 21.6 ile “erkeğin ekonomik ve psikolojik sorunları” izliyor. Kadınların yüzde 19.7’si ise hiçbir nedene dayanmadan şiddete maruz kalıyor. Erkeğin, kadını kıskanmasından kaynaklanan şiddetin oranı ise yüzde 9.8 olarak belirlendi. Şiddete maruz kalan kadınların yüzde 15’inin yaralandığının tespit edildiği araştırmada, her yüz kadından 29’unun, her gün şiddetle karşılaştığı da belirlendi.

EĞİTİM DÜZEYİ VE ŞİDDET
Kadınların toplumda fiziksel, ekonomik, kültürel, cinsel ve psikolojik yönden şiddete uğradığının belirlendiği araştırmada, geniş ailelerde, çekirdek aileye göre kadına yönelik şiddetin arttığı tespit edildi. Araştırmanın en ilginç sonucu ise eğitim düzeyi yükseldikçe şiddetin arttığının ortaya çıkması oldu. Dar gelirli ailelerin oturduğu bölgelerdeki kadına yönelik şiddet olaylarının, orta ve üst gelir seviyesine sahip yerlerde oturanlara oranla daha az olduğu da araştırmanın bir başka ilginç sonucu olarak ortaya
çıktı.

Prof. Dr. Kocacık, araştırmayı yorumlarken, eğitim düzeyinin yükselmesiyle şiddetin artmasının kendilerini de şaşırttığını söyledi. Bunun nedenini de araştırdıklarını ifade eden Kocacık, “şiddetin uygulandığı kişi, yani kadının bilinci artıkça, bazı şeylere gösterdiği tepki de artmaktadır. Kadının gösterdiği bu tepki, erkeğin daha fazla şiddete yönelmesine yol açıyor” dedi.

Prof. Dr. Kocacık, eğitim düzeyi düşük olan kadınların ise ailelerinden gördükleri şekilde “her şeyi kabullenme”, olaylara “kaderci” bir anlayışla yaklaşmaları, karşılaştıkları haksızlıkları sineye çekmelerinin şiddetin oluşmasını engellediğini söyledi.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

Kadınlar Başka Avrupa / Dünya Yolunda
Göçmen kadınlar, başka bir Avrupa'nın aktrisleri, çalışma ve yoksulluk, kadın ve savaşlar, seçilme hakkı, cinsel haklar ve üreme hakkı, Kadınlara karşı şiddet, kadın ve iktidar...



--------------------------------------------------------------------------------
ucansupurge.org
05/12/2003
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Bobigny) - Avrupa Sosyal Forumu, eşitlikçi ve kadın haklarına saygılı bir başka dünya, bir başka Avrupa yaratmak için 12 Kasım Perşembe günü Paris'e yakın Bobigny şehrinde toplandı.

Avrupa Kadın Meclisi'nin Kadınlar barış istiyor, kadınlar eşitlik istiyor, kadınlar bedenlerine özgürlük istiyor ana başlığıyla yayınlanan Sonuç Bildirgesi 25 Kasım günü Uçan Süpürge'ye ulaştı.

Türkiyeli kadınlar adına da kararların çıktığı ve 45 ülkenin kadın örgütleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının ve ayrıca kadınlarının imzasının olduğu bildirge şöyleydi:

Kadınlarla, başka bir Avrupa için

Özgürlüklerin ve kadın-erkek eşitliğinin olduğu bir Avrupa

Herkes için ekonomik ve sosyal eşitliğin olduğu bir Avrupa

Dayanışan, barışçı, silahsızlaştırılmış bir Avrupa

Avrupa'nın her yerinden ve öteki kıtalardan gelmiş 3000 kadın hayat şartlarının düzelmesi için, savaş ve direniş deneyimlerini paylaşmak için 12 Kasım 2003'de Bobigny'de bir araya geldiler.

Erkek egemen, cinsiyet ayrımcılığına dayalı, ataerkil bir Avrupa'ya karşı çıkıyoruz.

Yeniden yapılandırıldığı öne sürülen anayasaların gerçek yüzünü ortaya koyuyoruz:

*Bu anayasa kadın-erkek eşitliğini tanımıyor. Anayasa yeniden kimliksel bir değer olarak kadın-erkek eşitliğini tanımalı.

*Bu anayasada görülen, ataerkil düzenden kaynaklı ve kadınların seçme, boşanma, çalışma gibi konularda varolan haklarını ellerinden almaya başlayan baskılar son bulmalıdır.

*NATO ile ortak bir savunma politikası oluşturduğu öne sürülen bu anayasanın Avrupa Birliği üyesi ülkelerin askeri ve silahlanma yanlısı bir politika üretmelerini sağlaması engellenmelidir.

*Avrupa'nın duvarları haline gelen ve güvenlik gerekçeleriyle insan trafiğini yasaklayan ve göçmenleri ve özellikle de kadın göçmenleri yasadışı suç işlemiş olarak ilan edip sınır dışı eden Schengen anlaşmalarına;

*Gün geçtikçe liberal politikalarla daha çok kadını fakirleştiren ve kadınları her anlamda zayıf noktaya düşürüp varlıklarını yok etmeye çalışan bir Avrupa'ya;

*Kadına karşı işlenen şiddete, kadın bedeninin satılmasına ve modern kölelik sistemine karşı susan, sessiz kalan Avrupa'ya

Biz karşı çıkıyoruz

Biz ,12 Kasım'da, Avrupa Sosyal Forumu'nun açılışında bir araya gelen kadınlar Başka bir Avrupa'nın mümkün olduğunu iddia ediyoruz.

Uluslararası sorunların çözümü olarak görülen savaşı reddeden, barış için bir Avrupa,
İnsan haklarının olduğu, ekonomik ve sosyal hakların olduğu bir Avrupa,

Kadınların seslerinin duyulduğu ve kadınların karar alma süreçlerine eşit olarak katıldıkları bir Avrupa,

Kadınların vücutlarını özgürce kullanabildikleri, doğum kontrolünün ve kürtajın özgür olduğu bir Avrupa,

Cinsel eğilimlere saygılı bir Avrupa,

Kadının insan haklarını ve temel insan haklarının gelişmesini ve uygulanmasını güvence altına alan bir Avrupa mümkün!..

Böyle bir Avrupa'yı ortaya koymak ve kabul ettirmek için bu toplantı boyunca gerçekleştirilen 6 (altı) ayrı çalışma grubunda ortaya konan ve aşağıda ana hatlarıyla ortaya konan konularda kampanyalar düzenlemeyi öneriyoruz.

Göçmen kadınlar, başka bir Avrupa'nın aktrisleri

*Göçmen kadınları kabul eden ülkelerde bu kadınların hareketlerinin görünürlüğü ve değerlendirilmesi.

*Genç yaşlardan itibaren "vatandaşlık" kavramı çerçevesinde kültürel çeşitliliğe duyarlılık kazanımının sağlanması

*Herkesin serbest dolaşım hakkının sağlanması

*İş mevzuatından hareketle göçmenlerin ikamet ettikleri ülkelerde yasaların uygulanabilirliğinin sağlanması

*Göçmen kadınların niteliklerinin kabul edilmesi.

Çalışma ve yoksulluk

*Profesyonel hayatta yapılan tüm ayrımcılıklara son verilmesi ve çalışma haklarında gerçek eşitliğin elde edilmesi için savaşılması.

*Ailesel konumlar göz önüne alınmaksızın kişilere sosyal yükümlülükler verilmesi ve sosyal hakların artmasının sağlanması.

*Kolektif korunma modellerinin geliştirilmesi.

Kadın ve savaşlar

*Silahsızlandırılmış, savaşa karşı bir Avrupa için Avrupa Anayasasının 1.maddesinin değiştirilmesinin sağlanması.

*Filistinli kadın tutsakların kurtarılmasının ve özgürleştirilmesinin sağlanması.

*Avrupa'dan Irak ve Filistin'e doğru hareket edecek olan barış kervanına katılmak.

*Barış için çaba gösteren Türkiyeli kadınlara destek olmak için Eylül 2004'te Türkiye'de uluslararası bir masa oluşturulması.

*2004 8 Mart'ını savaşa karşı seferberlik ilan edilen bir gün haline getirmek ve bu bağlamda çeşitli aktiviteler düzenlemek.

*Çeçenistan'da barışın sağlanması yönünde Avrupa'nın politikalar geliştirmesini sağlamak.

Seçilme hakkı, cinsel haklar ve üreme hakkı

*Avrupa'nın her ülkesinde doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasının, kürtaj hakkının geri verilmesinin ve kadınların temel insan haklarının uygulanmasının sağlanması.

*1.maddenin içeriğinin "Alternatif dünya" projesinin bir parçası olarak kabul edilmesinin sağlanması.

*Tartışmayı, dayanışmayı ve bilgilenmeyi sağlayacak olan, ortak hareket alanları yaratabilecek bir ağ oluşturulmasının sağlanması.

Kadınlara karşı şiddet

*Avrupa Anayasasında kadın erkek eşitliğinin bir değer olarak görülmesi isteğimiz bağlamında kadınlara karşı uygulanan şiddete karşı mücadelenin de toplum politikalarının, sosyal politikaların bir parçası haline gelmesinin sağlanması.

*Kadınlara karşı uygulanan şiddetle savaşıma ilişkin devletlerin yasalarında ve bu yasaların işleme süreçlerinde uyum sağlanması.

*Devletlerin taraf olarak imza attıkları anlaşmalar çerçevesinde şiddet kurbanı kadınların yaşadığı çok ağır hayat şartlarının düzeltilmesi ve yasaların uygulanmasında devletlerin resmi muhatap olarak alınmasının sağlanması.

*Devletlerin kadınlara dair bu yasaların uygulanması için milli bütçelerinde acil olarak değişime gitmelerinin sağlanması.

*Kadınlara karşı uygulanan şiddetle mücadelenin yaygınlaştırılması ve toplumsal bilincin oluşturulması adına 25 Kasım 2004, Kadınlara Karşı Şiddet Uluslararası Dayanışma Günü'nün her Avrupa ülkesinde sosyal hareketle sahne olmasının sağlanması.

*Temmuz 2004'de Atina'da gerçekleşecek olan Olimpiyat Oyunları ve bu bağlamda olimpiyatlar sırasında Atina Belediyesinin şehrin otellerinde fahişeliğe izin vermesi nedeniyle "fahişeliğin ve köleliğin olmadığı bir dünya" sloganıyla bir Avrupa kampanyasının düzenlenmesinin sağlanması.

Kadın ve iktidar

*Kadın-erkek eşitliği ile ilgili maddelerin Avrupa yasalarının metinlerinde zorunlu olarak yer almasının sağlanması

*Kadın alanında çalışan ulusal kurumlar ve Avrupa kurumları çerçevesinde danışman statüsünde olan feminist dernekler, vakıflar ve tüzel kişilerin gerçek anlamda kadın çalışmalarında ve kadınların yaşadıkları sorunların ve eşitsizliklerin çözümünde toplumsal yardımcı olarak tanınmalarının sağlanması.

*Yasaların uygulandığı her ülkede tam eşitlik ilkesinin uygulanmasının sağlanması.

Yukarıda sayılan ve altı ayrı çalışma grubundan çıkan başlıklarından hareketle ortaya konacak olan kampanyalar eşitliğin ve sosyal hakların olduğu bir Avrupa için yapılan sosyal hareketler bütününü kapsayan mücadeleler adına yapılacaktır.

Kadınların mücadeleleri ve talep ettikleri haklar aynı zamanda liberal dünya düzenine karşı mücadeleleri de içermektedir.

Çünkü tüm bu mücadeleler erkeler gibi kadınların bütününü de kapsamaktadır.
Çünkü bu mücadelelerde kapitalist ve ataerkil kurumların temelini sorgulamaktadır.

Bugün bir araya gelen biz kadınlar tüm dünyadaki kadınların mücadelelerinde onların yanında olduğumuzu ve kadın dayanışmasını her zaman göstereceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. (NM)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

DMG Yayın Konseyi Toroğlu'nu ''Hakemin Bakiresi'' yazısı nedeniyle
kınadı


Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi, ''Hakemin Bakiresi'' yazısı nedeniyle Hürriyet spor yazarı Erman Toroğlu'nı kınadı.

DMG Yayın Konseyi'nden yapılan açıklamada, Konsey'in Hürriyet Kadın Grubu'nun başvurusu üzerine 12 Aralık 2003 tarihinde toplandığı belirtildi.
Konsey, Erman Toroğlu'nun 24 Ekim 2003 tarihli, ''Hakemin Bakiresi'' başlıklı yazındaki bazı ifadelerin, DMG yayın ilkelerinin 5. (Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi veya ilişkisi, dini inançları, fiziki kusurları veya yaşı nedeniyle aşağılanamaz ve kınamamaz) ve 6. (Düşünce vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, aile kurumunun temel
dayanaklarını sarsıcı yayın yapılamaz) maddelerine aykırı olduğunu tespit etti ve yazarın kınanmasına karar verdi. Konsey, bu konuyla ilgili olarak Spor Servisi'nin de yazı değerlendirmelerinde daha dikkatli olması gerektiği kanısına
vardı.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

İzmir Barosu'nun araştırmasına göre Türkiye'de çocuk anne-babasından, kadın kocasından, erkek ise askerde şiddet görüyor. Ankete katılanların yarısından çoğu bizzat şiddet uyguluyor.



İzmir Barosu için yapılan 'işkence ve şiddet' araştırmasına göre kadın evde, erkek askerde, halksa polis karakollarında işkence ve şiddete maruz kalıyor.



Katılımcıların yüzde 92'sine göre Türkiye'de işkence var. Gelir düzeyi düştükçe şiddet görme oranı yükselirken kadına yönelik şiddette sağcı-solcunun farkı yok.



İzmir Barosu'nun AB desteğiyle hazırladığı 'İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü' projesi çerçevesinde, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Melek Göregenli' 'Şiddet, kötü muamele ve işkenceye yönelik deneyimler, tutum ve değerlendirmeler' başlıklı bir çalışma hazırladı.



Araştırma için İzmir kent merkezinde dokuz ilçe ve 36 semtte 18-55 yaş üstü ve her eğitim grubundan yüzde 57'si evli, 537'si erkek, 496'sı kadın 1033 katılımcıyla yüz yüze görüşüldü. Araştırmanın sonuçları şöyle:



'İşkence budur'

Şiddet ve işkence nedir sorusuna, 'Her türlü sözel-fiziksel şiddettir' ve 'dayak, sopa, darp, dövmek, sövmek, elini kolunu bağlamak, elektrik vermek, hakaret, ağır söz, vurma, çarpma, küfür, bağırıp çağırmak, coplanmak, filistin askısı, tecavüz, şişelere oturtmak, tırnak çekme' yanıtları verildi.



10 kişiden 4'ü mağdur

Katılımcıların yüzde 40'ı şiddete maruz kaldığını söyledi. Şiddete uğrayan 413 kişinin yüzde 38'i siyasi, yüzde 25'i adli nedenlerle suçlandığını, yüzde 37'si de aile içi şiddete maruz kaldığını söyledi. Yüzde 88'lik bir oran fiziksel, kalanı sözel işkence ve şiddetle karşılaştığını belirtti.



Kadınların yüzde 22.2'si, erkeklerin yüzde 1.9'u eş şiddetine maruz kaldığını açıkladı.



Sizi kim hırpalıyor?

Fiziksel ve sözel işkenceyi kimlerin yaptığıyla sorusuna da, annelerin yüzde 41.7 sözel, yüzde 25.4 fiziksel; babaların yüzde 38.3 sözel, yüzde 28.5 fiziksel; öğretmen ve müdürlerin yüzde 31.5 sözel, yüzde 32.5 fiziksel; polisin yüzde 18.7 sözel, yüzde 14.9 fiziksel; askerin yüzde 16.4 sözel, yüzde 17.6 fiziksel; eşlerin yüzde 20.2 sözel, yüzde 10.2 fiziksel şiddet uyguladığı yanıtı verildi. Kendilerini solda gören katılımcılar polisten, sağda tanımlayanlar babalarından ve askerlikte üstlerinden şiddet gördüklerini söyledi.



İşkence var: Yüzde 92

Katılımcıların yüzde 92'sine göre Türkiye'de işkence var. Katılımcıların yüzde 74'ü karakolda, yüzde 32'si askeriyede, yüzde 29'u evde, yüzde 16'sı okulda, yüzde 12'si sokakta, yüzde 11'i de zabıta merkezlerinde işkence ve şiddet uygulandığını söyledi. İşkencenin önlenemeyeceğini düşünenlerin oranı ise yüzde 11.5'ti.



Tepki yok: Yüzde 85

İşkence ve şiddete maruz kalanların ortalama yüzde 85'inin sözel ya da fiziksel hiçbir tepkide bulunmadığı belirlendi. Askerde uygulanan sözel ve fiziksel şiddete karşı hiçbir şey yapmama oranı yüzde 95, polise karşı bir şey yapmama oranı ise yüzde 92'ydi.



Katılımcıların yüzde 58.4'ü bizzat şiddet kullandığını belirtti. Kadınlar çocuklarına, erkekler eşlerine, astlarına, kavgada hasımlarına şiddet uyguladı. Aile içi şiddette hem sağcı hem de solcu kocaların şiddet uyguladığı görüldü.



'Şiddetsiz itiraf olmaz'

Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri de, katılımcıların yüzde 45'inin işkence ve şiddet olmasa kimsenin suçunu itiraf etmeyeceğine inanması oldu. Bu fikre katılmayanların oranı yüzde 23'te kaldı. Kesin karar veremeyenlerin oranı ise yüzde 22'ydi.



AB ne yapar ki?

Avrupa Birliği'ne girildiğinde işkence ve şiddetin ortadan kalkacağına inananların oranı ise sadece yüzde 17'i oldu. Katılımcıların yüzde 61'i bu fikre inanmazken yüzde 22'si kararsızdı.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

Türkiye tarihinin rekor cezasını aldı: Müebbet

Töre cinayetleriyle ilgili yasa tasarısı Meclis'te bekleyedursun, İzmir 4.Ağır Ceza Mahkemesi töre cinayetine ceza indirimi vermedi. Sevgilisinden hamile kalan 17 yaşındaki kız kardeşini 7 kurşunla öldüren sanık, 3 ay hücre hapsi olmak üzere; hiçbir indirim uygulanmadan müebbet hapse mahkum edildi.
Karar Türkiye tarihinin en ağır cezası...
TBMM Alt Komisyonu'nda görüşülen yeni Ceza Yasası tasarısı içindeki töre cinayetleriyle ilgili indirim maddelerinin kaldırılması hala tartışılırken, İzmir'den örnek bir karar geldi. Öz kardeşi Ç.İ'yi sevgilisinden hamile kaldığı için öldürüp gömen ağabey Cahit İnce (24), ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti hiçbir indirim maddesi uygulamayarak örnek bir karar verdi.

Mardin'den Manisa'nın Turgutlu İlçesi'ne göç eden ailesiyle birlikte yaşayan 17 yaşındaki Ç.İ. kimliği belirlenemeyen bir kişiyle yaşadığı aşk sonucu hamile kaldı. Ç., sırrını öz ağabeyi Cahit İnce'ye açarak yardım istedi.
Çocuğunu doğurmak istediğini söyleyen Ç., ağabeyinin ısrarlarına rağmen çocuğunun babasının adını söylemedi. Ağabey Cahit İnce, kız kardeşine yardım edeceğini söyleyerek onu İzmir'e getirdi. Kız kardeşinin düştüğü durumu kabul edemeyen ağabey İnce, kızkardeşini dağa götürerek kafasına 7 kurşun sıkarak öldürdü.

DOĞURACAĞIM DEYİNCE BİRDEN KENDİMİ KAYBETTİM
Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan isimsiz ihbar mektubunu değerlendiren polis, 'töre' gereği kızkardeşi Ç.İ.'yi öldürdüğünü tespit ettiği ağabey Cahit İnce'yi evinde yakaladı. Ağabey İnce, polise cinayeti itiraf ettikten sonra kız kardeşini vurduğu dağa gelerek, kız kardeşini gömdüğü yeri gösterdi. Cumhuriyet Savcısı, 'kasten adam öldürmek' suçundan Cahit İnce'yi
tutuklayarak, hakkında ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açtı.

İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılanan Cahit İnce, duruşmada şunları söyledi "Tuğla fabrikasında işçi olarak çalışıyordum. Kız kardeşim bir gün beni işten ağırarak, 'hamileyim, evden kaçacağım' dedi. İşyerimin önünde buluştuk ve otobüse binerek İzmir'e geldik. Kardeşime kimden hamile kaldığını sordum ama sakladı ve 'Söyleyemem' dedi. Söylemesi için çok ısrar ettim. 'Çocuğu doğuracağım' deyince kendimi kaybettim.
Kafasına 7 el ateş ettim. Daha sonra cesedin üzerini taşlarla örtüp, otogara gelip, tekrar otobüse binerek eve döndüm."

MAHKEME İNDİRİM TALEBİNİ KABUL ETMEDİ
'Töre Cinayeti' sanığı Cahit İnce'nin avukatları, müvekkillerinin cinayeti ağır tahrik altında işlediğini iddia ederek, ceza indirim maddelerinin uygulanma-sını istediler. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi önceki gün 'Töre Cinayeti Davası'yla ilgili kararını vererek; sanık ağabey Cahit İnce'yi, kız kardeşini öldürmek-ten suçlu bularak, 3 ay hücrede kalması şartıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme heyeti, avukatların talep ettikleri
indirim maddelerini ise kabul etmeyerek, bir daha dışarı çıkmamak üzere cezaevine gönderme yönünde karar verdi. Sanık ağabey İnce, kararı duyunca 'Taktir mahkemenindir' dedi.

Mahkeme Başkanı Süleyman Kül, ceza indirim maddelerini neden uygulamadığını ise şöyle anlattı "Mağdure Ç. ağabeyi Cahit İnce'ye karşı herhangi tahrik edici bir hareketi olmamıştır. Hamile olması ve çocuğunu doğurmak istemesi ve kimden olduğunu açıklamaması sanık açısından tahrik sebebi olamaz. Sanık,
ölen kız kardeşinin veli ve vasisi değildir. Bu nedenle indirim maddelerinin uygulanmasını gerektirecek bir unsur görülmemiştir."

6. Uyum Paketi gereğince iptal edilen 462. madde Türk Ceza Kanunu'nun şahıslara karşı müessir fiil ve adam öldürmek suçundan verilen ömür boyu hapis veya ölüm cezalarında 10 yıldan aşağı olmamak üzere indirimi uygulanır. Öldürülenin kim olduğunun tam olarak belirlenmemesi durumunda ise cezanın 1/3'den yarıya kadar indirimi uygulanır.

TCK 51. Madde
Bir kimse haksız bir tahrikin husule getirdiği gazap ve şedit bir elemin tesiri altında bir suç işler ve bu suç ölüm cezasını müstelzim bulunursa müebbet ağır hapis cezasına ve müebbet ağır hapis cezası, müstelzim bulunursa 24 sene ağır hapis cezasına mahkum olur. Sair hallerde işlenen suçun cezasının dörtte biri indirilir. Tahrik ağır ve şiddetli olursa, ölüm
cezası yerine 24 sene ve müebbet ağır hapis cezası yerine 15 seneden az olmamak üzere ağır hapis cezası verilir. Sair cezaların yarısından üçte ikisine kadar indirilir.

TCK 59. Madde
Kanuni Tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse, idam cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir.

MAHKEME HEYETİNE TEBRİK YAĞIYOR

Karar, Türkiye'ye mesajdır

İndirim değil artırım şart
İzmir Barosu Başkanı Avukat Bahattin Acar; "Çağdaş hukuk kurallarına uygun bir karar. Baro olarak özellikle töre cinayetlerinde şiddet sebebine hep karşı çıktık. Kadın Hakları Komisyonumuz, diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışarak, töre cinayetlerindeki indirim maddelerinin kaldırılması konusunda TBMM'ye yasa tasarısı sundu. Bu karar Türkiye'ye bir mesajdır.
'Töre' diyerek cinayet işleyenlere verilecek cezada indirim değil aksine artırım yapılması gerekir. Değerli yargıçları vermiş oldukları karardan dolayı kutluyorum. "

Yargıçları kutluyorum
İstanbul Barosu Başkanı Avukat Kazım Kolcuoğlu; "İzmirli yargıçları vermiş oldukları karardan dolayı kutluyorum. Töre cinayetlerine karşı en güzel cevabı verdiler. Töre cinayetinin yasal niteliği olamaz. Farklı düşünmek ya da yaşamak kimseye, farklı olanı öldürme hakkını vermez. TBMM Alt Komisyonu'nda görüşülen, yeni ceza yasası tasarısı içinde bu tür cinayetlerle ilgili olarak indirim maddelerinin kaldırılması halen tartışılmaktadır. Bu mazerete sığınarak cezada indirim beklemek hukuk adına
realist düşünce değildir."

Ortada haksız eylem yok
İstanbul Hukuk Fak. Öğr. Üy. Doç. Dr. Adem Sözüer; "Cinsel tercihi nedeniyle bir kişinin öldürülmesinde ceza indirimi yapılamaz. Mahkeme doğru noktayı görmüştür. Bazen bu gibi olaylarda haksız tahrik hükmü ve duruşmalardaki iyi hal nedeniyle TCK 51. ve 59. maddeler uygulanarak ceza indirimi yapılmaktaydı. Ancak bu yanlıştı. Çünkü haksız tahrik nedeniyle indirim yapılabilmesi için ortada bir haksız eylemin bulunması gerekir. Halbuki bir kadının sevdiği bir insandan çocuk sahibi olması haksız, hukuka aykırı bir
fiil değildir."

Ceza işte böyle olmalı
Kadın Hak. Kor. Der. İzmir Şube Başk. Engin Demir; "Sivil toplum örgütleri olarak kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmelerini, arkasında da sanıkların indirimli ceza almalarına karşı birlikte hareket ediyoruz. Bu konuda kamuoyu oluşturmak için kampanyalar yapıyoruz.

Sayın yargıçlarımız, biz kadınların seslerini, yaşantılarını ve acılarını
anlayarak karar vermişler. Gerçek hukukta ceza böyle olmalı. Yasalarda kimse cinsiyet ayrımı yapmamalı."

Sabah Gazetesi
 
Cevap: Kadın Haberleri 2003

Töre indiriminden 'uyum'a çalım

Töre cinayetlerinde indirim sağlayan 462. madde 6. Uyum Paketi'yle iptal edildiama bir mahkeme, ablasını öldüren 16 yaşındaki çocuğa bu kez de TCK'nın 51.maddesine dayanarak 'tahrik' indirimi yaptı.
Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, babası ile birlikte ablası Pınar Kaçmaz'ı öldüren 16 yaşındaki E.K'yı önce müebbet ağır hapis cezasına çarptırdı. Ancak heyet, genç kızın "yöresel adetler dışında tek başına ailesinden izin almaksızın Diyarbakır'a gelerek çalışmaya başlaması, bu konuda ısrarlı olması veyaşantısı"nı sanık yönünden "hafif tahrik" sayarak cezayı 24 yıla indirdi. Heyet
ardından da E.K.'nın yaşının küçük olması ve mahkemedeki iyi halini göz önünealarak söz konusu cezayı 13 yıl 4 aya düşürdü.

AİLE KARAR VERDİ
22 yaşındaki Pınar Kaçmaz, öldürülmeden kısa süre önce Bismil ilçesindeki evlerinden kaçıp Diyarbakır'a geldi. Kuaförde çalışmaya başlayan genç kız, aynı zamanda Yıldırım Ajans'ta mankenlik yapıyordu. Pınar'ın bu yaşantısı ailesini huzursuz ediyordu. Mersin'de olan baba Hıdır Kaçmaz'a da 'kızının kötü yola
düştüğü' dedikodusu ulaştı. Baba Diyarbakır'a geldi ve toplanan aile meclisinden Pınar için ölüm kararı çıktı. Baba Kaçmaz, 16 yaşındaki oğlu E.K.'yı da yanına alıp kızı Pınar'ı çalıştığı kuaförün yakınlarında kurşunlayarak öldürdü.

MAHKEMEDE REDDETTİ
Polis genci kısa sürede yakalarken, baba kayıplara karıştı. İfadesinde ablasını kötü yola düştüğü için öldürdüğünü söyleyen E.K. "Çevrede ablamın kötü yola düştüğü söyleniyordu. Buna fazla dayanamadım ve öldürdüm" dedi.

Baba Hıdır Kaçmaz hakkında "adam öldürmek"ten gıyabi tutuklama kararı çıkarılırken, E.K. çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. E.K. polisteki ifadesinin aksine duruşmalarda ablasını kendisinin öldürmediğini söyledi. Ancak görgü tanıklarının ifadesi ve olayda iki silah
kullanıldığının tespit edilmesi üzerine gencin de cinayete katıldığı anlaşıldı.

BABA DA YAKALANDI
Çıktığı son duruşmada önce müebbet hapis cezasına çarptırılan E.K. ablasının yaşantısı "hafif tahrik" unsuru kabul edilerek TCK'nın 51. maddesi gereğince 24
yıla mahkum edildi. Mahkeme heyeti iyi hali ve yaşının küçüklüğü nedeniyle bu kez de 55 ve 59. maddeleri göz önüne alarak E.K.'ya 13 yıl 4 ay ağır hapis cezası verdi. Bu arada baba Hıdır Kaçmaz da üç gün önce Antalya'nın Alanya ilçesinde yakalandı. Kaçmaz tutuklanarak cezaevine gönderildi.

sabah 27 aralık
 
Geri
Üst